13.8 C
Los Angeles
Cuma, Nisan 25, 2025

Faşizm

Faşizm, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yükselişe geçti ve 1922 yılında İtalya’da Mussolini öncülüğünde iktidarı ele geçirdi. Almanya’da Hitler Nazizmi ve İspanya’da Franko faşizmiyle benzer rejimlerin yolunu açmış oldu. İnsanlık için büyük bir yıkım olan bu kanlı faşist rejimleri tanımlamak için birçok çalışma yapıldı. Faşizmin en bilinen tanımını Dimitrov yapmıştır. Dimitro, faşizmi sınıfsal temelde ele alarak “iktidardaki faşizm, finans kapitalin en gerici, en şovenist, en emperyalist öğelerinin açık terörist diktatörlüğüdür” diye tanımlar. Dimitrov’unki tek tanım değildir. Mussolini “faşizm bir dindir” der. George Mosse, faşizmi temelde pozitivizme ve liberalizme karşı olarak tanımlar. Griffin ise, faşizmi insan yaratıcılığını ezmek için kullanılan bir dizi güçle totalitarizm, devlet terörü, beyin yıkama, sosyal mühendislik, kör itaat, organize şiddet ve fanatizmle açıklar.

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Faşizm tanımı, konuya hangi perspektiften bakıldığıyla yakından ilgilidir. Bütün faşist rejimler anti-komünisttir. Faşizmin farklı ülkelerde öncelikleri ve hedefleri farklılık gösterdiği için farklı versiyonları vardır. Örneğin Mussolini milliyetçilik ve vatandaşlığı ön plana alırken, Hitler’de kan bağı/ırkçılık ön plandaydı. Hitler’in hedefi Yahudilerdi, bugün AKP-MHP faşizminin hedefi Kürtlerdir. Ancak faşizmin tanımı hangi perspektiften yapılırsa yapılsın, hangi formda gerçekleşirse gerçekleşsin, bilim insanlarının aşağı yukarı üzerinde uzlaştıkları ortak özellikler vardır.

Bu özellikler şunlardır: Faşizm ekonomik eşitliğin ve sınıfsız sömürüsüz bir toplum öngören komünist/sosyalist sistemin düşmanıdır. Faşizmde aslolan devlettir. Birey sadece devletin hizmetinde bir araçtır. Tek adam diktatörlüğüne dayanır, demokrasi düşmandır. Faşizmde eşitlik diye bir kavram yoktur, her şeye ırk temelinde bakan ırkçı bir ideolojidir. Buna göre insanlar üst ve alt ırklar olarak yaratılmışlardır. Dolayısıyla alt ırkları yönetip ezmek üst ırkların hakkıdır. Militarist ve emperyalisttir. Zayıf ulusları fethetmeyi, talanı ve yönetmeyi büyüklük olarak görür.

Faşizmin Birinci Dünya Savaşından sonra yükselişe geçmesi ve iktidar olmasının başlıca iki nedeni vardır; birincisi savaşın yaratmış olduğu ekonomik kriz ve toplumsal bunalım, ikincisi kapitalist sisteme alternatif olan 1917 Ekim sosyalist devrimidir. Savaşta galip gelen İtalya umduğunu bulamamıştır, ekonomik kriz içindedir. Almanya ise aldığı yenilginin bedelini ödemektedir. Gelişen işçi hareketi karşısında faşist hareket; İtalya’da savaştan yeni çıkmış, işsizlik ve yoksulluk içindeki alt sınıflara ümit dağıtarak, sosyalizm demagojisiyle devşirdiği anti-kapitalistlerden, kimi sosyal demokratlardan, liberallerden ve proleterleşme korkusu çeken orta sınıftan destek alarak iktidar oldu. Finans kapitalin en gerici, en şovenist, en emperyalist öğelerin açık terörist diktatörlüğünü kurdu. Almanya’da Hitler de aynı yolu izledi, ama onunla yetinmeyerek hedefleri arasına anti-Semitizmi de alarak etnik temizlik yaptı. Mussolini ve Hitler seçimle iktidara geldiler. Faşizm İtalya’da 1922-1943, Almanya’da 1933-1945 yılları arasında iktidarda kaldı. Milyonlarca insanın hayatına mal olan bu rejimler İkinci Dünya Savaşı ile yıkıldı. Avrupa’da yıkılan faşist rejimler, 21. yüzyılda Bolsonaro ve AKP-MHP faşizmi ve benzerleriyle tekrar insanlığın karşısına dikildi.

Dünyada faşizme karşı  toplumun farklı kesimleri yan yana geldiği gibi, bugün Türkiye’de toplumun farklı kesimleri ve farklı politik gelenekler yan yana gelmiş durumda. Uyuşturucu baronları, mafya ve çetelerle kol kola girmiş AKP-MHP rejimi insanlığa karşı suç işlemektedir. Sadece içerde değil, dışarda da, başta Kürdistan olmak üzere, Ortadoğu, Kafkaslar ve Akdeniz’de Osmanlıcı-Turancı yayılmacı bir siyaset izlemektedir. Dolayısıyla bu iktidarın alt edilmesi sadece Türkiye halkları için değil, sözü edilen bölgelerde yaşayan halklar için de bir zulüm karargahının alt edilmesi olacaktır.

 

- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun