HaberlerMalan Barkırın : Bir Ağıdın Öyküsü

Malan Barkırın : Bir Ağıdın Öyküsü

Dersim’in sarp dağları, yeşil vadileri ve sularıyla kutsanmış topraklarında, tarih boyunca nice acıların izleri saklı kalmıştı. Bu toprakların insanları, her bir taşın altına bir hikâye, her bir ağaç dalına bir umut saklamışlardı. Ancak, 1938 yılında, bu topraklar büyük bir karanlığa büründü. Dersim Katliamı, bu güzel diyarın bağrını paramparça etti.

Köylerin üzerine kara bulutlar çöktüğünde, Zalî ailesi de diğerleri gibi ölümün soğuk nefesini enselerinde hissetmişti. Ali Zalî, ailesinin en yaşlısı, bu kara günlerde evini terk etmek zorunda kalacaklarını anladığında, gözyaşlarını içine akıtarak kadınları, çocukları topladı. Her biri, sevdiği yerlerden kopmanın acısıyla evlerinin kapısını son kez kilitledi. Anıları geride bırakmak, hayatta kalmak için bir zorunluluk olmuştu. Eşyalarını yükledikleri katırların sırtında, geçmişlerini sırtlanarak, bilinmez bir geleceğe doğru yola çıktılar.

Malan Barkırın, tam da bu ayrılışın ağıtıydı. Şivan Perwer, Dersim’in topraklarından doğan bu acıyı bir türküyle ölümsüzleştirdi. Malan Barkır, evlerini terk etmek zorunda kalan insanların, bir daha dönmemek üzere yollara düşüşünün hikâyesiydi. Her bir dize, toprağını terk edenlerin, geride bıraktıkları yurtlarının ve hayallerinin acısını taşırdı.

Bu türkü, sadece bir ağıt değil, aynı zamanda bir direniş marşıydı. Çünkü Malan Barkırın’da, halkın ne kadar ezildiği değil, ne kadar direndiği anlatılırdı. Türküdeki her bir söz, geçmişe duyulan özlemin ve geleceğe dair umudun bir arada nasıl taşınacağını gösterirdi.

Yıllar geçtikçe, Malan Barkırın, sadece Dersimlilerin değil, acı çeken, yerinden yurdundan edilen herkesin türküsü haline geldi. Farklı coğrafyalardan gençler, bu türküyle halaylar çekti, bazen gözyaşlarını tutamadan, bazen hüzünle gülümseyerek. Malan Barkırın, bir dönemin sessiz çığlığı olarak kalplerde yankılandı.

Ali Zalî’nin torunları, yıllar sonra bu türküyü dinlediklerinde, dedelerinin yaşadığı acıyı hissettiler. Her ne kadar o topraklara dönmek artık mümkün olmasa da, Malan Barkırın onların bir parçası olmuştu. Bu türkü, onların kimliklerini, geçmişlerini ve acılarını hatırlatan bir köprüydü.

Şivan Perwer’in sesinden yükselen Malan Barkırın, artık bir insanın, bir ailenin, bir köyün değil, bir halkın ağıtıydı. Hangi dilde dinlenirse dinlensin, hangi coğrafyada yankılanırsa yankılansın, Malan Barkırın, zulme direnenlerin ve acı çekenlerin sesi olmaya devam etti.

Bu türküyü dinleyen herkes, kendi acılarını, kayıplarını ve mücadelelerini buldu içinde. Zamanla, Malan Barkırın, sadece geçmişin değil, geleceğin de türküsü oldu. Çünkü bu türkü, acının sonsuzluğu kadar, insan ruhunun direncini de anlatıyordu. Ve ne olursa olsun, zulüm karşısında direnenlerin türküsü olmaya devam edecekti.

Malan Barkırın, sadece bir ağıt değil, bir halkın onurunu, acısını ve umutlarını taşır. Ve her yankılanışında, Dersim’in o kadim dağlarında yeniden doğar, yeniden yaşar.

https://youtu.be/5KaTlELBFmI?si=LeU8nLUJGyqiWj3g

 

- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun