HaberlerMizahAyın Artizleri: Frank Hester ve Elyon Levy Manyakları

Ayın Artizleri: Frank Hester ve Elyon Levy Manyakları

Yaşamın ilginç yanlarından biri her şeyin sanki önceden benzerlerinin yaşanmamış gibi sürmesi. Değişim ve ilerlemeyi engelleme gibi sonuçları açısından düşünüldüğünde, bunun nedeni bilgisizlik, bilemediniz tarih ve toplum bilinci yoksunluğu olarak, yaşadıklarımızı böyle yaşanmaya değer kılıyor ya da teselli ediyor olmamız olarak düşünülebilir. Ama bu sadece yaşadığımız bir gerçekliği onu yaşadığımız yanlarıyla anlatmak olur. Değişimin kaçınılmazlığının gösterdiği gibi yaşamın bu ilginç yanının asıl nedeni daima yeni şeylerin olma olasılığıyla onun büyüyüp gelişmesi ama o yeni şeylere, geçmişe rağmen, her zaman durulan noktadan, yani, şimdi ve buradan varılmasıdır.

Herhalde baharın başlangıcını gizleyen bu günlerin havası gibi biraz bulanık başladım, mutlu baharlar, güzel havalar efendim ama söylediklerimi biraz düze çıkarayım: geçen kaşınkariden dönüp malı indirip düzdük, bir de dükkânın arkasına önüne bir alarm takmayla uğraştık biraz, sonra dükkânı yeni işçiyle takviye olmuş işgücümüze teslim edip ocak başına gittik yanımda bizim teyze oğluyla. Bu arada yeni işçi de Ankara anlaşmalılardan artık yenilerinin seyrek görülmesine rağmen, bizimki biraz farklı, Göksünlü bir Ankara anlaşmalı ama İzmir’de büyümüş, tabii İstanbullulardan biraz daha sanatsal, çekecez artık, birkaç aydır işçi bulamamıştık, buna şükür, tweni Benson’a devam.

Neyse, vardık ocakbaşına, ufak tefek kirli bıyıklı biri, şef olacak, mangalın öte tarafındaki mutfaktan yürüdü içeriye, topuklu kundura da giymiş tak tuk ediyor taş zeminde, gelip oturdu, şişleri bir çevirdi, kızarmış biberleri soyup doğrarken televizyon ekranına bakmaya başladı, haberlerde Londra sokaklarında Filistin için göstericiler, bizimkisi biraz İngilizce bildiğinden dinliyor, sonra sanki önündeki salata dünyanın en önemli şeyiymiş gibi ciddiyetle ne yaptığına bakıp yüzüyle ekranı göstererek, boş işler bunlar yaw dedi tezgâha yaslanmış bir gence, ne olacak şimdi Londra sokaklarında bilmem kaç bin kilometre ötedeki şeyi protesto etmek, nerden uyduruyor insanlar böyle şeyler yapmanın işe yarayacağını. Bizim teyzeoğluydu, sonradan Ankara anlaşmalı olduğunu anladığım tezgahtardı yarım saat falan anlattılar Filistin sorununu kendilerinden yaşlı şefe. Şef sunucunun söylediklerini çaktırmadan Türkçe yinelese de fikirlerinin orijinalliğinden, diğer ikisinin olaya gereksiz tarih bilgileri kattığından felan söz etti, pek de bir ilerleme sağlanamadı, buna rağmen bizim teyzeoğlu, salata güzel olmuş şef dedi, bir de sütlaç yemeyi de ihmal etmedi, ifade edebilir mi bilmem ama belki o da bu gerçekliğin bir düzlemde farkında. Ne diyeyim sonra kalkıp dükkânlara döndük.

Bu enstantenede de görüldüğü gibi aynı sorun eskiden de bilmem kaç kere konuşulmuşsa konuşulsun, diyelim Filistin sorunun ortaya çıktığı 1948’den bu yana Filistinli ve dünyanın dört bir yanındakiler kadar, yine aynı muhabbet bizim teyzeoğluyla şef arasında tekrar yapıldı. Sonuç ne olursa olsun konumuz açıdan önemli olan teyzeoğlu durduğu yerden meselenin belki başka bir yanını konuşmak istese de şefin olayla ilgili bilincine ve bu bilincin görüp hatırlayabildiği örneklerle sınırlanmasıydı, konuyla ilgili kendi bilincine yarım saat denemesine ve bu konuda tezgâhtardan ciddi bir destek almasına rağmen şefi ulaştıramadı. Ve dahası belki de meseleyle ilgili ilerletici değiştirici bir şeyler söylenemedi.

Meselelerle ilgili gereken değişim ve ilerlemeyi engelleme bazında geçtiğimiz ay iki tane daha provokatör artiz boy gösterdi, ikisinin de boyu alındı, artizlikleri doğal akıbetlerine varırken, akıbeti kim takar yüzsüzlükleriyle artiz kontenjanında yerleri tasdik oldu. Rezil olduğunda görünmemenin ne de olsa çağı geçmiş gibi görünüyor. Neyse bu arkadaşlarımız da işadamı Frank Hester dallamasıyla, İngiltere’den ihraç İsrail hükümet sözcüsü Eylon Levy yeni yetmesi. Filistin meselesi olduğu kadar bu artizlerin bulandırıp engelledikleri de, aslında seçim öncesi havuç olarak bir kamu bütçesi açıklayıp kamunun pek iplemediği Maliye Bakanı Jeremy Hunt’ın ve ülkedeki yoksulluk sanki kendi politikaların bir sonucu değilmiş, sanki halka verdikleri bir tavizmiş gibi emekçiden haberdar olmayan iktidarın artizlikleriydi.

Sakin olun, farkındayım, bu ayki yazı artizlerden çok artizliklere dair, ilan etmemiz yetiyor bazen, isterseniz sizde google’layabilirsiniz ne de olsa, evet o kadar aleni ama Frank Hester ve Elyon Levy kalaslarının geçmişlerinden daha çok bu ayne yaparak artiz olarak ilan edilmeyi hak ettiklerini özetleyelim. Hester dayı Guardian gazetesi tarafından ifşa edildi, öyle denebilirse. Bilgisayar programı şirketi milyoneri, Muhafazakâr partiye £10 milyon bağış yapıp birkaç yıl sonra lord olacaklardan. Bir konuşmasında Hackney milletvekili Diane Abott’u gördüğünde siyah tüm kadınlardan nefret etmek istediğini söylerken yakalandı. Sonra özür diledi ama söylediklerim ırkçı veya cinsiyetçi değildi dedi. Muhafazakâr Parti sözcüleri söylediklerine yanlış dese de, niye yanlış olduğunu söyleyemedi, ırkçı demeye ağzı varmadı, verdiği bağışı geri çevirmeyi de aklınızdan bile geçirmeyin idüklü şeyler geveledi. Sonuç, Abott’a gelen ölüm tehditleri, Labour Party’nin sahip çıkmaması, gericiliğin böyle şeylere müsamaha edildiğinin artık normal bir şeymiş gibi olması, Guardian gibi ilericilik timsallerinin de bu gericiliğe körükle yürümesi. Hester, 15 dakka ünlülüğü yaşamaya başladı o kanal bu sağcı gazeteye verdiği açıklamalarla, 15 dakka sonra kaybolup yeri geldiğinde dönmek üzere. Söyledikleri o kadar orijinal ki herkes söylüyor. Salata yapmaya merak salıp ciddi bir şeylerle uğraşsa keşke.

Diğeri de Elyon, gericilere genç ve başka meslekte olsalardı nasıl görüneceklerini gösteren bir ayna olsaydı Frank Hester’in göreceği kişi yani. Başka bir artiz olan taksici Elon Musk’la karıştırılmaması gereken Elyon Levy, 7 Ekim’de Filistin’de olayların başlamasından Mart sonunda şimdilik işlevi bitip paçavra gibi bir yana atılana kadar İsrail hükümeti sözcülerindendi. Hastanelerin altında Hamas karargâhlarının olduğu ve çocuk öldürdüğü yalanlarını yayanlardan, Filistin için yürüyenler için Londra herhalde bu kadar tecavüz onaylayanını birlikte görmedi dedi, Güney Afrika İsrail’e karşı rapor yayınlayınca onlar ne anlar dedi sanki Güney Afrika ırkçı apartheid rejimiyle sonuna kadar askeri ve silah anlaşmaları sürdüren kendi devleti değilmiş gibi; çıktığı röportajlarda sunuculara Filistin sorununun tarihini niye meseleye karıştırıyorsunuz diye verip veriştirdi, hadi senin benim uluslararası demokratik örgütümüz değil ama Birleşmiş Milletler’in aldığı ateşkes karar ve çağrısını alması imkânsız alırsa uymayız dedi, böyle saçma sapan senaryolar üzerinde durmak istemiyorum dedi, BM kararı alınınca da onlar zaten Yahudi karşıtı dedi, sonra da BM Güvenlik Konseyinde ateşkes kararına artık katılmasa da çekimser kalmak zorunda kalan Amerikalı emperyalist efendilerine kurban olarak Elyon manyağı Netanyahu gibi Batı’dan ithal olmuş olsa da kapı ününde buldu kendini. Merak etmeyin YouTube’ın gerici kanallarını dolaşmayı meslek etmezse kendi kanalını kurar, olur biter.

Adı gibi bilgisayar oyunu karakteri Elyon, Fester son arayüz programcılarından; tatları başka yiyecek bir şey olmadığında yenilmek zorunda olanların tadı, yavan. Ama burada yiyen sen, ben, emekçiler değil, yöneten sınıflar ve onların daha fazla yemek üzere bu provokatörlerin pişirdikleri, onlara pişirttikleri yavanlıklar, yönetme isteklerinin daha da dolaysızlaşması, cahilliğin normalleşmesi ve bu dallamalar gibi örneklerle somutlanmasının yavanlığı. Gerçek sorunların ve sorunların gerçekliğinin bu gibi söylemlerle ezilip dağıtılması, istenen kafa karışıklığı, halkın birbirine düşürülerek sorunların üzerinin örtülmesi çabaları ama yemezler. Artizlik kalitesi açısından bu figürlerin yeni bir şey ifade edememesinin de artizliğe dair bu akıl yürütmelerin yeni bir şey getirememesinin nedeni olması, bununla sınırlı kalmamız teyzeoğlu gibi. Salatadan devam etmek zorunda olduğu gibi.

Sınırsız baharlar efendim.

 

- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun