Oldu olacak ben de beynelmilel takılayım bu ay; ne tartışılmayıp da tartışılması gereken konular üzerinden bir artize işaret etmekte, ne de vuku bulan artizliklerle insan düşünsel yaşamında yaratılan tahribat ve dumurlar üzerinden kavramsal yolculuklara çıkmakta her daim keramet olmuyor ne de olsa.
Ama şu bizim protestan İngiliz demokratları ya da Türkiye’den ithal en son diğer “temiz-politika” simsarları gibi gözümün önündekinden değil de binlerce kilometre ötede olanlar hakkında konuşacak olsam bile bunu güzelim Tottenham’ımla birleştireyim: sonuç ise David Lammy kardeşimiz. Artizlik tahlilinin sonucunu da baştan söyliyeyim, İsrail devletinin yürüttüğü katliama karşı en önde gelen görevimiz bunu tesis eden kendi emperyalistlerimize karşı mücadeleyse, bunun da gözümüzün önündeki David Lammy’nin artizliğinin ifşasıyla bir yerlerden sürmesi lazım.
90’ların sonundan beri bölge milletvekilliğini ve ne menem bir siyaset yürüttüğünü bilirsiniz. Corbyn dışındaki yıllarda her daim partisinin sağcı kanadının önde gelenlerine yavşamasıyla isim yapan Lammy pirimiz, Blair döneminde tüm oylamalarda onu ve Irak savaşını desteklemiş, ırk meseleleri konusunda kendisini bilirkişi ilan edip bunun ünlülüğünü satmış arada da Tottenham’da kumarhanelere karşı hayali kampanyalar yürütmüştü. Gençler hala danışmalarını betshoplarda görüyorlarmış. Neyse sağcıların biyografileri uzmanlık alanım değil, isteyen açıp okusun, bize de anlatsın, zaten yazımın konu ve mantığı da, son yaptıklarının nasıl artizlikle taçlandığını ortaya koymak. Ve gene. Çünkü ikincidir seçiliyor bu mertebeye Lammy, eskiden artizdi, şimdi artiz gölge bakanı ya da gölge bakanı artiz, yani pire yeni eklenmiş bir artizlik katmanı daha.
Corbyn döneminde sağcı, sığ, bir şey bilmediği halde bilgiçlik ya da halka yukardan bakmasını bir meziyet gibi satması para etmedi: parti içindeki sözde Yahudi karşıtlığına karşı kampanyaya katılarak Corbyn’i deviren ekip içinde yer aldı. Starmer liderliği boyunca da Tottenham dışında her yerde görülmeye başladı. En son da 7 Ekim’de başlayan Filistin’deki olaylardan sonra da konuyla ilgili yaptıklarıyla.
Birkaç hafta önce kendi burjuva işçi partisinin yine kendisi gibi herşeyi bildiğini sanan ama buna rağmen siyasi sığlıklıklarıyla tavan yapan Fabian grubunun düzenlediği bir toplantıda konuyla ilgili konuşuyor, birkaç seyirci çıkıp “o’lm kes fasafisoyu, katliama dair bir şey yapmıyorsunuz” diye kendisine haklı olarak bağırıp çağırdı; ilginçtir Lammy “bu sorunlar protestoyla değil iktidarla çözülür” diye kulağa hiç de fena gelmeyen bir şekilde yanıt verdi. Ki artizlerin söylediklerinin ilk duyulduğunda kulağa hoş gelmesi de artizliklerinin bir belirtisidir, ki bu sözlerin içtensizliğinin ortaya çıkmasının kaçınılmazlığıdır artizliğin ainesi.
Öyle de oldu. Birkaç gün sonra BBC4 radyoda konuşuyor, “Netanyahu’nun Filistin halkının varlığını ve bir devlet kurma hakkını kabul etmemesini kınıyoruz” diyor. Yani protesto. Turşu-perhiz ikilemlerinde karlı mevsimler. Kınamaktan başka birşey öneriyor mu? Birşey yok ortada. Diet sosyalist Corbyn döneminde İsrail boykotu, Filistin’in derhal tanınması politikaydı. Lammy hafta sonunda Channel 4’da da ateşkes çağrısı yaptı. Ekim’de İsrail’in saldırı hakkını savunuyordu. Ya ancak 3 ayda aklı yerine gelmiş ya da yalan söylüyor.
Şu açıdan ya da bu nedenden artiz, falan. Ama Lammy’nin bu son artizliklerinin ya da artizliğinin bu son döneminin somut olarak gösterdiği artizlerin içtensizlik, kofluk ve kibrinin yanında artık sığlık, cahillik, becerisizlik, yardakçılık gibi meziyetlerinin daha fazla prim yaptığı. Gericileşen ve saldırganlaşan bir dünyada artizliğin de, düşen kalitesi demiyim de yükselişte olan yüzsüzlüğüyle evrim halinde olduğu; artizliğin artık olasılığı artan uluslararası savaşların cephe gerisinin hizmetine girdiği. İngilizlerin Ozan Arif’lerinin ordan burdan yeşermesini seyredin artık, Lammy’nin beyazların yapamadığı provokatörlüğe nasıl evrildiğini. Tottenham’ı seni beni değil de Lammy kimi memnun ediyor düşünürsek belli oluyor bu.
Anlayacağınız, Filistin sorunu üzerinden Lammy’nin yaptığı son yaptıklarının artizlik açısından gösterdiği daima taşımaya meyilli olduğu Stockholm sendromu unsuru – yani kendisini tutsak edenlere aşık olma eğilimi. Yazımınız hakkında olmadığı ırk sorunu bir yana, Lammy bu yardakçılığı dağ dağ yerine getiriyor dümdüz Tottenham’dan. Ama bu özel yön artizliğin başka ve daha genel bir boyutuyla ezilmeye mahkum, o da yardakçılığın faniliği, zamanı geldiğinde çöpe atılırlığı, artizliğin geçiciliği.
Kalıcı anılar efendim.