13.2 C
Los Angeles
Perşembe, Nisan 24, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 40

DAY MER festivalinde gün değişikliği ve sonrası…

DAY MER, 34. Kültür ve Sanat Festivali’nin final etkinliği park şenliğini 2 Temmuz yerine 1 Temmuz Cumartesi gerçekleşeceğini duyurdu. DAY MER açıklamasında sorunların değil çözümün adresi olduğunu dile getirmiş, katliamda yakınlarını yitiren acılı ailelerin ve dostlarımızın kaygılarını dikkate aldıklarını belirtti..

DAY MER park şenlikleri her temmuzun ilk pazar günü Hackney’e bağlı Clissold Park’ta yapılıyor. Hackney Belediyesi bölgenin ve toplumun en uzun soluklu festivali için bir başka pazar gününü “doluluk” ve “komşu parklardaki festivallerin yaratacağı trafiği” gözönüne alarak bir önceki ya da sonraki pazara almıyordu. Hatta Hackney Belediyesi bir kaç yıl önce bu kazanılmış bu tarihi bile gaspetmeye kalkmış fakat DAY MER’in itirazları karşısında geri adım atmak zorunda kalmıştı.

Festival tarihi her 5 yılda bir 2 Temmuz’a denk düşüyor. “2 Temmuz” Türkiye’de 30 yıl önce 1993’te yapılan Madımak Katliamı’nın tarihi. DAY MER festivallerinde hiç bir zaman Madımak’ı unutmuyor, parka gelen farklı kültürden ziyaretçilere günün önemini anlatıyor… Bu yılki festival broşüründe de Madımak’a özel iki sayfa ayıran DAY MER’in köklerini oluşturan gelenek olarak Türkiye’de katliam ve idamlara en fazla yol arkadaşını kurban veren kurumlardan olduğunu belirtmeliyim.

DAY MER’in festival resepsiyonunda konuşan yazar Aydın Çubukçu, DAY MER festivalinin öznesinin “birlik, dayanışma ve mücadele”yi kapsadığını vurgulayarak, 2 Temmuz park şenliğinin Sivas Madımak Katliamı ile talihsiz bir şekilde aynı tarihe denk düşmesini “Biz herşeye rağmen türkülerimizi söylemeye devam edeceğiz. Halkın neşesi egemenlerin kederidir! Onlar yas tutup korksun! Biz türkülerimizi söylemeye devam edeceğiz! Çünkü DAY MER festivalleri birlik, dayanışma ve mücadele festivalleridir. Bu haliyle 2 Temmuz şehitlerinin ruhunu incetecek bir şey asla değildir!” demişti.

Geçen hafta sosyal medyada bireysel ya da kurumsal olarak Alevilerden gelen festivalin tarihini değiştirme isteği, DAY MER tarafından belediye ile de yapılan görüşmeler sonrasında bir gün öncesi cumartesiye alındı. Böylece gün değişikliğiyle ortaya çıkacak sanatçı anlaşmalarından teknik ekipman kiralama işlerine pek çok şey bir şekilde halledilse de çoğu işçi olan festival katılımcıları cumartesi günü çalışıyor olacak… Cumartesi festival için yanlış bir gün olsa da DAY MER yönetimi birlik, dayanışma ve mücadele festivaline gölge düşürmemek adına bu tarihi değiştirmek için elinden gelini yaptı.

Dostlar dini ve büyükelçilik bağlantılılar dışındaki bağımsız dernek ve oluşumların hiç biri diğerinin icazetine ihtiyacı yoktur, hiç birinin diğerini uyarma gibi tepeden bakma hakkı da yoktur! Ayrıca toplumdaki en eski derneklerden olan DAY MER’in bu duyarlı kararının aynı duyarlılıkla değerlendirilmesini öneririm. Toplumun birliği ve dirliği için kalem oynatan bu uğurda saçlarını ağartan bir gazeteci olarak “şimdi sıra Londra’daki Alevi kurumlarında” diyorum. Öncelikle DAY MER’i sosyal medyada eleştiriyor sanısıyla “eline, diline, beline sahip olmak” öğretisini unutarak patavatsızca parmak gösteren o üyelerini uyarması ve gereğini de yapması gerekiyor. Ne yazık ki bazı paylaşımların empati yoksunu olarak şaşırtıcı bir şekilde kurumları birbirine düşürmeyi planlayan provakasyon dilini kullandığını belirtmeliyim. Toplumun birliği ve dirliği için yapılan bir festivale karşı kullanılan ve hiç de dostane olmayan bu dil Londra’daki toplum tarihini kaleme alan bir yazar olarak bende güven heyelanı yarattı doğrusu. Garip bir şekilde “kırılmayı bekleyen fay hatlarıyla çevremiz sarılmış” gibi geldi. Nasıl olacak bilmiyorum ama umarım süreç içinde bu güven yeniden oluşturulur. Daha yaşanılabilir dünya Ortadoğu’nun birbiriyle uğraşan kültürüyle kurulmaz çünkü.

Bak şu Shell’in yalanına: Temizmiş!

0

Petrol ve doğal gaz devi Shell’in İngiltere’de gösterilen televizyon ve internet reklamları ile bir posteri, düzenleyici kuruluş tarafından birçok nedenle yanıltıcı bulundu ve yasaklandı.

Yasaklanan reklamlar arasında, hepsi 2022 yılında gösterilen bir televizyon reklamı, YouTube’da kullanıcılara gösterilen bir reklam ve Bristol kentinde sergilenen bir poster bulunuyor.

İngiltere Reklam Standartları Kurumu (ASA), söz konusu reklamlarda, Shell’in fosil yakıtlara dayalı çevreyi kirleten faaliyetlerine dair bilgiye yer verilmediğine hükmetti. Shell ise ASA’nın bulgularına “kesinlikle katılmadığını” belirtti. ASA’nın kararı gereğince, söz konusu reklamlar mevcut haliyle yayınlanamayacak.

Shell’den yapılan açıklamada, bu reklamların düşük karbon salımına sahip enerji ürünleriyle ilgili farkındalık yaratma amacı taşıdığı savunuldu ve Shell’in bu alanlara gittikçe daha çok yatırım yaptığı söylendi.

ASA’nın kararlarında ise YouTube reklamında Shell’in enerji ürünlerinin önemli oranda düşük karbonlu üretime dayandığı yönünde yanlış bir izlenim verildiği belirtiliyor. Öte yandan ASA, Shell reklamlarında tüketicilerin, “düşük karbonlu girişimlere şirketin katkısı” konusunda yanıltmasının muhtemel olduğunu kaydediyor.

Yasaklanan reklamlardan birisi, Bristol kentinde asılan ve “Bristol temiz enerjiye hazır” yazılı poster. Bu ilanda, İngiltere’nin güneybatısında yenilenebilir elektrik kullanan evlerin sayısına yer veriliyor. ASA bu posterin, Shell’in tamamen temiz enerji tedarik ettiği izlenimini vermesi bakımından yanıltıcı olduğunu kaydetti.

Shell afişi: ‘Bristol temiz enerjiye hazır’

Öte yandan reklamlardaki ‘Hazır’ ifadesine yapılan vurguya da reklam otoritelerinden itiraz geldi. Bunun, Shell’in halihazırda sunduğu enerji ürünlerinin ya da yakın gelecekte sunulacak ürünlerin düşük karbonlu ürünler olacağı iddiasını taşıdığı belirtildi.

Shell ise ASA’nın kararının “İngiltere’nin yenilenebilir enerjiye geçişini yavaşlatabileceğini” ileri sürdü. Petrol devi Shell’in reklamlarıyla ilgili alınan karar, bu alanda ASA’nın attığı ilk adım değil. Geçen yıl Tesco marketlerin bitkisel hamburgeri, Persil reklamı ve iki HSBC Bankası reklamı, yanıltıcı bulunarak yasaklanmıştı.

Shell’e bu yıl açılan davalar

Diğer taraftan Shell, sık sık çevrecilerin ve yerli toplulukların hukuki girişimleriyle de karşı karşıya kalıyor. Bu yılın başında Nijerya’nın petrol zengini Nijer Deltası’nda yaşayan 11 binden fazla kişi, Londra’daki Yüksek Mahkeme’de Shell’e karşı tazminat davası açtı. Bölgede yaşayanlar, Shell’in operasyonlarından kaynaklanan petrol sızıntılarının içme suyunu kirlettiğini, hava kalitesini bozduğunu ve tarım arazilerini ve balık stoklarını tahrip ettiğini öne sürüyor.

2015’te buna benzer bir dava daha Nijerya’da yaşayan Bille topluluğu tarafından başlatılmıştı. Önümüzdeki yıl mahkemede görülmesi beklenen bu davalar, Shell’in Nijerya’daki çevre sicili nedeniyle aleyhine açılan bir dizi davanın en yenisi.

Kıbrıs Türk Kültür ve Sanat Festivali’nde duygusal saatler yaşandı

Geleneksel olarak Londra’da her yıl yapılan Kıbrıs Türk Kültür ve Sanat Festivali bu yıl 25 Haziran’da gerçekleşti. Salgın döneminde iki yıl çevrim içi yapılan festival bu yıl salon etkinliği olarak düzenlendi. Yılın en sıcak günlerinden olmasına rağmen kapalı salonu dolduran izleyiciler eğlenceli, aynı zamanda çok duygusal saatler yaşadı.

Festival gelirinin bir kısmı 6 Şubat Türkiye depreminde yaşamını yitiren “Şampiyon Melekler”in anılarını yaşatmak için çalışan “Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği”ne bağışlanacağı açıklandı.

Gecenin sonunda sahne alan Kıbrıslı Türk sanatçı Ziynet Sali’nin okuduğu Mağusa Limanı şarkısı sahneyi dolduran izleyicileri ağlattı. Arkadaki dev ekrana aksettirilen Şampiyon Meleklerin fotoğrafları ve salgında yaşamını yitiren İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin isimleri duygusal anlar yaşattı.

Festivali düzenleyen Kıbrıs Türk Dernekleri Koordinasyon Komitesi (NOTCO) Başkanı Osman Ercen, “Bu acılı günler ışığında bu yıl daha küçük çapta bir festival ile yine sizlerleyiz. Çünkü NOTCO üyesi dernekler olarak halkımıza moral vermeyi hizmet olarak benimsedik. Aynı zamanda 2019 yılından beri düzenlemekte olan kültür ve sanat festivallerimizin amacını düşündük. Festivaller güzel kültürümüzü genç nesillere tanıtma ve onların kültürümüzü yaşatmaları açısından önemli rol oynarlar” dedi.

Haringey Belediye Lideri Peray Ahmet, Enfield Belediye Lideri Nesil Çalışkan, Enfield Belediye Başkanı Suna Hurman, ve KKTC Londra Temsilcisi Çimen Keskin’i temsil eden Temsilcilik görevlileri birer konuma yaptılar. Ayrıca KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Festivale gönderdiği mesaj okundu.

Sahne performansları ve Kıbrıslı Türk genç sanatçılar da festivale renk kattı. Kıbrıs Dörtlüsü, bağlamasıyla Hüseyin Erdinç ile ünlü sanatçı Ziynet Sali sahnede büyük alkış aldı.

Boris Johnson yıktı perdeyi eyledi viran

Eski başbakan Boris Johnson, Ayrıcalıklar Komitesi’nin, İngiliz parlamentosunu partiler konusunda “kasıtlı veya sorumsuzca” yanıltıp yanıltmadığına ilişkin soruşturma raporu yayımlanmadan önce “derhal” milletvekilliğinden istifa ettiğini duyurdu.

Rapor henüz yayınlanmadı ancak Johnson’ın raporun bir kopyasını sağladığı biliniyor. Eski Başbakan, istifa mektubunda, iktidardaki Muhafazakar Parti üyesi olarak temsil ettiği Uxbridge ve South Ruislip seçim bölgesi milletvekilliğinden ayrıldığını açıkladı. Johnson, mektubunda, “Ayrıcalıklar Komitesi’nden aldığım bir mektupta, beni parlamentodan uzaklaştırmak için aleyhimdeki davaları kullanmaya kararlı olduklarını açıkça belirttiler” ifadesini kullandı.

Seçim bölgesinden ayrılacağı için çok üzgün olduğunu dile getiren Johnson, hem belediye başkanı hem de milletvekili olarak seçmenlerine hizmet etmenin kendisi için büyük bir onur olduğunu kaydetti. Johnson, komitenin, parlamentoyu “kasıtlı veya sorumsuzca yanlış yönlendirdiğime dair hala en ufak bir kanıt sunmadığını” öne sürdü.

Öte yandan, Boris Johnson, başından beri komitenin amacının, gerçekler ne olursa olsun kendisini suçlu bulmak olduğunu iddia etti.

İngiltere’de polis, 2020 ve 2021’de Kovid-19 kısıtlamalarının ihlal edildiği öne sürülen 12 olayla ilgili haberlerin ardından geçen sene başında soruşturma başlatmıştı. Soruşturma kapsamında Johnson’a kendi doğum günü partisine katılmaktan para cezası verilmişti. Dönemin Başbakanı Johnson, Kovid-19 kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle aldığı para cezasının ardından 12 Mayıs’ta özür dilemiş ancak görevinden istifa etmeyeceğini açıklamıştı. Raporda, o dönem Başbakanlıkta yapılan birçok etkinliğin düzenlenmesine izin verilmemesi gerektiğine işaret edilerek, endişelerini dile getiren personele de saygı gösterilmediği kaydedilmişti.

8 milyon antidepresan kullanıyor

İngiltere’de antidepresan kullananların yaklaşık dörtte birini oluşturan 2 milyondan fazla kişinin 5 yıldır bu ilaçları kullandığı ortaya çıktı.

BBC’nin “Panorama” programı, bilgi edinme özgürlüğü talebi kapsamında, İngiltere Ulusal Sağlık Sisteminden (NHS), 2018-2022 döneminde uzun süreli antidepresan kullanımına ilişkin veri ve rakamları temin etti. Buna göre, İngiltere’de 8 milyondan fazla kişi depresyon, anksiyete, obsesif kompulsif bozukluk ve diğer rahatsızlıklar nedeniyle reçete edilen antidepresanları kullanıyor. NHS reçeteleme verilerine göre, bu rakam 5 yıl öncesiyle kıyaslandığında 1 milyon kişi arttı.

Ülkede antidepresan kullanan hastaların yaklaşık dörtte birini oluşturan 2 milyondan fazla kişinin ise 5 yıldır bu ilaçları kullandığı ortaya çıktı. Ayrıca, önde gelen ilaç şirketinin 27 yıl önce bir ilacın neden olabileceği “vücudun alıştığı ilacı bıraktığında ortaya çıkabilecek olası yoksunluk etkilerini” gizlemeye çalıştığına dair kanıtlar bulundu.

Uzmanlar, antidepresan kullanımında potansiyel risk ve faydaların kişiden kişiye değişebileceğini ve ilaç kullanımının mutlaka doktor kontrolünde yapılması gerektiğini vurguluyor.

İngiltere’de yapılan bir araştırma da son yıllarda milyonlarca kişiye kronik ağrıları için faydası kanıtlanmayan antidepresan reçete edildiğini ortaya koymuştu.

Zayıflatan iğneye onay geliyor

Ulusal Sağlık Hizmetleri’nin (NHS), obezite kaynaklı hastalıkları azaltmak amacıyla kilo verdiren bir iğneye onay vermeye hazırlanıyor.

Hastanelerdeki obezite kaynaklı yükü azaltmak için Wegovy ismindeki iğneyi bir pilot program kapsamında onaylamaya hazırlanan NHS’de, bir hastanın bu iğneye en fazla iki yıl boyunca erişiminin olmasına izin verilecek.

NHS yaptığı araştırma sonunda vücut ağırlığının yüzde 10’unun bu iğneyle kaybolduğu tespit edildi. İğne, iştahı bastırarak kişilerin tok hissetmesini ve az yemesini sağlıyor.

Başbakan Rishi Sunak, bu iğnenin büyük bir değişim getirebileceğini kaydederek kilo verme hizmetlerine 40 milyon sterlinlik bir bütçe ayrılacağını duyurdu. Ancak uzmanlar ABD’de çok sayıda ünlünün reklamını yaptığı bu tarz iğneler ve ilaçlar hakkında uyarıda bulunarak asıl sağlıklı bir diyet ve sporun çare olabileceğini vurguluyor.

Hemşirelerin İngiltere’ye göçü, Gana’da sağlık sistemini çökme noktasına getirdi

0

Ganalı hemşirelerin daha yüksek bir maaş ve yaşam şartları arayışıyla İngiltere NHS bünyesindeki işlere başvurmaları, ülkelerindeki sağlık sistemini çökme noktasına getirdi.

Hemşirelerin uluslararası meslek kuruluşları, yoksul ülkelerden sağlıkçıların beyin göçünün “kontrolden çıktığını” belirtiyor.

BBC, Gana’daki sağlık sisteminin beyin göçünden derin şekilde etkilendiğini gösteren bulgulara ulaştı. Batı Afrika ülkesi Gana’da birçok uzman hemşire daha yüksek maaşlı işler için ülkeyi terk ederek Batı ülkelerine gitmeye çalışıyor.

2022’de 1200’ü aşkın Ganalı hemşire, İngiltere’de çalışmaya başlamış.

NHS, son yıllarda AB dışındaki ülkelerden gelen çalışanlarla, personel açığını kapatmaya çalışıyor.

KAYGI VERİCİ DURUM

Uluslararası Hemşireler Konseyi (ICN) adına Howard Catton, Gana gibi ülkeleri terk eden hemşire sayısının kaygı verici olduğunu söylüyor: “Bence tablo kontrolden çıkmış durumda.”

Gana’daki Büyük Akra Bölgesi Hastanesi’nin başhemşiresi Gifty Aryee, BBC’ye yaptığı açıklamada, kendi yoğun bakım ünitesinin bile 20 hemşiresinin altı ay içerisinde İngiltere ya da ABD’ye gittiğini söylüyor.

Aryee, “Daha çok hastayı kabul edemediğimiz için buradaki bakım etkileniyor. Gecikmeler yaşanıyor ve ölüm oranları artıyor” dedi.

Durumu ağır olan hastalar da mevcut yetersizlik nedeniyle uzun süreler bekletiliyor. Hastanedeki bir hemşire de birlikte mezun oldukları arkadaşlarının yarısının ülkeyi terk ettiğini, kendisinin de gitmek istediğini belirtiyor.

Bir başka hastanenin başhemşiresi Caroline Agbodza, geçen yıl 22 hemşirelerinin İngiltere’ye göçtüğünü belirterek “Bütün deneyimli hemşirelerimiz gitti. Elimizde hiçbir şey kalmadı. Deneyimli çalışanlar yok. İşe alımlar olsa da yeniden eğitim sürecinden geçirmek zorundayız” diyor.

Gana, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre sağlık sistemi en savunmasız 55 ülkeden birisi. Kişi başına düşen hemşire sayısı dünya ortalamasının gerisinde.

34 yıllık tecrübe ve zorluklardan başarıyla çıkan FESTİVAL

Türk ve Kürt Toplumu Dayanışma Merkezi ( DAY-MER) Kültür ve Sanat Festivali, bu yıl 34. kez yine Clissold Park’ya yapılacak final etkinliği ile sona erecek.

Piknik, resepsiyon, fotograf ve resim sergileri, paneller, tiyatro gösterileri, çocuk şenliği ve futbol turnuvasının düzenlendiği festival, 3 haftalık etkinliklerdizisinin ardından 1 Temmuz’da Clissold Park’ta yapılan Park Şenliği ile sona eriyor.

Bir mücadele alanı olarak FESTİVAL

Bir yıldan fazladır başlayan grev dalgasının öncülüğünü yapan sendikaların da yerini alacağı park şenliğinde, kampanya gruları, politik partiler, kitle örgütleri, yöre dernekleri ve kültür sanat etkinlikleri park alanında yerini alacak.

Konuşmacıların bir çoğu sendikacılar olacak. Başta hayat pahalılığı olmak üzere, işçi haklarına yönelik saldırılara karşı mücadeleyi yükselten sendikacılar ve işçiler festival alanında olacak. Bir yıllık grev galgasını ve etkilerini, mücadele planlarını park alanını dolduran binlerce kişi ile paylaşacak olan sendikacılar, ortak mücadele çağrılarını da yenileyecek.

Emekçilerin ellerinde yükselen FESTİVAL

34 yıldır onlarca, bazı yıllar yüzlerce kişinin katkı sunarak ortaya çıkartılan festival, Kuzey Londra’da en uzun festival özelliği ile Hacney Belediyesi tarafından geleneksel festivaller listesine alınarak ayrı bir anlam yüklemiştir.

Sadece Türkiyelilerin katıldığı bir festival olmaktan çıkan ve başta göçmenler olmak üzere yerli halkın da ilgi gösterdiği festival, çeşitli kültürlerin de sergilendiği bir alana dönüştürülüyor.

Bütün bu özelliklere kavuşmasının en önemli sebebi, olağanüstü emeklerle ilmek ilmek ören emekçilerdir. Başta DAY-MER üyeleri olmak üzere, DAY-MER dostları, Türkiyeli ve İngiliz emekçileri bu festivali sahiplenmiş ve hazırlığından etkinliğin yapıldığı güne kadar hummalı bir çalışmaya girmiştir. Bu her yıl daha büyük heyecanlarla yükselerek devam ediyor.

Türkiye’deki haksızlıkları İngiliz kamuoyuna duyuran FESTİVAL

1990 yılından bu yana yapılan DAY-MER Kültür ve Sanat Festivali, her yıl Haziran’ın ortasında başlayıp Temmuz ayının ilk Pazar günü sona eriyor. Bu tarih, 34 yıl önce, gerek havanın en sıcak ve yağmurun en az yağma riskinin olmasından, gerekse de katılımın yoğun olabilmesi olanağı hesaplanarak belirlenmiştir. Bu tarih Hackney Belediyesi tarafından da onaylanarak, her yıl Clissold Park’ı Temmuz’un ilk pazarında DAY-MER Festivali’ne ayırtıyor. Başka gruplar ve çevreler bu günü belediyeden talep ettiklerinde, o tarihin DAY-MER festivaline ait olduğu hatırlatılarak, başkasına verilmiyor. Bu yönlü daha önce yapılan bir çok girişim sonuçsuz kaldı.

Temmuz’un ilk pazarı doğal olarak 3-5 yılda bir 2 Temmuz’a denk geliyor. Bilindiği gibi 2 Temmuz 1993 yılında, devlet destekli yobazlar tarafından 33 aydın Sivas’ta Madımak otelinde yakılarak katledildi.

33 aydının katledilmesinin ardından 4. festivalden itibaren park alanında bu aydınlarımız anılmış ve 2 Temmuz’a denk gelen festivallerde de daha fazla dikkat çekilerek, katliamı gerçekleştirenler ve arkasındaki güçlerin yargı önüne çıkartılması talep edilmiştir. İngiliz kamuoyu olayla ilgili bilgilendirilmiş ve dayanışmaya çağrılmıştır.

Fakat bu yıl planlanan festival proğramında 2 Temmuz günü Park Şenliğinin duyurusu da yapılmıştır. Bu duyurudan sonra, İngiltere çıkışlı bir kara çalma kampanyası başlatılımıştı. Festival, sadece “dans edip eğlenildiği” bir etkinlik olarak propaganda edilmiş ve başta Türkiye olmak üzere dünyanın bir çok yerinde aynı anda hakaret ve DAY-MER’le hiç bir koşulda yan yana gelmeyecek suçlamalarda bulunuldu.

İngiltere’de yaşayan halkımız ve bir çok kurum, DAY-MER festivalinin ne olduğunu, nelerin tartışıldığını, kimlerin katıldığını ve hangi mücadele çağrılarının yapıldığını çok iyi biliyor. Buna rağmen bazı çevreler, atılan çamuru izlemekle yetindi.

Bugüne kadar, en mücadeleci sendikacılar, halkın sorunlarını kendine dert edilmiş politikacılar, milletvekilleri, savaş karşıtları, insan hakları savunucuları ve Türkiye ve Avrupa’dan sanatçı ve politikacılar festivale katılmıştır. Bundan sonra da katılacaktır.

“Dans-eğlence” diyerek festivalin prestijine gölge düşürmek isteyenler, belki de ilk kez bir DAY-MER festivalinde sendikalaşmanın önemi ile ilgili sözler duymuşlardır. Ya da, kesintilere karşı mücadeleyi, sosyal hakların budanmasına karşı çıkmayı, savaşlara karşı durmanın çağrılarını ve yerli işçilerle omuz omuza mücadele etmenin önemini bu festivalde duymuşlardır.

Yine bu çevreler Jeremy Corbyn’i, Bob Crow’u, Lindsey German’ı, Liverpool Liman İşçilerini, demir yolu işçilerini, postacıları, savaş karşıtlarını, kesinti karşıtlarını ve daha bir çok çevreyi DAY-MER festivalinde dinlemişlerdir.

Bütün bunlar, DAY-MER festivalinin bir “dans-eğlence” mekanı olmadığını, kültür sanat etkinlikleri ile mücadele alanı olduğunu ve dolayısıyla bu mücadelede Sivaş’ta katledilen aydınlarımız, Greenfell’de yine yanarak katledilen çoğu göçmen 72 kişinin de anıldığı bir mekan olduğunun kanıtıdır.

İki hafta içinde ikinci kez hazırlanan FESTİVAL

Kara propaganda ve yapılan son derece asılsız ve bilgisiz yorumlar, Alevi halkımız ve özellikle yakınlarını Sivas’ta yitiren dostlarımız üzerinde etkili olmuştur. Bu yüzden festival, bu yıl ilk kez bir Cumartesi günü yapılıyor. Başta Hackney Belediyesi olmak üzere, bir çok organizasyon çeşitli destekler sağlamasına rağmen, 3 ay önceden hazırlanmış festivalin, iki hafta kala tarihi değiştirilmiş ve bu iki haftada, ses cihazından sahneye, standlardan tuvalerlere, ambulanstan çadırlara, hatta sanatçılara kadar bir çok değişiklik yapılmış, kiralanan bir çok araç tekrar kiralanmış ve onbinlerce sterlin ek harcamaya neden olmuştur.

DAY-MER üyeleri, yapılan kara propaganda ve içi boşaltılarak sadece “dans-eğlence” festivaliymiş gibi dünyaya yaymaya çalışan kesimlere inat, iki hafta içinde, tekrar yeni tarihli broşür ve afişlerle Londra’yı donattılar. Hazırlıklara gece dündüz demeden başladılar ve festivali yine görkemli ve mücadele çağrılarının yankılandığı bir mekana çevirdiler.

 

Halkın sağlığıyla oynamayın

Düşük ücret ve ağır çalışma koşullarına karşı doktorlar da sonunda greve gitmeye karar verdi. Doktor, hastane ve hemşire yetersizliğinden dolayı sağlık hizmetinin giderek komaya girdiği İngiltere’de yaklaşık 50 yıl sonra tüm doktorlar greve gidecek.

Hastane, yatak, yoğun bakım sayısında azaltmaya giden hükümetler, yıllardır doktorlara zam da vermiyor. Yeni doktor da işe almazken, var olan doktorlar bunca hastaya yetişmekte zorluk çekiyor. Tüm hastalara zamanında ve olması gereken tedavi yapılamadığı için hastanelerde ölüm oranları artmaya başladı.

Son 10 yıl içinde asgari ücret hesaplandığında doktorlara yüzde 30 zam yapılması gerekiyor. Fakat hükümet sadece yüzde 5 önerdi. Doktorlar, aşırı iş yükü ve yetersiz ücretten dolayı halkın sağlığının tehlikeye girdiğine dikkat çekerek derhal taleplerinin kabul edilmesi istendi.

Doktorlar, 20 ve 21 Temmuz’da 48 saatlik bir grev gerçekleştirme kararı alırken, hükümetin sağlık alanına daha fazla yatırım yapmayarak halkın sağlığı ile oynadığını açıkladılar. Doktorların üye olduğu British Medical Association (BMA), hükümetin tutumunun kabul edilemez olduğunu ve grev yapmaktan başka seçenek bırakmadığını söyledi.

Pratisyen doktorlar tarihi greve hazırlanıyor

Öte yandan pratisyen doktorlar da tarihin en uzun grevine hazırlanıyor. Daha önce Sağlık Bakanlığı ile yaptıkları görüşmelerde sonuç alamayan pratisyen doktorlar 13, 14, 15, 16 ve 17 Temmuz’da 5 gün aralıksız greve çıkacak. Bu grev de pratisyen hekimler tarihinde en uzun grev özelliği taşıyor.

Hükümet, neredeyse enflasyon oranının yarısı kadar ücret zammı teklif ederken, pratisyen doktorlar yüzde 5’lik bir ücret zammının sorunları çözemeyeceğini belirtti.

Diğer alanlarda olduğu gibi, özellikle sağlık alanında yapılan kesintiler ve ayrılması gereken bütçenin ayrılmamış olması insanların hayatına mal oluyor. Hükümet, her alanda kesinti peşine düşerken, kendi yandaşlarını ve sermaye gruplarını halkın vergileri ile beslemeye devam ediyor. Bu da bir kez daha gösteriyor ki; Hükümet halkın sağlığı ile oynuyor.

Derhal doktorların talepleri kabul edilmeli, yeni hastane ve sağlık ocaklarının yanı sıra, yeni doktor ve hemşireler işe almalıdır. Bu da sağlığa ayrılması gerekn bütçenin sağlığa gerçekten harcanmasıyla olur. Her yıl NHS’in bütçesinden kesintiler yapılmaya devam ediyor. Buna son verilmelidir. O zaman halk sağlıklı bir sağlık hizmeti alacaktır.

 

İçişleri Bakanlığı’nın gizli uygulaması deşifre oldu

İçişleri Bakanlığı’nın gizli tuttuğu politikası, oturum izni olan iki kadının Birleşik Krallık’a girişlerinde gözaltına alınmalarının ardından açığa çıktı. İçişleri Bakanlığı, Ulusal Sağlık Servisi NHS’e borcu olanları sınır girişlerinde gözaltına alınmalarına neden olan bir politikayı yıllarca gizlice uygulamış.

İçişleri Bakanlığı’nın NHS borcu olanlara yönelik gizli politikası, iki annenin defalarca tutuklanmasının ardından, avukatların ve vakıfların elde ettiği bilgi ve delillerin ardından ortaya çıkartıldı. İçişleri Bakanlığı, oturum iznini yenilerken haberdar olduğu NHS borcundan dolayı anneleri, İngiltere’ye her girişlerinde gözaltına almaya devam etti. Yanlarındaki çocuklarıyla birlikte gözaltına alınan kadınlara, neden gözaltında tutuldukları ve gözaltında ne kadar kalacakları bilgisi de verilmedi. Sınır koruma memurları, İçişleri Bakanlığı’nın sisteminde fişlendiği gözüken kadınları gözaltına alarak haklarında tahkikat yaptı. Gözaltına alınan kadınlardan biri Mali diğeri ise Arnavutluk vatandaşıydı ve her ikisinin de NHS borcu doğum bakım servisinde aldıkları hizmetten kaynaklanıyordu.

Mahkeme gizlice uygulanan politikayı yasalara aykırı buldu

Her iki kadın tarafından açılan davada İngiltere yüksek mahkemesi, İçişleri Bakanlığı’nın uyguladığı gizli politikanın yasalara aykırı olduğuna hükmetti. Mahkemenin yargıcı aldığı kararda ‘iki kadın ve küçük çocuklarının İçişleri Bakanı tarafından gerekçesiz yere haksız olarak hapsedildiğini’ dile getirdi. Yargıç ayrıca İçişleri Bakanı Suella Braverman’ın, NHS’in ücretlendirilmesinde orantısız olarak etkilendiği bilinen kadınlar üzerindeki eşitlik ilkesini dikkate almayarak da görevini ihlal ettiğini vurguladı. İçişleri Bakanlığı dava sürecinde, kadınların gözaltına alınmasına neden olan politikanın varlığını inkâr etse de, sonradan kabul etmek zorunda kaldı. Kadınlar lehine karar veren yargıç, İçişleri Bakanlığı’nın insanları sınırlarda durdurmaya yönelik yayınlanmamış politikasını yasa dışı buldu.

Hükümetin göçmenlik karşıtlığında ısrar ediyor

Davanın ardından bir hükümet sözcüsü “İçişleri Bakanlığı, kararın sonuçlarını dikkatle değerlendiriyor. Uygulama kısa süre içinde güncellenecek ve yayınlanacaktır” açıklaması yaptı.

Son 13 yıl boyunca halkın ve ülkenin hiçbir sorununu çözmeyen Muhafazakar Parti’nin kendisini aklamak ve hükümette kalmak için dayanak yaptığı göçmenlik karşıtlığı, şimdiki İçişleri Bakanı Suella Braverman ile zirveye çıkmış durumda. İlticacıları Ruanda’ya gönderme, ilticayı suç kapsamına alma ve sonradan vatandaşlık hakkı kazananların vatandaşlık hakkını ellerinden alma gibi kabul edilemez yasalar çıkartan muhafazakârlar, sadece bu yasalarla yetinmemiş gizlice uyguladığı politikalar da çıkartmış.