Boris Johnson’ın ardından 6 Eylül’de görevi devralan Başbakan Liz Truss tarafından Maliye Bakanı olarak atanan Kwasi Kwarteng’in 23 Eylül’de açıkladığı mini bütçe; sterlinin değerinde ve ekonomide kaosa neden oldu.
Sendikalar ve emek örgütleri tarafından haklı olarak ‘‘sınıf savaşı bütçesi’’ olarak adlandırılan mini bütçe, sermaye lehine yüksek oranlarda vergi indirimi içermesine rağmen sermaye piyasalarında büyük panik yarattı. Sterlin dolar karşısında büyük değer kaybetti. Sterlin doların piyasa sürüldüğü 1792 yılından buyana ki en düşük seviyeyi gördü ve neredeyse dolarla eşitlendi. Londra Borsası’nda FTSE 100 endeksi 7000 puanın altına geriledi. Britanya merkezli şirketlere daha ağırlık veren ve yıl boyunca gerileme eğiliminde olan FTSE 250 endeksi, Kwarteng’in mini bütçesinin ardından on binin üzerinde puan kaybederek çok hızlı bir düşüş yaşadı. Uzun vadeli borçlanma tahvillerinin faizleri %5 çıktı. Mini bütçe hükümetin borçlanma maliyetlerinde hızlı bir atışa neden oldu. Borcunu ödeme konusunda hükümete güvenini yitiren yatırımcılar uzun vadeli borç satın alma riski karşılığında faizleri yükseltti. Hükümetin uzun vadeli borçlanma maliyetindeki hızlı artışın kontrolden çıkarak ülkenin emeklilik fonlarını tehlikeye sokması nedeniyle İngiltere Merkez Bankası 65 milyar sterlinlik tahvil almak zorunda kaldı. Şubat ayında hükümetin borçlarında azaltmaya gitme kararı alan İngiltere Merkez Bankası, Kwarteng’in mini bütçesi sonrasında U dönüşü yaparak hükümetin uzun vadeli tahvillerini almak zorunda kaldı. Bütçe içerisinde yer alan vergilerde indirim ile ev ve işyerlerinin enerji faturalarına yapılan desteklerden dolayı hükümet önümüzdeki beş yıl içinde 411 milyar sterlin daha fazla borçlanmak zorunda kalacak. Özellikle zenginlerden alınan gelir vergisini düşürerek, kamu kaynaklarını azaltan Bakan’ın olmayan bütçe üzerine plan yapması piyasaların hükümete güvenini sarstı.
Bütçe ve mali konularda danışmanlık yapan dairelerin görüşü alınmadan açıklanan mini bütçe yarattığı kaos ve ek maliyetler Başbakan Truss ve Bakan Kwarteng’i Bütçe Sorumluluk Dairesi (Office for Budget Responsibility) ile görüşmek zorunda bıraktı. Koas yaratan vergi indirim kararlarına ilişkin Kasım sonundan önce bağımsız bir rapor hazırlanması talebi başbakan ve bakan tarafından kabul görmedi.
Vergi indirimi yüksek gelirlilere yaradı
Yoksulların ihtiyaçlarını dahi karşılamaya yetmeyecek olan gelirlerinden kesip zenginlere aktararak Britanya’yı Avrupa’nın en eşit olmayan ülkesi haline getirmeyi başaran Muhafazakârlar, işçilerin hak alma mücadelesini de olabildiğince zorlaştırmaya çalışıyorlar. Bakan Kwarteng mini bütçesini açıklarken ilk önce greve çıkmaya hazırlanan işçileri tehdit etti. Bütçede düşük gelirlilerden alınan vergi % 1 oranında düşürülürken, geliri 150 bin sterlinden fazla olanlardan alınan vergi % 45’ten 40 düşürüldü. Gelir vergisinde %1 indirim düşük gelirliler için hiçbir şey ifade etmezken %5, yüksek gelirliler için epey bir meblağ teşkil ediyor. Yüksek maaş alan şirket yöneticilerinin çoğunun %5’lik ek vergi indiriminden elde ettiği gelir milyonlarca düşük gelirlinin yıllık maaşından daha fazla. Konut alımında ödenen pul vergisi eşiği de ilk kez ev alanlar için yükseltildi. Vergi kesintilerinde tarihi rekor kıran mini bütçe 1972 yılından buyana yapılan en büyük vergi indirimlerini içeriyor. Bakan Kwarteng bir kıyak da bankacılara yaptı. Kwarteng, üst düzey banka yöneticilerine verilen ikramiyelerde ki üst sınırı kaldırdı. Mevcut uygulamaya göre bankacılara, hissedarların onayı ile en fazla yıllık maaşının iki katı kadar ikramiye veriliyor. Mini bütçenin içerdiği gelirin hemen hemen yarısı nüfusun en zengin %10’luk kesimine gidecek. Mini bütçenin yaratmış olduğu ekonomik sarsıntıyı önlemek için Merkezi Bankası’nın faiz artırımı da yine elinde sermayesi olana yarayacak. Artan faizler nedeniyle mortgagelerini ödeyemeyecek durumuda kalanların evleri nakit parası olanlar tarafından ucuza kapatılacak. Faizlerle orantılı olarak arttırılan kiralar nedeniyle sokağa atılanların sayısı artacak.
Bakan borçlanmayı tercih etti
Rekor seviyelerde artan enerji fiyatlarını tarifelere üst sınır ya da ek vergiler koyarak enerji şirketlerine yüklemek yerine borçlanmayı, en zenginlerden alınan vergi oranını artırmak yerine düşürmeyi tercih eden Kwarteng’in mini bütçesindeki açık 411 milyar sterlin. Peki, zenginlerin ve halkın temel ihtiyaçları üzerinden milyarlarca sterlin kazanan şirketlerin karlarına dokunmayan hatta karlarını katlayacak vergi indirimi yapan Kwarteng bu açığı nereden karşılayacak? Elbette yine toplumun en yoksul kesimini oluşturan milyonlarca dar gelirliden ve emekçinin sırtından. Şimdiye kadar yaptığı açıklamaları ve pratiğiyle sosyal yardımlara ve kamu hizmetlerine karşıtlığı ile bilinen Kwarteng’in kemer sıkma politikalarında ısrar edeceğinden kuşku yok. Bütçe konuşmasındaki grevleri engelleme çağrısı da bunun bir işareti. Bir başka işaret ise Sonbahar’da sosyal yardımlara yapılacak olan zamların enflasyon oranında olup olmayacağı sorusuna yanıt verilmemesi.
Bakan sosyal yardımların borca dönüştürülmesini savunuyor
Bakan Kwarteng, 2015 yılında kendisinin de yazarları arasında olduğu Time for Choosing: Free Enterprise in Twenty-First Century Britain (Seçim Zamanı: Yirmi Birinci Yüzyıl İngiltere’sinde Hür Teşebbüs) adlı çalışmada, sosyal yardımların borca dönüştürülmesini savunuyor. Genç işsizlerin, işe başladıklarında aldıkları sosyal yardımları geri ödemeye mecbur bırakılması fikrini tartıştırıyor. Pandemi öncesindeki 10 yıl boyunca kemer sıkma politikaları ile hayatları cendereye sıkıştırılan işçi ve emekçiler bir kez daha muhafazakarların saldırıları ile yüz yüze. Bu kez kemer sıkma politikaları, ağırlaşan hayat pahalılığı, enflasyon, ağırlaştırılmış anti sendikal yasalar, hak aramayı suç haline getiren yasalar ve kısıtlama yeni koşullarında dayatılıyor. Ama tüm bu koşullara karşı ülkenin dört bir tarafında her gün devam eden grevler ve direnişler, hayat pahalılığına karşı artık yeter demek için kurulan inisiyatifler gelişiyor. Grevler sadece kamu alanında değil özel sektörde de yaygınlaşıyor ve kazanımlarla sonuçlanıyor. Bu zor koşullarda bizlere düşen görev yanı başımızda gelişen grevlerle dayanışma için de olmak ve bölgelerimizde kurulan Artık Yeter inisiyatifleri içinde yer almak.