Günümüz dünyasında din ve mezhep savaşları husunda özellikle Ortadoğu yangın yerdir. Irak, Afganistan, Yemen, Lübnan, Bahren ve Suriye gibi ülkelerde mezhepsel iç savaşlar yaşanırken, Türkiye ve İran gibi mezhepçi rejimler bu savaşlarda tarafları mezhebi doğrultusunda destekleyip kışkırtmaktadırlar.
Erkeklerin yürüttüğü savaşların acısını en çok kadınlar ve çocuklar çekmektedir. Esir alınan kadınların ve kızların ganimet olarak görülüp köle pazarında satılması insanlığın büyük ayıbıdır. 2016 yılında İŞİD tarafından esir alınan 3000 bin Ezidi kadının akıbeti halen bilinmemektedir.
Kadını köle olarak görüp aşağılamak, kendisinden olmayanın’’katli vacip’’ deyip hedef göstermek, ’’şehitlik’’ deyip yoksullara yaşamı değil ölümü kutsamak, cahilce nüfus artışını teşvik etmek, artan nüfusu egemenlerin çıkarları doğrultusunda savaşlarda eritmek ve kullanmak insanlık onurunu ayaklar altına almak demektir.
Her çatışma halkların birlikte barış içinde yaşamasını engelleyen ve halklar arasında onlarca, yüzlerce yıl sürecek olan düşmanlık tohumları ekilerek yeni çatışmalara yol açmaktadır.
Halkların barışa ve huzura ihtiyacı vardır. Bütün dinler ve mezhepler insanlığın zenginliğidir ve kültürel zenginliğin şekillenmesinde rolleri büyüktür. Yalnız hiçbir din veya mezhep barışın ve sevginin mezhebi ve dini olarak barışı inşa edemez.
Dolayısıyla barışı inşa etmek için halkların dinler ve inançlar konusunda aydınlanması son derece önemlidir.
Bugün eril dinlerin egemen olduğu Mezopotamya ve Ortadoğu bundan 3000 yıl önce dişil inançların ve dinlerin binlerce yıl hüküm sürdüğünü halkların bilmesi gerekir.
Dünyadaki dinlere ve inançlara bakıldığında bugün aralarındaki fark ne olursa olsun aslından hepsinin kaynağının aynı olduğu, benzer evrelerden geçtiğini görmek zor değildir.
Avrupa’nın 376 yıl önce geride bıraktığı din ve mezhep savaşlarının halen Ortadoğu’da sürmesi insanlığın ayıbıdır.
1618 yılında Avrupa’da başlayan din ve mezhep savaşları 30 yıl sürmüş ve milyonlarca insanın hayatına mal olmuştur. Sonuçta 1648 yılında Vestfalya Antlaşmasıyla barış sağlanmış ve bu antlaşmanın din özgürlüğü üzerinde kapsamlı etkisi olmuştur. Farklı mezheplere inanan insanların bir arada yaşamasının temeli atılmış oldu.
Yıllardır Sünni ve Şii mezhepleri Müslüman siyasetine de iki ayrı siyasi güç olmuştur. Bugün Suriye’de gördüğümüz mezhepsel yaklaşın barışı ve bir arada yaşamayı zorlaştırdığını görüyoruz.
Sonuç olarak Avrupa bundan 376 yıl önce barış antlaşmasıyla, din ve mezhep savaşları denen karanlıktan çıkmış oldu. Ortadoğu’nun da din ve mezhep savaşlarından çıkmaktan başka yolu yoktur. Çıkmalı ki, gelecek kuşakların birbirlerine bakmaya yüzü olsun.