Diane Taylor / Guardian
Başbakan Yardımcısı Dominic Raab, otellerin sığınmacılar için bir çekim faktörü olduğunu söyleyen ilk üst düzey politikacı değil ve muhtemelen sonuncusu da olmayacak.
Çarşamba günü hükümetin sığınmacıları barındırmak için otellere alternatif olarak askeri üsleri ve tekne, feribot gibi araçları kullanmayı planladığını açıklamasından önce medya turuna çıkan Raab, “İnsanları buraya çeken faktörlerden biri, buraya yasadışı yollardan geldikleri takdirde bir otele yerleştirileceklerini düşünmeleri. Bu sona erecek” diyordu.
Göç Bakanı Robert Jenrick geçtiğimiz Kasım ayında Sunday Telegraph’a verdiği demeçte “Otel Britanya”nın sona ermesi gerektiğini söylemiş, bundan bir yıl önce de dönemin İçişleri Bakanı Priti Patel, otellerin bazı sığınmacılar için çekici bir faktör olduğunu belirtmişti. Dışişleri Bakanı James Cleverly de kısa bir süre önce Sky News’de aynı iddiayı dile getirdi.
Bu bakanların, sığınmacıların lüks bir otel odası için mi tehlikeli yolculuklara çıktıklarını sorup sormadığı ya da hükümetin bu iddiaları destekleyecek herhangi bir araştırma yapıp yapmadığı bilinmiyor.
Pandeminin başlangıcında otel politikasının önemli ölçüde uygulanmaya başlamasından bu yana yüzlerce sığınmacıyla görüştüm ve hiçbiri otelde kalma fırsatını İngiltere’ye gelmelerinde bir etken olarak saymadı. Mülteciler bu ülkeye çeşitli nedenlerle geliyor ve bunlar iki kelimeyle özetlenebilir: güvenlik arayışı. Oteller hiçbir sığınmacının istek listesinde yer almaz ve birçoğunun otellerden haberdar olması bile olası değil. Aslında sığınmacılar otellere yerleştirilmekten de hoşlanmıyor. Otel odalarında kendilerini izole edilmiş hissediyorlar ve kendi yemeklerini pişirebilmek istiyorlar.
Hükümet, sığınma hakkını “hak ettiğini” düşündüğü mülteciler için çok sınırlı güvenli ve yasal yollar sunarken, bu yollara erişemeyen sığınmacıların buraya gelmeye devam etmelerinin gerçek nedenleriyle ilgilenmiyor.
İçişleri Bakanlığı, güvenli ve yasal yolların bulunmadığı ya da çok kısıtlı olduğu beş ülkeden gelen 12,000 sığınmacı için sığınma kararlarını kolaylaştırmaya yönelik kısa süre önce duyurduğu planda, Afganistan, Suriye, Eritre, Libya ve Yemen gibi belirli ülkelerden kaçan kişilerin büyük olasılıkla iyi niyetli mülteci koruma talepleri olduğunu kabul etti.
İngiltere’de sığınma talebinde bulunmak (henüz) yasadışı olmasa da, hükümet artık sığınmacılardan yasadışı göçmenler olarak bahsediyor. Bu düşmanca ve negatif terim, sığınmacıların kim olduklarına ve kaçtıkları koşullara dair kolektif bir unutkanlık yaratılmasına yardımcı oluyor.
Hükümet kaynaklı bu hafıza kaybı kısa vadeli siyasi ya da seçim hedeflerine yardımcı olabilir, ancak İngiltere’nin ve güvenli ve istikrarlı ülkelerdeki diğer hükümetlerin karşı karşıya olduğu sorunun temelini gizliyor. Çok sayıda mülteci hareket halinde. Bunların büyük çoğunluğu İngiltere’ye gelmiyor olsa da, meselenin tek taraflı olarak değil uluslararası düzeyde ele alınması gerekiyor.
“Tekneleri durdurun” ya da “Otel kullanımına son verin” gibi sloganlar gidişatı düzeltmez.
Sığınmacıların tehlikeli yolculuklara çıkma ve Kuzey Fransa’da aşırı kalabalık sandallara sıkışma nedeni konforlu otellerde kalabilmek değil. Aslında yerleştirildikleri otellerin gerçeği kemirgenler, küf ve çocukların kilo kaybetmesine neden olacak kadar kötü yiyeceklerden ibaret. Ancak sığınmacılar için güvenlik, ne kadar kötü olursa olsun yaşam koşullarından her zaman daha önemlidir.
Eğer hükümet sığınmacıların kim olduğu ve onları İngiltere’ye iten nedenler hakkındaki gerçeklerle yüzleşmezse bu sorunu asla çözemeyecektir.
Otel kullanımına son verme planı, sığınmacılar kadar hükümetin alkış almayı umduğu seçmenler tarafından da memnuniyetle karşılanacaktır. Ancak konaklama yerlerini otellerden askeri üslere, gemilere ya da teknelere çevirmek, ölüm kalım kararıyla karşı karşıya kalan insanların buraya gelme nedenlerini ortadan kaldırmayacak!