Ana Sayfa Blog Sayfa 58

Yarım milyon emekçi sokağa çıktı

İngiltere’de yarım milyon işçi ve emekçi sokağa indi. 300 bin öğretmen,100 bin kamu işçisi, 70 bin öğretim görevlisi ve üniversite çalışanı ve 50 bin ulaşım sektöründe çalışan işçi 1 Şubat günü koordineli bir grev gerçekleştirdi.

Bir dizi koordineli grevin ilki olan eylemlerde öğretmenlere aileler ve öğrenciler de destek verdi. Yaklaşık 25 bin okul ve üniversite önünde sabah saatlerinden itibaren gösteri yapan eğitimciler, daha sonra 100 ayrı şehir merkezinde yürüyüşe geçti.

Eylemlerin en kitleseli Londra’da yapıldı. BBC önünde toplanan on binlerce işçi, Başbakanlık Konutu önüne kadar yürüyerek hükümeti uyardı. Talepleri gerçekleşene kadar mücadelede kararlı olduklarını duyurdular.

Taleplerini bir kez daha sıraladılar

Koordineli grevi gerçekleştiren NEU, UCU, PCS, RMT ve ASLEF sendikaları adına konuşan sendikacılar ve işçiler, ücret artışı, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, iş garantisi ve emeklilik haklarına saldırıların son bulması gibi taleplerini bir kez daha yüksek sesle dile getirdi. Enflasyonun en az yüzde 10 olduğu İngiltere’de işçiler ortalama yüzde 15 ücret zammı istiyor.

Yaklaşık 500 bin üyesiyle İngiltere’nin en büyük eğitim sendikası olan NEU, hükümetin üyelerine yüzde 5’lik bir maaş artışı teklifini reddediyor.

Ayrıca Üniversite ve Kolej Sendikası tarafından temsil edilen 150 üniversitede çalışan 70 binden fazla akademik personel ve üniversite çalışanı, on yılı aşkın bir süredir enflasyonun altında ücret almalarının yanı sıra bu yıl yüzde 3’lük bir zam dayatıldığını belirterek iş bırakıyor.

Greve katılanlar arasında Ulaştırma Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Emeklilik Bakanlığı, Sağlık ve Sosyal Bakım Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı çalışanları da bulunuyor.

ASLEF ve RMT sendikalarına üye binlerce tren makinisti de uzun süredir devam eden ücret anlaşmazlığı nedeniyle uzun süredir verdikleri mücadeleyi bugün ve yarın iki günlük grevle devam ettiriyor.

Grevi zorlaştıran yasaya büyük tepki

İngiltere’nin en az 100 ayrı şehrinde yapılan yürüyüşlerde, Sunak hükümetinin çıkarmaya çalıştığı işçi düşmanı yasanın da geri çekilmesi istendi. İşçilerin grev yapmasını neredeyse imkansız hale getirmeye çalışan hükümete işçiler, meydanları daha hareketli eylemler haline getireceiğini söyleyerek tepki gösterdi.

“1 Şubat Koordineli Grev Günü”ne katılım çağrısı yapan ülkenin en büyük işçi sendikaları konfederasyonu TUC Genel Sekreteri Paul Nowak, bu eylemlerde yeni yasaya da tepki gösterilmesini istedi.

Nowak, Başbakanlık önünde toplanan onbinlerce işçiye hitaben yaptığı konuşmada, işçi düşmanı yasanın çıkmaması için sendikaların ve işçilerin daha güçlü birlikteliklerle mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

Grevci işçiler eski Maliye Bakanına yolsuzluk mektubu gönderdi

Koordineli greve dahil olan 100 bin kamu işçisinin üye olduğu PCS sendikası Genel Sekreteri Mark Serwotka, gümrük işçilerinin grevi nedeniyle Fransa’daki gümrüğe askerlerin yerleştirileceğini ve bir ülke sınırlarına asker göndermenin fiili bir işgal olduğunu belirterek, sözkonusu işçiler olunca Fransa’nın da ses çıkarmayacağını söyledi.

Ayrıca Serwotka, Liz Truss döneminde Maliye Bakanlığı yapan Zahawi’nin, halktan vrgi toplarken kendi vergisini vermemesi ve yolsuzluk yapmasını bir kez daha hatırlattı. Serwotka, grevde olan maliye memurlarının Zahawi’nin 3.8 milyon sterlin vergi yolsuzluğunu yaptığını ortaya çıkardığını ve bir milyon sterlinden fazla bir ceza ile birlikte toplam 5 milyon sterlinlik fatıra gönderdiğini belirterek, Muhafazakar Parti hükümetinin yolsuzluklar içinde yüzdüğünü belirtti. Mark Serwotka, bir kez daha sendikalara çağrıda bulunarak daha etkili grevlerin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.

 

Bu dünyada kadın olmak

0

Hatice Ayla Bozkurt

Kadınların özgür olmadığı ve iyi eğitim almadığı bir toplum zamanla çökmeye mahkûmdur. Kadınlar toplumun temel taşıdır. Çünkü nesli onlar doğurur, büyütür ve geleceğe hazırlar. Yani geleceğin kurucusudur aslında kadın. Kız çocukları daha doğdukları günden ayrımcılığa maruz kalıyorlar. İsimleri Kader, Çilem, Yeter ve bunun gibi acılı isimler olan kız çocuklarının pembe renge mahkûm edilmesi; erkek çocuklarının isimlerinin Yiğit, Mert, Cesur, Aslan gibi güçgöstergesi olan isimler olması ve mavi rengin onlara dayatılması ayrımcılığın ilk adımı oluyor. Erkek çocuklarının okula gitmesi için imkânlar zorlanırken, kız çocukları şansları varsa okula gidiyorlar. Doğarken eşit olmayan, çocuklukta eşit haklara sahip olamayan kız çocukları,evlenirken bile yaşadıkları coğrafyaların dayattığı kaderi yaşıyorlar.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde insan diye temel alınsa da kadınlar ve çocuklarla ilgili sorunlar, çözümler ve yasal düzenlemeler erkekler tarafından tartışılıp karara bağlanmaktadır. Bunun sonuçları olarak hala birçok ülkede kadınlar erkeklerle aynı işlerde çalışmalarına rağmen aynı ücreti ve hakları alamamaktadır. Bazı ülkelerde taciz, tecavüz ve kadın cinayetleri her yıl büyük bir hızla artmaktadır. Demek ki erkeklerin yönettikleri ve yasalarını yaptıkları bu ülkelerde alınan kararlar ve yasalar başarılı sonuçlar vermiyor. Kadınların güzelliklerinin yarıştırılmadığı, kadınların da başarılı bilim insanları olduğunun kabul edildiği, sporun ve sanatın her dalında çok yetenekli olduklarının onaylanıp takdir edildiğini görmek ve göstermek yeni nesiller için en büyük yatırımdır.

Sadece anne olmak bile başlı başına bir emek gerektirmektedir. Bir sosyal deneyde, işgörüşmesi için gençlere iş tanımı olarak; çalışma saatleriniz 24 saat, izin gününüz yok,sadece bazı saatler izinli olacaksınız, yemek, çamaşır, bulaşık, ütü yanı sıra çocuk bakımı ve psikolojisi konusunda bilginiz olacak deniliyor. Sonunda sadece teşekkür alacaksınız. Hiçkimse iş koşullarını kabul etmiyor. Mülakata katılanlara, bu işi yapan milyonlarca insan olduğu söyleniyor ve bu mesleğin annelik olduğu belirtiliyor. Kadınların dünyadaki öneminin bir kez daha altını çizen bu deney, kadınların aslında ne kadar güçlü ve mücadeleci olduğunu gösteriyor.

Nedir bu kadınlara dayatılanlar? Neden kadınlar kalıplara konulmaya çalışılıyor? Neden ahlak tanımı kadınlar üzerinden yapılıyor? Neden kadınlarla ilgili yasaları erkekler yapıyor? Neden ülke yönetimlerinin, meclislerinin çoğunluğu erkek? Neden kadınların başarılarında  kusur bulunurken, erkeklerin başarıları bu kadar gündem oluyor? Kadınlar neden bu kadar şiddete maruz kalıyorlar?

Hayatın her alanında kadınlar var. Dünya emekçi kadınlar gününde kadınların en büyük istekleri fikirlerini özgürce söyleyebilmek, kimseye hesap vermeden hayatlarıyla ilgili her türlükararı kendileri verebilmek. Ancak kadınların tacize, tecavüze uğramadığı, şiddet görmediği, öldürülmediği, yasal olarak her alanda eşit olduklarının hissettirildiği bir dünyanın yaşanılabilir bir dünya olacağına inancınızı hiç kaybetmemeniz dileğiyle DÜNYA EMEKÇI KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN. 

KADINLAR IÇIN DAYATILAN KURALLAR

Kızım senin adın acınası, talihsiz, üzüntülü / Sen bu bebeklerle oynayacaksın… / Kıyafetlerine dikkat et, tahrik edici oluyorsun… / Çok ağzını açarak gülme, ayıp, davetkâroluyorsun… / Evdeki işler kadınların görevidir… / Abine, babana su getir kızım… / Sen okuyupda ne olacaksın… / Eninde sonunda evlenip koca evine gideceksin… / Sen çok konuşma, kadın kısmı çok konuşmaz… / Saçı uzun aklı kısadır kadının / Evlenme çağın geldi… / Evde kalmışbu kız, ne kusuru var? / Sen aynı işi yapsan da daha az ücret alacaksın… / Sofrayı kur, ütüyüyap, çamaşırları yıka, evi temizle… / Evin ekonomisini yap, tutumlu ol… / Çocuklar yaramazsa,sen yetiştiriyorsun… / Kocasıdır hem döver hem söver… / Karı koca arasına girilmez… / Tabii ki eve katkı sunmak için çalışacaksın… / Yok, evde otur kocan sana bakar… / Çalıştığın yerde mobbing mi var, ses çıkartma… / Kadın kendini korumak için saldırırsa suçlu… / Kadın öldürüldüyse kesin bir şey yapmıştır… / Başaramazsın, kadınsın çünkü / Dul yaşayamazsın…/ Evlenmeden çocuk doğurmuşsan suçlusun… / Bizim inançlarımıza göre giyineceksin… / Yalnız çocuk büyütemezsin… Kızını dövmeyen dizini döver.

ABD’de kripto para uyarısı

0

ABD Merkez Bankası, Federal Mevduat Sigorta Kurumu ve Mali Kurumlar Denetleme Bürosu, ilk kez ortak bir açıklamayla bankaları kripto para piyasalarındaki riskler konusunda uyardı.Bankaların kripto para faaliyetlerinin yakından izlendiğini açıklayan mali denetim kurumları,banka ve yatırım şirketlerinin, sahtecilik, hukuki karmaşa ve dijital varlık şirketlerinin yanıltıcı açıklamaları konusunda dikkatli olmaları istedi. Bankalar, ayrıca sektördeki sorunların “yayılma riskineyönünden de uyarıldı. Denetçi kuruluşlar, kamuya açık, merkezi olmayan ağlarda çıkartılan ve saklanan kripto paraların “büyük olasılıkla güvenli bankacılık faaliyetleriyle uyumlu olmadığını” belirtti. 

Denetçi kuruluşlar, bankaları, krypto para piyasasında yaşanan sorunların mali sisteme yayılmasını önlemek için önlemler almaya teşvik ediyor.

Bilindiği gibi, kripto para borsası FTX çöküp iflas açıklamış ve bu kripto endüstrisinde büyük bir şok yaratmıştı. FTX, dünyanın en büyük ikinci kripto para borsası ve milyonlarca kişinin dijital varlık piyasalarına giriş noktasıydı. Uyarı bundan iki ay sonra yapıldı.

FTX kripto para borsasının eski yöneticisi Sam Bankman-Fried 100 yıldan fazla hapis cezasıyla talebiyle yargılanıyor. Bankman-Fried’in iki yakın çalışma arkadaşı ise, suçlamaları kabul ederek soruşturmaya yardımcı oluyor.

Rusya-Japonya: eski Kuril adaları gerginliği sürüyor

0

Kuril Adaları, Rusya ile Japonya arasında süreğen bir sorun. Adalar sorunu İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Rusya ile Japonya ilişkilerini geriyor.

Pasifik Okyanusuyla Ohotsk Denizi’ni birbirinden ayıran 56 adadan oluşan Kuril, Rusya’nın Kamçatka yarımadası ile Japon Hokkaido arasında yer alıyor. Sovyetler ait olan Kuril Adaları’nda zengin balık, maden ve olasılıkla petrol ve doğalgaz yatakları da bulunuyor.Japonya ise, güneydeki adaların bazılarının kendisine ait olduğunu savunuyor.

Japonya, Rusya’ya karşı uygulamaya konan yaptırımlar konusunda ABD’nin başını çektiği Batılılara katılmıştı

Rusya, geçtiğimiz günlerde Kuril adalarında avlanmakta olan Japon balıkçıların lisanslarınınyenilenmesi görüşmelerine katılmayacağını açıkladı. Rusya Dışişleri Bakanlığı, bu kararın Japonya’nın aldığı Rusya karşıtı yaptırım önlemlerine yanıt olarak alındığını belirtti.

NATO’dan G. Kore’ye Ukrayna’ya askeri desteği güçlendirme çağrısı

0

NATO çoktan Atlantik’in iki yakasındaki ülkelerle sınırlı bir Kuzey Atlantik Paktı olmaktan çıktı. Geçen Haziran’daki son NATO Zirvesi’ne Japonya, Avustralya, G. Kore ve Yeni Zelanda başkanlarının da katıldığı NATO Rusya’ya karşı konumlanırken, Çin’i de “tehdit” olarak tanımladı. Atlantik nere, Avustralya ile Çin nere?!

NATO; Madrid’de kabul ettiği yeni konseptinin yanı sıra Asya-Pasifik’e, ABD, İngiltere ve Avusturya’nın kurduğu nükleer AUKUS Paktı aracılığıyla da açılırken, genel sekreteri J. Stoltenberg’ten de yeni bir hamle geldi. NATO Genel Sekreteri Asya-Pasifik turuna çıktı.

Önce Güney Kore Dışişleri Bakanı Park Jin ile bir araya gelen Stoltenberg, Rusya’nın işgalininardından Ukrayna’ya silah sağlamaya başlayan Avrupalı NATO ülkelerini örnek göstererek, Güney Kore’yi Ukrayna’ya askeri destekte bulunma çağrısı yaptı. Ukrayna’ya silah dışı “insaniyardımlarda bulunan Güney Kore, savaşın başlamasından sonra, NATO üyesi Polonya’yla yüzlerce tank, uçak ve başka silahları kapsayan anlaşma imzalamıştı. Fakat Güney Kore çatışma içindeki ülkelere silah sağlamayı yasaklayan kanunun Ukrayna’ya silah göndermeyizorlaştırıyor.

Stoltenberg’in Asya gezisi, Ukrayna Savaşı ve Çin ile artan rekabet karşısında Asya ülkelerinin ABD ile bağları güçlendirmeyi amaçlıyor.

NATO Genel Sekreteri G. Kore’den sonra Japonya’da görüşmelerde bulunacak.

Batı’nın maşası Ukrayna yolsuzluk batağında 

0

Başta ABD ve İngiltere olmak üzere batılı emperyalistler tarafından kışkırtılıp Rusya’nın önüne atılarak maşa olarak kullanılan üyesi olmamakla birlikte NATO’nun “savaş cephesi” durumunda. Zaten Zelensky “Ukrayna fiilen bir NATO ülkesi” diyor. Haksız da değil!

Ancak Batılılar Ukrayna’yı Rusya’nın pençesine atıp halkını Rus uçak ve füzelerine kurban etseler de, savaşa sürdükleri bu ülkeye yardımda kusur etmiyorlar. Hem gelişkin ağır silahlarla cephane göndermeye hiç ara vermediler hem de parasal olarak destekliyorlar. Müttefiklerinmali, askeri ve insani yardımı milyarlarca doları buluyor. Mecburlar, yoksa alt yapısının çoğu çöken Ukrayna’nın kendi adlarına bu savaşı sürdürme olanağı yok.

Silah ve cephane yenmese bile dolar ve Euro yeniyor! Ve bugünlerde Ukrayna yolsuzluk haberleriyle çalkalanıyor. Hükümet kadrolarında bu nedenle hızlı bir değişim görülüyor. İstifa ve görevden almalar birbirini izliyor. Zelensky bu yolsuzluklarla ilgili tavizsiz görünüyor; çünkü yolsuzlukların batı yardımlarını riske edeceğinin farkında. Şimdiden bazı Amerikalılar Ukrayna’ya yardımların sınırlandırılmasını ister oldu.

Bir örnek, eski başbakanlardan Timoşenko ailesinden Zelensky’nin özel kalem müdürü yardımcılığın yapan Kirilo Timoşenko. Birkaç ay bir Porche araba kullandığı videoyla kanıtlanan bu kişi, ailesini bir malikaneye taşıdığı haberlerinin yayılmasının ardından istifa zorunda kaldı. Altyapıdan sorumlu bakan yardımcısı Lozinski bütçeden yaklaşık 400 bin dolar zimmetine geçirdiği gerekçesiyle gözaltına alındı. Savunma Bakanı Reznikov hakkında bakanlığa gıda alımı ihalesinin bedelini yüksek gösterdiği iddiasıyla soruşturma var. Şimdiden istifa eden bürokrat sayısı 10’u geçti.

ExxonMobil, enerjide ‘aşırı kazanç vergisi’ koyan AB’ye dava açtı

0

AB özellikle Ukrayna Savaşı sonrasında fiyatı tavan yapan enerji sektöründe faturalarla halkın sırtına binen yükü paylaştırma adına, fiyat artışı nedeniyle büyük kârlar elde eden enerji tekellerine “aşırı kazanç vergisi” koymuştu. Buradan elde edilen gelir, halkın enerji harcamalarını desteklemek amacıyla kullanılacaktı.

Pandemide milyarlarca Euroluk desteklerden yararlanan tekeller küçük bir vergi artırımı karşısında sessiz kalmadı. Karar üzerine önce Amerikan Chevron tekeli AB’yi, aşırı kazanç vergisinin” Avrupa’daki enerji yatırımları düşüreceğini açıklayarak uyardı.

Ardından ABD merkezli enerji devi ExxonMobil, enerji şirketlerine aşırı kazanç vergisi koyan Avrupa Birliği’ne (AB) dava açtı. Tekel, Avrupa Adalet Divanı’na bağlı Lüksemburg’daki AB Genel Mahkemesi’ne verdiği dava dilekçesinde, ek verginin yapmayı öngördüğü yatırımlarının azalmasına yol açacağını ve genel olarak yatırımcıları ve enerji yatırımlarını olumsuz etkileyeceğini belirtti.

Son 10 yılda Avrupadaki rafineri projelerine 3 milyar dolar yatırım yaptıklarını ve üretimi artırdıklarını söyleyen ExxonMobil Sözcüsü Norton, Reuters ajansına verdiği demeçte bu ekverginin Avrupa’da enerji üretimini düşüreceğini ve Avrupa’nın kıta dışından gelecek enerjiye bağımlılığının artacağını belirtti.

ABD’de yeni George Floyd Olayı

0

ABD’nin Memphis kentinde 7 Ocak’ta yine bir siyah polis tarafından dövülerek öldürüldü.

29 yaşındaki Nichols 7 Ocak’ta dikkatsiz araç kullandığı gerekçesiyle polis tarafındandurduruldu. Hışımla üzerine gelen polislerden kaçmaya çalış, ancak yakalan ve ağır şekilde dövüldü. Tepkiler üzerine Nichols’un vahşice dövüldüğünü gösteren polislerin vücut kameralarıyla çekilmiş 4 video görüntüsü yayımlan ve büyük öfkeye neden oldu.

Siyah genci döven beş polis önce gözaltına alınmış, ancak 4’ü serbest bırakılmıştı. Üstelik beş polis de siyahtı. Görüntülerde polis saldırısı sırasında, Nichols’un 100 metre uzaktaki evindeolan annesine defalarca seslendiği duyuluyordu.

Nichols, üç gün sona 10 Ocak’ta yaşamını yitirdi. Videoların yayınlanmasıyla gece Memphis’te protestolar patlat verirken, bazı göstericiler şehirdeki ana otoyolu kapattı. Gösteriler, Atlanta, New York, Washington gibi çok sayıda kente yayıldı.

Floyd’un öldürülmesinin ardından özellikle Memphis’te bütçesi azaltılarak polis teşkilatınınlağvedilip yeniden kurulması talep edilmişti. Memphis’i yöneten Demokratlarsa tersine bütçesini artırdıkları polisi Hispanikler ve siyahların görevlendirilmesiyle çeşitlendirdi. Şimdi Memphis halkının %65’i, polislerin ise % 56’sı Afro-Amerikan. Ama bu önlem işe yaramadı. Memphis Polisi Nichols’u öldüren polislerin bağlı olduğu “Akrep” adlı özel birimi dağıtmakla ve cinayet suçlusu beş polisi işten çıkarmakla yetindi.

Ülke ölçeğinde süren gösterilerde, Memphis’te ve ülke genelinde siyahlara şiddet uygulamayı alışkanlık haline getiren polislik sisteminin değiştirilmesini talep ediliyor.

19. Yüzyıl İngiltere’sinde Enternasyonalist Eylemler

Devrim öldü! Yaşasın devrim!”, Marx’ın Fransa’da 1848 Devrimi’nin yenilgisinden sonra attığı bir slogandı. Eş zamanlı olarak İngiltere’de de Chartism yenilgiye uğramış ve işçi sınıfı hareketi Avrupa çapında bir suskunluk dönemine girmişti. Fakat Marx’ın umut ve inanç dolu bu haykırışı gök kubbede yankılanmaya ve karşılık bulmaya devam ediyordu.

1860’lı yıllarda Marx, Londra’da Uluslararası İşçi Birliği’nin kurulması çalışmaları sırasında, özellikle Liverpool ve Lancashire işçi sınıfının durumunu ayrıntılı olarak inceledi ve konuşmalarında ve yazılarında yaşanan vahşi çalışma koşullarına, yoksulluğa, hastalıklara ve mücadele olanaklarına geniş yer verdi.

Marx’ın Uluslararası İşçi Birliği’nin kuruluş çağrısı konuşmasında ayrıntılı olarak belirttiği gibi, 1850- 1860 yılları arasında İngiltere, büyük bir ekonomik patlama yaşıyor, hızlı bir sanayileşme ve büyüyen dış ticaret sayesinde zenginlik artıyordu. Ancak bu ekonomik kazanımlar burjuvaziyi besleyip büyütüyor, ama aynı zamanda İngiliz işçi sınıfını olduğu kadar İrlanda köylülerini de aşırı derecede yoksullaştırıyordu. Özellikle büyük pamuk ve tekstil endüstrilerinde faaliyet gösteren kuzeydeki pamuk işleme (bunlara değirmen deniyordu) kasabalarında büyük kitleler halinde yaşayan işçiler, sık sık protesto gösterileri ve direnişler yapıyorlardı.

1848’de Chartismin ciddi yenilgisinden sonra 1880’lerde yeni sendikaların faaliyete geçmesiyle birlikte mücadele yeniden canlanmış, 30 yıl süren geri çekilme durmuştu. Özellikle üç ana cephede, yani grevler, enternasyonalizm ve genel oy hakkı için ajitasyon faaliyetlerinde kesin bir artış gözleniyordu. Bu dönemde, 1860’ta inşaat işçilerinin 9 saatlik bir iş günü için grevleri, süreci etkileyen en önemli eylemlerdendi. Diğer alanlarda da yeni sendika organları kuruluyordu. 1867’de işçi sınıfının uzun mücadeleler sonucunda oy kullanma hakkını elde etmesi, siyasi hayatta yeni bir dönem açtı. Aynı yıl, Londra’da genellikle polis yasaklarına veya baskıya meydan okuyan büyük gösteriler de bu canlanmanın bir parçasıydı.

Yine bu yıllarda işçi sınıfı içinde, enternasyonalist hareketlerde önemli bir artış oldu. 1860’larda enternasyonalist eğilimler işçiler arasında yaygındı ve bu fikirler, içlerinde Marx’ın da bulunduğu sosyalistlerin yardımıyla milliyetçiliği ve ırkçılığı altüst eden önemli dayanışma hareketlerinin temelini oluşturuyordu.

The London Working Men’s Garibaldi Committee adlı kuruluş, İtalyan devrimci Garibaldi’nin ülkeden çıkarılmasına karşı büyük bir gösteri düzenledi. Rus İmparatorluğu’nun Polonya halkına karşı baskılarına karşı da, gösteriler yapıldı. O sırada Londra’da bulunan Karl Marx, Polonya hakkında bir bildiri yazdı. İşçi sınıfı örgütleri, mitingler düzenlendi ve başbakan Palmerston’a Rusya’ya karşı eylemde bulunması için baskı yapıldı.

Marx’ın yazdığı bildiri, aynı zamanda, dönemin en önemli uluslararası dayanışma hareketine de değiniyordu. Özellikle bir olay, Lancashire işçilerinin enternasyonalist duygularını göstermesi bakımından dikkat çekiciydi.

Lancashire’ın değirmen işçileri Amerika’da Abraham Lincoln tarafından sürdürülen kölelik karşıtı mücadeleyi desteklemek için eyleme geçtiler. [1]

O sırada Britanya Hükümeti, güneyli köle sahiplerinin ordusunu desteklemek üzere, Lincoln’a karşı bir donanma gönderme niyetindeydi. İngiliz burjuvazisiyle köle sahibi güneyliler arasındaki sıkı ekonomik bağlar bunu gerektiriyordu. Mart 1863’te Londra esnaf konseyi tarafından düzenlenen kitlesel toplantı, işçi sınıfının köleliğin kaldırılması için dayanışma hareketinde zirve noktası oldu. İşçi sınıfının güçlü enternasyonalist direnişi Muhafazakârların planını bozdu. Marx bu başarıyı, işçi sınıfı tarihinin en onurlu eylemlerinden biri olarak selamladı.

Bu kitlesel toplantıda alınan kararda şu slogan yer alıyordu:

“Emek davası tüm dünyada ortaktır!”

Bu, işçi sınıfının enternasyonalist kavrayışını yüksek düzeyde temsil eden, siyah Amerikalı köleleri ve bütün dünya işçilerini kapsayan bir slogandı.

  1. Konuya dikkat çeken meraklı okurumuz Çağdaş Canbolat’a teşekkür ederiz.

 

İngiltere: İşçilerin sermayenin yakasından tutacağı bir yıl

İngiltere geçtiğimiz yaz 40.3 dereceyi görerek tarihin en sıcak günlerini yaşadı. Ama asıl ortalığı kasıp kavuran işçiler oldu. Yüzlerce grev alanıyla 1970’lerden bu yana en büyük grev dalgasıyla sokaklar ısındı.

Siyasette de rekor bir sıcaklık yaşandı. Bakanlar, başbakanlar, liderler geldi gitti derken İngiltere siyaset tarihinde bir yılda üç başbakan Başbakanlık Konutu olan 10 Numara’ya taşındı. Tarihin en kısa süreli başbakanı olarak Liz Truss da 45 gün için 10 Numara’nın sakini olabildi.

Olağanüstü gelişmeler bununla da bitmedi. Fakirden daha fazla vergi alıp, zenginin vergilerini azaltan ve bu yüzden sermaye çevreleri ve merkez bankasının bile “Bu kadar da olmaz” diyerek tepki gösterdiği Liz Truss iktidarı alaşağı edilince, yerine İngiltere tarihinde ilk kez bir göçmen ailenin oğlu Rushi Sunak geçti.

ASIL GÜNDEMİ İŞÇİLER BELİRLEDİ

Bu yıl siyasetçilerin ve yaşamını yitiren 2. Elizabeth’in koltukları gündemi oldukça meşgul ederken temel gündem ise işçiler ile patronların ve hükümetlerin kapışması oldu. Birleşik Krallık işçileri, yıllardır çeşitli bahanelerle ücretlerine zam yapılmadan, iş koşullarının ağırlaştırılmasına artık isyan etti.

Yılın başından itibaren bir küçük işletme ve bazı sektörlerde grevler olduysa da asıl olarak demir yolu işçilerinin grev kararı meydanları ısıttı. 21, 23, ve 25 Haziran 2022 günlerinde yapılan greve katılım ve halkın desteği yoğun oldu.

Hemen sonrasında tüm sektörler grev oylamalarına başladılar. Sağlıktan eğitime, ulaşımdan inşaata, kamu işçilerinden belediye işçilerine kadar milyonlarca işçi grev oylaması yaptı. Oylamaların büyük bir çoğunluğu grevden yana çıktı. Hem de en az yüzde 90 “evet” oyuyla.

KAZANIMLAR

Birçok grev kazanımla sonuçlandı. Bazı işyerlerinde ise işçileri grev kararı alır almaz patronlar, talepleri kabul etti. Grevi göze alamadılar. Liverpool liman işçileri, eylülde başlattıkları grevlerini birkaç hafta içinde zaferle taçlandırdı. Tüm talepleri kabul edildi.

Hull’da otobüs şoförleri, Coventry’de belediye işçileri, Sheffield’de Rolls Royce işçileri, Londra’da otobüs şoförleri sadece bazı örneklerdi. Birçok işyerinde, yüzde 20’ye varan, enflasyonun üzerinde ücret zammı elde edildi.

BİR YILDA ÜÇ HÜKÜMET

İngiltere’de Muhafazakar Parti hükümeti iktidarda. Ancak hükümet krizi yıl boyu sürdü. Geçtiğimiz 7 Temmuz’da, biriken yolsuzlukları ve özellikle pandemi döneminde söylediği yalanların ortaya saçılmasının ardından istifa eden Başbakan Boris Johnson’ın yerine Liz Truss geçti. Sadece 45 gün görev yaptı. İstifa etmek zorunda kaldı. Son olarak Rishi Sunak yeni kabine ile devam ediyor.

Görünürde üç ayrı hükümet kurulmuş olsa da benzer yanları çok. Örneğin hepsi işçilerin haklarını hedef aldı.

Salgın döneminde 10 Numara’nın kapısına çıkarak sağlıkçıları alkışlayan ve her gün televizyonlarından sağlık emekçilerini övüp duran eski Başbakan Johnson ve bakanları, işçilerin zam talebini ise duymazlıktan geldi. Salgında 12-14 saat çalıştırılan sağlık emekçilerinin zam istemesi neredeyse vatan hainliğiyle ya da insanların sağlığını tehlikeye atmakla suçlandı.

Ardından Liz Truss geldi. Truss, daha parti liderliği ve dolayısıyla başbakanlık yarışındayken, grevleri yasaklamanın yollarını arayacağını ve grevlerin gerçekleşmemesi için daha ağır sendikal yasalarını hayata geçireceğini söylüyordu.

SUNAK’IN GÜNDEMİ

Başbakan olduğunda da bir yandan başlayan işçi grevleri, bir yandan halkın hayat pahalılığı karşısında biriktirdiği tepkiler Liz Truss için üstesinden gelinmesi gereken bir durumdu. Birçok şirket rekor kâr elde etmesine rağmen zenginlerden alınan vergileri düşürme kararı aldı. İktidara gelir gelmez açıkladığı sonbahar mini bütçesine kararı ekledi. Sermaye çevreleri ve merkez bankası dahi halkın tepkisinin artacağını ve ekonominin daha fazla kötüye gideceğini düşünerek buna karşı çıktı. Truss çok yönlü baskıya ancak 45 gün dayandıktan sonra istifa etti ve yerine Rushi Sunak getirildi.

Sunak hükümeti de grevlerin yasaklanmasını konuşmaya başladı. Kendisi sadece 193 kişinin oyu ile başbakan atanırken, sendikacıların pozisyonlarının meşruluğunu tartışmaya açtı. Sağlık emekçilerine enflasyonun çok altında, yüzde 3 gibi komik bir zam oranı dayatan Sağlık Servisi (NHS) yönetimini haklı bulan Sunak, kamu alanında yapılan grevlerin de engellenmesinin yolunun bulunmasından yana.

Ancak Birleşik Krallık genelinde işçiler, üç hükümete karşı da direnmeye devam ediyorlar. Grevler her gün on binlerce işçinin katılımıyla devam ediyor. 2023’te daha etkili grevler hayata geçirilecek. Sağlıkçılar daha sık grevlere çıkacaklarını açıkladılar. Yanı sıra 450 bin eğitimci ve 100 bin kamu işçisi de greve hazırlanıyor.

2023 KRİTİK BİR YIL OLACAK

Enflasyonun yüzde 11’e ulaştığı, hayat pahalılığının giderek daha etkili olmaya başladığı ve insanların “ısınma mı, beslenme mi?” ikilemi içine girdiği yeni bir yıla giriliyor.

Birçok aile faturalarını ödeyememeye başladı. Çalıştığı halde yoksulluk sınırı altına düşen kişi sayısı yeni bir rekor kırdı. The Joseph Rowntree Foundation adlı araştırma şirketine göre 14.5 milyon kişi yoksulluk sınırının altında. Bunların 4 milyonu çocuk ve 2 milyonu emekli.

Muhafazakar Parti iktidarı ise yeni kemer sıkma programları hazırlıyor.

2023’te büyümenin sadece yüzde 0.3 oranında olacağı tahmin ediliyor. İngiliz ekonomisinin en az bir yıl daha toparlanamayacağı tahmin ediliyor. Üretim -2 seviyelerinde seyrediyor. Bu durum, salgın öncesinin seviyesi bile değil. Yatırımda da oranlar salgın öncesinin çok altında, yüzde 9 olması tahmin ediliyor.

Hükümet, tamamen sermayenin çıkarlarını hesaplayarak büyümeye endekslenirken, işçiler de halkın cebine daha fazla girebilmesi için mücadeleyi sürdürecek görünüyor. 2023, işçilerin grevlerle sermaye ve onun iktidarının yakasından tutacağı bir yıl olacak. Birçok sektörde 3 yıl zam yapılmamış olmasına rağmen, hükümet ve patronların hâlâ sıfır zamda diretmesi ve yer yer işçileri suçlayan tutumları, işçilerin onları daha iyi anlamalarına da sebep oldu. Onun içindir ki on yıllar sonra ilk kez grevci işçileri destekleyen halkın oranı desteklemeyenlerden daha yüksek çıktı. Halkın da desteğini arkalarına alan işçileri daha sıcak bir yıl bekliyor.