Londra’da Noel haftası ne güzel olur… Bütün ülkeyi bir festival heyecanı sarar. Aile üyelerini bir araya getiren Noel yemekleri, işyeri Noel partileri ve çam ağacının altındaki Noel hediyelerini de bu heyecana eklemek gerekir. Bizim resmi kültürde olmasa da Noel kutlamaları ve heyecanına kendimi kaptırırım. Hacivat’ın dediği gibi: Yar bana bir eğlence…
Dostlar İngiltere’de Noel Baba’nın torbasında bu yıl hayat pahalılığı ve diş sıkma reçeteleri çıktı. Üstelik resmi açıklamalarla… “Faiz artışıyla enflasyon fren yaptı” denilse de hayat pahalılığı rekora koşuyor. Yılın son ayında “enflasyonu baskılamak” gerekçesiyle faizler 50 baz puan artışla yüzde 3,5’e yükseldi. Faizlerin yükselmesi, tüketici ya da ev kredisi borcu olanların cebinden daha çok para çıkması, kısaca parasının lağıma gitmesidir. Siyasilerin beceriksizliğinden dolayı artan enflasyonla mücadele, yoksul halkın kesesinden yapılıyor.
Kasım’da enflasyon yüzde 0,4’lük düşüşle 10,7 olarak saptanmasına karşın hayat pahalılığındaki artış hâlâ 40 yılın en yüksek seviyesine yakın. Kasım enflasyonundaki frene aldanmayın, kalemler arasında zorunlu gıda maddelerinde artış sürerken ikinci el otomobil, tütün, konaklama hizmetleri, giyim ve ayakkabı, oyun, oyuncak ve hobilerdeki fiyat düşüşler yaşanmış.
Enflasyon oranında ücretlerin artırılmaması ise hayat pahalılığını doğuruyor. İngiltere’deki grev dalgasının ana nedeni de budur… Örneğin Kasım itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 10,7 ve hemşirelere bu yıl ortalama yüzde 4 zam yapıldı. Hükümetin grevdeki hemşirelere getirdiği en yüksek zam teklifi ise yüzde 5. Buyurun buradan yakın. İşçi ücretleri güncellenirken enflasyon artı yaşam standardı oranı eklenmek zorunda. Hükümetler enflasyonu ne kadar düşük gösterirlerse işçiden o kadar daha çalmış olacaklar. Resmi rakamlar bu nedenle güvensiz…
Maliye Bakanı Jeremy Hunt’a mektup yazan Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey’e göre; halihazırdaki yüksek enflasyon önümüzdeki aylarda da sürecek. Bunun için sıkı para politikası yani ücretlerdeki baskılama, sosyal yatırım ve haklarda kısıntı ve kesintinin sürmesi gerekiyor. Başbakan Rishi Sunak, ekonomideki beceriksiz yönetimi üslenmek yerine küresel kriz, Ukrayna savaşı ve salgının yarattığı bütçe açığını bahane ediyor. Uyanık Sunak’ın son mahareti de grevleri yapılamaz hale getirmenin yollarını araması.
Hükümet ve yerel yönetimin dalga geçer gibi halka elektrikli araç ve gereçlerin tasarruflu kullanma yöntemlerini anlatması da benim sigortalarımı attırıyor doğrusu. Peki, siz neden hemşirelerin hakkını vermezken, savaş çığırtkanlığını sürdürüyor ve Ukrayna’ya kesenin ağzını açıyorsunuz kardeşim? Biz krizdeyken bankalar kârlılıkta nasıl rekor kırıyor yahu?
Garip ama Türkiye’de de benzer şeyler yaşanıyor. Örneğin 2003’ten bu yana sanki savaştayız, 19 grev ertelendi ve 195 bine yakın işçinin grevi yasaklandı. Enflasyon da resmi rakamlara göre yüzde 84, bilim çevrelerine göre iki katından fazla yüzde 170. İşçiler resmi enflasyon rakamlarını düşük gösteren TÜİK’in kapısında bu nedenle kazan kaldırıyor. Hayat pahalılığı almış başına gidiyor. Geçen yıl 30-40 Tl olan beyaz peynir bu yıl 140 Tl. Ama üzülmeyin Akit, “Peynir tüketirken aman dikkat! İşte hiç bilinmeyen zararları” başlıklı haberinde “Kahvaltı sofralarının, sandviçlerin ve en lezzetli atıştırmalıkların vazgeçilmez lezzeti peyniri çok fazla tüketmenin sağlığınız için gerçekten kötü olduğunu biliyor muydunuz?” diye yazdı.
Noel Baba’nın torbasından Nazım’ın şiiri de çıktı: Güzel günler göreceğiz çocuklar / Motorları maviliklere süreceğiz / Çocuklar inanın inanın çocuklar / Güzel günler göreceğiz güneşli günler…