Köşe YazılarPowell'in Mirası

Powell’in Mirası

19 Aralık’ta İngiltere yüksek mahkemesi hükümetin sığınmacıları Ruanda’ya gönderme planını yasalara uygun gördü. Bu planın uygulanmasını en şiddetli savunanlardan eski İçişleri Bakanı Priti Patel ve halefi Suella Braverman’dı.

Priti Patel eski İçişleri Bakanı olarak göçmenleri sınır dışı etme planını uygulamaya koymaktan sorumludur. Mahkemenin verdiği karardan sonra, arkadaşlarına, kendisini Noel ağacının tepesinde tasvir eden Noel kartları göndererek sevincini paylaştı. Utanç vericiydi. Halefi İçişleri Bakanı Suella Braverman da, Ekim ayında Ruanda’ya göçmenleri götüren uçağı görmenin kendisinin “hayali” ve “takıntısı” olduğunu söylemekten utanmadı.

Göçmenlerden nefret eden ve kendileri de göçmen çocukları olan bu iki bakan göçmen karşıtlığında Enoch Powell’i aratmıyor.

İkinci Dünya Savaşından sonra İngiltere işgücü açığını kapatmak için İngiliz Milletler Topluğundan işçi getirmeyi teşvik etti. Muhafazakârların iktidarda olduğu 1962 yılında İngiliz Milletler Topluluğu Göçmenler Yasası ile kısıtlamalar getirdi. 1968 yılında İşçi Partisi hükümeti bu yasayı yürürlükten kaldırmadı, ama Kenya’dan zulümden kaçan İngiliz pasaportu taşıyan 200 bin Kenyalının İngiltere’ye girmesini zorlaştıran bir başka göçmenlik yasası çıkardı. Bu arada, bugün göçmen karşıtı İçişleri Bakanı Suella Braverman’ın babasının Kenya’dan gelip İngiltere’ye sığınan bir göçmen olduğunu belirtelim.

Bugün olduğu gibi, o zaman da göçmen haklarını savunanlar vardı. Aynı yıl İşçi Partisi hükümeti tarafından Irk İlişkileri Yasa Tasarısı önerisi yapıldı. Tasarıya göre, insanların etnik kökenleri nedeniyle barınma, istihdam ve kamu hizmetlerinden mahrum bırakılması suç sayılacaktı.

Tasarının ikinci kez okunmasından bir hafta önce, Enoch Powell sağcı basını da arkasına alarak, 20 Nisan 1968’de yaptığı göçmenleri hedef alan “Kan Nehirleri” konuşması ile sağcılara ırkçı bir miras bıraktı. Enoch Powell, 1968’de muhafazakâr partiden milletvekili ve gölge kabinenin üyesiydi.

Powell, sağın ruh haline uygun olarak siyahların iktidara hazırlandığını söyleyerek, konuşmasının ciddi şekilde değerlendirilmesini istemişti. Bir çalışanın ”Bu ülkede on beş yirmi yıl sonra siyah adamın beyaz adama karşı kırbacı eline alacağını” söylediği bir anekdot aktarmış, seçim bölgesindeki bir konuşmasında “Sekiz yıl önce Wolverhampton’da saygın bir sokakta bir ev bir zenciye satıldı, şimdi orada sadece bir beyaz yaşlı kadın yaşıyor” diyerek İngilizlerin kendi ülkelerinde bir yabancı olduğu imajını oluşturmaya çalışmıştı.

Ertesi gün yükselen tepkiler üzerine Powell görevden alınmış, ancak perspektifini kabule hazır bir kitleyi ateşlemeyi becermiş ve aşırı sağın yükselmesine vesile olmuştu.

Aradan 54 yıl geçmesine rağmen hâlâ benzer söylemleri duyuyoruz. İnsanların ne düşündüğü önemsenmiyor, ama basın ve politikacıların göçmen karşıtı söylem ve haberleriyle karşı karşıyayız. İşsizliğin, yoksulluğun ve evsizliğin sorumlusu olarak göçmenler gösteriliyor. Benzeri iddialar, herkesin inanmasını istedikleri koca bir yalandır. Sadece İngiltere’de değil, göçmen karşıtı söylemler diğer Avrupa ülkelerinde de aşırı sağın yükselmesine dayanaklık ediyor.

Sorun göçmenler değil, kapitalist sistemin kendisidir. Göçmen karşıtı politika ve söylemlere karşı mücadele etmek, aynı zamanda aşırı sağın yükselişinin dayanağı olan ve işçi sınıfını yerli ve göçmen diye bölüp sömüren sistemle mücadele etmektir.

 

- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun