HaberlerEkonomiİlticacıları kötü koşullara mahkûm eden şirketler kasalarını dolduruyor

İlticacıları kötü koşullara mahkûm eden şirketler kasalarını dolduruyor

Hükümetin ilticacıların barınma ihtiyaçlarını devrettiği taşeron şirketler, çoğu yaşamak için elverişli olmayan konutlarda kalmaya mahkûm ettiği ilticacıların sırtından milyonlarca sterlin kazanıyor.

Muhafazakâr Parti tarafından özelleştirilen ilticacıların barınma ihtiyaçları, İşçi Partisi tarafından olduğu gibi devam ettiriliyor. Şirketler ise muazzam kârlar elde etmelerine rağmen karlarından feragat edip ilticacıların kaldığı konutları iyileştirmeye yanaşmıyor. Bu durumun farkında olan İşçi Partili bakanlar ise sadece seyirci kalmakla yetiniyor. İlticacıların barınma ihtiyaçları, Clearsprings, Serco ve Mears gibi adı skandallarla anılan şirketler tarafından sağlanıyor. Hükümet ile yaptıkları anlaşmaya göre elde ettikleri karların belli bir oranını geri iade etmeleri gereken şirketlerin şimdiye kadar hiç kar iadesi yapmadığı ortaya çıktı. Elde ettikleri karların bilgilerini gizleyen şirketlerin verileri ancak bilgi edinme yasası kapsamında elde edilebildi. Bu şirketlerin ortalama karlarını yüzde 60 oranında arttırmış olmalarına rağmen yaptıkları anlaşmalara sadık kalmadıkları bilgi edinme yasası kapsamında elde edilen verilerle netleştirilebildi.

Kamu tarafından verilmesi gereken hizmetleri devralan özel şirketlerin temel motivasyonu daha fazla kar elde etmek olduğu için, haklarını arayamayacak durumda olan ilticacıların küflü, rutubetli, farelerin ve haşerelerin kaynadığı konutlarda yaşamasında bir sakınca görmüyor. Taşeron firmalar; ilticacıların sırtından daha fazla nasıl para kazanabilmenin, İşçi Partisi ise bu ihtiyacı en ucuza nasıl mal edebilirimin hesaplarını yapıyor. İşçi Partisi, Muhafazakârlar tarafından yapılan kontratları, 2026 yılında feshederek ilticacıların barınma ihtiyaçlarını belediyelerin üstüne yıkmaya hazırlanıyor.

İşçi Partisi’nin ilticacıların barınma ihtiyacını 2 milyar sterlin tasarruf etmek için de olsa belediyelere devretmesi elbette hem ilticacılar hem de kamu kaynaklarının taşeron şirketlere peşkeş çekilmemesi açısından olumlu. Ancak bütçelerinde devasa kesintiler yapılan belediyelerin bu ihtiyacı karşılayabilmesi ise çok zor. Her bir belediye konut sırasında bekleyen ve geçici konutlarda yaşayan binlerce evsizin kira giderlerini karşılamakta ve geçici ev bulmakta zorlanırken, ilticacıların da barınma ihtiyaçlarını karşılayabilmesi oldukça zor. İngiltere’de belediyelerin bütçe açığının önümüzdeki yıl 4.3 milyar sterlini bulacağı hesaplanıyor. Birçok belediye temel hizmetleri sağlayamadığı için ya iflas etmiş ya da iflas ettiğini açıklamaya hazırlanıyor. Belediyeler verdikleri hizmetleri keserken yeni mali külfetleri kaldırabilecek durumda değil.

İltica başvuruları kabul edilenleri zaten belediyelerin üzerine yıkan mevcut sistemde, ilticacılar ilk başvurularının ardından geçici otellere yerleştiriliyor. Otellerin ardından ilticacılar başvuruları sonuçlanıncaya kadar kalacakları geçici evlere dağıtılıyorlar. Çoğu oturulamayacak olan bu konutlar herhangi bir denetime tabi tutulmuyor. İltica davaları sonlandırılanlara kaldıkları yerleri boşaltmaları için İşçi Partisi tarafından 28 günden 56 güne çıkartılan bir süre tanınıyor. Bu süre içinde belediyelere evsiz olduğunu kanıtlayamayan veya belediyelerin evsizlik başvurusunu kabul etmediği ilticacılar sokakta yaşamaya mahkûm ediliyor. Son verilere göre dosyası sonuçlandığı için evsiz kalan ilticacıların oranı yüzde 350 artmış durumda.

Daha iyi bir yaşam kurmak, maruz kaldığı baskı, tehdit ve işkencelerden kurtulmak için hayatını tehlikeye atarak Birleşik Krallık topraklarına adımını atan göçmenlere karşı ırkçılık ve ayrımcılık iltica ettikleri andan itibaren başlıyor. Son verilere göre sadece bu yıl Manş Denizi’ni aşmak isterken boğulup ölen göçmenlerin sayısı 69 ki bu sayı geçen yıldan çok daha fazla. Kurumsallaşan ırkçılık; emek sömürüsü ve aşırı karın kronikleştirdiği her türlü sorunun kaynağı olarak yabancıların gösterilmesinden dolayı vatandaşlığını almış olsalar dahi göçmenler ırkçı ve ayrımcı uygulamalardan ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmekten kurtulamıyor. Yerli ve göçmen emekçilerin birliğini bozmak için de sermaye ve onun hükümetleri tarafından kullanılan göçmenlik karşıtları ve onları doğrudan temsil eden politik partiler de İngiltere’de gözle görülür bir güç kazanmış ve politik temsiliyet elde etmiş durumda. Bu durumda bizlere düşen ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı güçlü bir mücadele geleneği olan sendikalar ve kampanya grupları ile birlikte ortak sorunlara karşı ortak mücadeleyi büyütmek ve sokakları geçen yaz olduğu gibi ırkçılara ve faşistlere dar etmektir.

- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun