ManşetDayanışma sınır ve engel tanımıyor!

Dayanışma sınır ve engel tanımıyor!

İngiltere, Kahramanmaraş merkezli büyük depremden en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. İngiltere’de yaşayan, Kürt, Türk ve Alevi göçmenlerin, merkez üssü olan Kahramanmaraş başta olmak üzere depremin enkaza dönüştürdüğü tüm il, ilçe, köy ve hatta mezralarda akrabaları, tanıdıkları ve yakınları var. Aradan geçen yaklaşık bir aya rağmen, depremzedelere destek olmak için yardım toplayan tüm dernek ve kurumlarda taziyeler devam ediyor.

Deprem haberi alınır alınmaz, başta Londra’da olmak üzere ülkenin her yanından halk, bölgeye ulaşabileceğini düşündükleri yerel sivil örgütlere, belediyelere, gönüllü yerel arama kurtarma çevrelerine, cemevlerine, taraftarı oldukları siyasi partilerin yerel örgütlerine başvurarak depremzedelerle dayanışmak için harekete geçti. İngiltere’den yola çıkan gönüllüler ve yardımlar daha AFAD bölgeye varmadan, depremin üstünden 24 saat geçmeden bölgeye vardılar. Tırnaklarıyla enkaz altındaki yakınlarını enkaz altından çıkarmaya çalışan depremzedelere yardıma giriştiler. Daha yola çıkmadan sipariş ettikleri yardımları iktidarın tüm engelleme girişimlerini aşarak depremzedelere yardımları aracısız ulaştırmaya çalıştılar.

Dayanışma seferberliğinin en ön saflarında gençler ve kadınlar vardı

Bugüne kadar yaşanan felaket ve toplumsal gelişmelere duyarsız kalmayan demokratik kitle örgütleri, dernekler, inanç kurumları, depremin ilk günlerinde topladıkları maddi yardımları depremzedelerin en acil ihtiyaçlarını karşılamak için gönderdiler. Gönderilen yardımlarla enkaz kaldırma çalışmalarının koordinasyonu ve araç temini, yiyecek içecek, çadır, soba temini karşılanmaya çalışıldı. Başta gençler ve kadınlar olmak üzere tüm derneklerin üyeleri maddi yardım toplayabilmek için seferber oldu. Londra’nın dört bir tarafında gerçekleştirilen maddi yardım toplama çalışmalarına sayısız gönüllü destek verdi. Günlerce enkaz altında kalanların çaresizliğini görenler, örgütlenmenin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bir kez daha kavrayarak, yürütülen kampanyalara destek verdiler.

İngiltere’de yürütülen depremzedelerle dayanışma kampanyasının ezici çoğunluğunu maddi yardımların toplanması oluşturuyor. Kampanyaların daha çok maddi yardımlarla sınırlı kalması bir tercihten değil zorunluluktan kaynaklanıyor. Toplanan yardımların ulaşımını engellemek için bürokratik önlemler alan AKP-MHP iktidarının engelleyemedikleri yardımlara da el koyması halkın dayanışmasın önündeki en büyük engel oldu. Bu engellemelerin yaratmış olduğu sınırlılık nedeniyle binlerce insanın bağış talebi geri çevrildi.

Her ölümden sorumlu olan AKP-MHP Hükümeti Protesto edildi

Britanya Demokratik Güç Birliği’nin bünyesinde yer alan kurumlar bir taraftan dayanışma kampanyasını örgütlerken bir taraftan da AKP-MHP Hükümetini, enkaz altında kalanları enkazlarda kurtulanları ise kışın en çetin geçtiği günlerde doğa ile baş başa bırakarak ölüme terk etmesini teşhir etmek için gösteriler düzenledi. Londra’nın merkezinde Trafalgar Meydanı ve Kuzey Londra’da yapılan anma ve protestolarla, enkaz altında kalanların duyulmayan sesi için çığlık, umudu tükenenlere umut olunmaya çalışıldı.

Demokratik Güç Birliği bünyesinde yer alan tüm kurunlar, depremin ilk gününden itibaren yaptıkları tüm çalışmaları askıya alarak tüm imkân, olanak ve ilişkilerini depremzedelerle dayanışmak için yapılan çalışmalara aktardılar. Hemen hemen her kurum topladığı yardımların bir kısmını en acil talepler için gönderdi. Kalan yardımlar ise, ihtiyaç ve alanda çalışma yapanların taleplerine bağlı olarak gönderilmeye devam ediyor.

Dayanışma Yaşatır

Depremin etkisinin en derinden hissedildiği İngiltere’de, depremzedelerle dayanışmak için Londra’da yardım toplamak için seferber olan kurumların yaptığı çalışmaları Mart sayımız için derledik. Her bir kurumun temsilcisi ile ayrı ayrı röportajlar gerçekleştirdik. Bu röportajların tamamını; Londra’da yapılan örgütlü çalışmayı daha da görünür kılması ve örgütlülüğün neden önemli olduğunun iyi kavranması için yayınlıyoruz.

DOĞAN ŞİRİNGÖL

Zedikanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı

Öncelikle geçmiş olsun. Sizin köyünüz Zedikan’ın da bağlı bulunduğu Pazarcık depremden en çok etkilenen yerlerden biri oldu. Sizin köyünüz bu depremden nasıl etkilendi?

Evet bizim köyümüz orada ama evlerin dayanaklılığından mı? Yapısından mı? Coğrafyasından mı bilmiyorum ama fazla etkilenmedi. Evet, maddi hasar oldu ama bir can kaybımız olmadı. Ama Pazarcık’ta, Maraş’ta, Narlı’da hatta Hatay’da, Adıyaman’da oturan köylülerimizde can kaybımız var maalesef.

Bir sayı verebilir misiniz?

Bizim Narlı’dan 5 tane can kaybımız var. 3 tane torunum, gelin enişte var. Hatay’da bir polis memurumuz var. Anne-baba iki çocuğuyla vefat etti. Maalesef 14 gün sonra enkaz altından çıkartıldı. Kahramanmaraş’ta bulunan bizim bir aile var. Karı-koca bir kızıyla vefat etti. Adıyaman’da bir gencimiz kaynanasının ziyaretine giderken can kaybına uğradı. Orada öldü. Toplam da herhalde 9-10 ailemizi böyle kaybettik.

Deprem sürecinde burada nasıl bir çalışma yürüttünüz?

5 Şubat’ta derneğimizin genel kongresi, halk toplantısı vardı. Onu bitirdik, eve geldim. Saat buranın 1.15 – 1.20’si gibiydi haberlere bakıyordum. O dakikadan itibaren tüm üyelerimize mesajla ve telefonla ulaşıp, sabaha derneğimizde toplandık. Hemen soba, çadır, battaniye, gıda maddesi, paket halinde otuz tona yakın un alımıyla ilgili girişimde bulunduk. Biz yönetim olarak maddi destek de topladık. İnsanlarımıza çağrı yaptık. Çocuk maması, çocuk bezi, kadın peti ihtiyaçları, mont ve bot alımı için çağrı yaptık. Yardımları Türk Hava Yolu’nun kargo uçağı ile gönderecektik ama maalesef duyduk ki ona AFAD el koyuyor. Biz eşyamızı mümkün mertebe de AFAD ve devlet eliyle vermeme kararı almıştık. Ki bunu en doğru karar olduğunu düşünüyoruz. Eşyaları paketledik ve bir transport ayarladık. Maddi bedeli neyse biz kendi cebimizden ödedik. Çünkü bu eşyaların toplanmasında insanların emekleri var. Eşyaları bir TIR’a verdik gönderdik. TIR’dan önce biz yönetim olarak 5-6 kişi önden gittik. Pazarcık bölgesinde bir depo kiraladık. 30 tonun üzerinde un dağıttık. Dernek olarak iki, üç TIR gıda maddesini Pazarcık, Gölbaşı, Elbistan, Narlı, Hatay’a gönderdik. Tüm dernek üyelerimizin ve çevre köylerin desteklerini aldık. Dernekleri olmayan köylerden de çok destek aldık. Özellikle elbise konusunda. Biz bunları götürdük ve dört – beş günde dağıttık. İnan ki en acı olay şuydu; devlet yoktu.

Siz oraya gittiniz mi?

Evet, ben koordinenin yöneticisiydim.

Orada neler gözlemlediniz?

Gözlemlerim şuydu; insanlar acı içerisinde kıvranırken inanın ki devlet denen bir şey yoktu. Biz kime ne soracağımızı da bilmiyorduk. Oradaki toplumdan bilgi almaya çalıştık ama kimse bir şey bilmiyor. Muhatap yok maalesef. Biz 4-5 gün Dersim Belediye Başkanı Maçoğlu’nun çadırına gittik, yemeğimizi yedik sağ olsun. İnan ki o bizi biraz ferahlattı. Ama devlet denen bir şey olmadığını birebir gördük. Ben Narlı, Maraş, Elbistan, Gölbaşı ve Pazarcık’ı gezdim ama devlet yoktu. İnsanlar yollarda hâlâ gelen yardımlarla uğraşıyorlardı. Yok AFAD’a gönderin yok şuraya yönlendirin diye, insanları rahat bırakmıyorlardı. İyi ki Avrupa’da bizler varmışız. Ben bunu öğrendim.

Siz o yardımları nerelere götürdünüz?

Biz yardımların bir kısmını 2 Pazarcık arasına götürdük. Bir kısmını da Narlı Merkeze götürdük. Oradan Hatay tarafına ve çevre köylerine götürdük. Bir de bir-iki van dolusu Pazarcık ve Maraş’ın köyleri ile Elbistan’a gönderdik. Gölbaşı tarafına yakındık, çünkü trafiği de hesaplamak zorundaydık. Pazarcık’ın içi kilitlenmişti. Burası kilitlendiği için biz bu koordineyi bu şekilde yaptık. Birisi Pazarcık’ın bu tarafına birisi de Pazarcık’ın öbür tarafına geçti. Çalışmalarımız trafikten etkilendiği için böyle bir çalışma yaptık. Yani trafik gerçekten felçti.

Bundan sonrası için bir planınız var mı? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Şimdilik gözlem yapıyoruz. Ben 2-3 gündür kiralık ev arıyorum. Mersin civarlarında evsiz olan 5-10 ailenin kirasını ödeyebilirsek ev tutalım dedik. Kiralık ev baktık. Mersin’de kirası iki bin lira olan bir ev için bizden 15 bin lira istediler. O nedenle şimdilik erteledik. Yapabilirsek önümüzdeki aylarda çadır kentlere gideceğiz. Yapabilirsek ailelere kısmen de olsa maddi destekte bulunmak istiyoruz. Çünkü bu insanların artık yavaş yavaş paraya ihtiyacı olacak. Şu anda hiç paraya ihtiyacı olmadığı için biz böyle bir girişimde bulunmadık. Para versen de alışveriş yapacak hiçbir yer yoktu. Bugün için bir çadır, 1 milyondan daha değerli. O nedenle biz çadıra, sobaya ve battaniyeye ağırlık verdik.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Şunu belirtmek isterim, insanlarımız kendi memleketlerini terk edip gitmesinler. Terk edip gitmelerini isteyen çok fırsatçılar var. Bu çağrıyı buradan da yapıyorum her tarafta da yapmaya devam edeceğim. Bunu memlekette de söyledim. Fırsatçılar her zaman her yerde var. Devletin içinde de var, toprak ağalarında da var. Kimse yerini terk etmesin. Ne ihtiyaçları olursa olsun bize, yöre derneklerimize, federasyonumuza, başvurusun. Biz her konuda tüm ihtiyaçları için elimizden geldiği kadar yardımcı oluruz. Ama lütfen memleketimiz sahipsiz kalmasın, biz de memleketsiz kalmayalım.

SEMRA DURAK

Demircilik Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği

Demircilik ve üyeleriniz depremden nasıl etkilendi?

Bizim köyümüz Elbistan’a bağlı Demircilik’te evler genellikle iki katlı olduğu için birkaç toprak ev yıkıldı. Onun dışında köyde bir hasar olmadı. Köyde yıkılan evlerde vefat eden olmadı. Fakat Elbistan’da ve Hatay’da cenazelerimiz oldu. Toplamda yedi can kaybımız var.

Depremden dolayı ölenlerin cenazeleri ilk gün mü çıkarıldı yoksa göçük altında mı kaldılar?

Anne, baba ve bir oğlu olan aile epey bir süre göçük altında kaldılar. Anne çıktığında sağdı. Altıncı gün çıktı ve hastanede vefat etti. Baba birkaç gün öncesine kadar sağmış. Oğlunun ise enkaz altında beklerken can vermiş. Sonra bir anne ve kız vardı Elbistan’da. Ailesi buradan hemen gitti. Kayseri’de kepçe getirdiler ama maalesef enkaz altında onları da parça parça topladılar. Yaşananların hepsi çok acı. Diğer bir ölüm de Hatay’da oldu. İlk depremde çıkarmışlar ama vefat etmiş. Bir kadın köylümüz de Kırıkhan da enkaz altında kaldı onun cenazesini altıncı günde çıkarttılar.

Siz burada nasıl bir dayanışma çalışması yürüttünüz, nasıl bir yardım topladınız ve bu yardımları ulaştırabildiniz mi? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?

İlk aşamada gıda yardımı, kıyafet yardımı gönderdik. İki büyük bir de küçük TIR gönderdik. Elbistan’dan bu tür yardımlara gerek yok dediler. Orada cemeviyle beraber çalışıyorduk. Köy muhtarı burada ihtiyaç yok dedi. Cemevi bize Adıyaman’ı önerdi, iki TIR’ı oraya gönderdik. Orada ihtiyaç varmış. Ondan sonra gençler bir komite kurdular ve İnstagram hesabından yardım kampanyası başlattılar. Biz de üyelerle kendi aramızda yardım kampanyası başlattık. Sonra köyümüzde güvenlik yok dediler. Bunun üzerine biz de köye üç tane bekçi tuttuk. Çünkü benim ailem de dâhil herkes köyü bırakıp gitti. Yani arabaları evleri orada sahipsiz kaldı. Bağış kampanyalarımız hala devam ediyor. Ama daha bir yere yardım yapmadık. Hasar tespitinden sonra yardımlara başlayacağız.

Yerleşim ve geçici barınma alanları için destek sunacak mısınız?

Evet, ikinci aşamada. Bizim köyde 10 tane ev yıkıldı. Evi yıkılan insanlardan sadece iki-üç tanesi yurt dışında destek alabilecek durumda. Diğerleri ise zaten maddi durumları kötü olduğu için bu çok eski evlerde kalanlar. Onlara nasıl yardımcı olabiliriz diye düşünüyoruz. Evlerini yeniden yaptırmamız çok zor Türkiye’de bile ev yaptırabilmek için en azında 50 bin sterlin gerekli. Biz elimizden geldiğince bağış kampanyasını yoğunlaştırmaya çalışıyoruz ki onlara yardımcı olabilelim. Çok çadır gönderdik, biraz kıyafet de gönderdik ama çadıra çok ihtiyaç var dediler. Ama bizim gönderdiğimiz çadırlar da –17 dereceye dayanıklı değildi. Bir de böyle bir sorun vardı.

– Görebildiğimiz kadarıyla çok yoğun bir çalışma yürüttünüz.

Biz gençlerden böyle bir çalışma beklemiyorduk. Gençler evde duramadılar yardımcı olmak için geldiler. Anne bir yerlere gidelim dediler, nerede yardım toplanıyorsa oraya gitmeyi talep ettiler. Hep birlikte derneğimize gittik. Gençler tek yürek oldular. Çok etkilendiler. Gençlerimiz derneğe hiç gelmez ama şimdi hep derneğe gelmeye başladılar. Acımız hep orada paylaşmaya çalıştık. Hepimiz beraber olduk. Yemeğimizi orada yedik. Eş dost acılarımızı orada paylaşmaya çalıştık. Şimdi evlerimize dağılınca acıları daha çok yaşamaya başladık. Çünkü çevremizde o kadar çok insan kaybettik ki. Bir de Türkiye’de gelenlerin anlatımına göre yıkılan evlerde çimento yerine toprak kullanılmış. Beton yoktu diyorlar. Binalar sadece kumdan yapılmış, yardımlar gelmedi diyorlar. Biz televizyonlara basına inanmıyorduk. Sosyal medyaya inanmıyorduk ama onların anlattıklarını duyunca benim çok içim yandı.

HÜSEYİN KILIÇ

El-Com Eş Başkanı

Sizin bölge bu depremden nasıl etkilendi? Üyelerinizden, tanıdıklarınızdan, yakınlarınızdan kaybettikleriniz oldu mu? Köylerde durum nedir? Hasar gördü mü?

Bizim bölgede daha çok bizim örgütlü olduğumuz on altı köyde çok kaybımız var. Hemen hemen her bir köyümüzde insanlarımızı kaybettik. Yani büyük köylerimizde de küçük köylerimizde de veyahut mezralarda bile altı kişi kaybettik. Toplamda 70’e yakın bir kaybımız var o bölgede. Biz El-Com olarak zaten ilk andan itibaren oraya nasıl bir yardımda bulunabilirinizin çabasını verdik. Elbistan Cemevi ile irtibat kurmaya çalıştık ve insanların en acil ihtiyaçlarının barınma ve yemek olduğunu öğrendik. Biz bunun için bir mali kaynak hemen aktardık.

– Elbistan Cemevine mi aktardınız?

Evet, Elbistan Cemevine. Birinci günün sonunda biz El-Com olarak kampanyayı başlattık. Elbistan’da insanlar depremden dolayı başka bölgelere gitmek istiyorlardı. Onun organizasyonu için oradaki arkadaşlara kaynak aktarmaya çalıştık. Yani bölgeden çıkmaları için bunu yapmaya çalıştık. İzmir, Menemen’de Bizim Elbistanlıların dernekleri oraya kaynak aktardık. Gidenlerin yemek ihtiyaçlarının karşılanması için aynı zamanda Didim Cemevine hemen bir kaynak aktarımı yaptık. Yani biz bunları yaparken tabi ki El-Com olarak birinci önceliğimiz bizim bünyemizdeki köylerin, köylülerin gittiği yerler ve Elbistan oldu. Destek için Elbistan’ı kendimize temel aldık. Oradaki yani koordinasyon içerisinde olanlara yardımcı olmaya çalıştık. İlk toplantımızı yaptıktan sonra bölgeye gidecek olan arkadaşlarımıza şöyle bir talimat verdik. Giden herkese ilk önce ailesine ondan sonra da yapabileceği gücünün yettiği her şeye koşmayı çağırdık. Bizim oradaki bir iki tane köy derneğimiz bunu başarabildi. Ama genel olarak düşündüğümüz zaman onu yapma becerisi gösteremedik. Bugün biz bir iki köy muhtarımızla da görüştük, düzensiz yardımlardan ve ihtiyaç fazlalıklarından bahsedildi. Ve şu anda ihtiyaç duydukları şeylerin eksik olmasından bahsettiler ki bunların başında en çok barınma ile ilgili olan ihtiyaçlar var. Bölge barınmaya ihtiyaç duyuyor çünkü havalar soğuk. Bizim köylerdeki eski evlerin çoğu yıkılmış ve barınılamaz halde.

– Zaten evlere giremiyorlar değil mi?

Hâlâ sağlam olan yerler var. Mesela her köyde Kültür Evi ya da Cemevi olarak faaliyette olan yeni binalarımız var. Onlarda bir sıkıntı yok, insanlarımızın çoğu oralarda barınıyor şu anda. Yani köylerde olanlar. Bir Didim’e, İzmir’e, başka şehirlere ve Mersin’e gidenler oldu. Şu anda deprem ve bu afet bölgesinden doğan kayıplarını karşılayabilmek için, başvurularını yapabilmek için geri dönmeye başladılar. Tabi ki ailelerin bir kısmı gittikleri yerlere kaldılar, sadece iş yapabilecek olanlar geri dönüyor.

Elbistan’da büyük göç oldu diye söyleniyor. Sizin bu konuda bir gözleminiz ya da bilginiz var mı?

Bize ulaşan bilgilere göre, bu on altı köydekilerin çoğu Elbistan’da barınıyordu. Bu yıkımla beraber birçoğu evlerini kaybetti zaten. Onların hemen hemen hepsi ilk etapta Didim’e, İzmir’e, ondan sonra Mersin’e, Adana’ya o bölgelere dağıldılar. Ama barınma anlamında şu anda geri dönüşler var. Ama göç dediğiniz zaman belki de şöyle anlaşılmalı, geçici değil de biraz daha uzun süreli kalıcılık anlamına gelir. Ama kalıp kalmayacakları daha belli değil. Çünkü bu insanların çoğunluğu yaşlı. Bizim bölgenin, insanların çoğunluğu orta yaşın üzerindeki yaşlılar. Onun için bir kısmının Didim’de, İzmir’de, Adana’da, Mersin’de evleri vardı. Yazlık evleri veyahut ta buradaki çocuklarının evleri hepsi oraya gittiler. Ama geri dönüş başlamış durumda. Tabi bir de barınma sıkıntısı var. Köyde evleri olanlar dönüyorlar ama kalacaklar mı kalmayacaklar mı bilmiyoruz.

Bundan sonrası için planınız nedir?. Yardım toplamaya devam ediyor musunuz yoksa ihtiyaca göre mi toplayacaksınız?

Bizim yardım kampanyamızın çağrıları hâlâ yapılıyor. Üyelerimize, cenaze ve benzeri vesilelerle toplandığımız zaman duyuru yapıyoruz, yardım topluyoruz. Banka hesabımız üzerinden de toplamaya çalışıyoruz. Bu yardımlarında hemen hemen yüzde sekseni elimizde. Yani bir 5-6 bin sterlin gönderdik. Bugün iki tane köy muhtarı ile bağlantı kurduk. Şöyle bir serzenişleri var: Yardımlar çok düzensiz, ihtiyaçtan fazla bazı malzemeler var, bazı malzemeler hiç yok ya gelmiyor ya az geliyor. Mesela ısınmayla ilgili olan kömür, odun gibi ihtiyaçlar çok az geliyor diyorlar. Biz merkeze gidip almak zorunda kalıyoruz diyorlar. Ya Nurhak’a ya Elbistan’a gidip almak zorunda kalıyoruz ama bu sefer de araç bulma sorunu çıkıyor.

HÜSEYİN DOĞAN

Nurhak Kültür Evi Başkanı

– Nurhak’tan ve sizin derneğinizin üye ve yakınlarından depremde etkilenen oldu mu?

Evet bir üyemizin babası Hakk’a yürüdü. Nurhak’ın içinde çok fazla ölüm yok ama yıkım var. Nurhak içinde toplamda dört kişi, bize bağlı Kullar köyünden ise 74 kişi hayatını kaybetti.

Kullar’da çok ağır hasar var değil mi?

Evet, ağır hasar var. Yani yetmiş dört kişi diye biliyoruz. Üç kişi de kayıp diyorlardı.

Beş altı gün yardım da gitmedi galiba.

Evet 30 santime yakın kar vardı. Zaten deprem olduğunda üç gün biz de haber alamadık. Ancak dördüncü gün annelerimizden, babalarımızdan haber alabildik. Yollardaki çatlaklardan dolayı dışarı çıkamadılar. Depremde telefon vericisi de yıkılmış. Onun için üç-dört gün biz de haber alamadık.

O üç dört gün boyunca o köylerde ne yaşandı biliyor musunuz?

Kullar mahvolmuş. Birinci depremde büyük bir kayıp yaşandı. Nüfusunu tam olarak bilmiyorum ama kalabalık bir köy. Nurhak’ta yurtdışı memur çok. O yüzden kışın nüfusu çok fazla olmuyor. Nurhak’ın nüfusu kışın altı yedi bin civarında. Ama yazın çok kalabalık oluyor. Kullar’ın nüfusu ise genelde kalabalık. Duyduğum kadarıyla birinci depremden sonra bir eve toplanmışlar. Ve çoğu yanarak ölmüş.. Toplandıkları yerde yangın çıkmış. Bir de bize bağlı Alçiçek’de var on beş kişi kadar. Maraş’ta ölen Nurhaklılar var. Elbistan’da ölenler var. Tahminen 100 kişinin üzerinde kayıp var.

Siz destek olmak için buradan nasıl bir çalışma yürüttünüz?

Biz para topladık burada. Şimdi Yönetim Kurulu toplantıda. Avrupa’da bizim Nurhak Anadolu Kültür Evleri vardır. Fransa ve Almanya’da var. Onlar beraber yardım topladık ve ne yapacaksak beraber yapalım diye karar verdik. Dün bizden 100 adet küçük, 10 adet de büyük tüp istediler. Kahvaltılık ve para gönderdik.

– Malzemeleri buradan mı gönderiyorsunuz? Yoksa para gönderip oradan mı temin ettiriyorsunuz?

Biz parayı götürdük ama. Belediye Başkanı istemedi. Şu anda olağanüstü hal var dedi. Bu olağanüstü hal kalksın ona göre bir bakalım dedi. Devletin ne yapıp yapmayacağını bilmiyoruz. Biz de yardımlar için devletinin alacağı tutumu bekliyoruz.

– Önümüzdeki dönem için, düşündüğünüz, planladığınız herhangi bir çalışma var mı?

Şu an aslında toplantı halindeyiz. Sürekli toplantılar var. Almanya ve Fransa’daki diğer Nurhaklı derneklere bakıyoruz, ya ne yapacağız bilmiyoruz. Yani çok o kadar olağanüstü gücümüz yok. Bizim burada topladığımız para 30-40 bini geçmez.

– Bu durumda önümüzdeki dönem için ortak bir çalışma mı yapacaksınız?

Evet, en sağlıklı olanı yapacağız tabi ki. Elimizden ne geliyorsa yapacağız. Bizi aşan şeylere gücümüz yetmez. Herkesin evinde hasar var. Devlet neyi yapacak? Yüzde 30’unu mu yapacak, %40’ını mı yapacak? Ya da %100’ünü mü yapacak? Bundan tam emin değiliz. Bir netleşme bekliyoruz. Bizlerinde evleri var. Yıkacaklar mı? Hasar raporu mu verecekler? Ağır hasar mı verecekler? Yani nereye yerleştirecekler bizi? Evleri aynı yere mi yaptıracaklar? Şu anda belirsizlik var.

SELVER ÇULPAN

PAZ-DER UK Yönetim Kurulu Üyesi

Paz-Der Depremzedeler için nasıl bir dayanışma çalışması yürüttü

Bizim Zedikanlılarla birlikte maddi bir yardım toplama çalışmamız oldu. O çalışmayla Türkiye’de ne ihtiyaç varsa bizim bölgelere onu alıp direk oraya sevk ettik. Muhtarların aracılığıyla ve cemevlerinin aracılığıyla dağıtıldı. Zaten şu an Mustafa Başkan’da halen bölgede. Oradaki boşluğu gidermeye çalışıyor, oraları denetliyor, yardımcı oluyor. Öyle yani ihtiyaç talebine göre elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

– Maddi yardım kampanyası yürütüyor musunuz?

Maddi yardım kampanyası yürütüyoruz. İlk etapta topladığımız yardımlarla eşya aldık. Acil ihtiyaçlarını karşıladık. Eşya dışında kimseye parasal olarak yardım yapılmadı. O bölgeden ve civar köylerde, Narlı ve Pazarcık’ta gücümüz oranında ihtiyaçlar giderilmeye çalışıldı. Önümüzdeki süreçte nelerin olacağı, nasıl bir yol izleneceği, oralardaki duruma göre şekillenecek. Şimdi herkes yaşadığı can kayıplarından dolayı sıkıntılı ve tüm aileler bir nevi kendi içine kapanmış durumda. İlk iki üç hafta böyle geçecek gibi.

Siz buradan ne kadar ve ne tür malzemeler de gönderdiniz?

Sayılardan emin değilim Mustafa Başkan sayılara daha hâkimdir. Dört TIR için Ali Matur’la konuştuk o aracı oldu. Zaten iki TIR’ı kendisi hazırladı. İki TIR’ı da biz Zedikan Derneği adına yaptık. Pazarcıklı iş insanı Süleyman Bey de Sekiz TIR ayarladığını söyledi. Giden yardımların bilgileri Mustafa Başkan’da o daha iyi biliyor, ben yanlış bilgi vermek istemem. Dört TIR’ı beraber ayarladık ama sonrasında kaç TIR gitti emin değilim. Ayrıca Pazarcık gençliğinin de bir TIR hazırladığından haberim var. Nasır Bey’de iki TIR un iki TIR’da kumanya paketini Türkiye’den ayarladı. Direk ikinci gün yola çıkıldı. Üçüncü ya da dördüncü gün Narlı ve Pazarcık’a ulaştı. Alınan eşyalar içerisinde çadır ve soba da dâhil birçok şey vardı. Şimdiye kadar yaklaşık 15 TIR malzeme bir şekilde Pazarcık ve çevresine ulaştırılmış oldu. İngiltere dışında İsviçre’den ve Almanya’dan da çok eşya gönderildi. Almanya da gönderin belki daha fazla da olabilir.

OLCAY HAS

Alxas Kom Yönetim Kurulu Üyesi

Alxas bölgesinin bu depremden nasıl etkilendiğine dair elinizde olan bilgileri paylaşabilir misiniz?

Alxas on iki köyden oluşuyor ve Elbistan’da yaşayan çok sayıda köylülerimiz vardı. Bizim akrabalarımız ve yöre çevremizden 30’un üzerinde kayıp var. Burada biz kampanyayı ilk gün başlattık hemen. İstanbul’daki AK-EL, Kürecik ve Elbistan Derneği ile beraber ortak bir yardım gönderdik. İlk gün biz buradan yirmi bin sterlini dernek hesabından direk gönderdik. Daha sonra da biz buradan Gofundme üzerinden bir kampanya başlattık. Kampanya daha devam ediyor. Bu ayın sonuna kadar bir iki hafta daha devam ettirmeyi düşünüyoruz.

Şimdiye kadar depremle ilgili ne tür çalışmalarınız oldu?

Geçen hafta pazar günü bir kahvaltı düzenledik. O kahvaltı da biraz gelir elde edildi. Onun dışında da Gofundme hesabı açıldı. İlk iki hafta her gün Facebook üzerinden canlı yayın yaptık. Türkiye’de, Elbistan’da şu an üç tane arkadaşımız var. Depremin ilk gününden beri oradalar. Hem enkaz çalışmalarında destek vermek hem de buradan giden yardımların dağıtımına yardımcı olmak için oradalar. Yardımların dağıtımı Cemevi’nde düzenlendi. Köylere ve Elbistan’a dağıtılması ile ilgili organizasyonda bire bir yer aldılar.

– Yardımlar daha çok Türkiye’den mi temin edildi?

Evet, İstanbul’dan gönderildi. Biz buradan hiçbir şey göndermedik, TIR göndermedik, hepsi İstanbul’dan organize edildi. AK-EL Vakfı üzerinden ihtiyaçlar belirlenip oradan gönderildi. Sadece Elbistan ve Elbistan köylerine değil, Adıyaman’a Pazarcık’a, Malatya’ya, Kürecik’e yani yakın yerlerde ulaşabildikleri her yere yardımlar ulaştırıldı.

Bundan sonrası için bir plan yaptınız mı yoksa gelişmelere bağlı olarak mı bir plan yapacaksınız?

İlk etapta biz bir maddi yardımı olarak düşünmüştük. Şu anki gözlemlerimize göre köylerimizde yıkımlar var ama çok yüksek boyutta değil. O yüzden bunun nasıl değerlendireceğimiz ilgili bir toplantı yaptık. Bire bir sadece kendi yöremize değil, ihtiyacı olan insanlara, yakın çevre köylere de ulaşmaya çalışacağız. Gerçekten ihtiyacı olan insanlara yardımcı olmaya çalışacağız. Konteynır da düşünüyoruz ama bunun için bir alt yapının da oluşması gerekiyor. Köylerde bu nasıl olacak? Onun için bir araştırma yapmayı düşünüyoruz. O yüzden birazcık beklemedeyiz. Ya konteynır ya da konteynır ücreti kadar bir para olabilir. Ya da kira yardımı olabilir. İhtiyacı olanlara altı aylık ya da bir yıllık kiraları kadar yardımlar olabilir. Geçici de olsa bir yerde kalabilmeleri için yardımcı olmaya çalışacağız. Ama ortam daha netleşmedi. Giden heyet onun kararını verecek.

Göçle ilgili bir gözleminiz var mı? Buradan yoğun bir nüfus göçü de oldu.

Evet, Elbistan’da var ama köylerden şu ana kadar çok yok. Elbistan’da çok büyük bir yıkım olduğu için göç var. Ama köylerde çok fazla yok. Elbistan’da yaşayanların bir kısmı da köylere göçtü. Köylerde yıkılmayan evleri olanlar köylere gittiler. İstanbul’da çocukları, yakınları olanlar da oraya gitti.

ABDULLAH GÜRLEK

Tohum Kültür Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi

Derneğinizin üye ve yakınlarından depremde etkilenen oldu mu?

Yakın üyelerimizden, benim dedemi ve nenemi depremde kaybettik. Onun dışında bizim bir üyemizin ablası Hatay’da, Antakya’da hayatını kaybetti. Teyzem enkazdan sağ kurtuldu ama ayağı kesildi. Elbistan’da ikinci depreme yakalandı. Bizde de kayıplar var. Onun dışında çevre köylerimizden de kayıplar var.

Burada siz de yardım kampanyaları düzenlediniz. Yardım kampanyanızdan biraz bahseder misiniz?

Biz hemen aynı gün Gofundme hesabı açtık ve yardım toplamaya başladık. Onun dışında elden yardım edenler oldu. Ulaştırma zorluklarından dolayı eşya toplamadık. Alandaki arkadaşlarımızın yönlendirmesi daha çok maddi yardım toplama yönünde oldu. Maddi kampanya başlattık. Bütün marketlere yardım kutuları bıraktık. Onun dışında hesaplara bağışlar devam ediyor. Yanı sıra depremzedelere evini aç kampanyamız var. Şu ana kadar beş tane aileye ev bulundu. Bu kampanya İngiltere’den ziyade Avrupa merkezli bir kampanya. Bizim ATİK kurumunun yaptığı çalışma. Beş altı tane aile yazlık evlere yerleştirildi. Onun dışında Kardeş Aile projesi üzerine çalışıyor arkadaşlar. Çok uzun vadeli bir çalışma olacak. Onun dışında Almanya’dan ATİK delegasyonu gitti. Hatay’a gittiler ve hâlâ oradalar. Kurulan çadır kentten çalışmalar yürütüyorlar. Kadınlara, gençlere çocuklara yönelik çalışmalar yapılıyor. Ama biz İngiltere’de daha çok maddi yardım topluyoruz.

Topladığınız yardımlardan hiç Türkiye’ye gönderdiniz mi?

Doğrudan Türkiye’ye göndermedik ama Almanya’ya gönderdik oradan Türkiye’ye gönderildi.

Almanya’dan eşya mı alıp gönderdiler? Yoksa ihtiyaçlar Türkiye içerisinden mi karşılandı?

İhtiyaçlar Türkiye’den karşılandı. Türkiye’de arkadaşlarımızın; Antakya’da, Elbistan’da, Pazarcık’ta yardımları organize etme, dağıtma, cemevlerine yardım etme gibi çalışmaları oldu. Eşya götürmekten daha çok oradaki cemevlerinde çalıştılar. Fiziki olarak organizasyonunda yer aldılar. Ama Hatay’daki arkadaşlarımız oradaki ihtiyaçlar doğrultusunda yardım dağıtıyorlar.

MÜSLÜM DALKILIÇ

BAF Eş Başkanı

İngiltere’den deprem bölgesine ilk gidenlerden birisiniz. Buradan nasıl bir hazırlık yaptınız ve nasıl yola çıktınız?

İlk gün haber aldık ama depremin büyüklüğü, yıkımın ne olduğuna dair tam sağlıklı bir bilgi edinemedik. Evet, deprem oldu, üssü Pazarcık ama ne kadar bir bölge etkilendi? Ne oldu? Türkiye’deki kurumlarımızla görüştük. Onlarla görüşünce depremin büyüklüğünü anladık. Bize dedikleri; duyduklarınızdan ve gördüklerinizin çok daha büyük bir yıkım. O gün öğleden sonrası ikinci deprem olduktan sonra Avrupa’daki kurumlarımızla ve buradaki Demokratik Güç Birliği ile görüştük. Londra’daki bütün kurumlarla acil bir toplantı alalım dedik. Biz o zaman zaten kurumsal olarak Avrupa’da kurumlarla bir heyet oluşturup Türkiye’ye hemen gitme kararını vermiştik. Kararımızı buradaki toplantıda arkadaşlarımıza da iletmiştik. Onlarla fikir alışverişinde bulunduk danıştık, birbirimizle konuştuk ve yola çıktık. Biz doğrudan Kayseri’ye gittik. Kayseri Cemevi hem konum itibariyle hem bulunduğu alan itibariyle otomatikman lojistik bir merkez rolünü almıştı. Bütün deprem alanlarının neredeyse ortasında gibi bir yer. Oraya gittik. Orada bir kriz masası oluşmuştu. Hemen oraya dâhil olduk. Bir değerlendirme yapınca da alana inmeye karar verdik. Yani kendi gözlerimizle hem gözlem yapalım hem de bununla ilgili neler yapabiliriz diye. Maraş’a gittik. Maraş’ta kurumlarımızı gezdik. Oradan Pazarcık, Narlı, Göksun, Elbistan, Afşin, Adıyaman ve sonra da Kürecik’e uğradık. Kürecik ten geri döndük. Kurumlarımızla görev dağılımı yapmamızın daha doğru olduğunu düşündük. Çünkü Almanya’daki ve diğer Avrupa’da gelen kurumlar da bir yoğunluk vardı. Daha organize olmak için görev dağılımı yaptık ve hemen dağıldık. Biz Hatay’a döndük. Öbür arkadaşlarımız Malatya ve Adıyaman bölümünü aldılar. Hatay’a İskenderun’a Samandağ’ına uğradık. Buralarda hem kurumları ziyaret ettik, hem cemevlerimize hem de STK’ların hepsine tek tek uğrayıp görüşmek istedik ve çoğuna da ulaştık. Görüştük, dinledik. Hem oradaki manzarayı kendimiz gördük. Gördük diyoruz ama üçüncü gün orada olmamıza rağmen devleti görmedik. Yani devlet diye bir unsur yok, insanlar kendi çabalarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Ve kendi adıma söyleyeyim yıllardır dayanışma diyen biri olarak o çaresizliği birebir yüz yüze gördüm. Ailelerin çaresizliğini gördüm. Kazı yapacak ellerinde hiçbir şey yok. Koştura koştura ya Urfa’ya ya Antep’e ya da Kayseri’ye gidiyor. Yakınlarını çıkartmak için kompresör ve bir jeneratör kiralıyor ki, lamba ışığında gece çalışmaya devam edebilsin. Yani bunlara birebir şahit olduk. Bizim Northampton Cemevi başkanımız Maksut’un kuzenleri Adıyaman’da göçük altındaydı. Altıncı gün çıkarabildi. Bu altıncı günde mazot almak için bilfiil Urfa’ya kadar gittiklerini biliyorum. Yani ailenin bir kısmı kazı işlerinin başında cenazeyi beklerken öbürleri mazot bulabilmek için Adıyaman’dan Urfa’ya gitti. Enkaz altındakileri canlı kurtulma şansları yok ama en azdan yapabilirlerse bir parçasını veyahut ta bedenini çıkartmaya çalışıyorlar. Enkaz altında cenaze de olsa insanlar cenazesini çıkarabilmek için çırpınıyor. İki saat bilfiil bizde yardımcı olduk. Ailenin o çaresizliğini gerçekten gördük. İlkin bir kız çocuğunu çıkarttık. 48 saat boyunca bir torbanın içinde kaldırımda yanımızda durdu kız. Ailenin öbür fertlerini çıkarana kadar. Yardım diye bir şey yok. İnsanlar birbirine mümkün olduğunca birbirine yardımcı olmaya çalışıyor. İnsanlar ilk iki üç gün kendi elleriyle, tırnaklarıyla çıkardıkları kardeşlerinin, bacalarının, babalarının ölüm kayıtlarını yaptıramamışlar. Yani gidip yazları almamışlar bile götürüp defnetmişler. Çünkü hiçbir yer açık değil ki. Hani sayı olarak 40 bin 50 olarak belirtiyorlar ya sadece bu rakamın Adıyaman’da olduğunu söylüyorlar. Mesela arama kurtarma yapanlar arasında Ankara’dan madenciler vardı. Zavallılar, ellerinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Elinde kazma ve kompresörle bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bize; insanlığımdan utandım dedi. Niye dedim? Hiç beğenmeyiz ya dedi; elin Çinlisi geldi, bir makine koydu dedi. Başkan bana dedi ki aha şuradan gireceksin, şurayı kazacaksın, tam şuranın altındalar dedi. Biz de kazma kürek vuruyoruz dedi. Kazmayla kürekle ne yapabilirisin dedi. Ben 10 gün kazsam burada bir yere ulaşamazdım dedi. Yani oradaki çaresizlik bir şeyler yapmaya çalışanların çaresizliği. Ben devletin çaresiz kaldığına inanmıyorum. Onlara bir bahane bulmak istemiyorum. Çünkü işin sonunda sorumlu onlar. Onların bir bahanesi yoktu. Onlar her halükârda insanlara yardım etmek zorundaydılar. O ilk 2-3 gün yardım etselerdi, bir sürü insanın hayatı kurtulacaktı. Bu kadar ölü varsa, bu kadar insan hayatını kaybediyorsa, bunun en büyük sorumlusu devlet ve oradaki yetkililer. O kadar açık bir şey ki, orada insanlar artık birbirinin acısını ortak olmanın derdine düşmüş, kendi kazısını bitirenler yan taraftakine yardım ediyor.

Alandaki gözlemlerinize dayanarak bundan sonrası için oranın ihtiyaçları nelerdir ve buralardan Avrupa’dan ne yapılması lazım?

Ortada müthiş bir dayanışma var. Sadece Avrupa’dan değil, Türkiye’nin içinden de, farklı yerlerden de dayanışma var. Bizim gördüğümüz şuydu. Depremin olduğu bölgelerde belli bir Alevi ve Kürt nüfusunun yoğunluğu var. Böyle bir gerçeklik var. Ve şunu gördük bütün alanlardaki cemevlerinin hepsi açıktı. Yıkık olan cemevleri var ama bahçelerinde çadır kurulmuş. Bir de şunu da gördük, bütün STK’lar herkes orda. Herkes el ele vermiş. Siyasi partiler barolar Tabipler Birliği, Mimarlar Odası herkes orada. Oradaki alan herkes tarafından ortaklaşa kullanıyor. En çok etkilendiğim yerlerden biri Adıyaman’daydı. Adıyaman Cemevi’nin bahçesi çok büyük. Bir bölümünde Tabipler Birliğinin bir çadırı var, orada sağlık hizmeti yürütüyor. Bir bölümünde danışma kurulmuş ve avukat arkadaşlar var. Barolar var, insanların yasal olarak nasıl ve nerelere başvurup neler yapmaları için yardımcı oluyorlar. Ailelerini kaybedenlerin başvuru yaptığı bir yer var. Siyasi partiler omuz omuza verip bir aşevi kurmuşlar vs. Orada yemekleri dağıttıklarını gördüm. Cemevinin gelen yiyecekleri, giyecekleri organize edip dağıttığı bir alanı gördük. Yani herkesin paylaşarak insanların yaralarına merhem olmaya çalıştığını gördük ki evet dedik. Tam hani bizim hep hayalimiz diyorduk ya, keşke böyle bir acı yaşamasaydık. Ama bu görüntüyü görünce de hani hep ister Alevi olsun ister solcu olsun hep bir yaftalanırlar ya devletin düşmanı, halkı hiç düşünmezler diye. Ne bileyim deniz kenarında oturur rakılarını içip devrim yaparlar. Ama evini, işini, gücünü bırakan herkes orada. İnanın bir insana nasıl yardım edebilirim kavgasını veriyorlardı birbirleriyle. Ben çok etkilendim ondan. Hayalimdeki bir olguyu, acı bir olay ama orada yaşadım ve gördüm. Evet, dayanışmaysa alın buyurun size dayanışma. Mesela orada çarşaflı da gelip yemeğini yedi, hacısı da geldi yedi. Kimse kimseye sen kimsin?, nesin?, niye geldin? demiyor. Ama bizi üzen ne oldu mesela? Çok üzüldüm, iki mahalle, aşağıda bir cami vardı. Ve açık değildi. Çok zoruma gitti. Dedim ki keşke şu caminin kapısını açsalardı bir çadır da oraya kursaydınız iki aşınızı pişirip dağıtsaydınız. Bu kurumları yarıştırmak anlamında değil duyarlık anlamında çok önemli. Hatay’da bir kilise açılıyorsa orayı yatakhaneye çeviriyorsa o insanlar, bir zahmet siz de biraz duyarlı olun yani. Onu görmedik. Belki bu sadece bir örnekti. Genellemek de doğru değil. Yüz kişilik çadır kent içerisinde cemaatlerin çadırları da var. Çok sıkıntılı işler de dönüyor. Mesela çocuklar. Orada ailesi olmayan çocuklar şu anda ne halde kimse bilmiyor. Cemaatler oralarda cirit atıyor. Diyanetin kendisi; vakıflara, özellikle böyle cemaatçi vakıflara çocukların bir kısmını emanet ettiğini söylüyor. 38 Dersim’i yaşayan bir olarak söylüyorum bunu. Dersimli çocuklar 38’de bunu yaşadı. Bu devletti. Aldılar ve çocukları götürdüler, işte Dersim’in kayıp kızları diye hem kitaplar hem yayınları hepimiz biliyoruz. O kız çocuklarının nerelerde nasıl eğitildiğini gördük. Bu aynı şey Maraş’ta da anlatılıyordu. Maraş katliamından sonra oradaki kimsesiz çocuklar nerelerde? Cemaatlerin elinde neler oldu? Ve şimdi aynısını yaşıyoruz? Yani devletin aklı, mantığı, çizdiği yol aynı, değişmiyor. Dün nasıldıysa bugün de yine öyle devam ediyor. O kimsesiz çocukların bir şekilde sahiplenmesi lazım ve ondan en azın takip edilmesi lazım.

Buradan ve Avrupa’dan yapılacak yardımlar acısından sizce alanın ihtiyaçları nelerdir?

Bütün alanlarda, bütün kurumlarımıza artık bu giyecek meselesini bir sonlandıralım diye söylediler. Siz de orada kurumlarımızda anlatın. Hepinize çok teşekkür ediyoruz. Gerçekten o ilk anlarda ihtiyacımız olan çok şeyi sağladık ama bundan sonra bizim ihtiyaçlarımız daha farklılaşıyor. Bir kış bitmek üzere ve bir ay sonra belki artık insanların temel ihtiyaçları biraz daha farklılaşacak. Şu anda yiyecek, acil olarak gıda, battaniye, çadır ve eğer ekonomik olarak toplumsal olarak karşılaşabileceğimiz bir güç varsa, mesela konteynır. Yani artık insanlar bu tür ihtiyaçları artık konuşmaya başlıyor. Çünkü o ilk travmayı atlattılar üzerinden. Çünkü o zamanda insanların tek amacı hayatta kalabilmek, yaşayabilmek ve de yakınlarını kurtarabilmekti. Süreç olarak bunun gerisine düştükten sonra temel ihtiyaçlar üzerinde daha bir planlama yapıyorlar. Şu anda birinci derecede sağlanması gereken gıda. Siz ne planlıyorsunuz, dersen, hem biz Türkiye’deki Alevi örgütleri, Britanya Alevi Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun ortak olduğu bir planlama var. Bu planlamada şu kararı aldık. Bir, o bölgede yıkılmış cemevlerimiz var. Acil olarak bunları tamir edip hemen hizmete açmak. İnsanların en azından yaşlıların kalabileceği yatakhaneler gibi içlerini düzenlemek. İnsanların kalacağı alanlar oluşturma ve en az iki öğün sıcak yemeğin çıkabilmesini sağlamak için mutfaklarını geliştirmek. Veyahut ta dışarıda çadırlarda insanların gıda ihtiyaçlarını, sıcak yemeklerini alabilecekleri bir ortama çabucak kavuşturmak. Hazırda açık olan bütün cemevlerimizin veyahut ta STK’ların da beraber içinde olduğu çadır kentler ya da gıda yardımı yapılan, sıcak yemek pişirilen bir yer varsa Avrupa örgütü olarak bunların bütün gıda ihtiyaçlarını karşılamak için çalışma yapmak. O yüzden bu hafta bizim konfederasyonumuzun da içinde bulunduğu arkadaşlar alandılar ve onun çalışmasını yapıyorlar. Buradaki kurumlardan ihtiyaç listesini alacaklar ve onu belirleyecekler. Biz de düzenli olarak artık haftalık mı olur aylık mı olur o kurumlara gıda yardımlarımızı düzenli yapacağız. Çünkü bu uzun bir süreç. Biz bu gıda yardımını bir yıl boyunca yapacağız. Yapmak da zorundayız. Yani bir haftalık bir iş değil planlamamız. Çünkü insanların önünde bir kış daha var. Yani insanların sıkıntıları bitmeyecek. O yüzden uzun süreli planlama yapmak gerekiyor. Ama bir de şu var, kurumsal olarak hepimizin de ayağını yere basması lazım. Biz devlet değiliz. Kendimizi de devletin yerine koyup, topluma yapamayacağımız sözler verip, toplumu da bazı beklentilere de sokmamak gerekiyor. Ama oraya gidince de şöyle bir yük biniyor ister istemez sırtımıza. Devlet kendi üzerine düşeni yapmadığı için senin toplumunun da senden bir beklentisi oluyor. Bu da otomatikman omuzlarına bir yük bırakıyor. Ama her yerde söylüyorum ve daha çok söyleyeceğim, gerçekten devletten daha organize bir dayanışma var Türkiye’de. Burada, Avrupa’da da öyle. Evet, ufak tefek aksaklıklar veyahut farklı bakış açıları oluyor ama inanın Avrupa’daki gibi değil. Orada herkes omuz omuza veriyor, kimse birbirine farklılıklarının umurunda değil. Orada bir acı var, bir acı yaşanıyor ve herkes birbirinin orada yarasına merhem olmaya çalışıyor. Ve müthiş bir de organize var. Devlet bile şu anda o organizenin nasıl bu kadar kendi kendine geliştiğini çözemiyor ve onun üstüne planlar yapıyor. Pazarcık Cemevi’nde yapmaya çalıştığı gibi, kayyum atamaya çalışıyor. Geliyor diyor ki halktan şikâyet var, siz burada hakkaniyetli dağıtım yapmıyorsunuz diyor. Ama 20 gündür bütün köye kadar ulaşanlar hakkaniyetli idi. Çünkü görüyor ve karşılığı var. O yüzden de ben geleceğim, buraya ne gelecek, ne gidecek, ne maddi yardım var, hepsine el koyuyorum ama sıkıntı değil siz bir yere gitmeyin, burada durun diyor. Dağıtım işini yine siz yapın diyor. Oradaki arkadaşlar da çok dirayetle hayır, biz sizin emrinizde çalışmayız, siz buyurun o zaman. Biz yan tarafta bir arsaya geçeriz, bir çadırımızı da kurarız. Biz dağıtımı kendimiz yaparız. Toplumun tepkisini ölçüyorlar? Eğer toplum tepki göstermezse, sahiplenmezse öbür kurumların başına gidiyor. Ama orada iyi bir cevap aldı. Orada insanların tepkisi, arkadaşların dik durması, kurumların herkesi sahiplenmesi, onları biraz frenledi gibi. Ama bu ne kadar sürer bilmiyorum. Ama bu dayanışma olduğu sürece, herkes birbirine omuz verdiği sürece, birbirlerinin farklılıklarını gözetmeksizin yan yana durduğu sürece bence hem bu sistemi daha zorlayacak, hem bu devleti daha zorlayacak, bir de daha iyi şeyler yapmaya zorlayacak. Bu bir gerçek. Onu da görüyoruz.

Göç konusunda gözlemleriniz nedir?

Göç konusunda iki türlü durum var. İki örnek vereyim. Elbistan’da çok ağır bir göç oldu. Adıyaman ve Hatay tarafında da bir göç var. Ama Hatay ve Adıyaman’da göçün Elbistan’a göre çok farklı bir nedeni var. Elbistan’da ki göçün çoğunluğu yaşlı nüfus ve çoğu Alevi. Nüfusunun çoğunun şöyle bir bahanesi var. Oğlunun deniz kenarında bir yazlığı ya bir dairesi ya da bir evi var. Orada gerçekten bir iki gün kaldım. Eksi yirmi derecelere düşüyordu gece. Yani yaşlı bir insanın, belli bir yaşta olan insanların gerçekten orada bir çadırda bile yaşaması çok sıkıntılı. Herkes kendi ailesini, akrabasını yanına yollamaya çalışıyordu. Öyle bir çabaları vardı. Şunu da gördük. Oradakilerin çoğunluğu geri gelecek. Gidenler biz de katkı sunduk. Üç otobüsün yollanmasına biz de orada katkı sağladık. Cemevinde kalacak yer yok. Cemevi ağzına kadar dolmuştu. Cemevi sağlıksız bir yere dönüşmüştü. Çünkü lavaboları ve hizmetleri çökmüş. Hijyenik ve sağlık olarak da artık bir tehlike oluşturuyor. En sağlıklısı bu insanların en kısa zamanda oradan tahliye edilmesi. Ama giderken bile insanlar ağlıyordu, biz yine geleceğiz diyorlar. Ama bu iş bir rayına otursun biz döneceğiz diyorlardı. Ama Adıyaman, Hatay öyle değil. Orası tamamen sistemli yapılan bir şey. Yani Adıyaman’da şöyle bir şey diyorlardı, 10-15 bin lira gibi bir para verelim size. Sizi Isparta’ya, Aydın’a o tarafa gönderelim. Oralara gidin buradaki haklarımızı bırakın. Şimdi bu bildiğiniz tipik aç gözlülük, insanların malının üstüne çökme. Hem orada bir etnik temizlik yapmak istiyorlar. Etnik derken şu anlamda hem Kürt ve Alevi olan nüfusu bir şekilde farklı bir yerlere yollamak. Hatay’da bu belli. Yani sistemli olarak bunu da yapıyorlar. Deprem planlanacak bir durum değil ama deprem sonrası yaşanacakları iyi planlıyorlar. Yani onun hazırlığını kendilerine göre yapıyorlar. Mesela aynı şeyi Maraş merkezine yapmıyorlar. Çünkü Maraş’ta kuvvetli güçlüler ve oradaki nüfusun dağılıp gitmesi işlerine gelmiyor. Ama Hatay öyle değil. İskenderun öyle değil. Oradaki nüfusun demografik yapısının değişmesi onların işine geliyor ve ona yol açıyorlar. Açık açık siz buradan gidin değil ama o yolu açıyorlar. O yüzden de insanları gerçekten bilgilendirmek lazım. Oradaki taşınan veya taşınacak olan insanlara alternatifler sunmak lazım. Yapılacak olan şey evlerin tekrar orada yapılıp insanların orada durmasını sağlayabilmek için bilinçlendirmek.

TÜRKAN BUDAK

Kürt Halk Meclisi Eş Başkanı

Sizin üyelerinizden, derneğinizin kullanıcılarından depremden doğrudan etkilenenler oldu mu?

Evet, öncelikle tüm halkımıza geçmiş olsun. Tüm Türkiye, Kürt ve Arap halklarına çok çok geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Evet, bizim de diğer kurumlar gibi üyelerimizden doğrudan etkilenen çok aile var maalesef. Biliyorsunuz özellikle Pazarcık, Elbistan, Adıyaman, Antep gibi şehirlerde oldukça yoğun Kürdistanlı kitle var burada. Dolayısıyla etkilenen çok olmuştur tabi. Ailelerinden, kardeşlerini, annesini, babasını, yakın akrabalarını kaybedenler oldu maalesef.

– Burada nasıl bir çalışma yürüttünüz?

Biz tabii depremin olduğu ilk gün, ilk saatler hemen Demokratik Güç Birliği olarak harekete geçtik. 17 kurumdan oluşan tüm kurumlarımız bir araya geldik. Alevi Federasyonu’nda, orada çok hızlı bir şekilde birkaç karar aldık. Bunlardan bir tanesi acil olarak kriz komitesinin kurulması, İngiltere’de kriz masasının kurulması ve bunun tüm kamuoyuna deklare edilmesi idi. Bunu da tüm kurumlarımızın katıldığı bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurduk. Yoğun İngiliz basını vardı. Ayrıca bizim milletvekilimiz Feryal vardı. Hep birlikte bu açıklamayı yaptık. Öyle başladık. Ondan sonra hemen çok hızlı bir şekilde ilk elde yapabileceğimiz kampanya başlatmak ve ekonomik kampanya yani maddi bir kampanya başlatarak halkımıza en hızlı şekilde ulaşabilecek çalışmaları yaptık. Bunu da tüm kurumlarımız üzerinden hemen hemen yaptık. Bütün kurumlarımız çok yoğun bir şekilde bu çalışmayı yaptı. Kurdish de bu kurumlarımızdan biriydi. Yoğun bir şekilde bu çalışmayı yaptık. Hem dernekte masa kurarak halkımızın katkılarını topladık hem de Heyva Sor üzerinden hesapları kamuyla paylaşarak yaptık. Ancak bir süre sonra bankanın Heyva Sor’un hesaplarını dondurduğunu fark ettik. Onu da halkımız söyledi bize. Tabi biz durumu çok iyi bilmiyorduk. Çünkü hesaplar açıktı. Paralar yatırılıyordu. Bankayla yapılan görüşmede bu sürecin daha uzayacağını söylediklerinde, yardımları diğer kurumlarımıza yaydık. Kendi kitlemizi diğer kurumlarımız üzerinden bu çalışmayı yürütmeleri için yönlendirdik. Bu süre içerisinde de farklı bir arayışa girdik. Daha önce Rojava sürecinde Rebuild adıyla kurulmuş bir vakfımız vardı. O vakıf üzerinde çalışmamızı devam ettiriyoruz. Ekonomik çalışmanın dışında buradaki kurum ve kuruluşları hem hükümeti hem hükümet dışı kurumları harekete geçirme noktasında çok yoğun bir şekilde çalışma yaptık. Heyva Sor adına Kızıl Haçla bir görüşme yaptık. Belki bu çalışmayı Kızıl Haç üzerinden halkımıza ulaştırabiliriz diye. Ancak Kızıl Haç’ın bize verdiği cevap şu. Biz devletlerle çalışıyoruz, diğer kurumlarla çalışmıyoruz. Biz devlet değiliz ve bunun için de üzülmüyoruz. Devletin ne olduğunu bir kez daha gördük burada. Dolayısıyla bu çalışmayı şimdilik elden ve kısmen Heyva Sor Merkezi üzerinden toplumumuza ulaştırdık, ulaştırmaya devam ediyoruz. Heyva Sor merkezi yoğun bir şekilde çalışmalarını devam ettiriyor. Elde ettiğimiz tüm gelirler oraya aktarıldı. Zaten ilk elden depremin olduğu ilk gün Heyva Sor merkezi halkımıza çeşitli kurumlar üzerinden ilk elden yardımı gönderdi. Bundan çok eminiz. Bundan halkımız emin olsun. Onun dışında da Demokratik Güç Birliği olarak hem toplumumuzun duyarlılığını sürekli kılmak hem de dış kamuoyunun yani Türkiye’de ve Kürdistanlıların dışındaki kamuoyunun dikkatlerini ülkemizde yaşanan zulme çekmek için çalışmalar yapıyoruz. Bugünkü eylemimiz de onlardan biri. Onu amaçlıyoruz. Türk devletinin halkımıza uyguladığı zulmü bir kez daha bizim dışımızdaki kamuoyuyla paylaşmak için sokağa çıktık. Bizim insanlarımız orada ciddi şekilde barınma sorunu yaşıyor. Ölenler öldü zaten. İnsanlar ölenlerden umutlarını kestiler. Haberlere baktığımızda yaşayanlarında ölmek istediğini görüyoruz. Çünkü şu an yaşadıkları koşulların, ölümden daha beter koşullar olduğunu söylüyorlar. Biz de bu devletin zulmünün teşhir edilmesi noktasında bu çalışmalara burada devam ediyoruz.

Önümüzdeki döneme ilişkin belirlenmiş herhangi bir çalışmamız var mı? Ya da nasıl bir çalışma yürütmeyi düşünüyorsunuz?

Depremden hemen sonra Türkiye sınırları içerisindeki Türkiyeli, Kürdistanlı ve Türkiye’deki halklar çok hızlı bir şekilde harekete geçtiler. Devletten çok önce halklar harekete geçti. Bu bir anlamda umut verici bir gelişme. Devletin bütün zulmüne karşın Türkiye halklarını düşmanlaştıramamış birbirine. Bu çok önemli. Bu çerçevede hareket etmek gerekiyor. Şimdi halkımızın çok ciddi şekilde barınma sorunları var. İlk etapta gıda götürüldü, gıda temin edildi. Ama barınma sorunu var, insanlarımız çok zor koşullarda yaşıyor, çadırlarda yaşıyorlar. Bugün özellikle depremin yaşandığı bölgelerde kışın koşulları bu sene çok daha zor, çok daha ağır geçiyor. Dolayısıyla barınmada ciddi bir sıkıntı var. Bundan sonraki çalışmamız biraz daha uzun vadeli bir çalışma olacak. Barınma noktasında toplumumuza daha sıcak yaşam koşullarını sağlamak için bir çalışmayı yapacağız, yapıyoruz. Bunun için de gene dediğim gibi Türk devleti bizim yardımlarımızı ulaştırmada büyük sıkıntı yaratıyor. Biz de çeşitli sivil toplum kuruluşları üzerinden bu çalışmayı toplumumuza aktarmaya çalışacağız. Gene bir araya geleceğiz. Tabii ki Demokratik Güç Birliği ile birlikte hareket edeceğiz. Birlikte çözümler geliştireceğiz. Ama halkımızın yanında olduğumuzu bir kez daha sizin aracılığınızla vurgulamak istiyoruz.

MUSTAFA DOĞAN

Kürecikliler Dayanışma Derneği Eş Başkanı

Öncelikle geçmiş olsun. Sizin kendi üyelerinizden depremden doğrudan etkilenenler var mı?

Evet depremde gerek Kürecik ve bizim yakın köylülerden de enkaz altında kalan aileler oldu maalesef. Cansız bedenlerle 5 gün sonrasında ulaşıldı. Arkadaşlar gitti onlar çıkarttılar. Köylerde ciddi bir hasar var. Burada bizim gerek Kürecik Derneği olsun gerek bizim çatı örgütümüz Uluslararası Kürecik Meclisi’nden bir heyet gitti. Şu anda oradalar. Bir ön izleme çalışması yapıyorlar. Gerçekten bugün son köylere de ulaştılar. Ayrıca birde Malatya’nın diğer Akçadağ’ın Ören bölgelerine de ulaştılar. Ciddi bir yıkımın olduğunu söylediler. Oradaki durumun çok vahim olduğunu biz ilk günden itibaren Uluslararası Kürecik Meclisi adı altında UKME adı altında bir kriz masası oluşturduk. Orada birçok bölgeden, İstanbul’dan, Avrupa’dan giden kurumlarla örgütlü bir şekilde, bölgedeki köylere ciddi bir malzeme, erzak ihtiyaçlarını gidermek için ciddi bir çalışma sergilendi. Halen UKME kriz masası devam ediyor orada. Bizler de burada gerek Demokratik Güç Birliği adı altında her kurumun kendi bünyesinde oluşturduğu kampanya başlattık. Bu kampanya bağlamında orada bulunan, yerelde çalışma yürüten birçok kurumlara da maddi destek sunduk. Gerek AK-EL vakfına gerek İstanbul’da Kürecikler Dayanışma ve Kültür Derneğini’ne olsun, gerek MALÇEP Malatya Çevre Platformu’na, gerek HDP kapsamında oluşturulan Kriz Masası’na ve gerek Malatya Kriz Masası’na, bir de Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ne, Malatya’daki şubesine bir maddi katkı sağlayarak onların çalışmalarına kısmen de olsa bir kolaylık sağlamak için bir dayanışma içerisinde olduk. Çalışmalarımız devam edecek önümüzdeki günlerde. Önemli bir süreç. Bundan sonraki süreç de çok önemli gerçekten. Şu anda arkadaşların tespitleri bu tahribatın uzun süreli olduğu yönünde. Ailelerin gerek istihdamı gerekse parçalanan ailelerinin yaralarının sarılması noktasında toplumsal bir dayanışmaya ihtiyaç var. Ancak toplumsal bir yaklaşımla bunun üstesinden gelinebilir. Ve bu bağlamda çalışmalarımız öyle devam ediyor. Bir bütün olarak toplumsal anlamda böyle bir çalışmayı devam ettirmek zorundayız ve önümüzdeki günlerde biraz daha çalışmalar somutlaşabilir. Ama çok ciddi bir tahribat söz konusu şu anda bölgede.

Özetle önümüzdeki dönem içinde uzun vadeli bir çalışma dediniz. Belki burada yaptığınız çağrılara üyelerimizden gelen tepkileri ve bundan sonrası için de söyleyebileceğiniz, ekleyebileceğiniz başka bir şey var mı?

Tabi bu başlatılan kampanya uzun vadeli bir çalışma. Belki şu anda insanlar günübirlik ihtiyaçlarını gidermiş olabilirler, ama yıllarca sürebilecek ciddi sıkıntılar ortaya çıkıyor. Özellikle barınma sorunu. İnsanların göç etmesinin önüne geçme, en azından engellemek, kendi bulundukları toprakları terk etmemeleri için ciddi bir çalışma yapılması gerekecek. Üyelerimizin tabi ki duyarlılığı var. Gerçekten orada fizikken yanlarında olmasalar da en azında burada ellerinden gelen katkıyı, dayanışmayı, yardımlaşmayı bir şekilde bilince çıkararak önümüzdeki günlerde bu kampanyalar devam edecek. Sanırım elbirliğiyle bir toplumsal dayanışma ruhuyla bu sorunların üstesinden geleceğiz.

YUSUF AÇIL

YCKM Yönetim Kurulu Üyesi

Sizin dernek üyelerinizden ve çevrenizden depremden doğrudan etkilenenler oldu mu?

Dernek üyelerimizden doğrudan etkilenen yok. Fakat çeperimizde olan, bildiğimiz, üye olmayıp da dost olan yakından tanıdığımız bir kaç aile vardı. Bunlar değişik illerden ama deprem bölgelerinde görev yapan öğretmen gibi memurlar. Dolayısıyla hem onların etkisi ama ondan da öte tahmin edeceğiniz gibi geniş bir kitleyi etkiledi bu bölge yaşadığımız Britanya’da. Dernek çevresini derinden etkileyen bir olaydı. Sonuç itibariyle tanıyalım, tanıyalım. Büyük bir yıkım. Faturası ağır.

Burada nasıl bir çalışma yürüttüğünüz?

Yüz Çiçek Kültür Merkezi yönetim kurulu olarak ilk gün bir toplantı yaptık. Sonra üyelerimizle toplantı yaptık. Yani dost kurumlarda olduğu gibi sokaklara çıkıp durumu anlatma, buradaki enternasyonal desteği örgütleme, oradan maddi yardım toplama durumu bildirmeye çalıştık. Aynı zamanda bu çalışmayla beraber Türk hükümetinin ve Türkiye’deki iktidarın halka nasıl davrandığını, neler yapmadığını, yapması gereken işleri yapmadığını, halkı nasıl yüzüstü bıraktığını, bir anlamıyla, açık konuşmak gerekirse siyasal teşhir kampanyası yürüttük. Çalışmaları paralel götürdük. İkincisi, yakın çevrede ulaşabildiğimiz Türkiyeli, Kürdistanlı çevrelerden tahmin edeceğiniz gibi destek izledik. Çeşitli toplantılar, online toplantılar yaptık. Onun dışında telefonlarla görüşmeleri, Demokratik Güç Birliği ile gösteriler ve protestolar yaptık. Aşağı yukarı bütün kurumlarımızın burada yaptığının bir benzerini biz de yürüttük. Takdir edersiniz ki kimin kendi gücü ve imkanı ne ise o çerçevede yaptı. Bizim de öyle oldu. Küçümsenmeyecek bir yardım toplandığı iyi bir destek oldu. Dolayısıyla bu tür çalışmalar var. Devam ediyor hala.

Bu yardımlar nasıl değerlendirdiniz ya da değerlendireceksiniz?

Elbette, topladığımız yardımın bir bölümünü doğrudan deprem bölgelerinde olan kurumlara gönderdik. Güç Birliği’ndeki arkadaşlarla da bu çalışmaları, bu çalışmaların sonuçlarını paylaştık. Açık konuşmak gerekirse mali yardımları nasıl ulaştırdığımızı, hangi kanallara ulaştığımızı söyledik. Biz orada bizzat yemek veren, örgütleyen, halkla iç içe olan devrimci demokratik kurumlara, ilerici kurumlara, ilişkimiz onlara gönderdik, kendi kanallarımızda gönderdik. Takdir edersiniz ki burada giden yardımlara deprem olduğunda hükümetler el koyabiliyor. Biz buna dikkat ettik kendi özel kanallarımızdan gönderdik, öyle göndermeye devam ediyoruz. Yardım toplama çalışmamızı şeffaf, açık, destek verenlerin, halkın güvenini sarsmayacak bir anlayışla ele aldık, alacağız, o şekilde yapacağız.

Bundan sonrası için bir planınız var mı?

Yardım kampanyamız devam edecek. Bu uzun süreli bir çalışmadır. Sadece maddi mesele değil siyasal teşhir. Kapitalizmin yıkıcılığı, Nasıl bir yaşam tarzı gerekiyor? Bundan sonraki sorumluluklar nedir? Bize düşen sorumluluklar nedir? Biz nasıl bakıyorduk? Nasıl bakmamız lazım? Eksik ve zaaflarımız da dahil kendimizi bir gözden geçirmemiz lazım. Zira yaşanan deprem sadece o bölgeyle alakalı değil. Sizin de bildiğiniz gibi bilim insanlarının şiddetle uyardıkları bir İstanbul depremi, Bingöl depremi ve daha başka yerdeki depremler tehlike arz ediyor. Belli ki bu sorunlar önümüze gelecek ve dolayısıyla hazırlıklı olmak, planlı olmak, uyarıcı olmak elimizde gelen katkıları oradaki sorunların çözümüne bir nebze de olsa destek olmak. Bu çalışmalarımız devam edecek. Bunu özellikle de altını çizerek söylüyorum. Dost kurumların, devrimci demokratik kurumların yöre çevre inanç derneklerinin toplandığı ilerici kurumların esasını yer aldığı Demokratik Güç Birliği başta olmak üzere bütün kurumlarla elbette yine tartışacağız, karşılıklı fikirlerimizi sunacağız. Ve buradan çıkardığımız sonuçlarla derslerle daha donanımlı olarak birlikte hareket edeceğiz. Biz de YÇKM olarak bu çalışmayı uzun süreli ele almayı düşünüyoruz. Örgütleyeceğiz.

HASAN POLAT

Dersim-Der Eski Başkanı

Sizin dernek çevresinden ve üyelerinizden depremden etkilenenler oldu mu?

Maalesef bizim de kayıplarımız oldu. Özellikle İskenderun’da çevremiz, akrabalarımız vardı. Eş dosttan kaybımız çok oldu. En az 10 kişi bizim Dersimliler var. Benim bir kuzenim vardı, onun kızıyla iki çocuğu var. Yani kayıplar büyük. Öbür taraftan da bizim yaşadığımız bölgede Elbistan’da Malatya’da bayağı büyük kayıplarımız var.

Siz dayanışmak için buradan nasıl bir çalışma yürüttünüz?

Diğer kurumlar gibi bizde maddi yardım toplama kampanyası başlattık. Elbise ve eşya toplama işine girmedik. Yönetim Kurulu’ndan arkadaşlar İskenderun’da yirmi aileye hemen beşer bin lira yardım gönderme kararı aldı. Evleri yıkılanlara, evsiz kalanlara. Bir kısmını arkadaşlarımızı Dersim’dekilere gönderecekler. Yine bir kısmını da HeyvaSor’a gönderecekler. Heyva Sor üzerinden Suriye’ye gönderilecek kısmı Yönetim Kurulu tarafından netleştirilecek.

Peki, bu yardım kampanyanız devam edecek mi?

Evet devam edecek. Yardımları genellikle kendi üyelerinizden topladık. Yalnız geçen hafta derneğimize bir yardım kutusu konuldu. Depremzedelere yardım amaçlı derneğimizde bir kahvaltı yapıldı. Oradan da iyi bir yardım toplandı. Kampanya daha devam ediyor. Herkesin kaygısı yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması. O yüzden biz elden ulaştırmaya çalışıyoruz. Öyle ki kurumlar üzerinden gittiği zaman biraz riskli oluyor. El koyma durumları var. Zaten öyle çok fazla da bir meblağ olmadı ama kendi çapımızda bir kampanya yapmaya çalışıyoruz işte. Bir 10-15 bin sterline yakın yardım toplandı. Çok fazla paramız olmadı bizim. Üyelerimiz bizden habersiz hemen sağa sola bağış yapmışlar. Aradıklarımızın birçoğu yardımlarını göndermişler. Haluk Levent’e, başka bazı yerlere, Dersim Belediyesine, yardımlar yapılmış.

Ailelere doğrudan yapılacak olan yardımlara dair biraz daha bilgi verebilir misin?

Her aileye beş bin TL yani bir aylık kira yardımı yapılacak. Elimizdeki yardıma göre 20 ila 30 ailenin birer aylık kirasını karşılayacağız. Önceliğimiz İskenderun’da evsiz kalanlar. Kalan kısmını da Dersim’e göç edenlere ki Dersim’e epey göç varmış. Deprem bölgesinden göç edenler bayağı zor durumda. Nasıl yardım yapılacağı ile ilgili belediyeyle irtibata geçilecek. Bir kısmını da Suriye’deki depremzedelere ulaştırmaya çalışacağız.

ONUR KARTAL

Gik-Der Yönetim Kurulu Üyesi

Sizin kurumdan depremden etkilenenler oldu mu?

Evet derneğimizde ben de dâhil olmak üzere çevremizdeki birçok üyemizin yakınları hayatlarını kaybettiler ve evsiz kaldılar. Biz ilk günden deprem bölgesinde olan koordinasyonla iletişime geçip, ihtiyaçları ve çalışmamızı koordinasyonun önerileri doğrultusunda başlattık. Bu dönemde üyelerimizin yakınlarına ev ziyaretleri gerçekleştirmeye, onların acılarını paylaşmaya çalıştık. Epey üyemiz Elbistan, Pazarcık, Antep bölgelerinde olduğu için yakınlarının hem can kaybı hem de evlerinin hasar görmesinden dolayı maddi kaybı olduğunu tespit ettik.

Burada nasıl bir çalışma yürüttünüz? Ayrıca bahsettiğin koordinasyona dair biraz bilgi verebilir misin?

Bizim 6 Şubat’tan bu yana ilk işimiz mali desteğin örgütlenip Türkiye’ye gönderilmesi oldu. Orada HDP ve ESP koordinasyonu ile iletişim halindeyiz. Onlar Antakya, Maraş, Antep, Malatya bölgelerinde bulunuyorlar. Onların ihtiyacı doğrultusunda oraya yardım gönderiyoruz. İlk günlerde bu mali destek oldu. Mali destek konusunda burada internetten ve sosyal medya üzerinden banka hesaplarımızı paylaştık. Onun yanı sıra sokak sokak, cadde cadde gezerek bağış topladık, bilgilendirme yaptık. İlk günden buyana çalışmalarımızı bu şekilde yürütüyoruz.

Önümüzdeki dönem için planladığınız bir çalışmanız var mı?

Biz hâlâ ilk günkü kararlılıkla devam ediyoruz. Aynı inatla, aynı gayretle devam etmeye çalışıyoruz. Çünkü hala bir şey geçmedi. Depreme müdahale konusunda hala eksiklikler var. Hala insanlar sokakta. Biz gene aynı inatla buradaki sivil toplum örgütlerinden, buradaki kitlemizden, istasyon önlerinde, sokaklarda dayanışma çalışmamızı büyütmek için uğraşıyoruz.

Topladığınız yardımların ne kadarını aktardınız ve önümüzdeki dönem içerisinde yardımlarınızı değerlendirebilmek için bir planınız var mı?

Biz yardımların gönderilmesini Türkiye’deki koordinasyon üzerinden organize ediyoruz. İhtiyaçlar ilk günler çadır ve gıdaydı. Şu anda koordinasyonunun istedikleri şeyler ise ağırlıklı olarak, kadınların ihtiyaçları, çocuk bezi, bireysel temizlik malzemeleri ve battaniye. İlk başlarda çadır ve gıda idi ama şu an yavaş yavaş o barınma sorununun bir kısmı ve gıda ihtiyacının bir kısmının giderildiği bilgisini alıyoruz. Önümüzdeki dönem hastalıklardan kaynaklı ihtiyaçlar öne çıkabilir. Hastalıklar başlamış. İnsanlarda ishal, kusma gibi belirtiler var. Bundan dolayı biz gelen bu bilgilere göre hazırlık yapmaya ve yardımcı olmaya çalışıyoruz.

ALİ DEMİRCİ

Kırkısrak Dayanışma Merkezi Başkanı

– Kırkısrak Dayanışma Merkezi’nin üyelerinden bu depremde hayatını kaybeden ya da zarar gören kimse oldu mu?

Evet, bizim köylülerden Kayseri dışında farklı bölgelerde yaşayan 8- 10 aile mağdur oldu, zarar gördü.

Depremden dolayı şimdiye kadar siz nasıl bir çalışma yürüttünüz?

EMEP’li, TİP’li ve HDP’li arkadaşlarla hep kontak halinde bir çalışma yürüttük. Çünkü daha çok bölgede ve sahada olanlar onlardı. Onlara iletişim halinde acil ihtiyaçları temin etmek için çalıştık. İyi bir çalışma oldu. Yeterli mi? Değil tabii

Bildiğimiz kadarıyla yardım amaçlı Türkiye’ye gittiniz. Nasıl bir planlama ve yardımda bulundunuz?

Türkiye’ye gitmeden iki gün önce Diyarbakır bölgesi içinde soba yaptırmıştık. Sobalar ben gitmeden önce yerine ulaştı. Oraya gittiğimde de HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları ile görüştüm. Hatay için acil soba talep etti. 100 soba yaptırıp onları gönderdik. Daha sonra da Kayseri Cemevine geçtim. Orada Abbas Tan’la görüşmemiz sonucunda İskenderun ve Defne’nin gıda ve yaşam malzemesi yardımına ihtiyaç duyduklarını öğrendim. Elimizden geldiği kadar, gücümüz yettiği kadar bu ihtiyaçları temin edip oraya gönderdik. Kırkısrak dört-beş köyden ibarettir. Bu köylerin muhtarları ile görüşerek depremde zarara uğrayan ya da mağdur olan ailelere destek olsun diye maddi destek sunduk. Hatta en son gelirken biraz da maddi yardım yaptık. Çünkü bu süreç daha uzun sürebilir, ihtiyaç halinde kullanılması için maddi destek sunduk.

Bu yardım çalışmanız burada bitiyor mu? Yoksa devam ettirecek misiniz? Nasıl bir planınız var?

Ben daha iki gün önce Türkiye’den geldim. Daha bir toplantı da yapamadık. Ama benim şahsi düşüncem bu yardımları daha da sürdürmek. Çünkü sıkıntılar bundan sonra daha da çoğalacak. Gitmeden önce yardımlara dair çağrımızı yaptık. Hatta bir kahvaltı düzenledik ama asıl amacımız kahvaltı vesilesi ile bir dayanışma çağrısı yapmaktı. Sağ olsun arkadaşlarımız, köylülerimiz, üyelerimiz o konuda ciddi bir şekilde yardımcı oldular. Herkes geldi katıldı. Bildiğiniz gibi buradan para göndermek çok sıkıntılı. O yüzden gitme gereği duydum ve kendim götürdüm.

Oradaki gözlemlerini de biraz aktarabilir misin?

Bizim buradaki asıl hedefimiz, çıkış noktamız Hatay’dı. Çünkü Pazarcık’ın, Adıyaman’ın, Urfa’nın, Elbistan’ın burada yöre dernekleri var. El uzatabilecekleri akrabaları var. Ama burada Hatay’dan çok insan olmadığı için, sanki böyle unutulmuş gibiydi. Biz yönetim toplantımızda ilk yardım noktamız Hatay olmalı diye karar aldık. Onun için Hatay’a yardım etmeye biraz ağırlık vermek istedik. Elimizden geldiğince yardımcı olduk ama tabi ki yeterli değil. Gözlemlerime gelince oradaki durumlar, oradaki izlenimler gerçekten çok çok kötü. Biliyorsunuz bizim 4 tane arkadaşımız tutuklandı. Tutuklananlardan biri kuzenim ve EMEP üyesi. Depremin ilk gününden itibaren Maraş’taydı. Aslında anlatılacak çok şey var ama anlatırken boğazımız düğümleniyor. Çünkü oradaki durumlar anlatılanların ötesinde kötü, daha doğrusu çok kötü. İyi ki buradaki kurumlarımız var ve herkes ciddi anlamda yardım yapmak için uğraşıyor. Hala daha bölgedeler ve harıl harıl alanda çalışmalar yürütüyorlar.

Erdoğan Sungur

Tilkiler Derneği Eş Başkanı

Tilkiler ve üyeleriniz depremden nasıl etkilendi?

Depremin yaşandığı yerlerde yaşayan köylülerimizden yaşamını yitirenler oldu. Cenaze sahipleri ile bire bir görüştük ve her köyde de en az 10-15 can kaybı olduğunu söylediler. Tilkiler toplumunda can kaybı üç-dört kişi. Pazarcık Tilkiler köyünde herhangi bir yıkım yok ama Pazarcık’ta, Pazarcık’ın köylerinde ve Antep’de yaşayan köylülerimizde kaybımız var.

Depremi duyduktan sonra neler yaptınız?

Biz depremden bir gün sonra hemen bir yardım kampanyası başlattık. Yardım kampanyası da yaklaşık üç gün sürdü. Üç günün sonunda da kampanya devam etti ve halen de devam ediyor. Biz Tilkiler Toplum Merkezi eş başkanları olarak yardımlardan birazını yanımıza alarak Türkiye’ye gittik. İlk gün Antep’e gittik. Bize gelen telefon ve adresler üzerinden Antep’teki yaşlılarımıza soba ve erzak ulaştırdık. Ondan sonra oradaki köylerimizin fazla bir ihtiyacı olmamasından dolayı biz Pazarcık’a yöneldik.

Orada kaldığın süre içerisinde neler gözlemledin?

Depremin verdiği zararı bizzat gördük. O deprem hissini gelmeden önceki gece bende yaşadım. Deprem sonrası yaşananları öğrenmeye çalıştık. Bize; sabah 4.10, 4.15, 4.20 gibi deprem hissedildi ve saat sekize, dokuza kadar can kayıpları yaşandı ve o can kayıplarını da biz kendi imkânlarımızla çıkardık dediler. Devlet tarafından herhangi bir görevli, herhangi bir yetkili gelip de bize hiçbir şekilde yardımcı olmadıklarını söylediler. Ve gene enkazın altında kalan canlarını kendi maddi güçleriyle, komşu köylerden getirmiş oldukları kepçelerle cenazeleri çıkarttıklarını söylediler bize.

Bundan sonrası için bir planınız var mı?

Bundan sonraki planımız da aynı şekilde olacak. Kampanyamız devam ediyor. Önce de belirttiğim gibi bu kampanyadan gelen bağışları tekrardan aynı şekilde biz kendimiz giderek oradaki ihtiyaç sahiplerine bire bir kendimiz teslim edeceğiz. Biz bu yardımları kısa sürede bitirmeyeceğiz. Uzun vadeli bir planımız var. Gereken yerlere ki buralar; Pazarcık da olabilir, Narlı da olabilir, Pazarcık’ın köyleri de olabilir, Antep olabilir, Malatya, Hatay, Adıyaman olabilir, Maraş olabilir. Biz kendimiz bire bir bu çalışmaları yürüteceğiz.

NURETTİN KARAOĞLAN

Göksunlular Sosyal Dayanışma ve Kültür Derneği YK Üyesi

NİYAZİ YAVUZ

Göksunlular Sosyal Dayanışma ve Kültür Derneği Hizmet Grubu Üyesi

Göksun ve sizin üyeleriniz bu depremden nasıl etkilendi? Can kaybınız oldu mu?

Can kaybı Göksun’un genelinde fazla yok. Şimdilik Göksun bölgesinde can kaybımız on civarında. Ama Göksun dışında Elbistan’da, Pazarcık’ta, Hatay’da, Maraş ve İskenderun’da yaşayan insanlarımızda can kaybı var.

– Yıkım ve tahribat, mal kaybı var mı?

Tabi ki mal kaybı da var, evi yıkılan, tamamen binaları çöken insanlarımız da var. Evi kullanılamaz halde olan insanlarımız var. Evlerini kullanamadıkları için insanlarımız orayı tamamen terk etmiş.

Depremi haber aldıktan sonra Göksun Derneği olarak sizler ne yaptınız?

Göksunlular sadece Londra’da, Britanya’da değil Almanya’da da çalışmalar yürütüyorlar. İki dernek bir araya gelip, Göksun Cemevi’nin önderliğinde köy muhtarları ve bölgede yaşayan iki arkadaşımızla birlikte bir kriz masası kurduk. Bu kriz masası köy muhtarları ve Cemevi ile görüşerek tek tek köylerde hasar tespiti yaptılar. Tek tek köyleri gezip can kaybı var mı yok mu bilgi aldılar. Bu bilgiler ışığında kriz masası olarak yapabileceklerimizi hep beraber konuştuk.

Londra’da neler yaptınız?

Londra’da dayanışma amaçlı yardım kampanyası yaptık. Oradaki kriz masası ile koordineli çalışıyoruz. Başkanımız da şu anda Türkiye’de. Almanya’daki Göksun dernek başkanı da Türkiye’de. Acil ihtiyaçlar neyse; çadır, battaniye, gıda köy köy gezip temin ettiler.

Buradan malzeme göndermediniz o zaman?

Doğrudan göndermedik. Bir sürü spekülasyon var yerine ulaşmaz diye buradan göndermedik.

Yardımların dağıtımı için birlikte çalıştığınız kurum var mı?

Kayseri Cemevi merkez durumda. Birlikte hareket ediyoruz. Bizim yardımlarımız oraya yapıldı. Buradan Hatay’a, Adıyaman’a Pazarcık’a maddi yardım gönderdik. Evi yıkılan Göksunlulara ve evi hasarlı olup eşyasını kurtaran insanlara ayrı ayrı on beş ve otuz bin lira yardım yapıyoruz.

FİLİZ KOÇ

İAKM ve Cemevi Eş Başkanı

Londra, depremin olduğu coğrafyadan gelenlerin yoğun olarak yaşadığı bir yer. Sizin üyelerinizden depremden etkilenenler var mı?

Çok var. Depremin oluştuğu coğrafya genelde Kürt Alevilerinin yaşadığı bölge. İngiltere’deki yaşayan üyelerimizin yüzde %70’i, %80’i bu depremde etkilendi. Yakınlarını kaybettiler, akrabalarını kaybettiler. Geçen Perşembe yaptığımız anmaya, akrabalarını kaybeden, gidip göçük altında çıkarıp, kendi elleriyle defneden canlarımız da katıldı. Maalesef hem üyelerimizin hem de toplumumuzun %70’i, %80’i bu depremden etkilendi. Hemen hemen her aileden bir acı var.

Depremi için İAKM ve Cemevi olarak nasıl bir çalışma yaptınız?

Bizim Britanya Alevi Federasyonu ve Cemevi olarak federasyonumuza bağlı 16 cemevimiz var. Biz ortaklaşa bir çalışma yürütüyoruz. Depremin başladığı ilk günden itibaren biz bu çalışmalarımıza başladık. Çalışmalarımızda biz daha çok nakdi bağış kampanyası başlattık. Bize gelen bağışları da ilk günden beri Türkiye’de bulunan vakıflarımıza, kurumlarımıza aktardık, aktarmaya da devam ediyoruz. Bu kurumlarımız da Adıyaman, Hatay, Elbistan, Pazarcık ve diğer bölgelere ilk günden itibaren battaniye, ısıtıcı vesaire diğer şeyleri tedarik ettiler. Şu anda gıda yardımlarımız devam ediyor. Yine çadır yardımlarımız devam ediyor. Bizler Türkiye’deki kurumlarımıza maddi açıdan yardımcı oluyoruz ve onlar da bölgelere ihtiyacına göre, ki bu günlük ihtiyaçlar değişiyor. Artık bu ihtiyaçları tedarik ediyorlar. Alevi Birliği olarak asıl tüm Avrupa’da birlikte hareket ediyoruz. Konfederasyonumuz, diğer federasyonlarımız, cemevlerimiz, Türkiye’deki kurumlarımız, şu anda hepimiz birlikte örgütlü bir şekilde deprem bölgelerinde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Burada iki tane TIR gitti Türkiye’ye. İkinci günüydü. Birisinde battaniye, ısıtıcı, kıyafetler vardı. Bir tanesinde de tamamen tıbbi malzemeyle ilaçlar vardı. Bunlardan bir tanesi Kayseri Cemevimize ulaştı. Diğeri de de Pazarcık’taki cemevimize ulaştı. Oradan da deprem bölgelerine dağıtımı yapılıyor.

Sizin de söylediğiniz gibi ihtiyaçlar değişiyor. İlk günkü ihtiyaçlarla, bugünkü ihtiyaçlar farklı. O bölgeye yardımcı olabilmek açısından bundan sonrası için nasıl bir çalışma düşünüyorsunuz?

Konfederasyonumuz dün tekrar Türkiye’ye gitti. Federasyon başkanlarımıza geçen hafta Türkiye’den geldi bölge tespiti yapılıyor. Şu anda hemen hemen hepimiz belki federasyon olarak belirli bir bölgeye yoğunlaşacağız ve bizim toplum olarak en korktuğumuz şey, yaşadığımız bölgeden göç konusu da var. Köylerimiz, Alevi köyleri, köylerimizde çok zayiat var. Köylerimizi kalkındırabiliriz belki, konteyner kent veya da çadır kentler kurabiliriz. Bununla ilgili planlar birkaç gün içinde tam netleşecek.

Son olarak İngiltere’den yaptığınız çalışmaya gelen destek konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Hem kendi toplumumuzdan, kendi üyelerimizden hem de diğer yabancı göçmenlerden bizim başlattığımız kampanyalara çok büyük bir destek var. Bu destekler de devam ediyor. Buradaki bazı büyük marketlerden olsun, sendikalardan olsun veyahut ta diğer inanç kurumlarından olsun yüklü miktarda bağışlarda bulunabiliyorlar. Okullar olsun, okullarda başlatılan kampanyalar bize aktarılıyor. Belediyelerle iletişimimiz devam ediyor zaten. Londra Büyükşehir Belediye Başkanı da bizi ziyaret etti. Bu konuda toplumumuza başsağlığı diledi. Acılarını paylaştı. Başlattığımız kampanya yaşadığımız ülkenin halkından da büyük bir destek görüyoruz.

ASLI GÜL

Day-Mer Başkanı

Depremden doğrudan etkilenen üye ve hizmetlerinizden yararlananlar var mı?

Tanıdığımız olsun olmasın herkesi çok derinden etkiledi yaşanılan bu deprem ve evet maalesef deprem bölgesinde ailesi, akrabaları, komşuları, arkadaşları, dostlarını kaybeden üye ve dostlarımız var. Bizler binaların altından insanların çıkarılmasından, depremden kurtulan ve hayat mücadelesi verenlerin ihtiyaçlarının karşılanması için ilk günden itibaren çalışmalarımız oldu. Bize doğrudan başvuran, yardım talep edenlerin ihtiyaçlarını karşılamak için elimizden geleni yapmaya çalıştık. Ayrıca Yönetim Kurulumuz ve aktif üyelerimiz ile birlikte o bölgeden gelen üye ve dostlarımızı tek tek aradık, yapabileceğimiz destekleri sunduk.

Deprem sürecinde nasıl bir çalışma yaptınız?

Deprem olduğu akşam aktif üyelerimizle bir toplantı yaptık ve bir komite oluşturduk. Acımızı, hüznümüzü, çaresizliğimizi ve öfkemizi var olan gücümüzle dayanışma kampanyasının geniş kesime ulaşması ve başarılı bir şekilde sürdürülmesine odakladık. Önceki tecrübelerimiz ve yardımların ulaşamama ihtimalinin yüksek olmasından dolayı giysi, battaniye ve benzeri ihtiyaçların toplanmasını yapmama kararı aldık. Sadece maddi yardım toplanmasını hedefledik. Bu süreçte İngiliz ve Türkçe el ilanları ve afişlerimizi çıkardık ve dağıttık. Banka ve Crowfund sayfası üzerinden başlatılan maddi dayanışma kampanyamızı Londra sokaklarına taşıdık. Üyelerimiz iki hafta boyunca Londra’nın birçok yerinde gruplar halinde metro, tren, alışveriş merkezleri önlerinde maddi yardım topladılar. Özellikle kadın arkadaşlarımız ve gençlerin sokaklarda maddi yardım toplanmasında kendi aralarında örgütlenmesi ve her seferinde yeni insanları katması, kampanyanın başarılı olmasını sağladı. Keza ortaokullu ve üniversiteli gençlerimiz okullarında dayanışmayı örgütledi. Annelerimiz ilkokula giden çocuklarının okullarında dayanışma kampanyasını gündem yaparak gelir getirici etkinlikler düzenledi. Gene ilk günden itibaren dernek binalarımız başta depremden birebir etkilenen insanlarımız olmak üzere, evde duramayan bir şeyler yapmak isteyen, yalnız olmak istemeyen herkese açıktı. Kendi aralarında topladıkları maddi desteği direk dernek binamıza gelerek yapan dostlarımız üyelerimizde oldu.

İlişkide olduğumuz sendikalar, belediyeler, sivil toplum kuruluşlarına durumu anlatan ve dayanışmayı talep eden mailler attık. Zira birçok yerli ve göçmen kurum ve kişiler bizlere mail, telefon ve sosyal medya aracılığıyla ulaştılar, destek ve dayanışmada bulundular. Day-Mer’inde içinde yer aldığı Türkiye Halklarıyla Dayanışma Komitesi SPOT ile özellikle sendikaları hedefledik. Unison, Unite ve NEU sendikaları maddi destek sundular. İlk günden ITV, BBC, Observer, My London gibi ulusal ve yerli TV ve gazetelere gelişmeler, toplumumuza etkisi ve dayanışma kampanyalarıyla ilgili röportajlar verildi.

Dayanışma kampanyasının geniş çevrelerce duyulmasından sonra bize ulaşan çok sayıda yerli ve göçmen kişi ve kurumlar gönüllü olarak kampanyada yer almak istediklerini söylediler. Yerli ve göçmen halklar arasındaki bu dayanışma gerçekten yalnız olmadığımızı hissettirdi. Örneğin bizle direk ilişkiye geçen kadın futbol takımı ClaptonF.C.’in davetiyle sahaya gittik ve maddi yardım topladık. StokeNewington’da bulunan Sinagog’dan Yahudiler kurumumuza maille üzüntülerini ve nasıl yardımcı olabileceklerini bildirdiler. Keza sokaklarda topladığımız maddi yardımlar sırasında halkın desteği, teskin edici dilekleri bize güç verdi yalnız olmadığımızı hissettirdi.

Toplanan yardımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Day-Mer özellikle Bir-tek Sen, Gaziantep merkezli Nar Sanat Derneği, Gıda-İş gibi deprem bölgelerinde çalışmalar yürüten sendika branşları, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla yardımları ulaştırdı. İhtiyaç duyulan battaniye, çadır, konteynır, yemek, giyecekler gönderilen maddi yardımlarımızla alınıyor ve direk ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor.

Bundan sonrası için nasıl bir çalışma yürüteceksiniz?

Banka ve Crowfund üzerinden maddi kampanyamız devam ediyor. Kadınlarımız açılan Pazar marketlerinde yiyecekler satarak maddi gelir getirmek için izne başvurdular. Gene Clapton F.C. maçlarına giderek maddi yardım toplama çalışmasını sürdüreceğiz. Bölge gruplarımız, kadın ve gençlerimiz kendi belirledikleri gelir getirici etkinlikler düzenleyecek. Örneğin 8 Mart etkinliğimizde gelen geliri, özellikle deprem bölgesi için kızkardeşlik köprüsü çalışması yürüten Ekmek ve Gül aracılığıyla kadınların ve çocukların ihtiyaçlarının karşılanması için göndereceğiz. Önümüzdeki süreçte yardımların yerine ulaştırılması önünde engeller kalktığı koşullarda ihtiyaç doğrultusunda çadır, battaniye, soba gibi şeylerin direk buradan gönderilmesini de düşünüyoruz.

ANF Images

 

 

Haber Merkezi
Haber Merkezihttps://gercek.co.uk
Gerçek Gazetesi, 2010 yılında Londra'da kurulan bir gazetedir, başta İngiltere olmak üzere, Türkiye ve dünyadaki toplumsal, ekonomik ve politik gelişmeleri takip ederek halka aktarmak için çalışıyor.
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun