Türkiye’de kökleşmiş yapısal bir ırkçılık vardır. Bu ırkçılık kurumlar aracılığıyla ayrımcılığa yol açmaktadır. Dolayısıyla ırkçılık Türkiye’de başta Kürtler olmak üzere üstün tutulan Türk kimliği dışında kalan halklar için günlük yaşamın parçasıdır. Metropollerde Kürt işçilerin saldırıya uğraması, Kürtçe şarkı dinledi diye insanlara işkence edilmesi suç olarak görülmüyor, hatta Kürtçe şarkılar suç delili olarak görülmektedir.
Irkçılığı içselleştirmesi konusunda ana muhalefet partisi de iktidardan pek geri kalmıyor. 2019 yılında AKP’li Nurettin Canikli, Topal Osman’ı övüp torunları olmakla övünürken, CHP’li Ekrem İmamoğlu da Topal Osman’a bağlı olmakla övünüyordu. Rum, Ermeni ve Kürt katliamlarında rol oynamış, insanlığa karşı suç işlemiş Topal Osman’ı sahiplenince sorun yok, ancak bir Kürt Seyit Rıza veya Şeyh Sait sahiplenildiğinde hedef alınıp linç edilme söz konusu oluyor.
Irkçılık, devletin bütün kurumları aracılığıyla her alanda ayrımcılığı derinleştirmektedir.
Deniz Naki, Türkiye’nin Afrin harekâtını protesto ettiği için 2018 yılında Türkiye’de futbol hayatı bitirilirdi. 2024 yılında Avrupa Şampiyonasında Melih Demiral MHP gibi ırkçı bir parti ile özdeşleşen ‘bozkurt’ işareti ile tribünleri selamlayınca, siyasi sembol kullandığı gerekçesiyle UEFA tarafından iki maç ceza verildi. Buna karşı CHP’li Bolu Belediyesi Melih Demiral’ın heykelini Bolu’ya dikerek ırkçılıkta MHP’yi geride bırakıyordu.
Şebnem Korur Fincancı 2022 yılında ’Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’ta kimyasal silah kullandığına ilişkin iddiaların araştırılması gerektiğini ‘söylemesi üzerine, ‘terör örgütü propagandası’ ve ‘Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak’ suçlamalarıyla tutuklandı.
Kasım ayında Esenyurt, Mardin, Batman, Halfeti, Dersim, Ovacık ve Van belediyelerine kayyum atanarak halkın iradesi gasp edildi. AKP yargıyı araç olarak kullanıp halkın iradesini gasp ederken, savunmasını kendi Kürt vekillerine yaptırmaktadır.
2016 yılında Kürt belediyelerine kayyum atandığında, AKP’li Mehmet Metiner, “Belediyeler dağa adam gönderen askerlik şubesi gibi çalışıyor’’ diyerek kayyumu destekliyordu. Bugün Galip Ensarioğlu,’’Kayyum sevimli gelmese da başvurulan bir yöntemdir’’ diyerek sahiplenmektedir. AKP’li eski Ağrı Beldiye Başkanı Savcı Sayan, “Esenyurt belediye başkanı Ahmet Özer‘e terör finansmanı ile ilgili yeni bir soruşturma açılmış. Bu soruşturmanın ucu İmamoğlu‘na gider mi ?’’ diyerek ithamda bulunuyordu.
Meclis Bütçe görüşmelerinde DEM Parti Van milletvekili ve Kürdistan Komünist Partisi (KKP) MYK üyesi Sinan Çiftyürek, TÜİK verilerine dayanarak “Kürdistan şehirleri fakirleşti. Türkiye’nin İç Anadolu şehirleri ise zenginleşti” diyerek, Hazine ve Maliye Bakan’ı Mehmet Şimşek’ten bu eşitsizliğin giderilmesini talep ediyordu. “Bakanın kendisi de Batmanlı bir Kürt. Ama buralar Kürt şehirleri olduğu için bu konuda bir adım atılmadı’’ diyerek gerçeğin üzerindeki perdeyi kaldırıyordu. Bir AKP’li olarak önemli olan Mehmet Şimşek’in sınıfsal çıkarlarıdır, Kürtlerin yoksulluğu ve dezavantajları değildir.
Sonuçta coğrafi olarak karşılaştırdığımızda gelir dağılımı eşitsizliği konusunda Kürtlerle Türkler arasında büyük bir uçurum olduğu gibi Türkler arasında da derin bir eşitsizlik vardır. Irkçılık Türkiye’de ve başka ülkelerde halkları karşı karşıya getirmek ve özellikle işçi sınıfını bölmek ve sömürmek amacıyla kullanılmaktadır. Gelinen aşamada Türkiye güvenin ve saygının kalmadığı, ırkçılıkta birbirleriyle yarışan faşist partilerin çoğaldığı, organize suç örgütü liderlerinin MHP genel merkezinde ağırlandığı ve ırkçılığın geliştiği bir ülke konumundadır. Dolayısıyla ırkçılıkla mücadele son derece önemli ve göz ardı edilecek bir konu değildir.