Ana Sayfa Blog Sayfa 28

Zorunlu yetişkinliğe zorlanan mülteci çocuk ve gençlerin dramı

İçişleri Bakanlığının “yanlış” yaş belirlemesi çocuk mültecileri risk altında bırakıyor.

Birleşik Krallık’ta sığınma talebinde bulunan yüzlerce çocuğun yaşının, İçişleri Bakanlığı tarafından yanlış tespit edildiği bir raporla belgelendi. Sığınma talebinde bulunan çocukların yaş tespiti kısa bir görsel değerlendirme ile yapılıyor. Yaşları hatalı tespit edilen çocuklar, yetişkinlerin bulunduğu denetimsiz konaklama yerlerinde ve kamplarda tutuluyor. Bu durum ise yaşları büyütülen çocuk mültecileri önemli riskler ve potansiyel tehlikelere maruz bırakıyor.

Helen Bamber Vakfı, Human Rights Network (İnsan Hakları Ağı) ve Refugee Council (Mülteci Konseyi) tarafından hazırlanan ortak rapora göre, İçişleri Bakanlığı’nın Birleşik Krallık’a vardıklarında sığınma talebinde bulunan çok sayıda çocuğa yetişkin gibi uygunsuz muamele yaptığına dair güncellenmiş kanıtlar sundu. Elde edilen yeni veriler endişe verici boyutta.

Ocak ve Haziran 2023 arasında 69 belediye, “yetişkin konaklamasına veya gözaltına gönderilen gençler” için çocuk hizmetleri departmanlarından 1004 sevk aldı.

İçişleri Bakanlığı tarafından yetişkin olarak kaydedilenlerin (847) yarısından fazlasının (%57) çocuk olduğu tespit edildi. Bu önemli risk, yalnızca 6 ay içinde en az 485 çocuğun yanlışlıkla yetişkinlerin konaklama veya gözetim merkezlerine alındığı anlamına geliyor.

2022 verileriyle birlikte ele alındığında Ocak 2022’den Haziran 2023’e kadar bin 300’den fazla çocuğun İçişleri Bakanlığı tarafından “yanlışlıkla” yetişkin olarak değerlendirildiğini gösteriyor. Aynı dönemde Human Rights Network, bir çocuğun denetimsiz konaklamalarda akraba olmayan bir yetişkinle aynı evi paylaştığına dair 832 tespit yaptı. Bunlardan 406’sının yaşları daha sonra yerel makamlarca kabul edildi. Yaş değerlendirmesinin sonucunu bekleyen 123 kişi ise yerel makamların gözetiminde tutuluyor. Ayrıca yetişkin olarak kaydedilen 136 mültecinin yetişkin olmadıklarına dair ellerinde güçlü gerekçeler olan avukatlar yaş değerlendirmelerine itiraz etmiş durumda. Human Rights Network kuruluşunun 50 çocukla yeniden temas kuramaması, bu çocukların güvenliği ve nerede olduğu konusunda ciddi soru işaretlerine yol açtı.

Human Rights Network ayrıca haksız yere yetişkin muamelesi gören çocukların suçlu sayıldığı ve 14’ünün yetişkin hapishanelerinde gözaltında tutulduğu 15 vaka tespit etti. Aynı dönemde Refugee Council’in Yaş Uyuşmazlığı Projesi, başlangıçta yetişkin olarak tanımlanan 185 “çocuğa” yardım etti.

Refugee Council’in hazırladığı rapora göre daha sonra bunlardan 98’i güvenli olmayan bir yetişkin ortamından yerel otoritelerin bakımına alındı. Bu çocukların bir kısmı için, yaşlarına ve ihtiyaçlarına uygun bakım almasını sağlamak amacıyla belediyelere koruma yönlendirilmeleri yapıldı. Öte yandan Refugee Council Eylül 2022 tarihli “Kimlik krizi” raporunda, 2021 yılında desteklediği 233 çocuğun vakasını hatırlattı. Rapor %94’ü İçişleri Bakanlığı’nın yanlışlıkla yetişkin olarak değerlendirdiği ve diğer yetişkinlerle birlikte barındırıldığı çocukların durumuna ilişkindi.

Durum daha da kötüleşebilir

Yaşları yanlış değerlendirilen çocukların itirazlara gerek kalmaksızın Birleşik Krallık’tan uzaklaştırılmasına olanak tanıyabilecek Yasadışı Göç Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle durum daha da kötüleşebilir. İçişleri Bakanlığı tarafından bir şekilde yetişkinliğe zorlanılan 1300’den fazla çocuk okumak istiyor. İltica sisteminden geçen çocukların korunması ve daha sağlıklı koşullarda yaşamaları için acilen reforma ihtiyaç var.

İçişleri Bakanlığından beklenilenler:

yaş tespitinin yürütülmesini ilgili eğitime sahip personelle sınırlandırmalı ve çocuk olduğunu iddia eden kişilere yalnızca istisnai durumlarda yetişkin muamelesi yapmalı, (şayet bu kişinin 20’li yaşların sonlarında veya daha büyük olduğuna dair kanıt varsa)

İçişleri Bakanlığı’nın yetişkin muamelesi yaptığı ve çocuk olduğunu iddia eden kişilerin sayısına ilişkin tam istatistikleri yayınlamalı ve daha sonra çocuk olduğu belirlenen kişilerin sonuçlarını takip edebilmek için izleme süreçlerini uygulamaya koymalı

Yetişkin olduğu belirlenen potansiyel çocuklar hakkında yerel yetkililer bilgilendirilmeli.

Ayrıca, hükûmet desteğe ve eğitime erişimi olmayan, istismar ve ihmal riskiyle karşı karşıya olan bu mülteci çocukları, 2023 Yasadışı Göç Yasası’nın kapsamı dışında bırakmalı. Yaş tespitlerini denetleyecek bağımsız bir organ oluşturmalı.

Durum düzelmiyor ve ilerleme kaydetmiyorken, 2023 Yasadışı Göç Yasası’ndaki önlemlerin uygulamaya konması halinde, yüzlerce çocuk koruma uzmanlarıyla hiçbir etkileşime girmeden veya herhangi bir müdahalede bulunmadan Birleşik Krallık’tan uzaklaştırılıp Ruanda’ya veya ciddi risk altında olabilecek diğer ülkelere gönderilme tehdidiyle karşı karşıya. İçişleri Bakanlığı’nın aldığı kararlar temelde kusurlu. Bu durum çocukların yalnızca büyük ölçekli konaklama merkezleri de dahil olmak üzere yetişkinlerin konaklama yerlerine yerleştirilmesine değil, aynı zamanda yetişkin cezaevlerine yerleştirilmesine de neden oluyor.

Çocuklar Birleşik Krallık mülteci koruma sisteminin nasıl işlediğini ve haklarını bilmiyor. Kendilerini nasıl savunacakları ve kendilerine adil davranılmasını sağlamak için gerekli olan temel bilgilere sahip değil. Onca şey yaşamış olmanın üstüne akraba olmayan yetişkinlerin yanına yerleştirilen çocuklar, yaşlarının yanlış tespiti ile derin travmalar yaşıyor ve korkuyorlar.

Bu riskler göz önüne alındığında, hükümetin acilen göçmenlik görevlilerinin, karar alma mekanizmalarını iyileştirmesi ve çocukların hakları olan koruma ve desteği almasını sağlayacak önlemler getirmesi gerekiyor.

Hükûmetin son yıllarda sığınma sistemini daha az erişilebilir ve daha cezalandırıcı hale getirmesi sonucu sığınma talebinde bulunan çocuklar ailelerinden ayrı düşüyor. Çocuklar, savaştan, zulümden ve insan hakları ihlallerinden kaçarken tehlikeli ve travmatik yolculuklara katlanmak zorunda kalıyor. Şebekelerin ve yolda tanıştıkları yetişkinlerin insafına terk edilen bu mülteci çocuklar için bir an evvel kuruluşların ama en öncede hükümetin ilgili birimlerinin etkili çözümler üretmesi gerekiyor.

 

NATO en büyük tatbikatlarından birini başlattı

NATO, 24 Ocak’ta tarihinin en büyük tatbikatlarından birini başlattı. Mayıs’a kadar sürmesi beklenen tatbikata 90 bin askerin katılacağı bildirildi.

Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO), Sovyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasından bu yana en büyük tatbikatını başlattığını duyurdu.

NATO Avrupa Komutanı Christopher Cavoli, önceki gün Brüksel’de NATO Askeri Komisyonu toplantısından sonra yaptığı açıklamada, “Steadfast Defender” (Sarsılmaz Savunmacı) adıyla düzenlenecek tatbikatın asıl olarak Rusya’ya yakın bölgelerde olacağını da kaydetti.

Cavoli, 31 NATO üyesi ve aday ülke İsveç’ten yaklaşık 90 bin askerin katılacağı tatbikatın Mayıs sonuna kadar süreceğini söyledi. Cavoli, “İttifak, güçlerini Kuzey Amerika’dan Atlantik ötesine hareket ettirerek Avrupa- Atlantik alanını takviye etme kabiliyetini gösterecek.” dedi.

Tatbikat, Rusya’nın bir NATO üyesine saldırması durumunda, 5. Madde’nin devreye konulmasıyla askeri olarak nasıl hareket edileceğini içeriyor.

NATO’nun 5. Maddesi’nde, “Bir üye ülkeye yapılan saldırı bütün üye ülkelere yapılmış” olarak kabul ediliyor ve karşı harekat başlatılıyor. Bu durumda bütün üye ülkelerin belirlenecek saldırı planına dahil olması zorunlu.

90 bin askerle yapılacak tatbikatın NATO’ya yeni üye olan Finlandiya topraklarını da kapsaması bekleniyor.

NATO en son en büyük tatbikatı 51 bin askerin katılımıyla 2018’de Norveç merkezli olarak Kuzey Avrupa’da yapmıştı. NATO tarihinin en büyük tatbikatı ise 1988’de 125 bin askerin katılımıyla yapılmıştı.

 

İşçi Partisi, Edmonton Milletvekili Kate Osamor’u Gazze yorumları nedeniyle görevden uzaklaştırıldı

0

İşçi Partisi milletvekili Kate Osamor, Holokost Anma Günü’nde Gazze’nin bir soykırım olarak hatırlanması gerektiğini söylediği için hakkında soruşturma açıldı ve partinin parlamento grubundan uzaklaştırıldı.

Edmonton milletvekili, ikinci dünya savaşı sırasında öldürülen Yahudilerin anıldığı Holokost Anma Günü arifesinde gönderdiği mesaj nedeniyle özür diledi.

Osamor parti üyelerine gönderdiği mesajda Holokost Anma Günü’nün anılması gerektiğini ancak diğer soykırımların da hatırlanması gerektiğini söylemiş ve Gazze’yi de bunlardan biri olarak saymıştı.

Jeremy Corbyn’in ekibinde görev yapan eski gölge kalkınma bakanı, Holokost kurbanlarının yanı sıra “Kamboçya, Ruanda, Bosna ve şimdi de Gazze’de daha yakın tarihlerde gerçekleşen soykırımları” hatırlamanın “uluslararası bir görev” olduğunu yazdı. Yahudi grupları Osamor’a tepki gösterdi.

Osamor daha sonra sosyal medyada paylaştığı bir mesajda da “Holokost Anma Günü, Holokost’ta öldürülen 6 milyon Yahudi’yi ve o günden bu yana meydana gelen soykırımları hatırlama günüdür. Bu anma gününün bir parçası olarak Gazze’de devam etmekte olan insani felakete atıfta bulunmamın yol açtığı her türlü kırgınlık için özür dilerim” diye yazdı.

İşçi Partisi’nin gölge iş dünyası bakanı Jonathan Reynolds, Osamor’un disipline verilip verilmeyeceği konusunda, “Bu görüşmeler önümüzdeki hafta içinde olacak. Ne zaman böyle bir durumla karşılaşsak bunu son derece ciddiye alıyoruz” dedi.

 

Manş Denizi’nden teknelerle gelen göçmenler arasında Türkiye 3. sırada

İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Manş Denizi üzerinden küçük teknelerle İngiltere’ye gelen Türkiyeli göçmenlerin sayısı 2023’te yaklaşık üç katına çıktı.

Daily Telegraph gazetesinden Charles Hymas ve Ben Butcher’ın haberine göre, Türkiye’den İngiltere’ye ulaşanların sayısı 2022’de 1127 iken geçen yıl 3060’a yükseldi. Böylece küçük teknelerle gelenler arasında Afganistan ve İran’ın ardından Türkiye üçüncü sırada yer aldı.

Manş Denizi üzerinden yasa dışı toplam geçişler ise geçen yıl düşüş gösterdi. 2022’de teknelerle 45 bin 774 göçmen İngiltere’ye ulaşırken geçen yıl bu sayı 29 bin 437’ye geriledi.

İngiltere, insan kaçakçılığı yapan şebekelere şişme bot tedarikinin ortadan kaldırılmasına yönelik işbirliğini arttırmak üzere Ağustos ayında Türkiye ile yeni bir anlaşma müzakere etti.

Hükümet, Türkiye vatandaşı göçmenlerin hızlı bir şekilde sınır dışı edilmesini sağlayacak bir geri dönüş anlaşması için görüşmeler yürütüyor.

 

Londra’da yüz binler barış için yine sokağa çıktı

0

Londra’da yüz binlerce kişi İsrail’in Gazze’deki saldırılarını protesto etmek için yürüdü.

Londra’da yüz binler bir kez daha İsrail’in Gazze’deki saldırılarını protesto etti. 3 Şubat Cumartesi günü BBC önünde sabahın erken saatlerinden itibaren toplanan kitle Parlamento Meydanı’na yürüdü.

Sunak hükümetinin ve muhalefetteki İşçi Partisinin İsrail’e desteği kınanırken sık sık, “İsrail gibi sizin de eliniz kanlı”, “Derhal ateşkes ilan edilsin”, “Savaşlar son bulsun” sloganları atıldı.

Yürüyüş sırasında Gerçek’e konuşan Savaş Karşıtı Koalisyon Yöneticisi John Rees, Birleşik Krallık halklarının savaşlara karşı sokaklara çıkmaya devam edeceğini belirterek, ABD’nin Irak ve Suriye’ye saldırılarını da kınadı. “Orta Doğu’da emperyalist barbarlığı ve tüm savaşları durdurmalıyız” diyen Rees, “Bu savaşlarda kendi hükümetimizin de elindeki kanı tüm dünyaya duyurmalıyız” dedi.

İngiltere’de Filistin’e destek ve savaşlara karşı eylemler her hafta sonu yapılmaya devam ediyor. İki haftada bir ulusal çapta ve belli merkezlerde kitlesel eylemler yapılırken, iki haftada bir de yerellerde toplantı ve gösteriler şeklinde devam ediyor.

Savaşlar durana kadar bu eylemlerin süreceği belirtiliyor.

 

“Kıyamet Günü” Saati Güncellendi

0

Kıyamet Günü Saati, Kıyamete Günü’ne 90 saniyeye kalaya kadar güncellendi. Albert Einstein, J. Robert Oppenheimer ve ilk nükleer silahları üreten Manhattan Projesi’nde çalışan bilim insanları tarafından 1945’te kurulan Bulletin of AtomicSciencists, 24 Ocak’ta Kıyamet Günü Saatini güncelledi. Bilim insanları saati, dünya ve insanlarına yönelik ‘varoluşsal’ riskleri temel alarak ayarlıyor. Bunların arasında nükleer tehditler, iklim değişikliği, yapay zeka ve yeni biyoteknoloji gibi yıkıcı olma potansiyeli olan olaylar yer alıyor

İnsan eliyle dünyanın sonunu getirecek, kıyameti kopartacak gelişmelere dikkat çekmek için geliştirilen sembolik saat 1947 yılından buyana her yıl güncellenmekte. Kıyamet Günü Saatini bir kez daha gece yarısına 90 saniye kalaya ayarlayan Bulletin of Atomic Sciencists, yaptığı ayarlamanın gerekçelerine dair bir açıklama da yaptı. Açıklamada, insanlığın eşi benzeri görülmemiş bir tehlike ile karşı karşıya kalmaya devam ettiğine dikkat çekilerek “dünyanın dört bir yanındaki liderler ve vatandaşlar bu açıklamayı keskin bir uyarı olarak almalı ve sanki bugün modern tarihin en tehlikeli anıymış gibi acilen harekete geçmelidir” uyarısı yapıldı.

Açıklamada, dünyayı küresel felakete doğru götürmeye devam eden eğilimler; Ukrayna’daki savaş ve nükleer silahlara olan yaygın ve artan güven, Çin, Rusya ve ABD’nin nükleer cephaneliklerini genişletmesi, nükleer başlıklarını modernize etmek için büyük meblağlar harcaması olarak sıralanıyor. Tüm bu gelişmelerin hata ve yanlış hesaplamalara açık olması nedeniyle ‘her zaman mevcut olan nükleer savaş tehlikesini artırmakta’ olduğuna vurgu yapıyor. Her yıl dünya kayıtlarına geçen en sıcak yıl rekoru kırılması nedeniyle meydana gelen büyük seller, haftalarca söndürülemeyen yangınlar da kıyameti kopartacak iklim değişikliğine bağlı etkenler olarak sıralanıyor.

İngiltere’de nükleer silahlanmaya karşı kampanya yürüten CND Kıyamet Günü Saatinin güncellenmesine dair bir açıklama yaparak, Bulletin of Atomic Sciencists’in uyarılarına destek verdi. CND yaptığı açıklamada şunlara yer verdi: “Geçen yılki duyurudan bu yana CND düzenli olarak İngiliz hükümetini küresel nükleer gerilimi azaltmak için daha fazlasını yapmaya çağırdı. Hükümet ise bunun tam tersini yaparak nükleer cephaneliğini modernize etme ve arttırma planını uygulamaya devam etti. Savunma Bakanı Grant Shapps’ın son açıklamaları, savaş öncesi bir dünyada olduğumuzu ve gelecekteki çatışmalara hazırlanmak için artan militarizasyon ve askeri harcamaların gerekli olduğunu iddia ediyor. Önümüzdeki ay yapılacak NATO savaş oyunlarında, Soğuk Savaş’tan bu yana en büyük İngiliz askeri birliği, ittifakın Rusya liderliğindeki bir koalisyonla çatıştığı bir senaryoda yer alacak her ikisi de nükleer silahlara sahip bloklar.

İngiliz hükümeti ayrıca Orta Doğu’da süregelen ve bölgesel bir nükleer çatışmaya dönüşme riski taşıyan krizi barışçıl bir şekilde sona erdirmek için de hiçbir şey yapmadı. Bunun yerine İngiltere Yemen’in bombalanmasına katıldı ve Gazze Şeridi’nde soykırım uyguladığı iddialarına rağmen İsrail’e hem diplomatik hem de askeri destek veriyor.”

CND Genel Sekreteri Kate Hudson’da geri dönüşü olmayan noktaya hızla yaklaşıyoruz uyarısı ile birlikte, barışın hâkim olmasını isteyen herkese, zamanı geri almak için elinden gelen herşeyi yapma çağrısı yaptı. Hudson kaygılarını, “Kıyamet Günü Saatinin gece yarısına 90 saniye kalması tüm dünya için bir uyanış çağrısı olmalıdır. Nükleer silah sahibi devletler cephaneliklerini arttırıp modernleştirirken, müttefikleri de daha yeni ve daha ölümcül konvansiyonel teknolojilerle yeniden silahlanıyor. Dünya nükleer savaşa hiç olmadığı kadar yakın ve Ukrayna’dan Orta Doğu’ya çatışmaların sona erdirilememesi bu riski her geçen gün arttırıyor.” sözleri ile dile getirdi.

1947 yılında gece yarısına 7 dakikayı gösteren Kıyamet Günü Saati 2007 yılına kadar 18 kez değiştirildi. Saat, 1 dakika ileri alınarak 11 Ocak 2012’de 23:55’i gösterdi; 2015’te iki, 2017’de ise yarım dakika ileri alınarak 23:57:30’u göstermeye başlamıştı. Geçen yıl 10 saniye ileri alınan Kıyamet Günü Saati, iki yıldır 23:58:30’u göstermekte.

 

Dünya Sağlık Örgütü uyarıyor: Avrupa’da kızamık vakaları geçen yıla oranla 45 kat arttı

Kızamık vakaları korkutucu boyutlara ulaşmış durumda. Uzmanlar, vakaların hala arttığı ve daha fazla yayılmayı önlemek için “acil önlemlere” ihtiyaç duyulduğu konusunda uyarıyor.

2022’nin tamamı boyunca 941 enfekte kişi kayıtlara geçerken bu sayı 2023’te yaklaşık 42.200 kişiyi geçti. DSÖ, bunun Covid salgını sırasında hastalığa karşı daha az çocuğun aşılanmasının bir sonucu olduğuna inanıyor. NHS İngiltere’ye göre, 16 yaşın altındaki 3,4 milyondan fazla çocuk korunmasız ve hastalanma riski altında.

Aşı kızamığa karşı korumada çok etkili, ancak Birleşik Krallık’ta ilkokula başlayan çocukların sadece %85’i bu aşıya sahip.

Avrupa’daki durum hakkında konuşan DSÖ bölge direktörü Dr. Hans Kluge şunları altını çiziyor: “Bölgede kızamık vakalarında sadece 30 kat değil, aynı zamanda yaklaşık 21.000 hastaneye yatış ve kızamığa bağlı beş ölüm gördük. Bu endişe verici. Aşı, çocukları bu potansiyel olarak tehlikeli hastalıktan korumanın tek yoludur.”

Kızamık her yaşta ciddi bir hastalık olabilir. Genellikle yüksek ateş ve normalde 10 gün içinde düzelen döküntü ile başlar, ancak komplikasyonlar pnömoni, menenjit, körlük ve nöbetleri içerebilir. DSÖ, kızamığın geçen yıl tüm yaş gruplarını etkilediğini söyledi.

Kızamığa karşı koruma sağlayan MMR aşısının ilk dozu için aşılama oranları, Avrupa genelinde 2019’da %96’dan 2022’de %93’e düştü. İkinci dozun alımı aynı dönemde %92’den %91’e düştü. Aşılamadaki görünüşte küçük düşüş, Avrupa’da 1,8 milyondan fazla çocuğun bu iki yıl boyunca kızamık aşısını kaçırdığı anlamına geliyor. DSÖ, “Covid-19 pandemisi bu dönemde bağışıklama sistemi performansını önemli ölçüde etkiledi ve bu da aşılanmamış ve az aşılı çocukların birikmesine neden oldu” dedi.

Uluslararası seyahatin yaygınlaşması ve sosyal mesafe önlemlerinin kaldırılmasıyla birlikte, kızamığın sınırlar arasında ve topluluklar içinde yayılma riskinin çok daha büyük olduğunu ve özellikle aşılı popülasyonlarda çok daha büyük olduğunu söyledi.

DSÖ, kızamık eliminasyon statüsüne ulaşan ülkelerin bile büyük salgın riski altında olduğu konusunda uyardı. Yüksek bulaşıcı hastalığın yayılmasını önlemek için tüm topluluklarda çocukların %95’inin kızamığa karşı iki doz aşılanması gerektiğine vurgu yaparken, Birleşik Krallık Sağlık Güvenliği Ajansı, daha fazla insan aşılanmadıkça kızamık vakalarının hızla yayılacağını söyledi.

 

İngiltere gündemindeki Post Office skandalı

İngiltere, Epstein’e “sapık adası” Little St James’e götürülen doğrusu kandırılarak kaçırılan çocuk yaştaki kızların aralarında işadamı Richard Branson ve Prens Andrew’ın da bulunduğu ünlülere servis edildiği skandalıyla çalkalanıyor. Benim sözünü etmek istediğim skandal ise uygarlığımızda bir dönüm noktası olabilecek Post Office’in Horizon IT skandalı…

Post Office Genel Müdürlüğü, Horizon adlı hatalı Fujitsu muhasebe yazılımının şubelerde para yokmuş gibi göstermesi üzerine 1999-2015 arasında 736 postane şube müdürü hakkında suç duyurusunda bulunmuş ve hırsızlıktan ceza almalarını sağlamış. Bu davalar adliyelerde sonlanmamış, pek çok dramatik sonuçlar da doğurmuş. Suçlanan pek çok şube müdürü ekmek teknesini yitirmiş, ailesini kaybetmiş ve bilinen dördü de yaşanılanlara dayanamayıp intihar etmiş. İşin belki de en dramatik yanı bu süreçte mağdurlardan gelen “bu işte bir yanlışlık var. Horizon programı denetlensin!” çığlıkları da dönemin Post Office genel müdürü Paul Vennells tarafından dikkate alınmamış.

Neyse ki, iyi ki biz gazeteciler varız. Computer Weekly’den Karl Flinders ve serbest çalışan Nick Wallis, Horizon hikâyesini yıllarca takip ederek yazıya dökünce asıl suçlunun yazılım olabileceği düşünülmeye başlanmış. Computer Weekly’nin 2009’dan bu yana Horizon hakkında, çoğu Karl Flinders’in kaleme aldığı 350 hikaye yayınladığını da aktaralım.

Bu arada benim de zevkle izlediğim fotoğrafta afişini gördüğünüz ITV’nin draması “Mr Bates vs The Post Office”, Horizon IT skandalı sonucunda yüzlerce postane şube müdürünün haksız yere yargılandığı hikâyeyi kamuoyunun geniş öfkesine taşıdı. Aktör Toby Jones’un yardımcı şube müdürü Alan Bates rolünü üstlendiği dört bölümlük dramanın yayınlanmasının ardından Londra Polisi ilk kez postanedeki “potansiyel dolandırıcılık suçlarını” incelemeye başladı.

Bütün bunların ötesinde olayın mağdurlarının “Postaneler için Adalet Birliği” adı altında bir araya gelerek 2018’de genel merkeze karşı toplu dava açması ve 2020’de bir kamu soruşturması başlatılmasıyla birlikte skandalın gündeme oturması da sağlandı.

Şimdi gözler hükümetin atacağı adımda… Hükümet ve Post Office, onca yıl mağdurların çağrılarına neden kulak tıkadığını tartışmak yerine mağdurlara ödenecek tazminatlarda, topu teknoloji şirketi Fujitsu’ya atma derdinde. Adalet Bakanı Alex Chalk, geçen hafta Posta Ofisi Bilgi Teknolojisi skandalına olası çözümleri tartışmak üzere üst düzey yargıçlarla bir araya geldi. Bakan, adaletin bir an önce tecelli edeceğini söylese de sorun çeyrek asra merdiven dayamış durumda.

Ulusal basına göre de bu skandal, İngiltere’nin modern çağda gördüğü en büyük hukuksal haksızlıklarından biri olmaya aday. Öte yandan Post Office eski genel müdürü Paul Vennells’in Kraliçe’den aldığı Commander of British Empire (CBE) unvanı iade etmesi için toplanan imza bir milyon sınırını aştı.

Post Office’in Horizon IT skandalı gösterdi ki, artık suçlu ararken cansız ve ruhsuz da olsa teknolojiyi hesaba katmazsak asıl suçlu biz olabiliriz.

 

Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi Londra’da da protesto edildi

TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi Türkiye Cumhuriyeti Londra Büyükelçiliği önünde yapılan bir gösteri ile protesto edildi. TİP Britanya Örgütü tarafından çağrısı yapılan protesto 31 Ocak Çarşamba akşam saatlerinde gerçekleştirildi.

Ferman Saray’ın Can Atalay halkındır sloganlarının öne çıktığı protestoya Demokratik Güç Birliği Britanya, Londra’da faaliyet gösteren Alevi kurumları ve CHP İngiltere Birliği temsilcileri destek verdi.

TİP Britanya adına Umut Kurç tarafından okunan basın açıklamasında, meclisin Hatay halkının iradesini yok sayan bir karara imza atması kınandı. Adaylığı kabul edilen, meclis tarafından mazbatası verilen, yemin törenine Hatay milletvekili olarak çağrılan, meclis başkanı olarak gösterilmesi onaylanan, TBMM İnsan Hakları Komitesi Üyeliği’ne seçilen Can Atalay’ın hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulması ve milletvekilliğinin düşürülmesi sert bir dille eleştirildi.

Anayasa Mahkemesi’nin iki kez derhal tahliye kararına rağmen hukuksuz tutukluluğu devam ettirenler ve Türkiye Büyük Millet Meclisi yargıtay eliyle gerçekleştirilen darbenin ortakları olarak ifade edildi. Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: ‘‘AYM kararlarının bağlayıcı olduğu ve tüm yargı kurumlarını bağladığı yönündeki anayasa hükmü önce Yargıtay tarafından ardından da TBMM tarafından fiilen yürürlükten kaldırılmıştır. Türkiye’de artık bir anayasanın bulunmadığı, anayasal güvencelerin ortadan kaldırıldığı TBMM tarafından tescillenmiştir. Sanılmasın ki yılacağız, sanılmasın ki pes edeceğiz, öyle olsun diyeceğiz. Biz bugün bir kez daha yeniden başlıyoruz. Buradan bu hukuksuz kararın alınmasında en ufak payı olanlara, kararın altına imza atanlara sesleniyoruz:

Bu ülkenin tarihinin en aydınlık sayfalarından biri olan Gezi Direnişi’ni kirletebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Ölümü reva gördüğünüz, ölüme mahkûm ettiğiniz Hatay halkının iradesini hiçe saymanın hesabını mutlaka vereceksiniz.

Halkımıza buradan bir çağrı yapıyoruz:

Biz Saray’dan büyüğüz, biz iktidarlardan, patronlardan büyüğüz. Bu yüzden şimdi bir kez daha yan yana gelmek, yeniden mücadele etmek zorundayız. Can Atalay er ya da geç esir tutulduğu dört duvar arasından çıkacak. Hatay Halkı vekiline kavuşacak.’’

Basın açıklaması ve protesto, ‘‘Ferman Saray’ın Can Atalay halkındır’’ sloganları ile devam ettirildi.

 

Hackney Belediyesi’nden iki kat “Council Tax” uygulaması

0

Hackney Belediye Başkanı Caroline Woodley, bölgesinde boş veya ikinci bir evi olanların ödeyeceği “council tax” ücretleri ikiye katlanacağını duyurdu.

Hackney Belediyesi tarafından yapılan açıklamalarda, en az 12 ay boş kalan evlere, Nisan ayından itibaren normal ücretin iki katı “council tax” uygulanacağı belirtildi. Bunun yanında, ikinci bir evi olan ve bu evi düzenli ikamet için değil, ara sıra kullanan kişilerin ödeyeceği ücretlerin de Nisan 2025’ten itibaren ikiye katlanacağı ifade edildi. Bölgede ev ihtiyacı olan birçok aile olduğu ve artışların, ev sahiplerini, konutlarını boş bırakmamaya teşvik etmek için yapıldığı aktarıldı.

Yapılan açıklamalara göre, belediyenin konut bekleyenler listesinde şu anda 8 bin aile bulunuyor ve bunların 3 bininden fazlası hostellerde ya da başka geçici yerlerde kalıyor. Ayrıca, artıştan elde edilecek gelirin de diğer yerel hizmetler için kullanılacağı belirtildi.

Hackney Belediye Başkanı Caroline Woodley, konuyla ilgili “Kiraların arttığı, bekleme listelerindeki kişi sayısının çoğaldığı ve birçok kişinin ev alamayacak durumda olduğu bu zamanlarda, Hackney’deki evlerin boş kalması doğru değil” dedi.