1844 yılının kış aylarında genç bir adam, elinde bir defter ve kalemle İngiltere’deki iplik eğiricileri, dokumacılar, örgü ve dantel fabrikaları işçileri, kadın terziler ve şapkacılar, cam ve metal işçileri, maden ve tarım proletaryası arasında dolaşıyor, işçilerle söyleşiyor, gördüğü duyduğu her şeyi not ediyordu. Amacı, makinelerin hızla sanayiye girdiği toplumda meydana gelen değişiklikleri incelemek, ama asıl olarak bu değişim içinde işçilerin durumunun ve daha ileri bir değişim için onların nasıl bir etki gücü taşıdığını görmekti. Kendisinden önce de, Fransa’da, Almanya’da işçi sınıfının çalışma ve yaşama koşulları üzerine yazılmış eserler vardı; ama onlar sınıfın potansiyel devrimci gücünü incelemek yerine sefaletin resmini çekmekle yetinmişlerdi.
24 Yaşındaki genç, sanayinin teknik gelişimini, ekonominin yapısını, sosyal hayat koşullarını anlatan eserleri incelemiş, fabrika raporlarını okumuştu ama bunların ötesinde, işçilerin kendisine anlattıklarını bütün bu kitabi bilgilerden daha önemli görüyordu. Henüz sosyolojinin emekleme çağında olduğu ve esas olarak toplumsal hareketleri önleme bilimi olarak geliştirilmeye çalışıldığı bir dönemde, yüz yüze görüşmeler, anketler gibi saha araştırma tekniklerini uygulayarak sınıf hareketinin geliştirilmesi yollarını arıyordu.
Araştırmasında en çok önem verdiği yazılı kaynakların başında, işçiler üzerine sayısız haberlerin yayımlandığı Çartistlerin gazetesi “Northern Star” geliyordu. Ayrıca başka birçok gazete ve dergilerden işine yarayacak bilgileri bulup çıkarıyor, üzerinde çalıştığı kitabının taslağını olgunlaştırıyordu.
Kısa süre önce tanıştığı dostu Karl Marx’a yazdığı mektubunda: “İngiliz proletaryasının durumu üzerine olan kitabımı derlediğim, İngilizce gazete ve kitapların içinde tepeme kadar gömülmüş oturuyorum şu anda” diyordu.
Günümüzden tam 176 yıl önce Mart 1845’te kitabın yazımı bitti. Adı, “İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu” idi ve genç yazar Friedrich Engels’ti.
Doğrudan doğruya işçi sınıfının farklı işkollarında çalışan üyeleriyle neredeyse birlikte yazılmış olan bu kitap, kapitalist üretimin bir dizi yasalarını ilk olarak keşfeden gözlemlerle doludur. Düzenli aralarla tekrarlanan ekonomik bunalımlar, işsizlerden oluşan sanayi yedek ordusunun ortaya çıkışı, kapitalist üretimin yaygınlaşması ve fabrika sisteminin gelişmesiyle tüm emekçilerin üzerinde sömürünün artması, henüz Kapital yazılmadan önce, gözlemlere dayanarak ifade edilmiştir.
Marx’a yazdığı bir başka mektubunda, “İngilizlere güzel bir suçlar listesi hazırlıyorum” diye yazmıştı.
“Tüm dünyanın önünde İngiliz burjuvazisini, kitleler içinde cinayet, soygun ve tüm diğer suçları işlemekle itham ediyorum. Bunun için özel olarak çoğaltıp İngiliz parti başkanlarına, yazarlarına ve meclis üyelerine göndereceğim. Bir İngilizce önsöz de yazıyorum. Herifler beni anımsasınlar. İngiliz burjuvazisi kadar kötü, ama eziyet etmekte onlar kadar yürekli, tutarlı ve becerikli olmayan Alman burjuvazisi” de bu suçlamaların aynı zamanda kendilerine yöneltildiğini göreceklerdir.
Genç Engels’in bu heyecanlı sözleri, kapitalist toplumun gerçek yüzünü görmüş ve göstermiş olmasından kaynaklanıyordu. 24 yaşındaki Engels, proletaryanın sefalet ve umutlarını derinliğine tanımayı ve betimlemeyi bilmiş, onları yalnız sermayenin baskısı altında acı çeken değil, insanlığa yaraşır bir yaşam için savaşan ve kapitalist kölelik zincirlerini son halkasına kadar parçalamaya gücü yeten insanlar olarak göstermeyi de başarmıştı. Bu yapıta damgasını vuran şey, feci durumunun bilincine varan, çektiği acıların suçlusunu tanımaya başlayan ve egemen düzeni ortadan kaldırma yolunu arayan işçinin görkemli kişiliğidir.
Yapıt, burjuvaziye karşı açıkça kin, işçi sınıfı içinse derin bir sevgi ile doludur. Bununla birlikte burjuvazi, “kurtarılacak insanlar” listesinde de yerini almıştır! Çünkü ona göre, “komünizm salt bir işçi sınıfı partisi öğretisi değildir, kapitalistler de dâhil, şimdiki sınırlı koşullardan tüm toplumun kurtuluşunu amaçlayan bir teoridir.”