Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği (AB) arasında Kuzey İrlanda konusundaki pürüzleri gidermeyi amaçlayan yeni Brexit anlaşması Mart ayında imzalandı ve Parlamentoda onaylandı.
Windsor Çerçevesi diye adlandırılan yeni anlaşma, Kuzey İrlanda ile parçası olduğu Birleşik Krallık’ın diğer bölgeleri arasında ticaretin daha kolay yürütülmesini hedefliyor.
Bu yeni düzenlemeyle, Kuzey İrlanda’da iki ayrı gümrük kanalı yaratılıyor:
Britanya’dan (İngiltere, İskoçya ve Galler) AB üyesi olan İrlanda Cumhuriyeti’ne gidecek mallar Kuzey İrlanda’ya girişte AB sınırı gibi kontrolden geçirilecek.
Ancak doğrudan Kuzey İrlanda’da tüketilmek üzere yollanan ürünler hiçbir kontrole gerek olmadan serbestçe geçecek.
Kuzey İrlanda’nın özerk yönetimine de AB ile ticaretin kurallarına dair daha fazla söz hakkı veren yeni düzenleme, Kuzey İrlanda’daki siyasi partilerin çoğu tarafından olumlu karşılandı.
Fakat İngiltere ile birlikten yana olan en büyük parti Demokratik Birlik Partisi (DUP) yeni düzenlemeye muhalefetini sürdürüyor.
Özerk yönetimde cumhuriyetçi Sinn Fein partisi ile iktidarı paylaşması gereken DUP, daha önce de birçok kez yaptığı gibi özerk yönetimi çalıştırmamakta ısrar ediyor.
Brexit ile ağırlaşan sorun
Boris Johnson hükümetinin AB ile yaptığı Brexit anlaşması şekillenmeye başladığından beri Kuzey İrlanda konusu bir açmaz olarak devam ediyordu.
2016’daki Brexit referandumunda Kuzey İrlanda halkının yüzde 55’i AB’de kalma yönünde oy kullanmıştı.
Brexit öncesinde Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ticaret sorunsuz bir şekilde yürütülüyordu, zira iki taraf da Avrupa Birliği’ndeydi ve aynı ticaret kurallarına tabiydi.
Birleşik Krallığın bir parçası olarak Kuzey İrlanda da Brexit gereğince AB’den ayrılınca yeni kurallar uygulamak gerekti.
Boris Johnson hükümetinin 2020 yılı sonunda AB ile imzaladığı Brexit anlaşmasının bir parçası olarak Kuzey İrlanda Protokolü 1 Ocak 2021’de yürürlüğe girdi. Bu protokol, Kuzey İrlanda ile Britanya arasında gümrük kontrollerini gündeme getirdi.
İster Kuzey İrlanda’ya ister İrlanda Cumhuriyeti’ne yönelik olsun, Britanya’dan (İngiltere, İskoçya, Galler) giden tüm mallar bu yeni gümrükte kontrole tabi olacaktı.
Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık içinde yer almasından yana olan birlikçi (Unionist) partiler bu protokolün arada fiili bir sınır yarattığından şikayetçiydiler.
Bundan dolayı DUP’li özerk yönetim başbakanının Şubat 2022’de istifa etmesiyle Stormont hükümeti çöktü.
Mayıs’ta yapılan seçimlerde, 90 sandalyesi olan Kuzey İrlanda Meclisi’nde Sinn Fein 27 sandalye ile ilk sırada yer alırken, DUP 25 sandalye ile ikinci oldu ve Stormont özerk yönetiminin oluşumunu engelleme politikasında devam etti.
‘Stormont freni’ nedir?
Kuzey İrlanda Meclisi, Belfast’ın doğusundaki Stormont’ta yer alıyor ve burası özerk yönetimin merkezi olarak biliniyor.
1998’de imzalanan ve 30 yıllık çatışmalara son veren Hayırlı Cuma Anlaşması ile oluşturulan özerk yönetimi ve bu yönetimin Cumhuriyetçiler (Sinn Fein) ile Birlikçiler arasında iktidar paylaşımına dayanmasını ve Kuzey İrlanda ile İrlanda arasındaki sınırın açık kalmasını ifade ediyor.
Önceki anlaşma uyarınca bazı AB yasaları Kuzey İrlanda’da uygulanmaya devam ediyordu. Ancak Stormont’taki siyasetçilerin bunları etkileme olanağı yoktu.
Yeni düzenlemeler ise “Stormont freni” denen bir sistemi getiriyor. Bu sayede Kuzey İrlanda bölgesel yönetimi, yeni AB kurallarına itiraz edebilecek, AB kurallarının bölgede nasıl uygulanacağı konusunda daha fazla yetki sahibi olacak.
Süreç, iki ya da daha fazla partiden 30 Kuzey İrlandalı milletvekilinin bir dilekçe imzalamasıyla tetiklenebilecek. Ancak çok sık kullanılmaması gereken bir “güvenlik önlemi” işlevi görecek.
Sunak’ın ‘zaferi’ mi?
Muhafazakar Parti hükümetinin başbakanı Rishi Sunak, parti içindeki bölünmeleri bir parça yatıştıracak ve saygınlığını artıracak adımlara ihtiyaç duyduğu bir dönemde, Brexit sürecinde kanayan bir yara olarak devam eden Kuzey İrlanda Protokolü’nü daha cazip bir anlaşmaya dönüştürecek şekilde AB ile müzakereleri Windsor Çerçevesi ile sonuçlandırdı.
Bu anlaşma parlamentoda da büyük oranda aldığı onayla olumlu bir gelişme olarak sunuluyor.
Ancak anlaşmanın Kuzey İrlanda’daki emekçilere bir yararı olacağından söz edilemez; Britanya’daki sorunları daha ağır bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar.
Bu adımın ayrıca sadece AB ile ticarete dair basit bir sorunun çözümü olarak da görülmemesi gerektiği değerlendiriliyor.
Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan yeni jeopolitik gerçeklikler ve emperyalistler arası rekabette, ABD’nin AB ve NATO müttefikleri arasında egemen bir güç olarak kendisini dayatma ve İngiliz kapitalizminin ekonomik ve siyasi çıkarlarına da cevap verecek şekilde Avrupalı ortakları ile ilişkilerini yeniden kurma ihtiyacını gözeten bir adım olarak görülüyor.