Mehtap Gül
İş gazeteye yazı yazmaya, bizim hikayelerimizi anlatmaya gelince zorlanıyoruz. Kimsenin hikayesi anlatmaya değer gibi gelmiyor. Halbuki biz hepimiz ne yollardan geçtik ve her birimizin hikayesi hem birbirine benzer hem de biricik. Birbirimizi duymanın ne kadar iyi geldiğini ise anlatmama gerek yok sanırım.
Size bir arkadaşımdan bahsetmek istiyorum ve izninizle ismini Ayşe yazarak devam edeceğim zira ismi o kadar önemsiz ki.
Ayşe orta yaşlarında bir Türkiyeli. Göç furyasına o da ailesiyle dahil olmuş. Önce kocası gelmiş, birkaç yıl sonra kocası iyi kötü bir düzen oturtunca kendisi de gelmiş. Ama bu arada 4 çocuğu var ve çocuklarını neyle karşılaşacaklarını bilmedikleri Londra’ya getirmekten çekindikleri için önce Türkiye’de, yaşadıkları kırsal şehirde bırakmışlar.
‘1995’te geldim. 4 çocuğum var, dördünü de babaannesine bırakıp geldim. Daha önce çevremizden başka komşularımız da buraya gelmişti ve yaşadığımız yerde kalmak gitgide zorlaşmıştı. Burda insan haklarının olduğunu düşündüğümüz İngiltere cazip geldi. 1998’te oturum aldık. Sonra çocuklarımızı getirdik.’
Tanıdık geldi mi? Çevremizden herhangi birimiz olabilir değil mi? Ayşe burada tabi başka zorluklarla yüzleşmiş. Kolay değil köyden çıkıp büyük şehire üstelik dili ve kültürü başka olan bir yere gidip sıfırdan bir hayat başlatmak hiç kolay değil.
‘Geldiğimden bu yana tekstil atölyelerinde çalıştım ve ilk defa işçi olmanın ne olduğunu burada öğrendim. Biz köylüyüz daha önce hep köy işleriyle uğraşıyordum. Atölyede de ilk başta ortacılık ile başladım, iplik temizliyordum. En vasıfsız iş yani. Sonra yavaş yavaş makinayı öğrendim. Bizim gibi mesleği olmayan vasıfsız birinin Avrupa’ya gelip atölyede çalışması başlı başına zordu zaten. Atölyede kayıt dışı çalışıyordum çünkü yardım almadan sadece maaşla geçinmek kolay değildi. Biraz da para biriktirme iç güdüsü daha baskındı belki. Bazen gece gündüz, 24 saat çalıştığımız oluyordu. Bazen paket başına iş yapıyorduk ve birbirimizle tartıştığımız bile oluyordu daha fazla almak için.’
Sizi bilmiyorum ama ben de ilk geldiğimde burada atölyelerde çalıştığım için bana çok tanıdık geldi bu tablo, hatta gülümsedim. Bu hengamede İngiltere’ye adapta olmak üzerine devam ettik Ayşe’yle. ‘Dilini ve kültürünü bilmediğimiz bir ülkede insanlar tarafından anlaşılamıyorduk. Çalışmamız gerektiği için dili çok geç öğrendim. Şu anda bile çok iyi olduğum söylenemez.’
‘Geldikten sadece birkaç sene sonra eşim rahatsızlandı ve birkaç yıl bakıma muhtaç yaşadı. Böyle olunca bütün yükü benim omuzlamam gerekti. Çocuklar, evin bakımı, eşimin bakımı, ekonomik giderler vs. birkaç yıl böyle yaşadıktan sonra da maalesef eşimi kaybettim. Otuzlarımın ortasında 4 çocukla ortada kaldım. Tekrar tam zamanlı işe başlamak zorunda kaldım. Kafeteryalarda bulaşıkçı olarak işe başladım. Orda da uzun saatler çalıştırılıp az para veriliyordu. Sadece bulaşık da değil ara işlerin hepsini sana yüklüyorlar seni kalifiye görmedikleri için, e bu da daha çok zorluyor.’
Şimdi üstünden yıllar geçti tabi, çok şey değişmiş gibi düşünüyor insan ama diğer yandan da pek de bir şey değişmediğini onu hala benzer pozisyonda çalışırken görmemden anladım. Şimdi neden hala çalışıyorsun diyorum, çünkü yardım aldığını da biliyorum. Son zamanlarda hepimizin dilinde, zihninde olan işçileri greve çıkardan nedenle yanıt veriyor: hayat pahalılığı.
‘Eskiden bir işte çalışıp iyi kötü geçiniyordum şimdi iki işe gidiyorum yine de zorlanıyorum. Gıda fiyatları almış başını gitmiş, hele şu kış ortasında doğal gazdan kısamıyorsun zorunlu ihtiyaç, elektrik derken liste uzuyor, ne yapayım?!’
‘Ülkemden sürgün edildiğimi hissettiğim için biraz küstüm galiba, Türkiye’ye gitmiyorum. Tam buralı olduğum da söylenemez. Arada yaşıyorum ama burada her şeye rağmen yaşayabildiğim için burayı daha çok ülkem olarak görüyorum.’
Sizi bilmem ama benim de gençliğinde buraya gelmiş bir göçmen olarak sürekli düşündüğüm bir soru, doğduğu yer mi, doyduğu yer mi insanın gerçek vatanı? Hala üstüne düşünmekle birlikte galiba doyduğumuz yer olan İngiltere’ye bana daha çok vatan gibi geliyor. Bu yüzden buraya daha yaşanılabilir kılmak için mücadele ediyor ve herkesi ortak mücadeleye çağırıyorum. İngiltere bizim gibi göçmenlerin emekleriyle İngiltere oldu, istediğimiz insanca yaşam bir lüks değil, bizim hakkımız. Başka bir portrede görüşmek üzere.