Egemen medyanın özellikle televizyonun toplumda sosyal davranışlar üzerinde önemli etkisi var. Medya insanların düşünce ve davranışlarını kontrol eden veya etkileyen birçok yöntem uyguluyor. Televizyonlarda gösterilen şiddetin bazı açılardan gerçek hayatta da rol oynadığını düşünenlerdenim. Bu yazıda konumuz gereği medyanın insan düşünce ve davranışlarını etkileyen üç yöntemi üzerinde duracağım. Bir grubu şeytanlaştırma, duygu sömürüsü ve duyarsızlaştırma.
Yazının tamamının aşağıda paylaşacağım fıkra göz önünde bulundurularak okunmasını temenni ederim.
Fıkra şöyle:
Adamın biri bir gün şeytan taşlamaya gitmiş. Ne kadar taş attıysa Şeytan’a isabet ettirememiş. Öteden Şeytan başını kaldırmış;
“Yaw” demiş, “belini doğrultup doğru dürüst taş atamadın”
Adam demiş “Allahtandır”
“Eee” demiş; ”gözlerin de şaşı bakıyor”
Adam demiş “Allahtandır”
“Bakıyom ağzın da yamulmuş doğru dürüst konuşamıyorsun”
Adam demiş ”Allahtandır”
Dayanamamış Şeytan; “Eee gözünü sevdiğim, madem Allahtandır, öyleyse benden ne istiyorsun?”
Şeytanlaştırma: Türkiye’de egemen medyanın resmi ideoloji dışında kalan halkları veya grupları hedef gösterme konusunda üzerine yok. Son yıllarda en çok şeytanlaştırılanların başında Suriyeliler geliyor. Her yıl bayramda, “Suriyeliler bayramlaşmak için sınırı geçti” deyip Suriyelilere saldırılıyor. Oysa Suriyelilerin bayramlaşmaya değil, Rusya, İran ve Türkiye arasında geçici olarak oluşturulan güvenli bölgeye akrabalarını bulmak için gittikleri belirtiliyor.
Saldırılar bitmiyor. İşsizlik var, sorumlu Suriyeliler. Yoksulluk ve açlık var, sorumlu Suriyeliler. Suç oranı mı yükseldi, sorumlu Suriyeliler. Bütün kötülükleri Suriyelilere yıkıp, “Suriyelileri sınır dışı edin, Suriyelilerin Türkiye’de ne işi var?” denilsin. Peki “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?” diye soralım, cevap ne olur?
Duygu sömürüsü: Türkiye’de egemen özel televizyonlar 1990’larda açıldı. Bu televizyonlar kamusal hizmetten çok özel çıkarları öne çıkaran ticari kanallar. 1990’lardan günümüze çokça duygu sömürüsü yapan haber yayınlanmıştır. İstanbul Boğaz Köprüsünde para karşılığı yaptırılan intihar girişimleri bu rezilliklerden biriydi.
Egemen medyada haberin doğru olup olmaması, kamusal hizmetinden çok reytingi önemlidir. Bunun en son örneğini sekiz yaşında katledilen Narin’in ölümünde gördük. Büyük televizyon kanallarında, sıfatı ne olursa olsun her konuk uzman kesildi. Bazı uzmanların veya sunucuların düştüğü ahlaksızlığın derinliği karşısında insan dehşete düşüyor. Katilleri bulmak yerine kimi Narin’in ölümünü romantize etti, kimi ana memesi gibi dine sarıldı.
Duyarsızlaştırma: Son 30-40 yıldır toplum seçme yetisini kaybetti. Haber kanallarını izlerken savaş, cinayet, tecavüz ve kargaşa hikayelerinin ardı arkası kesilmiyor. İnsanlar artık çoğunlukla haberleri izlerken hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyor veya sakin bir şekilde kahvelerini yudumlayabiliyor. Hakim olan atmosfer ise şu: nasıl olsa hiç bir şey değişmiyor ve değişmeyecek.
Bu manipülasyon egemen medyanın manipülasyonudur ve kocaman bir yalandır. Bu yalanı yıkmak, egemen medyanın toplumun düşünce ve davranışını nasıl etkilediğini ve kontrol ettiğini bilmekten ve ona karşı örgütlü olmaktan geçer.