İngiltere’de özel şirketler tarafından işletilen içme suyuna zam yolda. Su düzenleme kurumu Ofwat, suları işleten özel şirketlerin önümüzdeki beş yıl içinde su tarifelerine enflasyon oranındaki artışın yanı sıra yüze 21 oranında zam yapmasına onay vereceğini duyurdu. Hane başına yıllık olarak 20 sterline tekabül edecek zamlar nedeniyle su tarifeleri önümüzdeki beş yıl içinde yıllık olarak 100 sterlin artmış olacak. Maaşlar enflasyon oranın bile altında arttırılırken en temel ihtiyaçlardan biri olan suya yıllık olarak enflasyon üzerinde zam yapılması, artan hayat pahalılığı nedeniyle geçim sıkıntısı çekenlerin sırtındaki yükü bir kat daha arttırmış olacak.
Milyonlarca abonesi olan su şirketleri bu zammın hissedilmeyeceğini ve abonelerini etkilemeyeceğini iddia ederken, Su Tüketicileri Konseyi (Consumer Council of Water) tarafından yapılan bir araştırma bu iddiayı yalanladı. Araştırmaya katılan 9 bin 500 kişiden yüzde 40’ı faturalarını ödemekte zorlanacağını, yüzde 54’ü ise zamlanan faturaları ödeyebilmek için diğer giderlerinde kesinti yapmak zorunda kalacağını beyan etti. Çalışanların dahi geçinmekte zorlandığı İngiltere’de su tarifelerine yapılacak zamlar, yakacak ve yiyecek arasında tercih etmek zorunda kalan milyonlarca dar gelirlinin sırtına bir yük daha bindirecek.
Margaret Thatcher tarafından 1989 yılında özelleştirilen suların işletmesini devralan şirketler aradan geçen 35 yıl içinde ne kamuya olan borçlarını ödediler ne de şebeke hatlarını yenilediler. On yıllardan beri bakımı yapılmayan ve yenilenmeyen şebeke borularındaki sızıntı ve patlaklardan dolayı günlük olarak milyonlarca litre içme suyu heba ediliyor. Temiz su şebekelerinin bakımını yapmayan bu şirketler, masraftan kaçmak için kanalizasyon sularını arıtmadan ırmaklara ve denizlere döküyor. Tüm karlarını hissedarlarına aktardıkları için iflas etme noktasına gelen bu şirketler, özelleştirmenin kamu kaynakları, doğa ve insan sağlığı açısından ne kadar zararlı olduğunun en iyi örneklerinden birini oluşturmakta.
Eski başbakan Margaret Thatcher’ın, birbiriyle rekabet halinde olacak şirketlerin halka daha ucuz su sağlayacağı ve faturaların düşeceği iddiası son 35 yıldır gerçekleşmedi. Her bir bölgenin tek bir işletmeye devredildiği İngiltere’de 9 ayrı su işletmesi var ve hiçbiri diğerinin rakibi değil. Üstelik su işletmelerini devralan şirketlerin hisseleri yüzde 90 oranında uluslararası şirketlere devredilmiş durumda. Wessex Water’in tüm hisseleri Malezyalı YTL şirketine, Northumbrian Water’ın hisseleri ise Hong Kong’lu iş insanı Li Ka Shing’e ait. Londra’nın su ve kanalizasyonunu devralan Thames Water’ın hisselerinin bir kısmı, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Çin ve Avusturalyalı yatırımcılara ait.
Yani birçoğumuzun şikayetçi olduğu yüksek su faturalarından elde edilen karlar, büyük şirketlerin kasalarına ve hissedarlarına gidiyor. İngiltere’nin sularından her yıl ortalama olarak elde edilen yaklaşık 2 milyar sterlin kar uluslararası şirketlerin hissedarlarına gidiyor. Şirketler devasa karlarına rağmen, temiz su ve kanalizasyon için yaptıkları harcamaları her yıl giderek azaltıyorlar. Su ve kanalizasyon işletmelerini devralan bu şirketlerin insan sağlığını ve yaban hayatını hiçe sayan pratikleri, ihtiyaç duyulan yatırımların yapılmaması ve faturaların her yıl artması nedeniyle halk suların tekrar kamulaştırılmasını talep ediyor.
2017 yılında yapılan bir anket, suların kamulaştırılmasını isteyenlerin oranını yüze 83 olarak gösterdi. Aynı yıl Greenwhich Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, suların kamuda kalmış olması halinde kullanıcıların yıllık olarak 2.3 milyar daha az fatura ödeyeceğini ortaya koydu. Özelleştirme anlaşmalarına eklenen, kamulaştırma için verilmesi gereken ihbar süresi 25 yıl olarak belirlendiği için bu şirketlerin kamulaştırma gibi bir korkuları da yok.