TarihAnıt kadınlar - 3

Anıt kadınlar – 3

JOSEPHİNE BUTLER – SALGLIN HASTALIKTAN DOĞAN BİR MUHALEFET

1862’de silahlı kuvvetlerdeki zührevi hastalıkları (yani cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları) araştırmak için bir komisyon kuruldu. Komisyonun tavsiyesi üzerine, 1864’te bir yasa hazırlandı. Birçok tartışma ve değişiklikten sonra, Birleşik Krallık Parlamentosu 1869’da kesinleşen biçimiyle Bulaşıcı Hastalıklar Yasası’nı kabul etti. Yasa, polis memurlarının fahişe olduğundan şüphelenilen kadınları tutuklamasına izin veriyordu. Buna dayanarak, limanlarda ve askeri tesislerin yoğun olduğu kasabalarda kadınlar zührevi hastalık için zorunlu kontrollere tabi tutulmaya başladı. Bir kadının enfekte olduğu tespit edildiğinde, iyileşene veya cezası bitene kadar “kapalı hastane” olarak bilinen yere kapatılacaktı. Yasa ilk haliyle sadece birkaç seçilmiş donanma limanına ve ordu kasabasına uygulanıyordu, ancak 1869’a kadar kanunlar on sekiz “tabi bölgeyi” kapsayacak şekilde genişletildi.

1864 Yasası, enfekte olduğu tespit edilen kadınların üç aya kadar kapalı tutulabileceğini karara bağlamıştı, 1869 Yasası ise kademeli olarak süreyi bir yıla kadar uzatıyordu. Bu önlemler, tıbbi ve askeri yetkililer tarafından erkekleri zührevi hastalıklardan korumanın en etkili yöntemi olarak gerekçelendirildi. Askerler genellikle evli olmadığı ve eşcinsellik suç olduğu için öncelikle korunması gerekenler olarak belirlendi. Ancak, fahişelerin müşterilerinin incelenmesi için hiçbir hüküm yoktu. Erkekler, kontrolden ve kapatılmadan muaf tutulmuştu.

Sosyal hastalık olarak bilinen zührevi hastalık konusu, Viktorya toplumu içinde önemli tartışmalara yol açtı. Bulaşıcı Hastalıklar Yasası, kadın protestocuları da kapsıyordu ve binlerce insanın hayatını etkiliyordu. Bu durum, kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizlik tartışmasını ateşledi. Kadınların kendilerini örgütlemelerine ve hakları için aktif olarak kampanya yürütmelerine yol açan siyasi bir mesele halini aldı.

Yasaların doğasında var olan cinsiyetlere ilişkin ayrımcı muamele, Josephine Butler’ın yasaların yürürlükten kaldırılması için yürüttüğü kampanyaların önemli bir parçası oldu. Açık mektuplarından birinde, bir fahişenin erkeklerle kişisel karşılaşmalarına ilişkin görüşlerine yer verdi:

“Başından sonuna kadar uğraşmamız gereken sadece erkeklerdir! Bir erkeği memnun etmek için önce yanlış yaptım, sonra erkekten erkeğe fırlatıldım. Erkek polisler bize el uzatıyor. Erkekler tarafından muayene ediliyor sözde tedavi ediliyoruz. Hastanede yine bir adam bizim için dua ediyor ve İncil okuyor, sonra erkek yargıçların önüne çıkarılıyoruz! Öyle görünüyor ki, ölene kadar erkeklerin elinden asla kurtulamayacağız.”

Josephine Butler, 1869’da, özellikle “Bulaşıcı Hastalıklar Yasası”nı yürürlükten kaldırma kampanyasını yürüttü. Sonunda, fahişelerin zorla tıbbi muayenesini yoluyla, “cerrahi tecavüz” olarak tanımladığı bir süreç sonunda kanunların yürürlükten kaldırılmasıyla nihai başarısını elde etti. Butler ayrıca kıtadaki benzer sistemlerle mücadele etmek için Avrupa çapında bir organizasyon olan Uluslararası Abolisyonist Federasyonu’nu kurdu.

Bu çalışmaları sırasında Butler, bazı fahişelerin 12 yaşında olduklarını ve İngiltere’den kıtaya fuhuş amacıyla genç kadın ve çocukların köle olarak satıldıklarını tespit etti. Bununla mücadele amaçlı yeni bir kampanya başlattı ve Belçika Polis başkanının görevinden alınmasına ve hepsi ticaretle uğraşan yardımcısı ve 12 genelev sahibinin yargılanmasını ve hapsedilmesini sağladı. Butler, The Pall Mall Gazette’in kampanya editörü William Thomas Stead’in yardımıyla, 13 yaşındaki bir kızı annesinden 5 sterline satın alıp ifşa ederek çocuk fahişeliğine karşı etkili bir kamuoyu yarattı. Bunun ardından yükselen büyük tepkiyle, 1885 tarihli Ceza Kanununda bir değişiklik yapılarak, kız çocuklarının reşit olma yaşı 13’ten 16’ya yükseltildi! Böylece çocukların fahişe olması güya önlenmiş oldu. Butler, bunu asla tatmin edici bulmadıysa da, kamuoyu yatışmıştı!

Butler’in kampanyaları, Sufrajet hareketinin doğuşuna zemin hazırladı ve kampanya stratejileri, feministlerin ve kadınların oy hakkını savunanların gelecekteki mücadeleleri yürütme biçimini derinden etkiledi. Onun çalışmaları, daha önce hiç aktif olmayan insan gruplarının siyasi ortama girmesini sağladı. 1906’da ölümünden sonra feminist lider Millicent Fawcett onu “on dokuzuncu yüzyılın en seçkin İngiliz kadını” olarak selamladı. Adı Kensal Green Mezarlığı’nda ve Londra ve Durham Üniversitesi’ndeki Reformcular Anıtı’na yazıldı.

 

- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun