Portekiz’in Algarve bölgesindeki Faro kentine Afrika’dan getirilen ve lakabı “Moor” olan Madragana adlı kadın, Portekiz Kralı III. Alfonso’dan bir çocuk doğurdu. Doğal olarak, bir kralla bir kölenin ilişkisi, adam kral da olsa, gayrı meşru sayılırdı ve oğulları da gayrı meşru bir çocuk olarak dünyaya geldi. Yine de bir “Kral Oğlu” olarak kabul edildi ve babasının adı verildi.
Bu hadise, 1250 yılında oldu.
O yüzyılların Avrupa’sında, bütün krallıklar birbirine akraba, dayı yeğen, teyze hala, çocuklarının birbirleriyle evlendirilmelerinden oluşan karışık sülalelerin elindeydi. Bu arada, pek çok kral çocuğu, metreslerden, kölelerden, hizmetçilerden doğup dururdu. Şanslarına göre, ya aileye kabul edilir, ya da kör kuyularda boğulurdu. Siyah köle kadından doğan oğul Alfonso’nun soyundan doğan melezler, gitgide beyazlaştılar.
Ta ki 500 yıl sonra, genetik bir şaka olarak, Charlotte adı verilen bir prenses doğana kadar. Kız, yüzlerce yıl sonra uyanan bir gen sayesinde, siyah doğdu!
Prenses Sophie Charlotte, çok alengirli evliliklerle sürüp giden sülaleler arası ilişkiler sonucunda (bunları şema olarak vermek bile gazetemizin iki sayfasını alır) Kral III. George ile 8 Eylül 1761’de Londra’daki St James’s Palace’daki Chapel Royal’de evlendi ve 17 yaşında İngiltere ve İrlanda Kraliçesi oldu.
Kraliyetin soyağacını izleyerek günümüze gelirsek, Kraliçe Charlotte, “üzerinde güneş batmayan imparatorluğun” en büyük kraliçesi Victoria’nın da büyükannesidir… Öyleyse, bugün de herkesin tanıdığı Prens Harry’nin büyük-büyük-büyük-büyük-büyük-büyükannesidir. Dikkatlice bakılınca fark edilir, adam sarışındır ama saçları bir Afrikalınınki gibi kıvırcıktır!
Siyah Kraliçe Charlott’un ünlü ressamlar tarafından yapılan portrelerinde, aşırı pudrayla beyazlatılmış bir yüz görünür. 18. yüzyılda pudralarda kurşun kullanılırdı ve pek çok asil kadın ve erkek bu yüzden zehirlenerek ağır hastalıklar yüzünden ölmüştür.
Resmî kraliyet kaynakları, Kraliçe Charlotte’un Afrikalı soyunu hiçbir zaman gizlememiştir. Yakın zamanlarda, Buckingham Sarayı sözcüsü David Buck, Boston Globe gazetesinin bir sorusu üzerine: “Bu bir tarih meselesi ve açıkçası konuşacak çok daha önemli şeylerimiz var” demiştir!
Kraliçe Charlotte, İngiliz Aydınlanma çağının entelektüel özelliklerini taşıyordu. Sanata, edebiyata ve felsefeye düşkündü. Köle ticareti karşıtı görüşleri destekliyordu.
Mektupları onun iyi okuduğunu ve güzel sanatlara ilgi duyduğunu gösteriyor. Ünlü besteci Johann Christian Bach ve Wolfgang Amadeus Mozart şahsen yakından ilgilendiği müzisyenlerdi. Mozart, sekiz yaşında bestelediği sonatlarını ona adamıştı. Aynı zamanda amatör bir botanikçi olan Kraliçe Charlotte, bugün de dünyanın en ünlü botanik bahçelerinden biri olan Kew Garden’ı yaratmıştır. 1800 yılında ilk Noel ağacını da İngiltere’ye o tanıttı. Çam ağacını, kâğıtlar, meyveler ve oyuncaklarla, tatlılar, bademler ve kuru üzümlerle ilk süsleyen de o imiş. Ayrıca Londra’da Queen Charlotte Doğum Hastanesi de onun eseridir.
Kraliçe Charlotte, 17 Kasım 1818’de Surrey’deki Dutch House’da, şimdi Kew Sarayı’nda, en büyük oğlu Prens Regent’in elini tutarak öldü. Windsor’daki St George Şapeli’ne gömüldü.
https://youtu.be/S2Edu399EpI?list=RDS2Edu399EpI