16.7 C
Los Angeles
Perşembe, Nisan 24, 2025
HaberlerÇevreÖzelleştirme ve kar hırsı sularımızı kirletiyor

Özelleştirme ve kar hırsı sularımızı kirletiyor

İngiltere’nin içme suları ve kanalizasyonları tüm varlıkları ve alt yapıları ile birlikte 1989 yılında Margaret Thatcher tarafından özelleştirilerek şirketlere peşkeş çekildi. İskoçya ve Kuzey İrlanda’ya gücü yetmeyen Thatcher, İngiltere ve Galler sularını ve kanalizasyonlarını özelleştirerek, dünyada suları tamamen özelleştirilmiş iki ülke haline getirdi. Galler 2001 yılında sularının işletmesini kâr amacı gütmeyen bir şirkete devrederek, elde ettiği geliri hissedarlara değil alt yapısının yenilenmesi için kullanmaya başladı.

Su şirketleri masraftan kaçmak için kanalizasyon atıklarını ırmaklara boşaltıyor

İngiltere’nin sularının ve kanalizasyonlarının işletmelerini devralan şirketler, daha fazla kar elde etmek için her gün saatlerce, arıtılmamış kanalizasyon sularını ırmak ve denizlere döküyor. Son yıllarda giderek artan oranda ve tüm özel su işletmeleri tarafından kanalizasyon sularının yasadışı bir şekilde deşarj edilmesine Muhafazakâr hükümet göz yumuyor. Geçen yıl içinde işletmeci şirketler toplamda 1.8 milyon saat boyunca arıtılmamış kanalizasyon sularını, ırmaklara ve denizlere dökerek doğamıza bilinçli olarak zarar verdiler.

Arıtılmamış kanalizasyon suları canlı yaşamını tehdit eden; mikro plastikler, kalıcı kimyasallar ve antimikrobiyal dirençli patojenler de içermekte. Bu nedenle kanalizasyon sularının boşaltıldığı ırmak ve denizlerde yaşayan balıklar ve yaban hayatların ölümüne ve insanların hastalanmasına neden olmakta. Son yıllarda basının ve kamuoyunun, kanalizasyon sularının arıtılmadan deşarj edilmesinin yasaklanmasına dair çağrılarına kulak asmayan muhafazakârlar, Mayıs’ta yapılacak yerel seçimler öncesi harekete geçti. Muhafazakâr Başbakan Rishi Sunak, doğayı kirleten ve yasadışı olarak arıtılmamış kanalizasyon sularını deşarj eden şirketlere kesilecek cezaların üst sınırını kaldıracağını vaat etti.

Muhafazakarların önlemleri göstermelik

Muhafazakâr hükümet’in getirmeyi planladığı daha sert ve caydırıcı cezalar içeren düzenlemeleri bile, su ve kanalizasyon işletmecilerine arıtılmamış kanalizasyon atıklarını yasal olarak deşarj etmesine imkan tanıyor. Kapsamı muğlak olan ‘olağanüstü hava koşullarında şirketler arıtılmamış kanalizasyon atıklarını ırmak ve denizlere yasal olarak deşarj etme hakkına sahip olacak. Yıllık olarak yaklaşık 2 milyar sterlin kar eden işletmeci şirketler için yedi yıl içinde kesilen 144 milyon sterlinlik cezanın hiçbir caydırıcı tarafı yok. Kesilen cezalar, elde edilen karın yanında devede kulak kadar.

Özelleştirmede amaç hizmet değil, kamu hizmetlerinin sermayenin kar alanı haline getirilmesi.

Thatcher’ın, birbiriyle rekabet halinde olacak şirketlerin halka daha ucuz su sağlayacağı ve faturaların düşeceği iddiası son 30 yıldır gerçekleşmedi. Her bir bölgenin tek bir işletmeye devredildiği İngiltere’de 9 ayrı su işletmesi var ve hiçbiri diğerinin rakibi değil. Üstelik su işletmelerini devralan şirketlerin hisselerinin yüzde 90 oranında uluslararası şirketlere devredilmiş durumda. Wessex Water’in tüm hisseleri Malezyalı YTL şirketine, Northumbrian Water’ın hisseleri ise Hong Kong’lu iş insanı Li Ka Shing’e ait. Londra’nın su ve kanalizasyonunu devralan Thames Water’ın hisselerinin bir kısmı, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuwait, Çin ve Avusturalyalı yatırımcılara ait. Yani bir çoğumuzun şikayetçi olduğu yüksek su faturalarından elde edilen karlar, büyük şirketlerin kasalarına ve hissedarlarına gidiyor.

İngiltere’nin sularından her yıl ortalama olarak elde edilen yaklaşık 2 milyar sterlin kar uluslararası şirketlerin hissedarlarına gidiyor. Şirketler devasa karlarına rağmen, temiz su ve kanalizasyon için yaptıkları harcamaları her yıl giderek azaltıyorlar. Bu şirketler yatırım yapmak için şimdiye kadar kamu kaynaklarından 53 milyar sterlin borç para almış ve bu borcu hala ödenmemiş. Su ve kanalizasyon işletmelerini devralan bu şirketlerin insan sağlığını ve yaban hayatını hiçe sayan pratikleri, ihtiyaç duyulan yatırımların yapılmaması ve faturaların her yıl artması nedeniyle halk suların tekrar kamulaştırılmasını talep ediyor. 2017 yılında yapılan bir anket, suların kamulaştırılmasını isteyenlerin oranının yüze 83 olarak gösterdi. Aynı yıl Greenwhich Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, suların kamuda kalmış olması halinde kullanıcıların yıllık olarak 2.3 milyar daha az ödeyeceğini ortaya koydu. Özelleştirme anlaşmalarına eklenen, kamulaştırma için verilmesi gereken ihbar süresi, 25 yıl gibi absürt bir süre olarak belirlendiği için bu şirketlerin kamulaştırma gibi bir korkuları da yok.

Thatcher’ın halkın temel ihtiyaçlarını sermayenin kar alanlarına dönüştürmek için başlatmış olduğu özelleştirme neticesinde hem sularımız kirletilmekte, hem temiz su ve kanalizasyon için ihtiyaç duyulan yatırımlar yapılmamakta, hem kamu kaynaklarından 53 milyar sterlin borç adı altında hissedarlara aktarılmakta ve hem de halkın cebinden faturalar için daha fazla para çıkmakta.

Rakamlarla Özelleştirme

• Özelleştirmeden bu yana hissedarlara 72 milyar sterlin gitti – yılda ortalama yaklaşık 2 milyar sterlin

• Su şirketleri 53 milyar sterlinlik bir borç biriktirdi ve bunu hissedarlarına dağıttı.

• Bir su şirketi CEO’sunun ortalama maaşı yılda 1.7 milyon sterlindir. En çok kazanan, 2.9 milyon sterlin ile United Utilities’in CEO’su Steve Mogford.

• Özelleştirmeden bu yana faturalarımız reel olarak yüzde 40 oranında arttı

• Su şirketlerinin almadığı önlem ve oluşturmadığı alt yapı nedeniyle günde 2.4 milyar litre su sızıntılarla heba oluyor.

• Su şirketleri her gün nehirlerimize ve denizlerimize ortalama 1000’den fazla kez ham lağım suyu boşaltıyor

• İngiltere’deki nehirlerinin yalnızca yüzde 14’ünün iyi ekolojik duruma sahip olduğu düşünülüyor

• İskoçya’da su kamu mülkiyetindedir. Bu nedenle faturalar daha düşük, nehirler ve denizler daha temiz

• Kamuya ait Scottish Water, İngiltere’deki su şirketlerinden yılda hane başına 72 sterlin daha fazla (yüzde 35 daha fazla) harcama yaptı. İngiltere bu oranda yatırım yapmış olsaydı, sızıntı ve kanalizasyon gibi sorunların üstesinden gelmek için altyapıya fazladan 28 milyar sterlin harcaması gerekirdi.

 

- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img
- Advertisment -spot_img

DİĞER HABERLER

KÖŞE YAZILAR

Trump’ın Başkanlığı bir Kabus mu?

Aydın Çubukçu

Ortadoğu’nun Çıkmazı

Aynı kategoridenOkuyun
Aynı kategoriden okuyun