Silah Ticaretine Karşı Kampanya (Campaign Against Arms Trade) ve Dünya Barış Vakfı (World Peace Foundation) tarafından 18 Eylül’de yayınlanan rapora göre, hükümetin kapıları silah ticareti yapanlara sonuna kadar açılmış. Silah şirketlerinin bakanlar ve yetkililer üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir etki yaratarak, İngiliz hükümetinin politikalarını saptırdığı da raporda ortaya konuyor.
Rapor, silah endüstrisinin hükümetin politikalarını nasıl etkilediğini ve yıllar içinde hükümetle geliştirilen ilişkilerin çok yakınlaşması ile aradaki resmi çizginin neredeyse silindiğini gösteriyor. Çok yakınlaşan ilişkiler nedeniyle, Savunma Bakanlığı’nın tedarik sistemi silah şirketlerine sürekli kar sağlayan bir sisteme dönüşmüş. Silah ihracat kontrol rejimi olabildiğince esnekleştirilerek silah şirketlerinin Yemen ve Filistin’deki zulmü körüklemeye devam etmesine izin verilmiş. Silah şirketlerinin ciddi yolsuzluklar için hesap vermekten kaçınmalarının zemini oluşturulmuş. Rapora göre bunların sonucunda savaş suçlarını, insan hakları ihlallerini ve bariz yolsuzlukları sürdüren silah ihracatı kararları alınıyor ve kurallar düzenli olarak sektör lehine esnetiliyor.
“Döner kapıdan açık kapıya: Birleşik Krallık hükümeti ile silah endüstrisi arasında giderek yakınlaşan birliktelik” başlıklı raporda yer alan temel bulgulardan bazıları şunlar.
- BAE Systems, bakanlarla ve başbakanlarla diğer tüm özel şirketlerden daha fazla toplantı yapmış. Ardından diğer iki silah şirketi Airbus ve Rolls-Royce geliyor.
- Üst düzey askeri yetkililerin ve Savunma Bakanlığı’nın sivil personelinin %40’ından fazlası, kamu hizmetinden ayrıldıktan sonra silah ve güvenlik şirketlerinde yönetim kurulu üyesi ve bağımsız danışman olarak rol almakta ve bunların büyük çoğunluğu tedarik alanında çalışmakta.
- 2009-19 yılları arasında üst düzey hükümet yetkilileri ve bakanlar silah endüstrisindeki meslektaşlarıyla günde ortalama 1.64 kez bir araya gelmiş.
Dünyanın dört bir tarafına ölüm yayan silah tacirlerine, hükümetin en üst kademelerine benzersiz düzeyde erişim olanağı sağlamak için; silah endüstrisi şefleri hükümet-sanayi danışma organları aracılığıyla düzenli irtibat kurmuş. İş ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde özel bir silah ihracatı teşvik ajansı oluşturulmuş ve silah şirketleri ile bakanlar ve üst düzey kamu görevlileri arasında çeşitli konularda düzenli toplantılar yapılmış.
Rapor, Savunma Bakanlığı’nın silah endüstri ile olan ilişkisini müşteri ve tedarikçi ilişkisinden çıkarak ortak ve müttefik ilişkisine dönüşmesiyle, taraflar arasındaki çizgilerin giderek silindiğini savunuyor. Bu durum özellikle ülke endüstrisine hakim olan ve neredeyse devletin özel bir kolu haline gelen BAE Systems için çok daha geçerli. Rapor, hükümet ve sanayi arasındaki personel akışının bir ‘döner kapı’ değil, ulusal güvenlik kurumunun bir bölümünden diğerine doğal bir ‘açık kapı’ olduğuna da vurgu yapıyor.
Önlerine çıkan engelleri aşmak için hükümetleri etkilemeye çalışan sektörler arasında en başarılı olanı silah şirketleri. Bunların başbakanlar dahil en üst düzeyde kurduğu yakın ilişkiler ve elde ettikleri ayrıcalıklar dünyanın dört bir tarafına yayılan çatışma ve savaşları her gün daha fazla körüklemekte ve daha fazla insanın hayatına mal olmakta.
Rapor, Suudi Arabistan’ın Yemen’de ve İsrail’in Gazze’de yaptığı gibi insan hakları ihlalleri ve sivillere yönelik saldırılara ilişkin çok sayıda kanıt karşısında bile, silah ihracatına ilişkin kilit kararların yıllar boyunca nasıl sürekli olarak ihracata izin verme ve endüstri karlarını koruma yönünde olduğunu gösteriyor. Ayrıca, Suudi Arabistan’a silah satışlarında yolsuzlukla ilgili Ağır Dolandırıcılık Dairesi’nin (Serious Fraud Office) soruşturmasını iptal etmeye bile razı oldu.
Raporun yazarı da olan CAAT Araştırma Koordinatörü Dr. Sam Perlo-Freeman ortaya çıkan sonuca dair şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu bozuk bir sistem. Hiçbir sektör, özellikle de ölüm ve yıkımla bağlantılı bir sektör, hükümet üzerinde bu düzeyde bir etkiye sahip olmamalı. Bu düzeydeki bir etki son derece antidemokratiktir ve korkunç savaş suçlarına ortak olmanın yanı sıra hissedar kârlarının ne pahasına olursa olsun korunması demektir. Silah endüstrisinin hükümet politikaları üzerindeki baskısını kırmak için acil radikal tedbirlere ihtiyaç var.”