Köşe YazılarKıbrıslı Türkler, kimlik ve politik bilinç

Kıbrıslı Türkler, kimlik ve politik bilinç

Ortak payda ve değerleri paylaşmak ve kimlik olgusu toplum kavramının çok önemliunsurlarıdır.

Kimlik konusu Kıbrıslı Türkler için başlı başına bir sorundur. Çünkü Kıbrıslı Türklerin kendi kimliklerini oluşturmasına hiçbir zaman izin verilmemiştir. Tüm Kıbrıslılar, ama özellikle biz Kıbrıslı Türkler politik nedenler yüzünden hep başka kimliklere yamalandık. Kendimize has ağzı bile konuşmamızı yasaklamaya kalkanlar oldu. Okullarımızda kendikimliğimiz, kültürümüz değil, başkalarının kimlik ve kültürünü öğrendik.

Kıbrıslılık kimliğinin bastırılması için çok çabalar harcandı. Harcanmaya devam ediliyor. Bir zamanlar Denktaş’ın söylediği (esasında bir Kıbrıslı Rum papazın söylediklerini tekrarladığı) “Tek Kıbrıslılar eşeklerdir” sözü zaman zaman temcit pilavı gibi önümüze konulmaya devam ediliyor. Tüm baskılara rağmen bu çabaların tamamen başarılı olduğu söylenemez. Örneğin benim ve birçok Kıbrıslının kimliğimizi “Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum” olarak tanımlamamız Kıbrıslı kimliğimizi öne çıkarma istencimizdendir.

Kıbrıslı Türk sanatçı Aşιk Mene, edebiyatçı, araştırmacı Mustafa Gökçeoğlu’nun 1985 yιlιnda yayιnlanan ilk “Tezler ve Sözler” kitabιnιn önsözünde şöyle der:  

Halkbilimiyle ilgili son yιllarda peşpeşe yayιnlanan kitaplar, yapιlan çalιşmalar yarιnadair umutlarιmιz açsιndan bir güneş ve sevgi seçeneği gibi geliyor bana. Çünkü KιbrιsTürk Toplumu olarak yarιnlarιmιz bu çalιşmalarιn ιşιğιnda kurulabilecektir ancak. KιbrιsTürk toplumunu kendi tarih benliğinden koparma ve yapay bir tarih bilinci yaratmazorlamalarιnιn panzehiri başka ne olabilir?” Gökçeoğlu da bu kitabιnιn başιnda,Sιrffaydacιlιk adιna kendimizden kaçma diye nitelendireceğim yozlaşmas üreci içerisineitildik. diyor.

Âşık Mene’nin haklı serzenişini yaratan unsurlar arasında ezberci eğitim sistemi baştagelir. Kıbrıs sorununun yıllardan beri çözümlenmemesinin önemli sebeplerinden biridireğitim. Okullarda öğretilenler eğitimin esas amacına hizmet etme yerine çocuklarınmilliyetçi duygularını kabartmaya yönelik oldu.

Kıbrıslı Rumların eğitim sistemi ise kilisenin de aşırı milliyetçi etkisi ile Kıbrıslı Türkleri düşman olarak gören bir gençlik yaratarak çözümsüzlüğün 1950lerden beri devamınakatkıda bulundu. Kıbrıslı Rum gençlerin faşist ELAM örgütü eylemlerinde hala “En iyi Türk ölü Türk’türgibi iğrenç sloganlar atmaları ü ve düşündürücüdür.

Kıbrıslı Türkler arasında milliyetçilik dışında politik bilincin gelişmemesi için çok uğraşverildi. Toplum liderleri Türkiye ve Batılı güçlerin çıkarları doğrultusunda atandı. Tıpkıbugünkü gibi. Denktaş’ın ve ondan sonra gelen aynı çizgidekilerin karşısına barışçı, çözüm yanlısı Cumhurbaşkanı adayı olarak kim çıktıysa tehditlerle adaylıktan çektirildi.

Kıbrıs’ta iki toplum arasında ilk, belki de tek anlamlı dayanışma 1948 yılında işçi sınıflarıarasında gerçekleşti. İngiliz/ Amerikan şirketi CMC’nin işlettiği Lefke bakır madeni grevi esnasında. O sıralarda işçi haklarını birlikte savunmak için güçlü bir sendika kurulmuş ve sendika yönetimi iki toplumdan oluşturulmuştu. 1948 maden işçileri grevi zaferle sonuçlandı, ancak İngilizin “böl ve yönet” taktikleri devreye girdi ve iki toplumun yeraltı örgütleri TMT ve EOKA kullanılarak bu anlamlı birliktelik bozuldu. Kıbrıslı Türk PEOSendikası üyeleri tehdit edilerek sendikadan ayrılmaya zorlandılar. Tarihi niteliği olan bu grev ciddi olarak araştırılmalıdır. Birçoklarımız grevi İngiltere’ye geldikten sonra Kıbrıs’tan can havliyle firar etmeye zorlanan Ahmet Sadi Erkurt, Kamil Ahmet ve Hulus İbrahim Çağlar gibi grevde aktif rol oynayan büyüklerimizin ağzından işittik.

Yıllardan beri Türkiye’nin asimilasyonist siyasetleri yüzünden Kıbrıslı Türklerin kimlikleri, kültürleri erozyona uğramakta olup bir varoluş mücadelesi vermektedirler. Tüm baskılara rağmen özellikle genç nesillerin politik bilinçlerinin gelişmesi durdurulamadı. İki toplumun gençleri etkili etkinliklerle barış isteklerini dünyaya duyurmaya devam etmektedirler. Bunda sosyal medyanın büyük rolü vardır. Ancak üzücü olan sol muhalefetin içinde bulunduğu çelişkilerle dolu durumdur.

Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün giderilmesi ve adamıza barışın getirilmesi yolunda tabii ki dış etkenlerden kaynaklanan birçok engeller bulunmaktadır. Kıbrıs’ın Pasifik Okyanusunun bir köşesinde değil de Akdenizin önemli stratejik bir kilit noktasında olması adanın en büyük şanssızlığıdır. Ancak ada halkı olarak yine de kendi kaderimizi büyük ölçüde kendimiz belirleyebiliriz. Buna yürekten inanmaktayım.

Elbette diasporada yaşayan toplumlar olarak bizlerin de adamızdaki çözüm ve barış sürecine yapabileceğimiz katkılar vardır. Bir başka yazıda diaspora Kıbrıslıların bu konulardaki çabalarına değineceğim.

- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun