13.8 C
Los Angeles
Perşembe, Nisan 24, 2025
Köşe YazılarOxfam: Adaletin bu mu dünya?

Oxfam: Adaletin bu mu dünya?

Hayır kurumu Oxfam’ı bilirsiniz. Ana caddede vergiden muaf ikincil el ve bağış ürünleri satan Oxfam dükkânlarına mutlaka uğramışsınızdır. Genellikle gönüllü çalışanlarıyla faaliyet gösterir. Bir zamanlar yönetici kadrosunun yüksek maaşları eleştiri konusu olsa da, Oxfam elde ettiği gelirleri Afrika başta olmak üzere yoksul ülkelerin yoksul insanlarına gönderiyor. II. Dünya Savaşı dönemi 1942’den bu yana faaliyetteki kurum günümüzde Müslümanlardan zekât da kabul ederek hayır işlerini sürdürüyor.

Oxfam sosyal araştırma ve yoksulluğun kaynağı üzerine hazırladığı raporlarıyla da tanınıyor. Yayınladığı “En Zenginlerin Hayatta Kalması” başlıklı yeni raporunda, dünyanın en zengin yüzde 1’inin 2020’den bu yana ortaya çıkan 42 trilyon dolarlık yeni küresel servetin yaklaşık üçte ikisini aldığını açıklayan Oxfam, çözüm olarak da sistemi değiştirmek yerine zenginlere yeni vergilerin konmasını istedi. Arabesk bir çözüm! Kim kimden vergi alacak? Bir önceki başbakanı Liz Truss zenginlerden daha az vergi almaya kalkmadı mı? Başbakan Rishi Sunak’ın milyarder eşinin vergilerini İngiltere’de ödemediği ortaya çıkmadı mı? Daha geçen hafta Başbakanı Sunak, Maliye Bakanlığı görevini üstlendiği esnada vergi kaçakçılığı yaptığı iddia edilen Muhafazakâr Parti Başkanı Nadhim Zahawi’yi görevden almadı mı? ABD’nin eski başkanı Donald Trump vergi kaçırmaktan yargılanmıyor mu? Orhan Veli’nin dediği gibi “Geç bunları, anam babam, geç!”

Oxfam International’ın Yönetici Direktörü Gabriela Bucher yoksulluğun fotoğrafını, “Sıradan insanlar yemek gibi temel ihtiyaçlar için günlük fedakârlıklar yaparken, süper zenginler en çılgın hayallerini bile aştılar” diye anlatıyor. Bucher, “Süper zengin ve büyük şirketleri vergilendirmek, günümüzde bitmek bilmeyen krizlerden çıkış kapısıdır. Süper zenginler için kırk yıllık vergi indirimleri, yükselen bir dalganın tüm gemileri kaldırmadığını, sadece süper-yatları kaldırdığını gösterdi” diye devam ediyor. Direktörü Oxfam’ın çözüm önerisiyle çelişiyor.

Dostlar, işte sermeye emek çelişkisinin püf noktası da bu: Pastanın adil paylaşımı… Kapitalizmde patronlar ne kadar kolay sermaye biriktirirse yatırımları da o kadar büyük olur ve ülke kalkınır savıyla sermayenin önündeki bütün engellerin kaldırılması istenir. Patronların hammaddeyi aldığı çiftçiden, fabrikadaki işçisini sömürmesi, maliyeti düşürmek adına vergi kaçırması, doğayı katletmesi de “hayırlara vesile” olarak görülür. Yok, siz “üretici ve emekçiler hakkını alsın, insan gibi yaşasın, doğaya zarar vermeyelim” derseniz bu döngüye çomak sokmaya çalışmış olursunuz, eğer çomağınız etkili olursa kapitalizmin çanları çalar, yasal ve illegal sistem koruyucuları devreye girer. Eğer onların da bileğini bükebilirseniz, işte o zaman pastadaki payınızı büyütürsünüz. Birleşik Krallık’taki işçi sınıfının İkinci Dünya Savaşı sonrasında kapitalizmin bileğini bükerek kazandığı sosyal hakları kullanıyoruz hâlâ.

Günümüzde; Birleşik Krallık işçilerinin Oxfam’ın açıkladığı o pastadaki paylarını korumak ve büyütmek için grevlerine tanık oluyoruz. 2022’de işçi ve emekçilerin grevler sonucunda büyük zaferler elde ettiği İngiltere, Galler ve İskoçya’da demiryolu işçileri, sağlık emekçileri, öğretmenler ve postacılar greve hazırlanıyorlar. Yaklaşık bir yıldır grevlerle sarsılan ülkede yeni bir grev dalgası daha geliyor. Bir çok sendika, grevler sonucunda büyük zaferler elde ederken, hâlâ kazanılmamış bazı talepler için yeni grevler planlanıyor.

Dostlar sanırım tarihi günlere tanıklık ediyoruz. Grev dalgası yani bu seferki çomak İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki gibi çanları çaldırmış olmalı ki sistem alarmda… Hükümet, “yaşamı korumak” adıyla aslında sömürüye dayalı bu sistemi korumak için (grevler sırasında kamu hizmetlerinin belirli bir seviyede tutulmasını öngören ve bazı işçilere çalışma zorunluluğu getiren) yasa tasarısını parlamentoya sundu. Haliyle sendikalar, bazı sendika üyelerinin grev sırasında çalışmaya devam etmelerini gerektirecek tasarıyı “antidemokratik, uygulanamaz ve yasadışı” olarak niteledi. Tasarı onaylanırsa sendikalar üst mahkemeye başvuracaklarını, İşçi Partisi de iktidara geldiklerinde iptal edeceklerini açıkladı. İktidarı bekleme şimdiden bastır hacı!

Dostlar Muhafazakar Başbakan Thatcher döneminden başlayarak tırpanlanan ve elde küçülmüş olarak kalan sosyal haklarımızı korumak ve sonrasında büyütmek için bu antidemokratik tasarıya karşı çıkmalı ve grevleri desteklemeliyiz. Hangi partiden olursa olsun bölgemizdeki milletvekillerine protesto e-postaları göndermek, grev ziyaretlerinde bulunmak ve gösteri yürüyüşlerine katılmak her zaman işe yaramıştır inanın. Gelmekte olan dev grev dalgası da önündeki bütün bentleri aşabilecek, o bileği bükebilecek güçte. Biz de elimizden geleni ardımıza koymamalıyız!

 

Faruk Eskioğlu
Faruk Eskioğlu
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı.
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun