Ana Sayfa Blog Sayfa 47

Başbakan Yardımcısı “zorbalıktan” istifa etti

Birlikte çalıştığı kişilere zorbalık yaptığı ve kötü davrandığı iddiaları nedeniyle hakkında soruşturma yürütülen İngiltere Başbakan Yardımcısı Dominic Raab istifa etti. Raab’la ilgili rapor Başbakan Rishi Sunak’a sunulmuştu.

Dominic Raab, istifa mektubunda hakkında yürütülen soruşturmayla ilgili eleştirel bir dil kullanarak, “Bu soruşturma zorbalık eşiğini o kadar aşağıya çekti ki, çok tehlikeli bir emsal oluşturdu. Bu, bakanlar hakkında sahte şikayetler getirilmesini teşvik edecek” diye konuştu.

Raab, kabinede görev yapanların çalışma arkadaşlarına “İngiltere halkı adına” net ve eleştirel yorumlar yapma hakkı bulunması gerektiğini aksi halde demokratik ve anayasal sorumluluklarını yerine getirmemiş olacaklarını savundu. Rapor henüz kamuoyuyla paylaşılmadı ve raporu inceleyen Başbakan Sunak da henüz bir açıklama yapmadı.

Recep attı İngiltere yalanladı

İngiltere Donanması, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘İngiltere’nin denizaltı yaptırmak için işbirliğine gitmek istediği’ iddialarını yalanladı.

İngiltere, AKP’li Cumhurbaşakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İngiltere’nin denizaltı yapımı için işbirliğine gittiği yönündeki iddialarını yalanladı.

Derme çatma bir gemiyi “uçak gemisi” olarak yutturmaya çalışan, ülkenin tüm olanaklarını kullanarak damadına yaptırdığı silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından başka uçağın inemeyeceği sözde uçak gemisini oy toplamak için kullanmaya çalışan Erdoğan, yine meydanlarda yalan söylemeye devam ediyor.

50 yıl önce yapılan üniversite ve havaalanlarını da kendisinin yaptığını söyleyen Erdoğan, İngiltere’nin denizaltı yapımı için ortak çalışmak istediğinin yalanını da söyledi. İngiltere hemen yalanladı.

Breaking Defense sitesine konuşan İngiltere Donanması Sözcüsü, ‘Birleşik Krallık Denizaltı Teslimat Ajansı, Savunma Nükleer Organizasyonu ve gemi yapımcısı BAE Systems ekipleri de dahil olmak üzere bu konudaki görüşmelerden kimsenin haberi olmadığını’ söyledi. Sözcü, “Kimsenin bu görüşmelerden haberi yok” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, 18 Nisan’da yaptığı açıklamada, ‘İngiltere’nin denizaltıların yapımı konusunda iş birliğine hazır olduğunu’ söylemişti.

İletişim Başkanlığı’nın internet sitesinde de paylaştığı açıklamada Erdoğan, “Türkiye’den uçak gemileri ve denizaltılar sipariş etmeye hazır ülkeler var. İngiltere, Türk tarafıyla denizaltıların üretimi konusunda iş birliğine hazır” demişti.

 

1 Mayıs’tan, 6 Mayıs’tan 14 Mayıs’a…

6 Mayıs, zaten hep 1 Mayıs’tan hemen sonra yaygın olarak halkın ve gençliğin gündemi oluyor ve Denizler, 1 Mayıs’ın coşkusuyla anılıyordu. Hemen ardından gelen 8 Mayıs ise, 1945’te dünyanın Hitler faşizmi belasından kurtulduğu gündü ve ayrıca kutlansa da genellikle 6 Mayıs’la birlikte mücadele azim ve kararlılığının pekiştirildiği bir gün oluyordu.

1 Mayıs, 6 Mayıs ve 8 Mayıs… Birlik, mücadele ve dayanışma günlerimiz.

Bu yıl 6 Mayıs, 1 ve 8 Mayıs’la birlikte bir başka önem kazandı. Yaklaşık bir hafta sonrasında Türkiye’nin kaderini ilgilendiren bir seçim var ülkede. Ortalama bir seçim değil. Sadece şu parti mi bu parti mi hükümeti kursun, bunun kararlaştırılacağı bir seçim olmayacak bu yılki seçim. Rejim ve diktatörlüğün biçimi kararlaştırılacak. Olağan bir burjuva diktatörlüğü olarak mı örgütlenecek devlet, yoksa yasakçı olmakla kalmayıp kan dökücü, açık terörcü niteliğiyle faşist bir diktatörlük biçiminde mi –seçimin sonucu bunu belirleyecek!

Faşist diktatörlük bu, oyun da değil, oyuncak da. Bize ne denecek şey değil! “Biz İngiltere’deyiz, bizi ilgilendirmez” denecek türden de değil. Hepimizin bir yakını var, kan kusturacaklar. Tatile bile zor gidilecek!

O nedenle, 1 Mayıs ve 6 ve 8 Mayıslardan güç alarak yüklenmek şart bu seçime.

Evet, Denizler parlamentarist değillerdi. Üye oldukları, milletvekili sayısı hesabı yapan, vekillerini artıra artıra iktidara geleceği hayali içindeki TİP’ten parlamentarist bir parti olduğu için kopmuşlardı. Ancak bu, “faşizm mi, bize ne, gelirse gelsin” diye düşündükleri anlamına gelmiyor.

Tabii ki vekillik önemli, tabii ki parlamentonun bir kürsü olarak kullanılmasının önemi yadsınamaz. Ama bir vekil eksik, iki fazla olunca dünya yıkılacak değil! Bu seçimin önemi de, zaten “ille de vekillik” ya da vekil sayısında değil, ama faşist bir diktatörlüğün kurulmasının yolunun kesilmesi ve faşizm püskürtülerek halkın bir nefes alması ve yeni mücadele günlerine hazırlanma olanağı bulmasında. Hele 8 Mayıs Dünya Faşizme Karşı Zafer Günü’nden alınacak güçle 14 Mayıs’ı faşizmin inine tıkılacağı bir güne dönüştürmek şart.

Dedik, Denizler parlamentarist değildi, biz de değiliz. Sadece oyla, seçim sandığıyla faşizmin inine tıkılamayacağı tartışma götürmez. Zaten bu nedenle, sandık da sandık deyip durmakla, sandıktan da zaferle çıkılamaz. Onun için milletvekili saymakla yetinilemez. İş sayıya kalırsa, bir eksik, bir fazla fark etmeyecektir. Bir halk hareketi olmazsa olmaz, başka türlü sandıklar da korunamaz.

İşte tutuklamalara girişti AKP. İl binaları da kurşunlanıyor. Ürkmek, gerilemek, alanı AKP ve ortaklarına terk ederek sandığı işaret etmekle yetinmek, kaybetmekle eş anlamlıdır.

Diyarbakır merkezli başlayan HDP operasyonu, aslında doğrudan sandıkların korunmasına yönelik. Ve Millet İttifakı’ndan tek ses çıkmadı. Sanki tutuklamalar Sudan’da Hartum’da. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oyuna talip olmayı biliyorlar ama, “bu operasyon da nereden çıktı?” diye sormuyorlar! Artık milliyetçi suçlamadan kaçınmak ya da çekinmek, hangisiyse, ama bu sessizlikle başkanlığı çantada keklik sayanlar yanılır.

Bir söz de kendini “nimetten sayan” DSP’li başkana: Biçareliğin bu kadarı olmaz! AKP’ye sığınmış gerekçe arıyor: “AKP anti-emperyalist”miş! AKP’li bakanlar da tekrar ediyor. Yok, “anti-kapitalist”! Sermaye egemenliğine karşı AKP! “Deniz de AKP’yi destekler”miş! Can bedeli emperyalizm ve işbirlikçilerine karşı mücadele eden Denizlere bu yakıştırmaya hayasızlık, haysiyetsizlik denir!

 

Tek adamdan kurtulmak için sandık başına!

Türlü oyunlarla sistemi değiştirip her şeye kendisi karar veriyor; yolsuzluk, hırsızlık, yalan, iftira, baskı, zulüm, cezalandırma, katliam. Kısacası, kendisinin ve etrafındakilerin cebini doldurmak için her yola başvuran, itiraz edenleri “hain” “terörist” ilan eden, insanlık tarihinde eşine az rastlanmış biri Türkiye’yi yönetiyor: ERDOĞAN

Bilal zengin oldu.

Kendisi ise dünyanın en zengin ülke yöneticilerinden biri oldu.

Gemiler, saraylar ve yurtdışına çıkarılan paralar.

Hepsi halkın parası.

20 yıldır çalıyorlar.

Mafya grupları, çeteler oluşturdular.

Bütün bunları anlatmaya çalışan gazeteciler, siyasetçiler derhal cezaevine atılıyor.

Yurtdışında yaşayan yurttaşlarımız, bu yolsuzluk ve hırsızlıkları bir sosyal medya hesabından paylaşmaya kalksa gümrükte gözaltına alınıyor.

Yurtdışında yaşayan yurttaşlar sadece para kaynağı olarak görüldü. Hiç bir hizmet yapılmazken, AKP’li olmayanlar devlet olanaklarından yararlandırılmıyor.

Hırsız komşu istemiyoruz

Gerek yurtdışında yaşayan ve gerekse de Türkiye’de yaşayan halkımızın artık bir nefes alması gerekiyor.

Baskı ve zorbalık hat safhasında. Dini kullanarak her tür dinsizliği yapan Erdoğan ve etrafındakiler, akla gelmeyen türden oyunlarla devletin parasına el koyuyorlar.

Üstelik bu paraların çoğu Londra’ya getiriliyor. Yanı başımızda, halkın parasıyla keyfi sefa sürecek bu asalakların iktidardan etmek yetmez. Onlara bu yolsuzluk ve hırsızlıkların da hesabını sormak gerekiyor. Hırsızların bize komşu olmasını istemiyoruz.

İşte bunun başlangıcı seçim sandıklarına gidip oy kullanmaktır.

Tüm çevremizi de oy kullanmaları için ikna etmek zorundayız. Oylarımızı da isabetli kullanmalıyız.

Türkiye’deki işçi ve emekçilerin partisi Emek Partisi’nin de adaylarının listelerinde aday gösteren Yeşil Sol Parti’ye oylarımızı kullanıp, halkın gerçek temsilcilerinin parlamentoda temsil edilmesini sağlamalıyız.

Tek dertlerinin, işçilerin, emekçilerin, yoksul halkın, ezilen Kürt halkının ve tüm ötekileştirilenlerin çıkarını gözetmek olan bu adaylar, parlamentoda bizleri temsil edeceklerdir. Tek adamın da en büyük korkusu ve kabusu Yeşil Sol Parti adaylarının seçilmesidir.

Unutmayalım ki; İngiltere’de kullanılan oylar çok değerlidir. Ülkeye dağıtılıyor ve milletvekili seçimlerinde etkili oluyor.

Yani tek adamı göndermeye biz de üzerimize düşeni yapıp oyumuzu mutlaka kullanalım ve Yeşil Sol Parti’ye oyumuzu verelim.

 

Köle sahibi olmaktansa, bir köle gibi satılmayı yeğ tutarım

William Cowper, Sanayi Devrimi’nin başlangıç ve gelişme dönemlerinde yaşamış ve zamanın çelişkili gelişme koşullarını ve yarattığı çelişkili duygusal atmosferi yansıtmış önemli bir şairdir. Devrimci olmadı hiçbir zaman. Monarşinin kaldırılmasını değil, kralların yasalara ve halkın özgürlüğüne saygı duyarak egemen olmalarını isteyen liberal bir hümanistti. Bir dostuna yazdığı mektupta, “Tanrı bizi korusun da bir ihtilal olmasın; ama eğer reformlar yapmazsak, mutlaka ihtilal olacak” demişti.
Büyük İngiliz romantiklerinin hepsinde devrim korkusu ortak özellik gibi görünüyor. Ama yine hepsi, Büyük Fransız Devrimi’ni heyecanla, coşkuyla karşılamıştır. Galiba, uzaktan güzel görünen devrim, kendi ülkeleri için düşünüldüğünde, asla terk etmeye niyetli olmadıkları hülyalı düşüncelere dalma zevkini bozacak bir şey olarak korkunç bir hal alıyordu.

Bastil’in devrimci halk tarafından ele geçirildiğini duyunca şu dizeleri yazdı:

Bir tek İngiliz yüreği yoktur ki, sevinçten hoplamasın

Senin (yani Bastille’in) sonunda yıkıldığını duyunca!

The Task adlı eseri, Fransız Devrimi patlak vermeden dört yıl önce, l 785’te yayımlandığı halde, Cowper bu devrimin “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” çağrısının coşkun bir savunucusu olarak kendisini ortaya koymuştur.

W. Cowper birinci ve ikinci kuşak İngiliz Romantikler ayarında büyük bir şair olmadığı halde, doğa ve insan sevgisini elinden geldiğince yalın bir biçimde dile getirerek, onların öncüsü sayılmaya hak kazanmıştır. Daha sonra gelen romantiklerin coşkulu bir tutku halinde dile getirdikleri doğa ve insan sevgisi, basit hazlardan büyük duygular çıkarma becerisi, Cowper’ın dikkat çekici yanlarından biri olarak değerlendirilmiştir. Kendisinden önce şiire konu olamayacak kadar basit sayılan keyifli anlara, örneğin bahçesinde çiçek yetiştirmek ya da kış akşamlan ocağın önünde oturup arkadaşlarıyla çay içmek gibi küçük mutluluklara İngiliz şiirinde ilk yer veren odur.

Cowper doğa sevgisinden ötürü Romantik şairlere yakın olduğu gibi, siyasal tutumu ve sıradan yoksul insanlara beslediği sevgiden ötürü de onlara yakındır. Örneğin, âşık olduğu adam tarafından baştan çıkarılıp terk edilen, sonra da çıldıran, gece gündüz ıssız yerlerde dolanıp duran Deli Kate’in öyküsü kendisinden sonra gelen pek çok yazara ve şaire ilham vermiştir.

Büyük şiiri The Task’ın bir bölümünde, tüm insanlara karşı ne denli büyük bir sorumluluk içinde olduğunu anlatır. Çok bilge geçinen bir filozof, “Başkalarından sana ne?” diye sorunca, Cowper şöyle bir yanıt verir:

Ben kadından doğdum; merhamet kadar tatlı

Bir süt içtim insan memelerinden.

Düşünüyorum, konuşuyorum, gülüp ağlıyorum;

Bir insanın tüm işlevlerini yerine getiriyorum.

Öyleyse ben ve yaşayan herhangi bir insan

Nasıl yabancı kalabiliriz birbirimize!

Cowper’ı korkunç savaşların Avrupa’yı kasıp kavurduğu sıralarda, savaştan nefret eden bir barışsever olarak görürüz. Ona göre, savaşları önlemenin tek yolu, askere alınanların savaşmayı kesinlikle reddetmeleridir. Zorba bir krala boyun eğdikleri için Fransızları ayıplamasından birkaç yıl sonra devrimin gerçekleştiğini görür. Ama kendi kralına karşı yalnızca adil ve iyi kalpli olmasını istemekten öte itirazı yoktur.

Annesini altı yaşında yitiren, yatılı okulda büyük sıkıntılar çeken Cowper’ın yaşamı pek mutlu geçmemişti. Belki de bu yüzdendir ki, daha sonraları bir akıl hastalığına tutuldu. Tanrı’nın onu lanetlediği, bağışlanması için ölmesi gerektiği saplantısına kapılarak, bir bunalım anında canına kıymaya kalktı. Ömründe iki kez, bir yıldan fazla bir süre için akıl hastanesine kapatılması gerekti. Hastalığının sebebi olarak, dünyaya egemen olan sosyal adaletsizliği gösterdi. “My soul is sick”, çünkü dünya adaletsiz! Hayvan satın alırcasına insan satılıp alınan bir çağda, Cowper köle ticaretinden öylesine nefret eder ki, bir köleye sahip olmaktansa, kendi köle olmayı yeğ tutar.

Cowper’ın şiiri, İngiliz Aydınlanmasının temel özelliklerinin çelişkili duygusal ve estetik boyutlarını gösterdiği için tartışılmaz bir önem taşımaktadır.

 

Casus arkeologlar

Britanya İmparatorluğunun sömürgecilik ve emperyalist tarihinde, özellikle Ortadoğu’da politik değişikleri yönetenlerin önde gelenleri, arkeolog olarak faaliyet gösteren ajanlar olmuştur. Arkeoloji, yalnızca toprak altındaki tarihi açığa çıkarmaktan ibaret bir bilim değildir. Antropoloji, etnoloji, dilbilim, coğrafya ve tarihle yakından ilgilidir ve bu disiplinlerin her biriyle yakın ilişki içinde çalışır. Herhangi bir bölgede çalışan arkeolog, yerel dilleri, halk adetlerini, dinleri, gelenek ve görenekleri iyi bilmek zorundadır. Dikkat edilirse, aslında bu bilgiler, yöre halkının nasıl yönetileceği hakkında karar vermek için de sağlam bir temel oluşturur.

Ayrıca, arkeologlar, iyi tanıdıkları bölge halkıyla yakın ilişkiler kurmak bakımından avantajlara sahiptir. Bu yüzden İngiliz arkeologların aynı zamanda çok nitelikli casuslar olması rastlantı değildir. En tanınmış olan Lawrence dışında Gertrude Bell, Michael Buch, Wooly, D. Hogarth, Sykes ve Delbrueck Herzfeld gibi ünlü casuslar da Anadolu coğrafyasında arkeolog olarak çalışmışlardır. Bunlardan Gertrude Bell başta Irak olmak üzere, bölgedeki başlıca Arap krallıklarının kurulmasında önemli rol oynamış, Sykes gibi sınırların çizilmesi çalışmasına yol göstermiş arkeologlardır.

Thomas Edward Lawrence, efsanevi “Sarı İmam” lakaplı büyük kışkırtıcı casustur. Arap aşiretlerini Osmanlı’ya karşı örgütleyen ve savaşa sevk eden isim olarak bilinir. Lakabından da anlaşılacağı üzere, İslamiyet’i iyi biliyor, imamlık dahi yapıyordu. En meşhur casus olmasına karşın, onu yetiştiren “Çöl Kraliçesi” lakaplı Gertrude Bell’dir. Bell, Fransızca, İtalyanca, Almancanın yanı sıra Türkçe, Kürtçe, Farsça ve Arapça da biliyordu ve Ortadoğu’da yüzlerce aşiret ve kabileyle kolayca ilişki kurmuş, güvenlerini kazanmış ve yönetimini kabul ettirmişti.

Anılarında şöyle diyordu: “Biz çok rahattık. Halkın bize güveni tamdı, bizi seviyorlardı. Zaman zaman arkeolojik çalışmalar da yapıyorduk, ama daha çok diğer konularda rapor tutuyorduk. Bölge halkına başka medeniyetlerin izlerinin olduğunu söylemeye çalışıyorduk. Ya da burası sizden bir parça, sizin aslınız bu diye ikna etmek için gayret gösteriyorduk. Çoğu zaman da başarılı oluyorduk.”

Yine günlüğünün başka bir yerinde, şunları yazmıştı: “Bir daha kral yaratma işine katiyen bulaşmayacağım, sinirleri çok yıpratan bir iş.”

O günlerde Bell, Suriye’de tahtından indirilmiş olan Faysal’ın Irak kralı yapılması için Winston Churchill’i ikna etmekle uğraşmıştı. Gertrude Bell’in derin bir aşkla bağlı olduğu Binbaşı Dick Doghty-Willie, Çanakkale Savaşı’nda bir Türk askeri tarafından vurulmuştu. Gelibolu yarımadasına özel izinle giren Gertrude sevgilinin mezarı başında intikam yemini etmişti.

Ortadoğu’da Osmanlı’yı perişan eden “Çöl Kraliçesi”, böylece yeminini yerine getirmiş oluyordu. İngiltere’nin Ortadoğu’nun egemeni haline gelmesini sağlayan Bell, belki kişisel amacına da ulaşmıştı ama, günlüğüne “burada çok yalnızım, bu yalnızlıkla çok fazla devam edemem’’ satırlarını yazdıktan sonra, 1926’da 58 yaşında aşırı dozda uyku ilacı alarak intihar etmişti.

 

İngiltere ve Kuzey İrlanda’da yerel seçim var

0

4 Mayıs’ta, İngiltere ve Kuzey İrlanda’da gerçekleşecek olan yerel seçimler, Rishi Sunak’ın başbakanlığının sınandığı ilk seçim olacak. İngiltere ve Kuzey İrlanda’da 40 milyon seçmenin oy kullanma hakkına sahip olduğu seçimler 2019’dan buyana gerçekleşen en büyük katılımlı yerel seçim olacak. Seçmenler İngiltere’de 230 belediyede yaklaşık 8 bin belediye encümen üyesini belirleyecek. İngiltere’de ayrıca seçmenler, Bedford, Leicester, Mansfield, ve Middlesbrough’da da belediye başkanlarını seçecek. Kuzey İrlanda’da ise 18 Mayıs’ta 11 belediyede yapılacak olan seçimler ile 462 belediye encümeni belirlenecek.

Hem hükümet hem muhalefet kaybettiği sandalyeleri almaya çalışacak

İngiltere’de 2019’da yerel seçimler, Brexit tartışmalarının gölgesinde gerçekleşmişti. Dönemin Başbakanı Therasa May, parçalanmış olan muhafazakarları Brexit’e anlaşmaya ikna etmeye çalışıyor, rakibi Jeremy Corbyn ise anlaşmasız bir Brexit’e izin vermemekte diretiyordu. Çözüm üretmekten çok aralarında iktidar kavgası veren muhafazakârlar ve Brexit için kabul edilebilir bir alternatif ortaya koyamayan İşçi Partisi, 2019’un Mayıs’ında yapılan seçimlerde halk tarafından cezalandırıldı. Muhafazakâr Parti, binden fazla sandalye kaybetti. İşçi Partisi de, muhalefette olmasına rağmen 84 sandalyesini Liberal Demokratlar ile Yeşiller’e kaptırdı.

Brexit öncesi Avrupa Birliği ve göçmenlik karşıtlığı üzerinden güç toplayan UKIP elde ettiği sandalyelerin çoğunu kaybetti. Seçimlerden kazançlı çıkan Liberal Demokrat Parti sandalye sayısını 1225’e Yeşiller ise 240’a çıkardı.

İngiltere’de 4 Mayıs’ta yapılacak yerel seçimler ağırlıklı olarak Muhafazakarların elinde bulunan kırsal belediyeleri kapsıyor. Muhafazakârlar bu seçimlerde ellerinde bulunan 3 bin 367 sandalyeyi korumaya çalışacak. İngiltere’nin kuzeyinde ise seçimler kentsel bölgelerde İşçi Partisi’nin güçlü olduğu yerlerde gerçekleşecek. Ve İşçi Partisi elinde olan 2 bin 144 sandalyeyi artırarak genel seçimler için güç toplamaya çalışacak. Hükümet ve ana muhalefet partilerini çözümsüz bırakan Brexit tartışmalarının yarattığı güven kaybından yararlanarak sandalyelerini arttıran Liberal Demokratlar ve Yeşiller ise bu seçimlerde sandalyelerini korumaya çalışacak.

Yerel seçimler, gelecek yıl yapılacak genel seçimler için gösterge olacak

İngiltere’de seçimler ağırlıklı olarak district olarak adlandırılan bölgesel belediyelerde yapılacak. District belediyelerinin yanı sıra Unitary ve Metropolitan belediyelerinde de seçimler yapılacak. Londra’da yerel seçimler geçen yıl yapıldığı için bir sonraki seçimler üç yıl sonra 2026 Mayıs’ında yapılacak. Hem hükümet hem de muhalefet seçim kampanyalarını West Midland’da başlattı. İşçi Partisi, tarihsel olarak uzun süre elinde tuttuğu için ‘kızıl duvar’ olarak adlandırılan bu bölgede en son genel seçimlerde çok sayıda milletvekilini muhafazakarlara kaptırdı. İşçi Partisi kaybettiği oyları geri almak, Muhafazakâr Parti ise kazandığı oyları korumak için seçim çalışmalarını West Midland’da başlattı.

Gelecek yıl yapılacak genel seçimlerin göstergesi olacak yerel seçimler için anketler İşçi Partisi’ni önde gösteriyor. 16 Nisan tarihli anketler ortalama olarak Muhafazakâr Parti’nin oy oranının yüzde 28 İşçi Partisi’nin oy oranını ise yüzde 42 olarak gösteriyor.

Kimliği olmayanlar oy kullanamayacak

4 Mayıs yerel seçimleri aynı zamanda oy kullanmak için kimlik zorunluluğunun uygulanacağı ilk seçim olacak. Geçerli bir kimliği olmayan seçmenler oylarını kullanamayacak. Muhafazakârlar oy kullanabilmek için kimlik zorunluluğu getirerek demokrasiye bir darbe daha vurmuş oldu. Kimlik taşımanın zorunlu olamadığı Britanya’da seçmenlerin yaklaşık yüzde 4’üne tekabül eden iki milyon kişi resmi bir kimlik kartına sahip değil.

 

Bir yıllık grevlerin ardından İngiltere 1 Mayıs’ı karşılıyor

İngiltere’de 1 Mayıs 2023’e, 500 bin öğretmen, 300 bin hemşire ve 130 bin kamu işçisi grevle girecek.

İngiltere’de son 30 yılın toplamından daha fazla grev bir yıl içinde gerçekleşti. Milyonlarca işçi, başta ücret artışı olmak üzere, iş koşullarının iyileştirilmesi, iş garantisi, daha iyi koşullarda emekli olma olanakları talepleriyle grevlere çıktı. 1 Mayıs 2023’e, 500 bin öğretmen, 300 bin hemşire ve 130 bin kamu işçisi grevle girecek.

DEMİR YOLU İŞÇİSİ GREV YOLUNU AÇMIŞTI

21 Haziran 2022 tarihinde ulusal çapta ilk grevini gerçekleştiren Demir yolu işçileri, yıllarca yapılmayan zamlar karşısında artık sessiz kalmayacaklarını ve eyleme geçeceklerini duyurarak meydana çıktı. Demir yolu işçilerini, posta, iletişim, sağlık, kamu işçileri izledi. Milyonlarca işçi 30 yıl sonra greve çıkmıştı. Bunun yanı sıra irili ufaklı binlerce grev gerçekleşti. Bu grevlerin birçoğu kazanımla sonuçlanırken, birçoğu da taraflar arasında yapılan anlaşmalar sonucu bitirildi. Ücret zammı merkezli grevlerin birçoğu, hükümet ve işverenleri masaya oturmaya zorlamış ve yapılan tekliflerin çok daha üzerinde zamlar alınarak grevler sona erdirilmiştir.

HALKIN DESTEĞİ ARTARAK DEVAM ETTİ

Hemen hemen tüm sektörlerde grevlerin olmuş olması, halkın desteğini de peşinden getirdi. Yer yer sokaklarda, grev karşıtları arayan televizyon kanalları, karşıt kimseyi bulamadı. Çünkü mikrofon uzatılan herkesin mutlaka bir sorunu söz konusuydu. Ya ücret ya da başka bir sorun yaşıyordu. Bu yüzden halkın grevlere desteği sürekli yüksek oldu.

HÜKÜMET SAĞLIKÇILARI MAHKEMEYE VERDİ

Yaklaşık 300 bin hemşirenin grev süresinin 1 Mayıs’ta bittiğini ve 2 Mayıs’ta da karar alan sağlıkçıların bir gün fazladan grev yapmaması için hükümet sağlıkçıları mahkemeye verdi. Salgın döneminde bakanlıklarının önüne çıkarak alkışlayanlar, şimdi alkışladıkları işçileri mahkemeye verdi. Mahkeme, 2 Mayıs’ta işçilerin grev oylama tarihinin sona erdiğini gerekçe göstererek iptal etti.

Fakat işçiler 1 Mayıs’ı grevle karşılayacak. Ülkenin birçok noktasının yanı sıra, Londra’daki St Thomas Hastanesi önünde sabahın erken saatlerinden itibaren toplanacak sağlıkçılar, burada yapacakları gösterinin ardından Trafalgar Meydanı’nda yapılacak 1 Mayıs mitingine katılacak.

İŞÇİLER GERÇEK BİR İŞÇİ PARTİSİ İSTİYOR

2023 yılı 1 Mayıs’ına İngiliz işçi sınıfı, sermayenin ağır saldırıları karşısında mücadele hattına yöneldiği bir atmosferde giriyor. Hükümetin de işçi ve emekçilerin hükümeti olmadığının açık bir şekilde hissedildiği ve anlaşıldığı bir dönemden geçiliyor. Uzun bir süredir İngiltere’de, belki 1 Mayıslarda görkemli gösteriler olmuyor. Fakat işçi sınıfı ile sermaye arasındaki savaş daha da keskinleşerek kendini gösteriyor. Bu durum, birçok sendikanın da işçilerden gelen baskı ile mücadele hattına gitmeyi sağladı. Muhafazakar Parti iktidarının baskıları, muhalefetteki İşçi Partisi’nin benzer tutumları, işçilerde yeni arayışlara neden oluyor. Yapılan birçok araştırmada, yeni ve işçilerin gerçek partisinin kurulmasını isteyen insanların sayısı giderek artıyor. Yaklaşık yüzde 60 oranında işçiler, Muhafazakarlardan kurtulmak için yeni bir işçi partisine ihtiyaç olduğunu belirtiyor. İngiltere’de 1 Mayıs’a işçiler, yeni bir parti talebi ile giriyor.

Britanya’da Emek ve Özgürlük İttifakı için kurumlar kolları sıvadı

Britanya’da Emek ve Özgürlük İttifakı seçim çalışmalarına başladı. Toplam 20 kurum tarafından ortak yürütülecek çalışmalar için Britanya Seçim Koordinasyonu oluşturuldu.

Britanya Alevi Federasyonu binasında yapılan basın açıklamasında, 15 Mayıs’a aydınlık bir Türkiye’ye uyanmak için Britanya’da güçlü bir çalışmanın örgütleneceği belirtilirken, sandıkların kurulacağı mekan için de uyarıda bulunuldu. Türkiyeli seçmenin büyük bir bölümü Kuzey Londra’da yaşıyor olmasına rağmen Londra’nın başka bölgelerine sandıkların kurulmasının oy kullanmada etkili olduğunu belirten kurum temsilcileri, konsolosluk tarafından çıkarılacak her türlü zorluğa rağmen seçmenleri otobüslerle taşıyacaklarını ve tek adam iktidarından kurtulmak için güçlü bir katılım sağlayacaklarını aktardı.

“Hep birlikte başaracağız”

20 kurum adına basın açıklamasını okuyan Türk ve Kürt Toplumu Dayanışma Merkezi (DAY-MER) temsilcisi Feyzullah Cinpolat, “Ezilen, sömürülen, katledilen, yok sayılan insanlarımızı, kadınlarımızı, gençlerimizi görmezden gelen sisteme karşı hep birlikte çalışarak başaracağız” dedi.

Yaklaşık üç hafta önce oluşturulan koordinasyon hemen kolları sıvamış ve adres beyanları ve seçmen kayıtları çalışmalarını başlatmıştı. Oylamaların sona ereceği 9 Mayıs’a kadar çalışmalarını yoğunlaştırarak sürdüreceklerini belirten kurum temsilcileri, seçmenlerin sandığa gidebilmesini kolaylaştırmak için tüm kurumların önünden otobüslerin kaldırılacağını belirtti.

HDP eski milletvekili Osman Baydemir de basın açıklamasına katılarak bir konuşma yaptı. Baydemir, 14 Mayıs seçimlerinin önemine değinerek, bir araya gelen kurumların ortak çalışmasına katkı sunan tüm kurumlara teşekkür etti.

Britanya’da oluşturulan en etkili seçim koordinasyonu olan Britanya Seçim Koordinasyonu’nda yer alan kurumlar şunlar: DAY-MER, Gik-Der, KHM, Tohum KM, Bozca-Der, Nurhak, Dem-Der, Kırkısrak, Alhax Com, BAF, Tavlalılar Derneği, Dersim-Der, Kürecik, El-Com, Zedikan-Der, TİP, ADHK, Göksün-Der, Tilkililer ve Paz-Der.

 

Depremde ölenler Londra’da anıldı

Londra’da Britanya Alevi Federasyonunda (BAF) bir araya gelen toplum üyeleri, depremde hayatını kaybedenlerle 16 Mart 1988’deki Halepçe ve 16 Mart 1978’deki Beyazıt katliamlarında yaşamını yitirenleri çırağlar yakıp semah dönerek andı. Eşbaşkan Dilek İncedal yetkililerin enkaza müdahalesinde gecikmelerini sert bir dille eleştirerek, dayanışmanın önemine değindi.

Britanya Alevi Federasyonu tarafından depremin 40’ıncı günü dolayısıyla hayatını kaybedenler için gerçekleştirilen anma töreninde Demokratik Güç Birliği (DGB) bileşenleri, Parlamento Alevi Sekretaryası ve Southgate bölgesi Milletvekili Bambos Charalambous, Londra Belediye Meclisi üyesi Joanne McCartney, İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi Eş başkanı Filiz Koç ve İbrahim Has’la yüzlerce kişi hazır bulundu.

Anma, gülbangların okunması ve hayatını kaybedenler için Yadigar Arslan Ana ve İnanç Kurulu’ndan Doğan Erdoğan tarafından çırağlar ile başladı. Çırağlar yakılırken bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Yakılan çırağların ardından deyişler eşliğinde semaha duruldu.