TürkiyeKumdan kaleler…

Kumdan kaleler…

Bir çoğumuz küçük yaşlarda kumsalda kumdan kaleler yapmıştır ya da çocuklarımız yaparken izlemiştir. Kumdan kalelerin ömrü ilk dalga vurana kadardır.

Deprem bölgesinde şahit olduğumuz da, yüksek yüksek inşa edilmiş binaların aynı kumdan kaleler gibi ilk depremde yerle bir olmasıdır.

Bir acıya uzaktan bakmak…

Üzülsek de yaşam bir süre sonra normale dönüyor ya da çok etkilenmişsek duygularımızı tarif etmekte zorlanabiliyoruz. Ancak gördüğümüzde, dokunduğumuzda, konuşup sarılarak acıyı paylaştığımızda birçok şey netleşiyor; acı büyük, ama öfke net.

Afet durumlarında AFAD

Birçoğumuz uçak yolculuğu yapmışızdır. Eğer uçaktaki koltuğumuz acil çıkış kapısına denk gelmişse, görevli uçuş öncesi yanımıza gelip bizi uyarır, “Eğer uçuş sırasında herhangi bir sorun yaşanırsa, uçak tahliye edilirse insanlara yardım edecekseniz burada oturun, yoksa yerinizi değiştirebiliriz” der. Basit bir uçak yolculuğunda dahi acil durumda neler yapılacağı önceden planlamıştır.

AFAD da, ülkede yaşanabilecek ve acil durumlara müdahale etmek için kurulmuştur. Ancak 2022 bütçesinde yaklaşık 12milyar TL ayrılan AFAD’a 2023 bütçesinde yaklaşık 9 milyar ayrılmıştır. Çalışan sayısı yaklaşık 7000 olarak gözüken acil müdahale kurumu, öncesinde depremi ihtimalini rapor haline getirmiş olmasına rağmen, bu ihtimale göre konumlandırılmamış. Afet durumunda yardım edecek görevliler de enkazlarda kalmış. Yöneticileri ise büyük kentlerde keyif çatmaya bakmış!

Durumu daha da anlaşılır kılmak açısından şu hikayeye yeniden dikkat çekmekte fayda var. “Zamanın birinde Şair Eşref merkezi idare tarafından Kırkağaç Kaymakamı olarak atanır. Bölgeye giden Kaymakam incelemelerde bulunur. Kaymakamlık binasının bazı yerlerinden su kaçırdığını görür ve yardımcısına merkezi idareye bir yazı yazılarak tadilat için bütçe istenmesini söyler. Bir süre sonra merkezi idareden cevap gelir. Binanın detaylı incelemesi yapılarak nerelerinden su kaçırdığının tespit edilmesi ve detaylı çalışmanın merkezi idareye iletilmesi istenir. Kaymakam Şair Eşref Efendi dilekçeye bir cümlelik bir cevap yazar; ‘Kaymakamlık binasının muslukları hariç her tarafından su akmaktadır’ diye

Hikayedeki gibi, depremden zarar görmüş bölgelerde sadece AFAD değil, her yanıyla devlet yoktu. Güvenlik hariç…

Şehirlerin sesi

Yaşadığımız yerlerde şehrin bir sesi vardır. Trafik, çocuk sesi, sokak hayvanları, varsa ağaçların hışırtısı… Deprem bölgesindeki kentlerde bu sesler belirgin bir şekilde yoktu. Bölgeye ziyaretimiz Ankara’da başladı; öncelikle Emek Partisi genel merkezini ve Tüm Bel Sen sendikasını ziyaret ederek, onların deprem ile ilgili yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi aldık. Sonra Malatya’ya gittik; şehrin birçok yerinde yıkıntılar duruyordu, binalar boşaltılmıştı ve sokaklarda çokça insan yoktu. Tüm Köy Sen, Pir Sultan Abdal Cemevi, HDP ve Emek Partisi’ni ziyaret ederek, onları dinledik; durumu anlamaya, dayanışma duygularımızı paylaşmaya çalıştık.

Ertesi gün Kahramanmaraş-Pazarcık’taydık. Acı biraz daha büyümüş, şehir harabe şeklinde, sanki bir savaştan çıkmış gibi geldi bize. Narlı’yı ziyaret ettik, Şahin Tepesi ve Söğütlü köyleri bizi derin düşüncelere sevk etti. Depremin üzerinde yaklaşık 40 gün geçmişti ve halen barınma ve hijyen ile ilgili sorunlar olduğu gibi devam ediyordu.

Gaziantep’teydik, ancak Antep’in bazı bölgelerinde yıkım fazlaydı, her yer etkilenmemiş gibi insanlar sokaktaydı ve az da olsa sokağın sesi kulaklarımızdaydı. Nar Bilim Sanat Kültür Merkezi ve Birtek-Sen sendikası ile görüştük. Depremin ilk gününden beridir dayanışmamızı onlarla örmek için uğraş vermiştik. Sonraki gün yeniden Pazarcık içinden geçerek, Gölbaşı ve Adıyaman Merkez’de ziyaretlerde bulunduk. Dayanışma için kısa sürede ziyaret ettiğimiz yerler içerisinde Adıyaman “Acıyaman” olmuş, taş taş üstünde kalmamıştı. Şehrin girişinden itibaren yıkımın büyüklüğü göze çarpıyordu. İnsanlar donuk ifadelerle konuşuyor ve halen enkazdan cenazelerin çıkarıldığını anlatıyorlardı.

Umut ve Dayanışma Yaşatır

Bu kadar kötü tablo içerisinde, resmi rakamlara göre 50 binden fazla insanımızı kaybetmemize rağmen umutlu olmamızı gerektirecek birçok olay dinledik. Adıyaman’daki doktor arkadaşların dediği gibi “devlet aradan çekilse halk birbirinin yaralarını sarmaya yetkindir” ya da Şahintepesi köyündeki Elif ablanın dediği gibi, “devlet bize bugün lazımdı, oda ortada yoktu, biz cenazelerimizi kendimiz çıkardık, ama sizler olmasaydınız biz kimle ağlardık?” Narlı’daki gençlerin dediği gibi, “Üzülmeyin abi, biz birbirimize sarılıp yeniden güzel günler göreceğiz.

Bu kadar kısıtlı sürede ziyaret edebildiğimiz yerlerde ülkenin dört bir yanından gelmiş dayanışma gönüllüleri Gökyüzü Çadırlarında çocuklara eğitim vermek için uğraşıyorlar, Ekmek ve Gül gönüllüleri kadınlara koşuyorlar, dayanışma için bölgede olan emekçiler hiç tanımadıkları ailelerin çadırlarını ziyaret edip ihtiyaçlarını karşılamak için yağmur, çamur, soğuk demeden onlarla üzülüp onlarla gülmek için çaba sarf ediyorlar.

*Day-Mer Deprem Heyeti Üyesi

 

- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun