Ana Sayfa Blog Sayfa 25

Sadiq Khan da yapay zekâ mağduru

Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan, yapay zekânın ürettiği (deepfake teknolojisi) ses kaydı nedeniyle ciddi bir kaosun eşiğinden döndüklerini söyledi.

11 Kasım’da yayımlanan sahte ses kaydında Khan’ın tüm Londralıları Filistin’e destek yürüyüşüne çağırdığı duyulmuştu. Büyük yürüyüş, İngiliz Milletler Topluluğu tarafından I. Dünya Savaşı’nda ölen askerlere saygı gösterme amacıyla düzenlenen Anma Günü’ne denk gelmişti. Başbakan Rishi Sunak da, Filistin’e destek yürüyüşünün Anma Günü’ne “saygısızlık olduğunu” savunmuş, o dönemki İçişleri Bakanı Suella Braverman da eylemin iptal edilmesini istemişti.

Binlerce kişinin katıldığı Filistin’e destek yürüyüşünde, polisle eylemciler arasında arbede yaşanmıştı. Ayrıca radikal sağcı gruplar karşı protesto düzenlemiş, aktivistler arasında da çatışma çıkmıştı. Yürüyüşlerde en az 145 kişi gözaltına alınmış, 7 kişi hakkında hukuki işlem başlatılmıştı.

Pakistan asıllı Britanyalı siyasetçi, ses kaydını hazırlayan kişinin yakalanamadığına dikkat çekerek “Yaptığı yanına kaldı” dedi. Özellikle radikal sağcı grupların sosyal medyada sıkça paylaştığı kayıt, Khan’ın ırkçı saldırılara maruz kalmasına yol açmıştı.

37. Afrika Birliği Zirvesi, Eşeklerin derileri için Kesilmesini Yasaklayan Kararı Onayladı

Afrika devlet başkanları tarafından 18 Şubat’ta Etiyopya’da düzenlenen 37. Afrika Birliği Zirvesi’nde alınan bu tarihi kararla eşekler, eşek derisi ticaretine karşı daha iyi bir korumaya sahip olacak.

Dönüm noktası niteliğindeki anlaşma, yalnızca kıtadaki 33 milyon eşeğin çalınmasını, kaçırılmasını ve kesilmesini önlemeye yardımcı olmakla kalmayacak, aynı zamanda Afrika’da geçim kaynağı olarak eşeklere bağımlı olan on binlerce topluluğu da koruyacak.

Tek bir ilaç için her yıl milyonlarca eşek öldürülüyor

Afrika Birliği Zirvesi’nin sonucu, geleneksel Çin ilacı ejiao’ya olan talebi karşılamak için küresel olarak her yıl en az 5,9 milyon eşeğin derileri için kesildiğini gösteren yeni rakamları yayınlamamızın ardından geldi . Ejiao’ya olan talep arttıkça Afrika’daki eşekler çok gerçek bir varoluşsal tehditle karşı karşıya kalıyor.

Ejiao endüstrisi son on yılda önemli bir büyüme yaşadı. 2013 ile 2016 yılları arasında, Ejiao’nun yıllık üretimi 3.200 tondan 5.600 tona çıktı; bu, yıllık %20’nin üzerinde bir büyüme anlamına geliyor. Sektör raporları, ejiao üretiminin 2016 ile 2021 arasında yüzde 160 arttığını gösteriyor. Eşek jelatini Ejiao, şekerleme, pestil, kapsül, draje çikolata gibi çok çeşitli biçimlerde piyasaya sürülüyor.

Eşek hırsızlıkları Afrika’nın pek çok bölgesi başta olmak üzere dünyada eşek nüfusunun yüksek olduğu yerlerde giderek yaygınlaşıyor. Tüm bunların sebebi ise eşek derisindeki jelatinden yapılan geleneksel bir ilaç… Bu ilacın sağlığı geliştirici ve gençliği koruyucu özelliklere sahip olduğuna inanılıyor ve buna talep çok yüksek. Kilosu 128 dolara satılan bu ilaç, bütün dünyada müşteri buluyor.

Afrika genelinde eşeklerin derileri için kesilmesinin yasaklanması, eşek derisi ticaretine önemli bir darbe vuracak ve Afrika Devlet Başkanlarından dünyaya bu değerli hayvanların geleceğinin acilen korunması gerektiği konusunda güçlü ve birleşik bir mesaj gönderecektir.

Donkey Sanctuary İcra Kurulu BaşkanıMarianne Steele şunları söyledi: “Bu, Afrika’daki eşeklerin yaşaması açısından gerçekten çok önemli bir sonuç. Deri ticareti amacıyla eşek kesiminin yasaklanması kararı çokdeğerli. Eşekler, hem kendileri hem de onlara güvenen sayısız topluluk için korunmayı hak eden hassas ve zeki yaratıklardır.”

“Afrika Birliği liderlerinin yaptığı bu anlaşma, acımasız deri ticaretinin kalbine darbe vuruyor. Bu kararın dünyanın geri kalanının hemen harekete geçmesi, sadece eşek popülasyonlarımızı kurtarmak için değil, aynı zamanda onların değerini aktif olarak tanıması ve onları gerektiği gibi koruması için bir katalizör görevi göreceğini umuyoruz.”

Kenya’daki The Donkey Sanctuary Direktörü Dr. Calvin Solomon Onyango şunları söyledi: “Burada Kenya’da eşek derisi ticaretinin yıkıcı etkisini ilk elden görüyoruz. Sadece bu nazik hayvanlara yapılan muamele korkunç değil, aynı zamanda kadınlar, çocuklar ve sosyal ve ekonomik yaşamları eşeklere bağımlı olan topluluklar üzerinde yarattığı etki de aynı derecede korkunç. Bu nedenle Afrika Devlet Başkanlarının, eşeklerin derileri için kesilmesini kıta genelinde yasaklamasından son derece memnunuz. Burada, Kenya’da gördüklerimize dayanarak, eşeklerin sömürülmesinin gördüğümüz oranda devam etmesi durumunda, Önümüzdeki üç ila altı yıl içinde eşekler, Afrika’da nesli tükenmekte olan türler arasında gergedan ve fillere katılabilir.”

 

Hackney’de Çocuk Hizmetlerindeki Kesintilere Karşı Tepki Büyüyor

28 Şubat akşamı Hackney Belediye Binası önünde toplanarak çocuk merkezlerinin yeniden yapılandırılması planlarına karşı çıkan bir gösteriye sahne oldu.

Hackney belediyesi tepkilere rağmen, önümüzdeki yıla ilişkin bütçe planının bir parçası olarak çocuk ve gençlik hizmetlerinde 5.5 milyon kesintilere gitmeyi onaylandı. Belediyenin aldığı başka bir karar ise Belediye Vergisi’nin (Council Tax) Nisan’dan itibaren artırılması.

Alınan bu son kararlarla, Stoke Newington’daki Fernbank ve Haggerston’daki Seabright adlı iki çocuk merkezinin, yeni işletmeciler bulunamazsa kapanmak zorunda kalacağı anlamına geliyor.

Kapanmalar devam ederse, Hackney çocuk merkezlerindeki kontenjanlar üçte bir oranında azalacak.

Protesto organizatörü Natalie Aguilera, Clapton’daki Old Hill ve Stamford Hill’deki Hillside çocuk merkezlerinin sadece dönemsel çocuk bakım hizmetlerine indirgeneceğini ve bunun “çalışan aileler için uygun olmadığını” söyledi, “Zaten yeterince uygun fiyatlı çocuk bakımı yok,” dedi.

Londra’da iki yaşından küçük bir çocuk için ortalama çocuk bakım ücreti haftalık £395. En düşük gelirli aileler için çocuk merkezleri £207’lik indirimli bir ücret karşılığında çocuk bakımı hizmeti sunmakta.

Protestoda bir konuşma yapan Hackney North ve Stoke Newington Milletvekili Diane Abbott, merkezlerin “Hackney’i daha güçlü ve daha mutlu bir toplum haline getirmenin bi rparçası” olduğunu söyledi, belediyeyi halkı değil bürokratları dinlemekle suçladı.

Hackney UNISON Başkanı Brian Debus yaptığı konuşmada kesintileri “toplumda en az gelire sahip olanlara yönelik büyük bir saldırı” olarak değerlendirdi. Hackney Ulusal Eğitim Sendikası Şube Sekreteri Dave Davis, kesintilerin “kısır bir düşüş döngüsü” yaratacağını söyledi.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Hackney Belediye Başkanı Caroline Woodley, hükümet politika ve kesintilerini suçlayarak, “belediyenin çocuk merkezleri sağlamaları için yasal birzorunluluk olmadığını” ve “önceliklerini doğru belirlenmesi gerektiğini” söyledi.

 

2 Mayıs seçimlerinde oy kullanabilmek için son kayıt günü 16 Nisan

Londra Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri için Londra’nın 33 ilçesinde yaşayan seçmenler 2 Nisan Perşembe günü sandık başına gidecek. Seçmenler önümüzdeki dört yıl boyunca Londra’yı yönetecek belediye başkanını ve 25 belediye encümen üyesini seçecek. Aynı gün İngiltere ile Galler çapında 107 belediyede belediye encümenliği seçimleri ve Londra hariç 9 belediye başkanı seçimi yapılacak.

Yaklaşık 18 milyar sterlinlik bütçesi olan Londra Büyükşehir Belediye Başkanlığı için İşçi Partisi’nin adayı mevcut Belediye Başkanı SadiqKhan, Mauhafazkar Parti’nin adayı, Susan Hall, Yeşiller Partisi’nin adayı ZoeGarbettve Liberal Demokrat Parti’nin adayı RobBlackie ile yarışacak. Anketler İşçi Partisi adayı ve mevcut Belediye Başkanı SadıqKhan’ın açık ara önde olduğunu gösteriyor. Londra Büyükşehir Belediye Başkanı, Londra’nın; polis, ulaşım, konut, planlama, ekonomik gelişim, kültür, sanat ve çevre düzenlemelerinden sorumlu.

2 Mayıs seçimlerinde oy kullanabilmek için seçmen kütüklerine son kayıt günü 16 Nisan. Postayla oy kullanmak için son başvuru tarihi 17 Nisan ve kendisi oy kullanamayacakların vekalet vermesi için son başvuru tarihi 24 Nisan. Seçmen kaydı olmayanlar NationalInsurance numarası olarak bilinen Sosyal Sigortalar numarası ile kayıtlarını internet üzerinden yaptırabilir ya da kağıt form doldurarak başvuru yapabilir.

Seçmen kütüğüne kayıt olmanın dışında oy kullanabilmek için geçen yıldan beri uygulamada olan bir başka zorunluluk ise fotoğraflı kimlik. Fotoğraflı kimliği ya da Seçmen Kimliği olmayanlar seçimlerde oy kullanamayacak. Muhafazakâr Parti tüm itirazlara rağmen oy kullanabilmek için kimlik zorunluluğunu hayata geçirdi. Muhafazakârlar oy kullanabilmek için kimlik zorunluluğu getirerek demokrasiye bir darbe daha vurmuş oldu. Kimlik taşımanın zorunlu olamadığı Britanya’da seçmenlerin yaklaşık yüzde 4’üne tekabül eden iki milyon kişi resmi bir kimlik kartına sahip değil.

Oy kullanma oranın oldukça düşük olduğu Birleşik Krallık’ta hükümetin getirdiği kimlik zorunluluğu ile bu oran daha da düşecek. Hükümet, kimlik zorunluluğu için seçim hilelerini ve hakkı olmayanların oy kullanmasını engellemeyi gerekçe olarak sunsa da asıl niyeti kendisine oy vermeyecek olan kesimlerin sandığa gitmesini engellemek. Şimdiye kadar bir kimliğe ihtiyaç duymayanlar, ağırlıklı olarak yurt dışı seyahatine çıkacak kadar durumu iyi olmayan yoksullar, engelliler, bakıma muhtaç olanlar, öğrenciler yani muhafazakarların kemer sıkma politikalarının hedefinde olan kesimler.

Sadece grev ve örgütlenme hakkı değil, işçi ve emekçilerin şimdiye kadar kazanmış olduğu tüm demokratik haklarını da saldırılarının hedefine koyan Muhafazakâr Hükümet, kendi geleceğini güvence altına almak için her fırsatı değerlendiriyor. Örgütlenme, grev, protesto, gösteri, iltica, haber alma gibi sayısız hakkı engellemek ve suç kapsamına almak için yasalar çıkartan Muhafazakârlar, işçi ve emekçilerin sesini kısmak ve mücadelesini engellemek için en temel haklardan biri olan seçme hakkını da gasp etmenin çabası içinde.

Oy kullanmak için geçerli olan kimlikler

Geçen yıla kadar oy kullanmak için seçmen pusulanız ile kayıtlı olduğunuz seçmen sandığına gidip adınızı beyan etmeniz yeterli idi. Ama 4 Mayıs 2023’den buyana seçimlerde oy kullanabilmek için seçmen pusulanızla birlikte yanınızda bir fotoğraflı kimlikte taşımak zorundasınız. Birleşik Krallık’ta yapılan seçimleri düzenleyen Seçim Komisyonu tarafından geçerli sayılan kimlikler; Birleşik Krallık ve ya İngiliz Milletler Topluluğu’na üye ülkeler tarafından düzenlenmiş pasaport, Birleşik Krallık ve Avrupa Ekonomik Topluluğuna üye ülkelerinin düzenlediği ehliyet, engellilere park kolaylığı sağlayan Blue Badge, yaşlı ve engellilere indirimli seyahat olanağı sağlayan fotoğraflı pasolar, Biyometrik kimlik kartları ve bir Avrupa Ekonomik Topluluğu ülkesi tarafından verilen kimlik kartı. Yukarıda sayılan kimliklerden herhangi birine sahip olmayanlar kimliklerini ispatlamak için Seçmen Kimliği (Voter ID) olarak kullanılacak olan sertifikaya başvuru yapabilirler. Seçmen kimliği için İnternet (GOV.UK) ve posta yolu ile başvuru yapmak mümkün. Başvuru için öncelikle seçmen kaydınızı yaptırmış olmanız şart. Seçmen kaydınızı yaptırdıktan sonra seçmen kaydınızın olduğu adres, bir fotoğraf ve Sosyal Sigorta (National Insurance) numaranızla seçmen kimliği için başvuru yapabilirsiniz. 2 Mayıs seçimlerinde oy kullanabilmek için Seçmen Kimliği için başvurunun 24 Nisan akşamı saat 5.00’den önce yapılmış olması şart.

 

Halk İşçi Partisi’nin Gazze’de ateşkes çağrısı yapmamasına tepki gösterirken Galloway ara seçimleri kazandı

George Galloway Rochdale ara seçimlerindeki zaferinin ardından Sir KeirS tarmer’a “bu Gazze için” mesajını verdi.

Galloway oyların yüzde 40’ını alarak ve ikinci olan bağımsız iş insanı David Tully ile arasındaki yaklaşık 6,000 oy farkıyla çoğunluğu sağlayarak seçimi kazandı. Galloway’in galibiyeti, İşçi Partisi’nin İsrail’in Gazze’deki soykırımına verdiği desteğe karşı başta Rochdale’in Müslüman toplumu olmak üzere büyük bir isyana bağlanabilir.Galloway zaferinin ilk saatlerinde Starmer’a gönderdiği mesajda şunları söyledi: “Şu anda Gazze Şeridi’nde işgal altındaki Filistin’de devam eden felaketi mümkün kılma, teşvik etme ve örtbas etmede oynadığınız rolün bedelini çok ağır ödediniz ve ödeyeceksiniz.”

“Bu, çok sayıda parlamento seçim bölgesinde bir hareket başlatacak.”

“İşçi Partisi, nesilden nesle sadakatle ve geleneksel olarak kendilerine oy veren milyonlarca seçmeninin güvenini kaybettiğinin farkındadır.”

“Keir Starmer ve Rishi Sunak bir elmanın iki yarısıdır ve her ikisi de bu gece hak ettikleri tokadı yemişlerdir.”

Bir parlamento seçiminde büyük partilerden hiçbirinin ilk ikiye girememesinin neredeyse görülmemiş bir durum olduğuna inanılıyor.

Hâlâ oy pusulasında yer alan ancak antisemitik açıklamalarının ardından parti tarafından geç de olsa reddedilen İşçi Partili Azhar Ali, oyların sadece yüzde 8’ini alarak İşçi Partisi’nin 2019’daki bir önceki sonucuna kıyasla yüzde 44’lük bir düşüş yaşadı.

Bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bir parti için en büyük düşüş oldu. Seçimin ardından İşçi Partisi, desteklenebilir bir aday çıkarabilseydi seçimi kazanacağını söyledi ve başarısızlığı için Rochdale halkından özür diledi.Sir Keir: “Galloway sadece İşçi Partisi aday çıkarmadığı için kazandı,” dedi.”Ama bu kararı ben aldım. Bu doğru bir karardı. İşçi Partisi’ni değiştirdiğimi söylediğimde ciddiyim.” Genel seçimlerde Rochdale’deki seçmenlerin karşısına birleştirici, üstün nitelikli bir aday çıkaracağız.”

Sol kampanya grubu Momentum ise bu durumu “gereksiz ve kendi kendini yaralayan bir kayıp” olarak nitelendirdi. Bir sözcüsü şunları söyledi: “Daha fazla hasar verebilecek olayların tekrarlanmaması için Starmer, İşçi Partisi’nin seçim süreçlerinin fraksiyonlar tarafından suiistimal edilmesine son vermeli ve Gazze’de derhal kalıcı bir ateşkes sağlanmasını savunmalıdır.”

İşçi Partisi ulusal kampanya koordinatör yardımcısı EllieReeves, partinin Gazze konusundaki tutumunu kaybetmesine rağmen değiştirmeyeceğini öne sürdü.SkyNews’e verdiği röportajda “Gazze’ye ilişkin pozisyonumuzu belirledik ve bu daha geçen hafta Avam Kamarası tarafından kabul edildi,” dedi.

Oylamanın ardından gündeme gelen soru, Rochdale’deki sonucun yaklaşan genel seçimlerde başka yerlerde de tekrarlanıp tekrarlanmayacağıydı.Galloway, kendi Emekci Partisi’nin “59 milletvekili adayının hazır” olduğunu ve bu nedenle “İşçi Partisi’nin üç bin sandalyesine aday olup ya kendimiz yeneceğiz ya da yenilmesine neden olacağız” dedi ve Filistin davasını destekleyen bağımsız adayları da destekleyeceğini belirtti.

Seçim tartışması, ülke genelinde devam eden Filistin yanlısı protestoların ortasında, hükümetin Stop theWarCoalition, PalestineSolidarityCampaign ve diğerleri tarafından düzenlenen kitlesel gösterileri karalama ve yasaklama girişimlerinin devam ettiği bir dönemde yaşandı. Başbakan Rishi Sunak, İngiltere’nin “mafya yönetimine” doğru gittiğini iddia ederek polis şeflerine demokratik protestoları bastırmak üzere yeni bir protokol üzerinde anlaşmaları için baskı yaptı.Downing Street’te düzenlenen bir toplantıda polis liderlerine “çete yönetiminin demokratik yönetimin yerini aldığı konusunda giderek artan bir fikir birliği var.”Hep birlikte bunu acilen değiştirmeliyiz.”Filistin halkıyla dayanışma amacıyla düzenlenen muazzam gösterilere birlikte çağrı yaptı ve hükümetin “bu ülkedeki uzun protesto ve ifade özgürlüğü geleneğini” tehdit ettiği ve çizdiği vahim tablonun “gerçekle hiçbir benzerliği olmadığı” uyarısında bulundu.

Protesto organizatörleri Filistin halkıyla dayanışma gösterileri düzenlediklerini belirterek hükümetin “bu ülkedeki protesto ve ifade özgürlüğü geleneğini” tehdit ettiği ve çizdiği tablonun “gerçekle hiçbir benzerlik taşımadığı” uyarısında bulundular.

Ülke genelinde haftalık protestolar devam ediyor.

 

Parlamentoda ‘Ateşkes’ Oylaması: Savaş Karşıtlarını ‘Tehdit’ Olarak Yansıtma Çabası

İskoç Ulusal Partisi’nin (SNP) Gazze’de “acil ateşkes” çağrısıyla 21 Şubat’ta sunduğu önergeyi oylamak üzere toplanan milletvekilleri ve oylama sonucunu merakla bekleyen insanlar “tam bir kaosa” tanık oldu.

Ana muhalefet İşçi Partisi bir değişiklik önergesiyle “acil insani ateşkes” çağrısının oylanmasını istedi. Hükümet ayrı bir önergeyle “acil insani ara” çağrısını gündeme getirdi.

Avam Kamarası Başkanı Lindsay Hoyle, hem İşçi Partisi’nin hem de hükümetin değişiklik önergesini tartışmaya açma kararı alınca, parlamento prosedüründen saptığı gerekçesiyle eleştirildi.Hükümet önergesini geri çekti ve Muhafazakar Parti milletvekilleri parlamentoyu terk etti.SNP de kendi önergesini tartışma fırsatı verilmediği için oylamadan çekildi.

Bunun üzerine İşçi Partisi’nin “acil insani ateşkes” önergesi oylanmadan kabul edilmiş oldu. Ancak kararın bağlayıcı özelliği bulunmuyor. Hoyle, niyeti dışında oylamanın bu şekilde sonuçlanmış olmasından üzüntü duyduğunu dile getirdi.

Tartışmalar süresince Parlamento meydanında toplanan kalabalık bir kitle Gazze’de savaşın son bulması ve acil ateşkes ilan edilmesi talebiyle gösteri yaptı.

Ertesi gün de devam eden tartışmalarda ise Hoyle, savaş karşıtlarının milletvekillerine yönelik tehditlerinden haberdar olup onların can güvenliğinden endişe duyduğu için bu kararı aldığını iddia etti.

İsrail’in Gazze’deki saldırılarına karşı Filistinlilere destek gösterileri, iktidarı ve muhalefetiyle, ana akım medyası ve parlamento gibi temel kurumlarıyla topluma ve siyasete karşı tehdit oluşturuyormuş gibi gösteriliyor.

Milletvekillerinin fiziksel tehditlerle karşı karşıya olduğu söylemiyle Britanya’nın üçüncü büyük partisi olan SNP’nin ateşkes önergesi oylatılmıyor.

Muhafazakâr ve İşçi Partisi’nin İsrail’e verdiği destek ayrıca halkın protesto hakkına ve ifade özgürlüğüne karşı kısıtlamalara yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda parlamento üzerinden “demokratik” iddiasıyla yapılan oylamaların bile önü kapatılıyor.

Savaşa karşı çıkanlar, ateşkes ve barış isteyenler, eski içişleri bakanı Suella Braverman’ın deyimiyle “nefret göstericileri” ve tehlikeli insanlar olarak yansıtılıyor.

Savaşa karşı hareketi örgütleyen Stop the War grubunun da ısrarlı girişimleriyle İngiltere’de halk neredeyse beş aydır düzenli olarak gösterilere katılmaya devam ediyor.

Hükümetin silahlanma ve yurtdışındaki savaş destekçiliği ile ülke içindeki kemer sıkma politikalarının el ele gittiği, İsrail ya da Ukrayna için silahlanmaya harcanan her kuruşun, okullar, hastaneler, maaşlar ya da sosyal yardımlardan kesildiği gerçeği de ortada duruyor.

 

Kampanyacılar Hackney’deki Filistin Yanlısı Duvar Yazılarını Savundular, Belediyenin Yatırımlarını Çekmesi Çağrsında Bulundular

Kampanyacılar, Hackney ve Tower Hamlets sınırında bulunan Filistin yanlısı grafitileri, kaldırılmaları talebiyle yapılan bir şikayetin ardından savundu.

Filistin ve Gazze’ye destek mesajları geçtiğimiz günlerde Hackney Wick Overground istasyonu çevresinde renkli ‘Özgür Filistin’ sloganları ve kimilerince antisemitik olduğunu düşünülen bir ifade olan ‘Nehirden denize’ biçiminde görünmeye başladı.

Hackney Filistin Dayanışma Kampanyası, bazı sloganların İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında ailesinin 100’den fazla üyesini kaybeden genç bir kadın tarafından yazıldığını söyledi.

Grafitiyi savunan grubun sekreteri Sussan Rassoulie “siyasi bir amaçları olmadığını” ve mesajların “insanlıkla ilgili” olduğunu söyledi.

Hackney Eski Yahudi Askerler ve Kadınlar Derneği (AJEX) ve Hackney Haifa Twinning Başkanı Martin Sugarman, Hackney Belediyesi’ne şikayette bulunarak grafitinin kaldırılmasını istedi.”nefret dolu” mesajların üzerinin hızla boyanmaması halinde “dehşete düşeceğini” söyledi.

“Yahudi ve Yahudi olmayan insanlarla temas halindeyim ve bu durumdan rahatsızlar” dedi.

‘Nehirden denize’ ifadesini “İsrail’den kurtulma” çağrısı olarak gören Rassoulie, istasyonun dışındaki afişlerin “Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) yanlısı ve İsrail karşıtı” sloganlarla dolu olduğunu söyledi. Kampanyacılar ise yaptıkları açıklamada, “FKÖ grafitisi yok ve kimse FKÖ’den yana değil. Bizim ve onları çizen insanların tek istediği Filistinlilere eşit muamele yapılması. Onlara üçüncü sınıf vatandaşlardan daha kötü davranılıyor.

Belediye kabine üyesi olan Hackney Wick bölgesi meclis üyesi Chris Kennedy, 9 Şubat’ta Hackney’deki ekiplerin “istasyonun kuzey tarafını hedef aldıklarını” ve istasyonun güneyinden sorumlu Tower Hamlets meclis üyesinin durumdan haberdar edildiğini de kaydetti.

Rassoulie grafitinin kaldırılmasının “çirkin” olacağını söylerken, Sugarman grafitinin kalması halinde “korkunç” hissedeceğini ve doğrudan eyleme geçmeyi düşüneceğini söyledi.

Geçtiğimiz yıl da Hackney Belediyesi’nin ‘Özgür Filistin’ yazılı grafitileri kaldırması üzerine bir tartışma patlak vermişti.

Tower Hamlets Belediyesi meseleyle ilgili yorum yapmadı.

7 Şubatta Hackney belediye binasının önünde gerçekleşen bir gösteriyle de kampanya grupları, belediye emeklilik fonunun Filistin ablukasına suç ortaklığı yapan şirketlere yatırım yapmasına son verilmesini talep etti.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı ve Filistin Dayanışma Kampanyası (PSC) tarafından organize edilen gösteride protestocular, belediyeyi, savunma firması Elbit ve inşaat devi Caterpillar gibi şirketlere yaptığı yatırımlar nedeniyle İsrail’in Filistin’deki “apartheid ve işgalini” desteklemekle suçladı.

Irkçılığa Karşı Mücadele Sokağa Taşacak

Uluslararası Irk Ayrımı İle Mücadele Günü kapsamında dünya çapında yapılacak yürüyüşlerle ırkçılık ve ayrımcılık bir kez daha sokaklarda protesto edilecek. Yürüyüşlerle, her ülkede yükselişte olan ırkçılık ve ayrımcılığın yanı sıra ırkçılık ve ayrımcılığı besleyen politikalara da karşı çıkılacak.

Londra’da yürüyüş 16 Mart’ta

Rekor seviyelere ulaşan hayat pahalılığı ve ağırlaştırılan çalışma koşullarına karşı yükselen tepkileri ve mücadeleleri bölmek için, başta ABD, Avrupa ve dünyanın birçok ülkesinde hükümetler ırkçılık ve ayrımcılıkları körükleyen politikalar izlemeyi tercih ediyor. İngiltere’de Muhafazakâr Hükümet, geçen son iki yıl içinde en ırkçı ve ayrımcı politikacılara kabinesinde yer verdi. Kendileri de birer göçmen olmasına rağmen göçmenlere karşı düşmanlığa varacak politikalar izleyen Suella Braverman ve Priti Patel İçişleri Bakanı olarak görev yaptı. Göçmenleri Ruanda’ya sürmek için can atan her iki içişleri bakanı da göçmenliği ve göçmenlere yardımcı olmayı suç kapsamına almaya çalıştı. Her ikisi de kabul edilemeyecek görüşleri ve pratikleri nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı. Braverman’da boşalan koltuğa oturan James Cleverly’da ilticacıları Ruanda’ya sürmede ısrar edenler arasında yer alıyor.

İngiltere’de hükümet ve hükümetin uyguladığı politikalar karşısında sesiz kalan, alternatif politikalar üretemeyen muhalefet eliyle körüklenen ırkçılık ve ayrımcılık 16 ve 17 Mart tarihlerinde yapılacak, yürüyüş, eylem ve gösterilerle protesto edilecek. Britanya’da yürüyüşler; Londra, Glasgow ve Cardiff’te ayrı ayrı gerçekleştirilecek. Yürüyüşler 16 Mart’ta Londra ve Glasgow’da,17 Mart’ta ise Cardiff’te gerçekleştirilecek. Britanya’da, StandUptoRacism (Irkçılığa Karşı Ayağa Kalk) kampanya grubu tarafından düzenlenen yürüyüşlere başta sendikalar olmak üzere göçmen kurumlar destek veriyor.

Londra’da 16 Mart Cumartesi günü düzenlenen yürüyüş saat 12.00’da Parlamento binası yakınlarında yer alan Home Office’in önünde başlayacak. Yapılacak olan yürüyüş ile kurumsallaşan ırkçılık, ırkçılığı ve ayrımcılığı körükleyen yasalar ve Britanya’nın ırkçı mirasına sahip çıkanlar protesto edilirken, göçmenler, mülteciler ve ilticacılar ile dayanışma çağrıları yapılacak.

Irkçılığa Karşı Yürüyüş

Tarih ve Saat: 16 Mart, Cumartesi – 12.00

Yer: Home Office’in Önü (Marsham Street, SW1P4DF)

 

İngiltere’nin ikiyüzlü sınır politikası: Jetlerle gelene VIP hizmet, botlarla gelene Frontex

İngiltere, mülteci botlarını durdurmak için AB’nin sınır bekçisi Frontex ile anlaşma imzalarken, özel jetlerle gelenlerin kontrol edilmeden ülkeye alındığını açıklayan müfettiş ise görevden alındı.

İngiltere İçişleri Bakanlığı, geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı (Frontex) ile “Yasa dışı göç ve sınır ötesi suçlarla mücadele” adı altında iş birliği anlaşması imzalandığını duyurdu. İçişleri Bakanı James Cleverly de, anlaşmanın insan kaçakçılığı, organize suçlar ve “yasa dışı” göçle mücadelede sınır güvenliğinin sağlanması ile Manş Denizi’ni geçen küçük botların durdurulmasında çok önemli bir adım olduğunu savundu.

Bakan Cleverly birkaç gün önce ise “Bağımsız Sınırlar ve Göçmenlik Baş Müfettişi” David Neal’i “Basına açıklama yaparak İçişleri Bakanlığının çalışma kurallarını ihlal ettiği” gerekçesiyle görevinden almasıyla gündeme gelmişti. Başmüfettiş Neal’in kovulmasına neden olan açıklamaları ise, İngiltere’nin sınır güvenliği ve göç politikasının hiç de öyle Bakanın anlattığı gibi olmadığını ortaya koymuştu.

JETLERLE GELENLERE PASAPORT KONTROLÜ YOK

Neal, The Daily Mail gazetesine yaptığı açıklamada, London City Havaalanına özel jetlerle gelen ve hatta “yüksek riskli” olarak sınıflandırılan uçuşların sadece yüzde 20’sinin güvenlik kontrolünden geçerek ülkeye girdiğini söyledi. Bu oran geçen yıl Londra City Havaalanına iniş yapan ve yüksek riskli olarak tanımlanan 543 uçuşun yolcularının hiçbir pasaport kontrolüne tabi tutulmadığı anlamına geliyor. David Neal tek bir havaalanında tespit ettikleri ve binlerce kişinin pasaport kontrollerinden geçmeden ülkeye giriş-çıkış yapabildiği bu durumun özel uçakların iniş yaptığı diğer havalimanlarında da olabileceğinden endişe duyduğunu söyledi.

Neal, görevden alınmasının ardından The Times gazetesine verdiği demeçte ise, şimdiye kadar yazdığı 15 teftiş raporunun hasır altı edilmesi nedeniyle basına açıklama yapmak zorunda kaldığını söyledi. Neal “Bunların açıklanmasının kamuoyunun yararına olduğunu düşündüğüm için yapmak mecburiyetinde kaldığım şeyi yaptım” dedi.

İçişleri Bakanlığı, Neal’in iddialarını yalanladı ancak 2011 yılında da benzer bir skandal manşetlerde yer almıştı. Birleşik Krallık Sınır Teşkilatından sızdırılan e-postalar, dönemin İçişleri Bakanı TheresaMay’in talimatıyla özel jetlerle seyahat edenler için sınır kontrollerinin gevşetildiği benzer bir uygulamanın yapıldığını ortaya sermişti.

Silah üreticisi BAE Systems savaşlar sayesinde rekor kâr elde etti

İngiliz silah üreticisi BAE Systems, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş ve İsrail’in Gazze’deki saldırıları ile artan askeri harcamalar nedeniyle geçen yıl rekor kâr elde etti. Şirketin kârını önümüzdeki yıl daha fazla artırması bekleniyor.

Şirket 2023 yılında 25,3 milyar sterlinlik rekor satışlarından, faiz ve vergi öncesi 2,7 milyar sterlin kâr elde etti.

Hükümetlerin silahlanma harcamalarını artırması nedeniyle silah üreticilerinin hisseleri son iki yılda artış gösterdi.

BAE Systems, nükleer denizaltılar ve savaş uçakları, tanklar ve gemilerin yanı sıra silah ve mühimmat üretimi yapıyor.

BAE İcra Kurulu Başkanı Charles Woodburn, Avrupa, Orta Doğu ve dünyanın diğer bölgelerindeki istikrarsızlığa dikkat çekti ve şirketin “önümüzdeki yıllarda sürekli büyüme” beklediğini söyledi.

BAE’nin hisseleri Ukrayna savaşının başladığı Şubat 2022’den bu yana iki kattan fazla değer kazandı. Şirkete yaklaşık 38 milyar sterlin değer biçiliyor. 2024 yılında satışların %10 ila %12 arasında artmasını bekliyor.

Silahlanma harcamaları artıyor

Geçen yıl yeni nesil nükleer enerjili saldırı denizaltıları inşa etmek için Avustralya, İngiltere ve ABD arasında yapılan AUKUS anlaşması ve İtalya, Japonya ve İngiltere arasında yeni bir savaş uçağı geliştirmek için yapılan küresel savaş hava programının da şirketin siparişlerinin artmasını sağladığı belirtiliyor.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre, dünyada askeri harcamalar 2022’de 2 trilyon 240 milyar dolarla rekor düzeye yükseldi. Bu rakam, dünyada toplam Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 2,2’sine tekabül ediyor.

SIPRI’ye göre dünyada silahlanma harcamaları 8 yıldır artıyor ve 2022’deki yüzde 3,7’lik artışta, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile Tayvan başta olmak üzere Doğu Asya’da gerginliklerin artması önemli rol oynadı.ABD yüzde 39 ile toplam askeri harcamalarda başı çekiyor.

2022’de aynı zamanda operasyonel nükleer silahların sayısı da yeniden artışa geçti. Bugün dünyada 12 bin 500’den fazla nükleer savaş başlığı var. Bunların üçte ikisi Rusya ve ABD’nin elinde… 2022’de stoklara eklenen başlıkların çoğu ise Çin’e ait…

SIPRI’nın 2023 yılına ait silahlanma raporunun Nisan ayında açıklanması bekleniyor.