Ana Sayfa Blog Sayfa 61

Netanyahu’dan yeni İsrail Hükümeti

İsrail’de 1 Kasım seçimlerinden birinci parti olarak çıkan Likud Partisi’nin lideri Netanyahu, uzun süren koalisyon pazarlıkları ardından yeni hükümeti kurdu. Hükümet aşırı sağcı partilerden oluşuyor.

Koalisyon ortakları, Kudüs ortak başkent olurken Batı Şeria’da bağımsız bir Filistin devleti kurulmasıiçerikli barış formülünü kabul etmiyor. Bir koalisyon ortağı olan Dini Siyonizm Partisi İsrail’in Batı Şeria’yı ilhakından yana. Bir diğer koalisyon partisi Yahudi Gücü Arap karşıtı açıklamalarıyla biliniyorÖnceden “ırkçılığa tahrik” ve “bir terör örgütünü desteklemek”ten hüküm giymiş olan partinin lideri Ben-Gvir, Ulusal Güvenlik Bakanı olacak görünüyor. Bir diğer aşırı sağ koalisyon ortağı Noam Partisi, Kudüs’te Onur Yürüyüşünün yasaklanmasını istiyor, orduyu kadınlara kapatmadan yana

Bu arada, Netanyahu’nun rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanmakla suçlandığı davasıdevam ediyor.

Zelensky baş patronu ABD’de

Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky, savaş sonrası ilk kez yurt dışına çıkarak, Ukrayna’yı neredeyse zorla savaşa iten baş patron ABD’ye gitti ve Kongre’de konuştu. ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı finansal ve askeri destek için teşekkürlerini sundu. Nasıl bir güvenlik ve demokrasiyse, “Paranız bağış değil. Küresel güvenlik ve demokrasiye yapılmış bir yatırım” dedi.

Kongre’de konuşmadan öncesinde Beyaz Saray’a giden Zelensky, Biden’a desteği için bir madalya taktı. Buradaki basın toplantısında savaş ne kadar sürerse sürsün Ukrayna’ya ABD desteğininsüreceğini söyleyen Biden, “asla yalnız kalmayacaksınız” dedi. Beyaz Saray’dan, Zelensky henüz ABD’ye gelmeden, Ukrayna’ya yaklaşık 2 milyar dolarlık yeni bir askeri yardım açıklamıştı. Yardım paketinde, hava saldırılarına karşı kullanılan Patriot füze sistemi de bulunuyor. Ukrayna’da Rusya’nın burnunu sürtmeye kararlı olan ABD, 2023’e kadar Ukrayna’ya 40 milyar dolardan fazla ekfon sağlayacak bir tasarıyı yasalaştırmaya çalışıyor. Ancak Ocak’ta Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu alacak görünen Cumhuriyetçiler Ukrayna’ya sonsuz bir “yardım”da bulunmayacaklarını belirtiyor.

Sırtını ABD’ye yaslayarak, Rusya Ukrayna’dan çekilmeden Kremlin’le “adil bir barışın” mümkün olmağını söyleyen Zelensky ise, Ukrayna’nın aylık sav harcamasının yaklaşık 5 milyar dolar olduğunu belirterek ABD’ye el açıyor.

Beyaz Saray’ın ardından Kongre’de bir konuşma yapan Zelensky, Ukrayna’nın mücadelesini, Amerikan askerlerinin 1944’te başlayıp uzun süren İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere yönelikArdenler saldırısına benzetti.

Rusya, Zelensky’nin ziyaretinin olumlu bir sonucu olmayacağı açıklamasıyla tepki verdi. Kremlin sözcüsü D. Peskov, Batı’n Ukrayna’ya silah sağlamasının çatışma derinleştireceğini söyledi ve bunun Ukrayna’yı daha zor durumda bırakacağını bildirdi.

Trump’a isyan suçlaması

ABD Kongresi’nin oluşturduğu 9 kişilik bir heyet, yürüttüğü soruşturma sonucunda eski başkan Trump’a üç değişik suçlama yöneltmeye hazırlanıyor.

Soruşturma, ilgisi yokmuş gibi davranan Trump’ın destekçilerinin gerçekleştirdikleri Kongre baskınını konu alıyor. Trump bugüne kadar Kongre baskınıyla ilgili olduğuna ilişkin tüm iddiaları reddetti.

Medyaya sızan bilgilere göre, heyet, 1000’den fazla tanıkla görüşmesinin ardından hazırladığı raporsekiz bölümden oluşuyor. Heyet, raporunu Adalet Bakanlığı’na sunacak. Soruşturma heyeti Trump’ailk kez isyan suçlamasında bulunacakHeyet, isyanın yanında, resmi araştırma sürecini engellemek ve ABD’yi dolandırmak suçlamaları da yapacak. Adalet Bakanlığı ise Trump’ın baskındaki rolünü inceliyor ve heyetin raporda önerdiği suçlamaları kabul ederek süreci buradan ilerletmek zorunda değil.

Trump yanlıları, ABD seçimlerinin ardından, iki yıl önceki Ocak başında Biden’in Kongre tarafından başkan ilan edilmesini önünü kesmek amacıyla Kongre binasına saldırmışlardı. Kongre saldırısından bir hafta sonra Temsilciler Meclisi Trump’ı isyana teşvikle suçlayarak azletmiş, ancak Senato kararıbozmuştu.

Peru’da darbe ve OHAL

Peru, özellikle son yıllarda siyasal bakımdan iyice istikrarsızlaşan bir Latin ülkesi. Ülke başkanlıkla yönetiliyor, ancak Peru’ya başkan dayanmıyor. Pandemi sürecinde, 2020’de, 5 günlük süre içinde 3 devlet başkanına tanık olunmuş; ardından düzenlenen seçimleri taşralı bir öğretmen olan PedroCastillo kazanarak devlet başkanı olmuştu.

7 Aralık’ta ise, yürütmeyle yasama, başkanla parlamento arasında yaşanan gerginlik sonucu, Castillo, “hukukun üstünlüğü ve demokrasiyi yeniden inşa etmek için” kendisini azletme süreci başlatmış olan parlamentoyu feshettiğini, “olağanüstü acil durum hükümeti kurduğunu” ve ülkede olağanüstü hal ilan ettiğini açıkladı. Ancak Castillo kabinesine hakim değildi ve birçok bakanı hemen istifa etti. Yardımcısı fesih kararını kınadı. Ordu ve polis yayınladıkları ortak açıklamayla anayasayı savunduklarını açıkladı. Anayasa Mahkemesi ile el ele veren parlamentonun yanıtı sert oldu:Castillo’yu darbecilikle suçlayarak gerçek bir darbe yaptı ve görevden alarak tutuklattı, yerine yardımcısı Dina Boluarte’yi getirdi.

2021’de patlak veren politik krizin ardından düzenlenen seçimlerde halkın tepki oylarını alarak iktidara gelen Castillo “isyana teşvik” suçuyla yargılanacak.

Sol görüntülü bir düzen savunucusu olan Castillo, ülkeye egemen olabilmek için ABD ile uzlaşma politikası yürütüyordu ve ona ciddi olanaklar tanımış, IMFve DB’nin dayatmalarına da uymuştu.Bunlara ve aldığı fesih kararının yaygın olarak otokratik bir önlem olarak değerlendirilmesine rağmen halk içinde hala önemli bir desteği var. Öte yandan egemen oligarşi tarafından desteklenmediği gibi, parlamentoyu feshederken onun tarafından ordu ve ulusal polisin kendisinin yanında olacağına inandırılmış görünüyor. Bir OAS heyeti birkaç haftadır “istikrara ve bir ‘geçiş hükümeti’nin kurulmasına yardımcı olmak için” Peru’daydı.

Oligarşi istikrarı bozanın Castillo’nun yanı sıra halk ve onun örgütlü güçleri olduğu görüşünde. Gıda krizinden hem sağı hem de düzen solunu sorumlu tutan Komünist ve devrimci güçler 1993 Anayasasının değiştirilmesini ve bu amaçla bir Kurucu Meclis kurulmasını talep ediyor. Gıda ithalatından yüksek kârlar sağlayan, yeni madencilik projeleriyle talanını derinleştirme peşindeki yerli ve emperyalist tekellerin soygununa ve Amerikan destekli oligarşinin gerçekleştirdiği darbeye karşı halkı sokağa çağıran halk güçlerinin bu çağrısı ciddi yanıt buldu. Halkın sokakları doldurduğu ve polisle çatıştığı gösterilerin bastırılması amacıyla 14 Aralık’ta OHAL ilan edildi. Komünist ve devrimci halk güçleri Anayasa değiştirilmeden seçimin yenilenmesini desteklemezken, başkanlık koltuğuna oturduğunda yeni seçimlerin 2026’da olacağını söyleyen eski başkan yardımcısı üç gün sonra bu tarihi 2024’e çekti.

Büyük Alevi Kurultayı’na Londra’dan katılım

İstanbul Yenikapı Gösteri Merkezi’nde yapılan Büyük Alevi Kurultayı’na Londra’dan da geniş bir katılım oldu…

Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Alevi Dernekleri Federasyonu (ADFE), Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV), Alevi Kültür Dernekleri (AKD), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) ile Demokratik Alevi Dernekleri’nin (DAD) “Laik ve demokratik Türkiye için“şiarıyla düzenledikleri ‘Büyük Alevi Kurultayı’ İstanbul Yenikapı Gösteri Merkezi’nde yapıldı.

AKP-MHP hükümetinin cemevlerini Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesine alan kararına karşı binlerce Alevi yurttaş, İstanbul Yenikapı’da bir kez daha itirazlarını dile getirdi. Büyük Alevi Kurultayı’ndaki konuşmacıların ortak mesajı “Aleviliğin, siyasal iktidarlar tarafınca yönlendirilemeyeceği ve inancın resmi olarak tanınması” yönünde oldu. Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Demokratik Alevi Derneği imzası ile okunan sonuç bildirgesinde “Eşit Yurttaşlık” vurgusu yer aldı.

Sümer Erek’in yarım asırlık çizimleri sergiledi

Ressam Sümer Erek’in “Embodied Moments- Vücut Bulmuş Anlar” sergisini, Londra kent merkezindeki Mayfair semtinde bulunan Marquess Galerisi’nde açtı. Londra’da yaşayan ve 50 yıldan bu yana görsel sanatların çeşitli alanlarında eserler veren Sümer Erek’in farklı cinsiyetlerdeki modellerin çizimlerinden oluşan ve 23 Kasım’da açılan sergi, 22 Aralık 2022 Perşembe gününe kadar açık kaldı.

DJ cinayetinde 5’inci sanık tutuklandı

Ekim ayında Loughton’da ölü bulunan Koray Alpergin’in öldürülmesiyle ilgili 5’inci sanık tutuklandı.

Metropolitan Police’in basın bültenine göre “Dehavilland Close, Northolt”tan Steffan Gordon(33) 17 Aralık Cumartesi günü tutuklandı. Gordon savcılık tarafından cinayet, adam kaçırma ve A sınıfı uyuşturucu bulundurmakla suçlandı. 19 Aralık Pazartesi günü Bromley Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılan sanık, 21 Aralık Çarşamba günü Old Bailey’ye çıkmak üzere gözaltına alındı.

43 yaşındaki Koray Alpergin, Essex Polisi ekipleri tarafından 15 Ekim sabahı Loughton’daki Oakwood Hill Sanayi Sitesi yakınında bulunmuş ve olay yerinde hayatını kaybettiği belirlenmişti.

Metropolitan Police dedektifleri, Koray’ın ailesine destek olmayı sürdürdüklerini açıkladı. Daha önce dava ile ilgili Erdoğan Ulcay (55) Ali Kavak (25), 17 yaşında bir erkek çocuk, Junior Kettle (31) gözaltına alınan sanıklar arasındaydı. Ayrıca yaşları 29 ve 34 olan iki erkek ile cinayet şüphesiyle tutuklanan 55 yaşındaki bir diğer erkek herhangi bir işlem yapılmadan serbest bırakıldı.

İngiltere’de, resmi yazışmalara göre sığınmacılar yasadışı alıkonuluyor

İngiltere’de yüzlerce göçmen, BBC’nin elde ettiği İçişleri Bakanlığı e-postalarına göre, göçmen geri gönderme merkezlerinde yasadışı bir şekilde alıkonuldu. Bir e-postada Doveryakınlarındaki Manston kasabasında kurulan bir merkezde haddinden fazla insanın tutulduğu belirtildi. Söz konusu e-postada gözaltıların “artık yasal olmadığı” vurgulanırken, “İnsanları olabilen en kısa sürede otellere yerleştirmemiz gerekiyor” ifadelerine yer verildi.

İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, örneğine rastlanmamış şekilde artan göçmen teknelerinin, iltica sistemi üzerinde “çok büyük bir baskı” uyguladığı kaydedildi. Bakanlık, “insanların olabildiğince hızlı bir biçimde otellere ya da diğer konaklama yerlerine götürülmesine çalışıldığını” ifade etti.

E-postalar İçişleri Bakanı Suella Braverman’ın Manston’a gerçekleştirdiği ziyaretten bir gün sonra, yani 4 Kasım’da gönderildi. Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası kapsamında elde edilen e-postalara göre, İçişleri Bakanlığı yetkilileri endişelerden haberdar edildi.

James Conolly : ‘İrlandalı Lenin’

1920 yılının Temmuz ayı başlarında, Norveç fiyortları arasında bir kargo teknesinde genç bir adam kaçak olarak Sovyet Rusya’ya ulaşmaya çalışmaktadır. Kola Yarımadası’nın kuzey uçlarına doğru ilerlerken, tekne şiddetli fırtınayla rotasından sapar ve Kuzey Kutbu’na doğru savrulur. Genç adam, İrlanda Paskalya Ayaklanması’nın genç militanlarından Roddy Connolly’dir ve Komünist Enternasyonal’in ikinci Dünya Kongresi’ne yetişme telaşındadır.

Fırtınaya karşı çetin mücadelelerden sonra, R. Connolly, İç Savaş’ın parçaladığı Rusya’da Murmansk’a ulaşır. Üç gün süren zorlu bir tren yolculuğundan sonra Komünist Enternasyonal’in İkinci Dünya Kongresi’nin açılışına tam zamanında, devrimci Petrograd’a ulaşır. Varışta, Vladimir Lenin tarafından sıcak bir şekilde karşılanır. Lenin, ona babası James Connoly’nin “Emek ve İrlanda Tarihi” adlı kitabını okuduğunu ve onun Avrupa sosyalist hareketinde çağdaşlarının “başı ve omuzu” olarak değerlendirdiğini söyleyerek onurlandırdı.

Kimdi James Connoly?

James Connolly 5 Haziran 1868’de Edinburgh’da doğdu. Marksist sendika lideri olarak tanındı ve İrlanda İşçi Partisi’ni kurdu. Dublin’de İngiliz yönetimine karşı Paskalya Ayaklanması’nı yönetti. (24-29 Nisan 1916).

1916 Paskalya Ayaklanması, 200 kişilik silahlı devrimci tarafından postanenin ele geçirilmesinden ibaret bir eylem olarak kalmasına rağmen etkileri dünya çapında oldu. Her şeyden önce, bağımsız bir İrlanda Cumhuriyeti’nin oluşumuna yol açacak bir olaylar zincirini harekete geçirdi. Dönemin bazı sosyalistleri, örneğin Bolşevik Karl Radek ayaklanmayı dinsel özellikli milliyetçi bir küçük burjuva ayaklanması olarak tanımlayıp küçümserken, Lenin ayaklanmaya büyük önem verdi. O sırada üzerinde çalışmakta olduğu ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı konusunda ilham verici bir hareket olarak gördü. Ayaklanmanın önderi James Connoly’yi de daima ihtilalcı bir sosyalist olarak tanımladı. Lenin, ayaklanmayı “İngiliz emperyalizminin gücüne karşı kesin bir darbe” olarak benimsedi. Sovyet devletinin ilk yıllarında Paskalya Ayaklanması, Avrupa’da devrim olasılıklarına işaret eden önemli, sembolik bir umut kaynağı olarak da hizmet etti.

Ayaklanmanın bir anında James Connoly, İngiliz askeri güçleri tarafından yaralı olarak ele geçirildi, askeri mahkemeye çıkarıldı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Connolly ağır yaralı olarak infaz mangasının önüne çıkarıldı. Ayakta duramadığı için bir sandalyeye oturtuldu ve sıkıca bağlandı. Bu vaziyette kurşuna dizildi. Sadece bir cumhuriyetçi kahraman olarak değil, sosyal ve ekonomik yazıları nedeniyle militan İrlanda sosyalizminin kurucu babası olarak da kabul edildi.

Bugün Dublin’de meydanı süsleyen ve onun inatçı ve kavgacı çağırısını yaşatan bir heykeli bulunuyor.

 

Ayın Artizi: İmamoğlu Bağlamında Soylu

0

Selam ahali, işler güçler, soğuk Aralıklar, yıl sonları başlangıçları iyi gidiyordur umarım.

Bu ayki artiz numunemiz için 3 bin 500 kilometre doğudaki melmekete dönüyoruz, yıl sonu olduğunuzdan rahatsınız, artiz İngiltere’den olmayacak anlayacağınız, ben de şöyle böyle biri diye yesyeni birini takdim etmekten kurtulacam ama alakası güncel ve İngiltere’den. Hadi anlatayım bakalım hak verecek misiniz?

Geçen oturmuş dükkanın arkasındaki stockroom’da televizyona çıkmış futbol otoriteleriyle dalga geçiyoz, uzun süredir görmediğimiz regular’ımız İranlı Mazyar geldi. Tanıdığımız ilerici geçinen bir üniversite öğrencisi, bakarsınız bir gün Mazyar anarşist, öbür gün sendikalist, diğer hafta feminist, öbür hafta da, yalan söylemiyom walla, şu televizyon kanalına şu siyasi meselenin yorumcusu olarak çıkmış. Baktık zayıflamış, kötülemiş, bet-beniz kalmamış, dedik ne ayak kardeş, kaç aydır nerdesin. Aman sormayın dedi, tabi İngilizce dedi ben çeviriyorum, okuyucuya böyle kıyağımız var ne de olsa; dedi dört ay önce Dagenham’da kız arkadaşımla yolda yürüyorduk, ana caddede dolaşırken bir grup İngiliz genci laf attı bana da kız arkadaşıma da, come on guys, no need, felan dedik ama işler sara sarpaladı, kesin sesinizi felan dediler, uzaklaşmaya çalıştık, kız arkadaşım gidelim diye feryad etti, tamam demeden adamlar yetiştiler, beni yatırıp linç ettiler, polis gelince de etraftakiler, bu çocuğu kız arkadaşına kötü davranıyor diye mahalle gençleri dövdü dediler. Hastaneye yatıp ameliyat oldum kırık kaburgalardan dolayı, iki ay kaldım, ama polis hakkımda dava açtı, kız arkadaşım davayı düşürmeme yardımcı oldu ama ne oldu bilmem o da beni de terk etti dedi.

Neyse Mazyar badireyi çoğunlukla atlatmış gibi, sağlığı hemen hemen yerine gelmiş, ve olanları kabul etmiş gibi görünüyor. Ortada yerine gelmemiş bir adalet duygusu kalsa da. Gel git, don’t be a stranger dedik, itle çakalla da fazla uğraşma. Bir de döner ayran söyledik, oturup sonra Messi’yi seyrettik, Ronaldo’yla kafa bulduk.

Bu olay bana artizlikler üzerinden gerçekleşen artizlikleri düşündürttü. Siz sanacaksınız şimdi anlattığım hikâyede Mazyar İmamoğlu’nu temsil ediyor, İngiliz ırkçıları ise Süleyman Soylu’yu. Hadi Soylu konusunda haklı olursunuz ama bence İmamoğlu’nu temsil eden polise Mazyar’ın kız arkadaşına kötü davrandığını düşünen mahalle halkı. Ama konu yine de Soylu’nun artizliği, İmamoğlu’nun algısı pek bir sorun olsa da.

14 Aralık’ta İstanbul belediye başkanı ve sosyal demokratlığın bile kalitesiz bir köftesi olan CHP’nin poster oğlanı İmamoğlu “seçimi iptal eden ahmaklar” türünden laflar ettiği için, Yüksek Seçim Kurulu’na hakaretten dolayı siyasetten men edildi, 2-3 yıl da hapsi isteniyor. Ceza verildi ama itirazlarla dava sürüyor. Herkesin malumu ki iktidarın Haziran seçimlerine hazırlık olarak sürdürdüğü karşıtlarını itibarsızlaştırma harekâtının parçası asılsız, sahte, ikiyüzlü vs bir girişim bu.

Olayın gelişmesi de Soylu’nun artizliğinin nasıl kendi artizliği üzerinden sürdürüldüğünü gösteriyor. Ne mi demek bu? Bakın olaylar şöyle gelişiyor, vakti zamanında Ekim 2019 İmamoğlu Fransa’da YSK’yi eleştiriyor, bir ay sonra Soylu yaptığı bir açıklamada “Avrupa’ya Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum” diye laflar ediyor, İmamoğlu da buna cevaben aynı gün “tam da 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” diyor. Soylu bunu YSK’ya hakaret haline getiryor, 11 Kasım’da gerçekleşen davanın hakimi ama şöyle diyor: “Bu cümlenin Süleyman Soylu’ya söylenmediğini düşünen varsa dünyada; gelsin, biraz da gülelim. Herhangi bir çözümleme yapmaya gerek yok. Bu sözü kime söylediği belli. Süleyman Soylu’ya söylemiştir. Ben de o şekilde düşünüyorum“.

Durumlar böyleyken Soylu pampa çıkıyor bana değil YSK’ya hakaret ediliyor diyor, kayyum atamam ama açığa alırım, zaten şahsımın artizliğine gelen bu tepkiler de “yargıya müdahale” diyor. Artık ne demekse, herhal para delisi ve demokrasi karşıtı olup da kendini demokrat sanan kesimleri (örneğin CHP ve kemalistlerin tümü gibi)böyle gelip böyle giden bir dünyadayız diye teselli etmek için bu karar “Pozitif hukuk açısından karar doğru” diyor. La pampa adaletsiz bir dünya ve ülkede yaşamasaydık hukuka ne gerek kalırdı, neyin pozitifliği bu, hukuk hangi pozitife dair karar verir? Siz mahkemelerin gökyüzü mavisinin ne güzel olduğuna dair bir karar aldığını duydunuz mu? Böyle şey mi olur?

Sizin anlayacağınız bu artizlik, Soylu’nun artizliğinin olduğu kadar genel olarak artizliğin rezillik cephanesindeki başka bir artizlik türü. Ben derim ama sen diyemezsin artizliği, ben yaparım sen yapamazsın artizliği. Senin dediğini ben hiç dememiş gibi davranıp herkesin de bunu dolaysızca kabul etmesini beklerim artizliği. Dahası bir siyasinin girişmemesi gereken ve kendi yaptığı artizlikle diğerlerini artiz olarak suçlama artizliği. Yani işine geldiği gibi dünyadaki şeylerin ve kendi davranışlarının anlamlarını değiştirme, yozlaştırılma ve gerçeği temelsiz ve anlaşılmaz bırakma.

Ama asıl artizlik de böyle artizliklere ve Soylu gibi borazanını öttüren artizlere bırakılmış olması ortamın. İngiltere’de de. Soylu ile Suella Braverman aynı kişi mesela. Sadece onları gösteren ekranların filtreleri değişik, o da yalnızca görünüşlerini. Avrupa futbol otoritelerinin sahte veryansınlarına karşı Katar’ı savunmadığımız gibi İmamoğlu’nu savunacak da değiliz ama en iyi karşıtı İmamoğlu ve onun da artizlikleri olan bu durum bize şu anki durumumuz hakkımızda ne diyor? Yıl başlar yıl biterken. Tutup “artizlere karşı birleşik cepheye” felan demeyecez ama samimiyete dair zamanın bir çentiği atılırken neler düşüneceğiz?

Gepgerçek yıllar efendim.