Ana Sayfa Blog Sayfa 24

Ayın Artizi: Muhafazakar Parti Eski Başkan Yardımcısı ve Hâlâ Milletvekili Lee Anderson Kalası

0

İlk iki haftası bahar gibi, diğer ikisi de yağmur-yağış karanlık geçen Şubat dengenizi fazla bozmamıştır umarım.

Biz de takıldık oflaysınsta, kâh önünden mavimsi bir gök altında sokaktaki trafiği izledik, kâh elektrikli ısıtıcının etrafına çömelip geçmişi yadettik bizim Ankara anlaşmalıyla. Diğer işçi de işten çıktığı için dükkana da biraz fazla uğradık, kaşınkariye bile doya doya gidemedik bu ay. Bizim organik manav bölümü açıp sosyal statümüzü yükseltme planları tam anlamıyla bahara kaldı yine. İşçinin çıkmasının nedeni de nişanlısı Türkiye’den geliyormuş, bunun işten çıkmasını neden gerektirdiğine hemen ayıkmadım ama çocuk son vecizi almaya geldiğinde, nişanlım Kensington dışında bir yerde yaşamam diyor dediğinde anladım ki bizim eleman ya daha gelirli bir iş bulmaya çalışıyor ya da eli kulağında dükkân açacak; bu ayrılan işçi Ankara anlaşmalı olmadığı için dükkân diyorum, yoksa avukat, bilgisayarlı meslekler gibi bir şey, bilemediniz eskiden tek bir kitap okumuşların solculuk kesmeye gittikleri organik mal da satan bir cafe olurdu. Ama bizimki Elazığlı, bakalım nişanlısının bagajlı varışıyla başlayan hayatının bu kesitinin sonu ne olacak.

Sonuç ise bir işçi eksik ve hâlâ kimseyi işe alamamış olmamız; kimseyi beğendiremiyoruz artık şu İngiltere’deki 40 yıllık göçmenliğimizin ulvi bir abidesi olan oflaysınsta çalışmaya. İşverenin soyadı ya da şirketin adı İngiliz olsun, bizim gençler, estate’tekiyle batı hayranı yeni gelmişiyle vın turizm. Hepsi romantik bir komedinin başrolleri, diğer herkes figüran. İşgücü gelişiminin bu yerel ölçekli sorunlarıyla işe salça olan başka bir şey de avukatıyla, muhasebecisiyle, uğraştığım belediye ve vergi memuruyla, hepsinin bizimkilerden ya da bizimkiler gibi diğer göçmen yeni yetmelerin olması. Birisinin amcaoğlu bile çalıştı dükkânda bir ara. Bir diğerinin babası gençliğimizde diğer mahalli takımlardan birinin santraforuydu. Yok, yapsınlar da mesleklerini, sorun sanki bizim ne yaptığımızı hiç bilmiyorlar gibi davranmaları, bazen de husumetle ve aşağılamayla yaklaşmaları. Bunların yanında bir de alakası olmadığı halde yan taraftaki kahveye geldikten sonra, sadece ben de Maraşlıyım diye dükkâna gelip, hava basmak için teftiş yapacağım diye diklenen belediye memurunu dükkandan şutlayınca anladım ki, artizlerin olmadıkları gibi olmaları konusunda bu Şubat ayı yeni bir açı sağlıyor.

Bu özelliği kendinde total biçimde ve siyaset alanında barındırma şerefi de bu ay Filistin’de süren katliam ve soykırıma karşı gösteriler yapan kitleleri “İslamcı teröristler” diye niteledikten sonra özür dilemeyi kabul etmeyen ve partisinin parlamenter grubundan ihraç ettiği eski Muhafazakâr Parti başkan yardımcısı ve milletvekili Lee Davidson. Bu yeni açı da bizim yeni yetme belediye memurları gibi Davidson kerestesinin bu ırkçı ve gericilik şarlatanlığı pozisyonuna vardıran yolculuğuna babası gibi bir maden işçisi olarak başlamış olması. Gerçekten de artizin olmadığı gibi olmaya çalışan insan olması tanımına yeni bir anlam katıyor değil mi bu: arkadaş sadece kendi geçmişini silmiyor, iyi değerlerle de yad edilecek geçmişini reddediyor ve bunun tersi olmaya çalışıyor. Gençliğinde devrimci takılan Labour Party lideri Starmer gibi ya da bugünlerde başı belaya girmiş eski sosyalist, son 10 yıldır ve şimdi gericilik şampiyonu Muhafazakâr MP Micheal Gove gibi.

Lee abimizin kalaslığı sadece 1.81cm boyundan, gerici GB News kanalında kendisine milyonlar kazandıran programlarının ve açıklamalarının boşluğu da değil; tabii ki siyaset ve genel olarak oluş tarzından. Sadece gösterilere de dair söylediklerinden de değil, onlarla birlikte başka nedenlerden başka bir artiz olan Londra belediye başkanı Sadıq Khan’ın İslamcıların hizmetinde biri olduğunu iddia ederek ve bundan hareketle ülkedeki 4 milyon Müslüman emekçinin hepsinin İslamcı ve herhalde terörist olduğunu ima ederek. Kendisi “İslamist” bile diyemiyor, “İlsamist” diyor röportajlarında sonra da o aklıyla böyle sorun çözücü tespitler yapıyor Ashfield milletvekili dayımız. Bakarsan ve de tabii görürsen, Lee okul yıllarında bir şey öğrenmeye direnmiş sonradan görme bir işçi, Sadık da yeri geldiğinde dini ve “inançları” çıkarları için suiistimal eden bir liboş, kâh bazı Muhafazakârlar kâh İslamcılar gibi. Hepsi bir şey satıyor işte.

Neyse bizim Lee, 83’te Ulusal Madenciler Sendikası üyesi ve sosyalist Micheal Foot’u desteklemekle başlayıp, 2015’le Labour encümeni olduktan sonra 2018 Şubatında Ashfield bölgesinde konaklamak isteyen buranın göçebeleri “travellerlara” barikat kurarak engel olmaya çalıştığı için partiden atılıyor, aynı ayın sonunda Conservativelere geçiyor. 2019’da milletvekili oluyor ve adını sevsinler partinin Sağduyu grubuna (Common Sense) üye oluyor, artık duyunun neyi sağ ve ortaksa. Döneklik ağır tabir olur ama döneksellik veya onunla ilişkilendirilebilirlik herhalde Lee panpamızın bu hareketleriyle vuku olup artizin olmadığını oluştaki başka bir boyuta da böylece ışık tutuyor.

Devam edelim, Lee emmi daha milletvekilliği kampanyasında kansıl esteytlerinde sorun çıkaran sakinlerin çadırlara yerleştirilip sebze toplamaya zorlanmaları gerektiğini dair iç açıcı açıklamalarının yanında, yediği haltların arasında Tommy Robinson gibi faşistleri destekleyen ve komplo teorileriyle uğraşan Facebook gruplarına üyelik, bundan dolayı Yahudi karşıtlığına dair yetiştirme programlarına katılmaya zorlanması ve buna karşılık üyesi olduğu parlamento Kadın ve Eşitlik Komitesi toplantılarından tek bir tanesine bile katılmadıktan sonra istifa etmek gibi bir sürü inci, meziyet, erdem fışkırması da var.

Bir gericilik fosseptik çukuru olan kariyerinde yediği naneler bununla sınırlı değil Lee’nin: ülkenin önemli vakıflarından olan National Trust mülkleriyle sömürgecilik arasındaki ilişkiye dair raporları “Marksist dogma” bulup kampanya yürütmeler, mültecilerin başvuruları sonlanana kadar Arjantin açıklarındaki Falkland adasında tutmaya dair dâhiyane önergeler, yine travellerlara karşı kampanyalar ve en son da, ortalık geçim ve ısınma sorunlarıyla boğuşuyor, food banklara ihtiyaç yok, aslında bir öğün 30 penny’e yapılabilir gibi müthiş halkla ilişkileri açıklamaları ve aldığı “30 penny Lee” lakabı. Sorun, diyor Lee amcamız, abartmıyorum, yoksullar yemek pişirmeyi bilmiyorlar.

Filistin ve Müslümanlara karşı ırkçı bu son ifrazlarından önce yaptıkları ansiklopedik genişlikte Lee’nin, yer kalmıyor, bakın isterseniz. Ama olmadığını olmaya çalışan bir artiz olarak Lee’nin dönekselliğinin yanında manidar olan, baktığınızda 10 yıl önce duyulmamış bir adamın şimdinin durumunu ve yükselen politik figür ve tipi temsil etmesindeki yoğunluk. Bir tür provokatör artizlik, sadece kendi dalının veya sosyete veya ünlülüğün değil de kamusal söylemin her tarafta duyulabilecek artizlikleri, fikirler ve kışkırtıcılıkla girişilen ve eskiden olduğuna karşı çıkmayı görevlenmiş bir artiz. Olay çıkarmak isteyen ve bir cephenin, bir gericilik cephesinin arkasını düzene sokmaya çalışan bir artizlik.

Lee bu artizlik görevinin ne kadar sürdürür bilinmez çünkü gittiği belli hükümetin ve bu dönem iktidarlarının gereksinim duyduğu şakşakçılık ve bunu tesis eden artizlik hem başkalarınca yapılabiliyor hem de iktidarlarının sürüşüne bağlı. Ki medya tarafından Lee Davidson’un söyledikleri neden yanlıştı diye sıkıştırıldığında da Muhafazakâr temsilcilerin hiçbiri bunu açıklamaya yanaşmadı, kontenjanlı resmi artizlik ne de olsa, yoksa Sunak göçmenlik karşıtlığını seçim hazırlığı olarak gündemde tutup partisini nasıl zaptecek, hem de başka bir artiz bulmadan.

Gayriresmi baharlar efendim.

 

DAY-MER Etkinlikleri Artarak Sürüyor

DAY MER’in 22’inci kongresi sonrasındaki ilk kahvaltı toplantısında konuşan Başkan Aslı Gül, pratisyen hekimlerin 24-29 Şubat arasındaki haklı grevlerini desteklediklerini belirterek, toplumu bu konuda duyarlı olmaya çağırdı.

Başkan Gül, DAY MER’in Mart ayı etkinliklerini de şöyle açıkladı:

  • Kültür Sanat etkinlikleri çerçevesinde Hüseyin Aslan’ın karikatür sergisi, imza günü ve şiir dinletisi, 27 Şubat Salı akşamı saat 19.00’da, Londra Toplum Merkezi’nde (N17 6PY) yapılacak.
  • Son iki yılda ülkedeki gelişmeler ve kadınlara etkisini, geride bıraktığımız dönemde yürütülen kadın çalışmasının değerlendirmesi ve önümüzdeki dönem sürdürülecek çalışmaların konuşulacağı DAY MER Kadın Konferansı, 2 Mart Cumartesi günü yapılacak. Konferans’da önümüzdeki 2 yıllık süreçte kadınlara yönelik sürdürülecek çalışmaların örgütlenmesi için yeni Kadın Komisyonu’nun seçimide yapılacak.
  • 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde 8 Mart Cuma akşamı saat 18.30’da, Londra Toplum Merkezi salonunda, Suna Alan’ın katılımıyla 8 Mart şenliği düzenlenecek. Giriş ücreti £10.
  • 9 Mart Cuma günü, Londra merkezde Bir Milyon Kadın Ayakta kampanya örgütünün düzenlediği 8 Mart yürüyüşüne katılmak için saat 11.00’de Londra Toplum Merkezi’nde buluşulacak.
  • Haringey Semt Grubu “Gerçek Gazetesi Okurlarıyla Buluşuyor” başlıkla 11 Mart Pazartesi akşamı saat 19.00’da Londra Toplum Merkezi’nde bir toplantı düzenliyor. Gerçek Gazetesi yazarlarının okurlarıyla buluşması, gazetenin içeriği ile ilgili öneri, eleştiri ve katkılarının alınacağı toplantı başta Haringey bölgesinde yaşayan üye ve dostlarımız olmak üzere herkese açık.
  • Hackney Semt Grubu’nun NHS’deki durum ve mücadelenin ele alınacağı toplantı ise 13 Mart Çarşamba akşamı saat 19.00’da, DAY MER binasında (N16 8PU) yapılacak. Toplantı başta Hackney’de yaşayan üye ve dostlarımızın yanı sıra herkese açık.
  • DAY MER Gençlik Kampı Etkinliği ise 16 Mart Cumartesi akşamı saat 18.30’da, Londra Toplum Merkezi salonunda gerçekleşecek. Kampın tanıtımı, yeni katılacaklarla tanışma ve kampa gelir sağlama amaçlı düzenlenen etkinliği tüm gençler davetli. Giriş ücreti 10 sterlin.
  • DAY MER Gençlik Kampı bu sene Somerset-Bristol’da, 29 Mart-3 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek. Gençlerin birlikte dinlendikleri, sosyalleştikleri, tartıştıkları ve yeteneklerini keşfettikleri, geliştirdikleri kampta Kamp TV, Kamp Gazetesi, Art ve Müzik gibi aktivitelerin günlük yapılmasının yanı sıra, gençlerin güncel gelişmelerle ilgili ve kendilerini yakından ilgilendiren konularda yapılacak workshoplarla tartışma ve öğrenme olanağını yakalayacaklar. Kampın etkinliklerin düzenlenmesinden, temizliğine, tüm kamp hayatının gençler tarafından ortak bir şekilde yapılacağı kampa katılmak isteyen gençler veya çocuklarını kampa göndermek isteyenler bizlere ulaşabilir. Kamp yaş sınırı 13 yaş ve üzeridir.

Öte yandan DAY MER Kültür Sanat Komisyonu Mart ayı boyunca 8 Mart vesilesiyle Salı günleri yapacakları etkinlikler kadın temalı olacak. Bu etkinlikler çerçevesinde şiir dinletisi, film gösterimi de yer alacak.

Etkinliklerle ilgili detaylı bilgi almak, katılmak isteyenler bizlere 020 7275 8440 veya 07494334095 numaralarını arayarak, info@daymer.org email adresine mail atarak, DAY MER sosyal media hesaplarina msg atarak veya bizzat dernek binalarımıza gelerek ulaşabilir.

 

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Sorunu Ve Kadınlar

0

Günümüzde, kadınlar iş hayatına aktif bir şekilde katılmakta ve kariyer hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Gelir elde etmek, aile ekonomisine katkıda bulunmak ve hayatın içinde yer almak erkekler için olduğu kadar kadınlar için de temel insan haklarındandır.

Dolayısıyla, cinsiyet sadece biyolojik bir olgu değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir olgudur. Toplumsal cinsiyet rolleri, bireylerin yaşamları ve ilişkileri üzerinde etkilidir. Ancak, bu roller ve beklentiler zaman içinde ve toplumdan topluma değişiklik göstermektedir.

Kadınların iş hayatındaki deneyimleri, kültürel, coğrafi, sektörel ve bireysel faktörlere bağlı olarak çok çeşitli şekilde kendini gösterse de, çalıştıkları işyerlerinde farklı sorunlarla karşılaşabilmektedirler. Ancak, bu sorunlar da ülkeden ülkeye, sektörden sektöre ve bireyden bireye değişiklik göstermektedir.

Genel olarak, işyerlerinde cinsiyet temelli ayrımcılıkla karşılaşan kadınlar terfi, görev dağılımı veya eğitim olanakları gibi konularda cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılıkla karşı karsıya kalabiliyorlar. Bu durum, kariyerlerini ilerletmelerine ve yeni beceriler kazanmalarına engel oluyor. Günümüzde hala birçok ülkede, kadınların, erkek meslektaşlarına kıyasla daha düşük ücret aldıklarını da biliyoruz. Ücret eşitsizliği, genellikle aynı işi yapan kadınların erkeklere göre daha düşük ücretle çalıştırılması anlamına gelmektedir.

Kadınlar, iş ve aile yaşamlarını dengelemek için daha fazla esnek çalışma koşullarına ihtiyaç duymaktadırlar. Özellikle çocuk sahibi kadınların, iş ve aile sorumlulukları arasında denge kurmak konusunda ne kadar zorluk yaşadığını kendi kişisel deneyimlerimizden de biliyoruz

Toplumsal normlar ve beklentiler, kadınların belirli sektörlerde çalışmalarını veya belirli pozisyonlara yükselmelerini engellese de bu sorunların üstesinden gelmek için toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden politikaların benimsenmesi, eğitim ve farkındalık programlarının düzenlenmesi, cinsiyet temelli ayrımcılıkla mücadele edilmesi gibi çeşitli adımlar atılabilir.

Bu sorunlar genellemelerdir ve her kadının deneyimi farklı olabilir. Ancak kadınlar için eşit fırsatlar ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda mücadeleyi geliştirerek bu sorunların aşılması yönünde adımlar atılabilir.

 

Bende yer etmiş şarkılar

Murat Meriç ‘100 Şarkıda memleket tarihi’[1] kitabında seçtiği 100 şarkıda bizi memleket tarihine yolculuğa çıkarır. Darbeleri, yükselen sol muhalefeti, Kıbrıs müdahalesinde yükselen milliyetçiliği şarkılara nasıl yansıdığını bir nevi ‘sivil tarih’ okumasıyla güzelce anlatır. Ben de bu yazımda hayatımda yer etmiş şarkıların ve şarkıcıların bir kaçını hikâyeleriyle nakletmeye çalışacağım. Hem kişisel tarihime hem de memleket tarihine bir yolculuk…

1979 kışı Ankara’da sobanın etrafına dizilmiş babamın taksitle aldığı siyah beyaz Nordmende televizyonu seyrediyoruz. Sunucunun Ali Rıza Binboğa ‘Öğretmen Öğretir’ şarkısıyla sizinle birlikte olacak anonsunu duyduğumda dokuz yaşındayım. Kara kuru ‘Karamürsel sepeti’ gibi bana benzeyen bir adam, öğretmen kutsaldır ana gibi diyor. Kara kuru olduğu için sempati duyduğum adama bir de babam bu adam bizim oralı ‘Sarız’lı deyince sempatim tavan yaptı doğrusu.

Ertesi gün okulda arkadaşlarıma gururla o adam bizim memleketli hatta akrabamız dediğimi anımsıyorum. Ali Rıza Binboğa, ne zaman ekrana çıksa televizyonun sesi sonuna kadar açılır şarkısı huşu içinde dinlenirdi. Büyük şehirde kendilerini yalnız ve yaban hissettikleri için içlerinden birini televizyonda seyretmek hayatı daha katlanır kılıyordu sanırsam. Darbeden sonra çok uzun bir süre onu televizyonda göremedik o da yasaklılar listesindeydi. Görece daha esnek bir dönemde tekrar müziğe ve ekranlara dönse de yaptığı şarkılara ısınamadım. ’Ne o eski o,ne ben o eski bendim’ artık. Öğretmen öğretir a,b,c’yi şarkısı çocukluk anılarımda müstesna yerini aldı. Ne de olsa ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ felsefesiyle büyütüldüm.

‘Gülünün Solduğu Akşam’ kitabını yeni okumuş, devrimcilerin maruz kaldığı eziyetin hesabını sormak için ben de devrimci olmaya karar vermişim. Sanırım lisenin birinci sınıfındayım. Suları dolmuş akacak mecra arayan bir nehir gibi kabıma sığmıyorum. Zafer çarşısının içinde Ada Kasetçilik’in önünde o tok sesli adamla tanışıyorum ‘metrisin önünde durdum hasretimi yerlere vurdum’ diyen adam Ahmet Kaya. O, güzel gülümseyen adamı o günden sonra hep dinledim takip ettim. Onun kasetlerindeki şarkılar sayesinde, Attila İlhan, Ahmet Arif, Nevzat çelik… vb. keşfettim.

12 Eylül’den sonra solcular ve Kürtleri de içinden barındıran SHP’nin Ankara’da Maltepe mitingine Ahmet Kaya’nında katılacağını öğrenince içim kıpır kıpır oldu. Bir cumartesi günüydü A. Kaya sahneye çıktı, sanırım bir gece önce o çok sevdiği rakıyı fazla içmiş olmalı ki, gözleri kan çanağı ve sazsız geldi mitinge ‘anason kokulu’ adam… Burada gereksiz bir ayrıntı vereyim: Banu’da diğer sanatçıydı. Şöyle seslendi ‘Biz siyaset meydanında sazsız ve silahsız da dövüşürüz’. Unuttuğu sazdan Sonra, Başının belada olduğunu ‘silahını helâda unuttuğunu’ da söyleyecekti sonraki albümünde… Mitingde, Metris şarkısını çıplak sesle söyledi. O gün onu ilk ve tek canlı görüşüm oldu.

Sonra o, Paris’e sürgüne gidecek benim payıma da Londra düşecekti. Kendisi de uzun yıllar Zürih’te sürgün yaşayan yazar Hasan Sever ‘Su duydum’[2] romanında ‘ne zamanki raflara bulgur ve rakı geldi gurbetlik bitti’ dese de. O verdiği röportajlarda memlekette rakı içmeyi çok özlediğini hep söyleyecekti. Mekân kadar kiminle içtiğin de önemlidir sanırsam. Gurbet acısına daha fazla dayanamadı ‘anason kokulu adam’ doğduğu topraklardan çok uzaklarda bu dünyadan ayrıldı. Yıllar sonra dostlarımız Ferda ve Mesut’la Paris’te ‘Pere-Lachaise’ Mezarlığında kabrini ziyaret ettim. O ilk gördüğümdeki güzel gülümsemesiyle hatırladım onu. Dilimde çok sevdiği Attila İlhan abisinden mısralar:

“…

görünmez bir mezarlıktır zaman

şairler dolaşır saf saf

tenhalarında şiir söyleyerek

kim duysa / korkudan ölür

-tahrip gücü yüksek-

saatli bir bombadır patlar

an gelir

Attila İlhan ölür.

Hayatı anlamlandırmaya, kodlarını çözmeye çalışırken bir yandan da kimliğimizi inşa ederken romanlar, şiirler, şarkılar, filmler bizi şekillendirir. Şarkılarla geçmişe yolculuğa küçük hikâyelerle devam ederim başka yazılarda… Sürgünlük, göçmenlik, öteki olma hali kadim bir yara olarak yanı başımızda durur, küçük sızılarla hep kendini hatırlatır. Bir Çerkez atasözü der ki “atı kaybolanın kulağındaki at sesi gitmez.” Sadece atlarını değil vatanlarını da kaybeder sürgünler. A.Kaya, bunun bir örneği…

  1. Murat Meriç, 100 Şarkıda Memleket Tarihi. Ağaçkakan yayınları.
  2. Hasan Sever, Su Duydum, Ayrıntı yayınları.

 

Ahmet Güven: Yöre dernekleri emek odaklı derneklere kapısını açık tutmalı

Kırkısraklılar Derneği eski başkanı yazar Ahmet Güven, “Yöre dernekleri üyelerini canlı tutacak ve geliştirecek emek odaklı dernek ve oluşumlara kapısını açık tutması gerekir” dedi.

Güven sorularımızı şöyle yanıtladı:

– Toplumda köy dernekleri ne zaman kurulmaya başladı? Toplumda doyum noktasına ulaşıldı mı?

– Yöre dernekleri 2005-6 yıllarında kurulmaya başladı. Aşağı yukarı pek çok köyün derneği kuruldu sayılır. Kimi köy derneğinin kendi mekânı var, kimi komite olarak çalışıyor ya da bir bürodan yönetiliyor. Emin değilim ama toplumda 20’ye yakın yöre derneğinin olduğunu sanıyorum.

– İlk kuruluş amaçları neydi?

– Yöre insanları arasında iletişimi ve dayanışmayı sağlamak. Kendi sorunlarına çözüm bulmak. Üyelerinin sorunları göçmenlik sorunlarından ayrı değil tabii. Bu sorunları bilince çıkarması ve birlikte çözüm araması amaçlandı. Pratikte uygulanabilirliği de diğer derneklerle işbirliğinden geçiyor. Çoğu Demokratik Güç Birliği’nin üyedir. Kendi göçmenlik sorunlarından, sosyal kesinti gibi içinde yaşanılan ülkenin sorunlarına pek çok konuda refleks gösterebilmek için Demokratik Güç Birliği ile hareket ediyorlar. Bu doğru bir tavır. Bazı yöre dernekleri Türkiye’deki kendi yörelerindeki bazı sorunlara da çözüm üretmeye çalışıyorlar.

– Bu derneklere “feodal birliktelik”, “ahbap-çavuş dayanışması”, “sınıf mücadelesinden uzak” gibi eleştiriler var. Sizce bu eleştirilerin haklılık payı var mı?

– Yöre dernekleri kurulurken büyük bir heyecan ve çekim merkezi yarattılar. Yöre derneklerinin bazılarında kahve kültürü baskın çıkınca sosyal faaliyetler de azaldı. Öğrencilere yardımcı derslerden tiyatro gibi sosyal etkinliklere pek çok faaliyet haliyle geri kaldı. Bu anlayış “Dernekler acaba kahveye doğru mu evriliyor” kaygısını yarattı. Kahvehane kültürü yöre derneklerini kuruluş amacından uzaklaştırır ve içini boşaltır. Bu dernekler kahvehane kültürüne asla izin vermemesi gerekir. Kimileri kahvehane oyunlarını derneğin geliri olarak görüyor olabilir ama ben kesinlikle bunu doğru bulmuyorum.

– Kendi yöre insanlarını yaşadıkları bu ülkeye doğru entegresini sağlama gibi bir vizyonları var mı?

– Gençlerin entegrasyon gibi bir sorunu yok sanırım. Siyasilerin genel ve yerel seçimlerde yöre derneklerini önemsediğini söylemeliyim. Bence en önemlisi bu derneklerin, üyelerini canlı tutacak ve geliştirecek emek odaklı dernek ve oluşumlara kapısını açmasıdır. Yöre dernekleri, devrimci demokratlarla aralarında köprü kurmalıdır. Emek odaklı derneklerin alternatif bir dünya özlemleri var. Yöre derneklerinde bu hasret yok. Bir kaç yöre derneği dışında hemen hepsinin kapısını emek odaklı derneklere açık tuttuğunu söyleyebilirim. Üyelerinin kişisel gelişimi ve toplumsal olaylara duyarlılığı açısından da önemli bu.

Yöre derneklerini emek odaklı derneklerle kıyaslamamak gerekir tabii. Yöre derneklerinde farklı siyasi düşünceden ve her sınıftan üye var. Buna rağmen kökenleri ve göçmen kimlikleriyle hayatı sorguladıklarında emek odaklı derneklere yakın durduklarını göreceksiniz. Bu açıdan yöre derneklerinin kapılarını açık tutmaları gerektiğinin altını çizerek söylüyorum. Yöre dernekleri, öğrenci ve gençleri toplumu ilgilendiren konulara eğilmeleri için teşvik etmeli. Bir de topluma ilişkin araştırma ve tez hazırlanmasında itici güç olmalı.

Baştaki sorunuza gelirsek: “Yöre dernekleri ne zaman misyonlarını bitirir?” Ondan emin değilim. Şimdilik yöre derneklerinin bir cazibesi olduğunu söyleyebilirim.

 

Begüm’e İngiliz vatandaşlığı kapısı kapandı

IŞİD’e katılmak için Suriye’ye giden Şamima Begüm, İngiliz vatandaşlığını geri almak için açtığı davayı kaybetti.

İngiltere’de Temyiz Mahkemesi, 2015’te IŞİD’e katılmak için İngiltere’den Suriye’ye giden Şamima Begüm’ün İngiliz vatandaşlığından çıkarılmasını yasaya uygun buldu.

Bugün 24 yaşında olan Begüm, IŞİD’lilerin eşleri ve çocuklarına da ev sahipliği yapan Suriye’deki Roj kampında bulunuyor ve bir süredir İngiliz vatandaşlığını geri alıp ülkeye dönebilmek için hukuki mücadele veriyor. “Ulusal güvenlik riski” olarak görüldüğü için 2019’da İngiliz vatandaşlığı iptal edilen Begüm, geçtiğimiz yıl Şubat ayında açtığı davayı da kaybetmişti.

Begüm, 2015’te 15 yaşındayken IŞİD’e katılmak için İngiltere’nin başkenti Londra’dan yola çıkarak, Türkiye üzerinden Suriye’ye gitmişti.

Dolandırıcılık miktarında büyük artış

Ülke genelinde dolandırıcılık vakalarına bağlı para miktarı, 2023 yılında iki katından fazla artarak 2,3 milyar sterline çıktı.

The Guardian’ın haberine göre, böylelikle 2023, son yirmi yılda dolandırıcılığın en çok görüldüğü ikinci yıl oldu. Muhasebe firması BDO tarafından yayınlanan veriler, rapor edilen dolandırıcılık vakalarının yüzde 18 arttığını gösteriyor.

Bunun yanında, dolandırıcıların yapay zekâ kullanımı ve bunun gelecekte yaratacağı büyük sorunlar konusunda da uyarılarda bulunuldu. “Online” dolandırıcılıklar ve APP dolandırıcılıklardaki artışın, vakalardaki genel artışın en büyük nedenleri arasında olduğu ifade ediliyor. Dolandırıcıların insanları kendilerine para transfer etmek için kandırmasına APP dolandırıcılığı deniyor.

BDO’dan Kaley Crossthwaite, son on yılda elde edilen verilerin analiz edilmesiyle birlikte hem rapor edilen dolandırıcılık vakalarının hem de bu vakalara bağlı para miktarının giderek arttığının görüldüğünü vurgulayarak,  “Bunun artmaya devam edeceğine inanıyoruz. Üzücü gerçek şu ki, dolandırıcılar, yapay zekâ gibi yeni seçenekleri suiistimal ederek bir adım önde kalmanın yolarını arıyor” dedi.

Ülke genelindeki bankalar da “dolandırıcılık salgını” konusunda uyarılarda bulunuyor. Habere göre, geçen yıl Barclays, dolandırıcılıkların yüzde 70’inden fazlasının sosyal medya, online satış mağazaları ve arkadaşlık uygulamalarında meydana geldiğini açıklamıştı.

Kısa süreli ev kiralamalarına yeni kurallar getiriliyor

Muhafazakâr hükümet, tatilcilere kısa süreliğine ev kiralanmasına yönelik yeni kural değişiklikleri planlandığını duyurdu.

Gelecek dönemlerde kısa süreli kiralanacak evler için planlama izni alınması gerekecek. Hükümet, bunun belediyelere durumu kontrol etme konusunda daha fazla yetki vereceğini öngörüyor. Ayrıca, kısa süreli kiralanan evlere yönelik zorunlu bir ulusal kayıt sistemi oluşturulması planlanıyor. Bu sistemle yerel yönetimlere bölgede kısa süreli kiralanan evler hakkında bilgi sağlanmış olacak. Böylelikle yerel yönetimler, bu evlerin kullanımını takip edebilecek, bölgeye etkilerini görebilecek ve sağlık ve emniyet kurallarının uygulanıp uygulanmadığını kontrol edebilecek.

The Guardian’ın haberinde, bakanların gelecek aylarda bu konu hakkında daha detaylı bilgi paylaşacağı ve yeni kuralların bu yaz aylarından itibaren yürürlüğe gireceği belirtildi.

İngiltere’de sigarayla savaşta büyük adım

İngiltere’de bu hafta vekiller tarihi bir yasa tasarısını görüşecek. Tasarı yasalaşırsa 1 Ocak 2009’dan sonra doğanlara sigara satışına yasak getirilecek.

Ulusal medyada yer alan haberlerde, günlük sigara tüketiminin çok ciddi bir şekilde azalacağı öne sürüldü. Yasak, 2040’a kadar 31 yaşın altındaki hiç kimsenin Birleşik Krallık’ta yasal olarak sigara içemeyeceği anlamına gelecek.

Cancer Research UK bir analiz yaparak her gün yaklaşık 10 milyon daha az sigara tüketileceğini öngördü. Analizler, bu nesli tütün yükünden kurtarmanın on binlerce sigaraya bağlı hastalık vakasını önleyeceğini gösterdi.

Prens bile Gazze’de barış istedi

İngiltere tahtının varisi Galler Prensi William, Gazze’de 7 Ekim’den bu yana çok sayıda kişinin öldürüldüğünü belirterek “Ben de birçokları gibi çatışmaların bir an önce sona ermesini istiyorum” dedi.

Galler Prensi adına Kensington Sarayı’ndan yapılan açıklamada Gazze’deki can kayıplarından derin endişe duyduğunu söyledi. Prens William, “Ben de birçokları gibi çatışmaların bir an önce sona ermesini istiyorum. Gazze’ye insani yardımların artırılmasına ihtiyaç var. Yardımların ulaşması ve esirlerin serbest bırakılması kritik önem taşıyor” dedi.