Dünya, 2024’e Japonya’nın Noto Yarımadası’nda meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki depremle girdi. 1 Ocak‘ta meydana gelen deprem sonucu 241 kişi hayatını kaybetti, 1286 kişi yaralandı. Sarsıntılar sonrası oluşan tsunami nedeniyle bölge genelinde 1.9 kilometrekarelik alan sular altında kaldı.
ABD’li nöroteknoloji şirketi Neuralink’in kurucusu Elon Musk, 30 Ocak’ta, ilk kez bir insana beyin çipinin yerleştirildiğini açıkladı. Musk, yaklaşık bir ay sonra, beyin çipi yerleştirdikleri kişinin düşünce yoluyla bilgisayar faresini kontrol edebildiğini belirtti.
24 Şubat itibarıyla, Rusya-Ukrayna savaşı üçüncü yılına girdi. ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, Ukrayna’daki savaşı “bir günde” bitirmeyi taahhüt etmişti. Rusya’nın Ukrayna’nın Dnipro şehrine yeni bir tip balistik füzeyle saldırmasının ardından gerilim iyice tırmandı. Son durumda, Kiev, Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte Ukrayna ve Rusya arasında müzakere sürecini başlatmaya çalışmasını bekliyor.
22 Mart‘ta Rusya’da başkent Moskova’da Crocus City Hall adlı konser salonunda düzenlenen saldırıda 145 kişi hayatını kaybetti. Dört saldırgan öldürülürken, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün üstlendiği saldırı sonrası Rusya’da yas ilan edildi.
ABD’li fizikçi ve yazar Michio Kaku, yapay zekanın insanlığa bir tehdit oluşturabileceğini fakat bunu kontrol altına almak için hâlâ zaman olduğunu söyledi.
19 Mayıs‘ta İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi taşıyan askeri helikopter, Azerbaycan sınırındaki Culfa kasabası yakınlarında düştü. Kazada Reisi’nin yanı sıra Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan, Tebriz Valisi Malik Rahmeti ve İran lideri Ali Hamaney’in Tebriz Temsilcisi Muhammed Ali Al-i Haşim ve helikopterdeki personel de öldü.
14 Temmuz‘da Trump’ın başkanlık seçimleri öncesinde Pensilvanya’da düzenlediği seçim kampanyası sırasında kürsüde konuşurken yaklaşık 7 el silah sesine benzer patlamalar duyuldu.
Yine temmuz ayında dünya gündemine damga vuran olay, Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’nin İran’ın başkenti Tahran’da öldürülmesiydi. 31 Temmuz’daki Haniye suikastı, o gün itibarıyla, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’de düzenlediği saldırılara verilen en büyük yanıt oldu.
Bangladeş’te 1971’deki Bağımsızlık Savaşı’nda görev alan kişilerin çocuklarına kamuda kontenjan ayrılması kararının ardından ülkede büyük protestolar baş gösterdi.
Gösteriler sırasında şiddet olayları artarak devam ederken Başbakan Şeyh Hasina 5 Ağustos‘ta resmi konutundan ayrılarak askeri helikopterle Hindistan’a gitti, göstericiler ise bu sırada Başbakan’ın resmi konutunu bastı.
Eylül ayında dünya gündemine İsrail’in Lübnan’daki saldırıları damga vurdu.
17 ve 18 Eylül’de, Hizbullah’a ait binlerce çağrı cihazı ve yüzlerce telsiz eş zamanlı olarak patlatıldı. Lübnan hükümetine göre saldırılarda en az 12’si sivil 42 kişi öldü, en az 4 bin kişi de yaralandı.
İsrail, 27 Eylül’de ise bu kez Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı başkent Beyrut’un güneyindeki Dahiye mahallesinde düzenlediği hava saldırılarında öldürdü.
Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten itibaren Gazze’de işlediği fiillerle 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle UAD’de 29 Aralık 2023’te dava açarak geçici tedbir kararı alınmasını talep etti.
ABD’de 5 Kasım‘da yapılan seçimlerde, Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump, Demokrat rakibi Başkan Yardımcısı Kamala Harris’i yenerek yeniden başkan seçildi.
Yılın son ayında ise gündemi Suriye’deki gelişmeler belirledi. Ülkede 13 yıldan uzun süren iç savaşın ardından yeni bir döneme girildi. Heyet Tahrir eş-Şam öncülüğündeki muhalif grupların Humus’u almaları ardından 8 Aralık’ta başkent Şam’a girmesiyle Esad yönetimi çöktü.
Beşar Esad, ülkesinden ayrılarak Rusya’ya kaçtı. Kremlin, Esad’ın sığınma başvurusunu kabul etti.
Yılın son haftasında, Yemen’deki Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi, Husilere bağlı Yemen Silahlı Kuvvetlerinin, Gazze’ye destek operasyonları kapsamında füze ve insansız hava araçlarıyla (İHA) ABD ve İsrail hedeflerine yönelik 22 saldırı düzenlediğini duyurdu.
Sonuç olarak dünya gündemini belirleyen bütün bu gelişmeler, 2025’e devredildi.
TÜRKİYE’DE 2024
Türkiye’de yılın son haftası, asgari ücret tartışmalarıyla geçti ve sonunda bütün işçi ve emekçileri, bu arada elbette emeklileri de perişan eden bir sonuç ortaya çıktı.
Çeşitli sermaye çevrelerinin beklentisi doğrultusunda yapılan faiz indirimiyle birlikte açıklanan asgari ücret düzeyi, yoksulluğun ve çaresizliğin bütün sınırlarını zorladı. 2025, Türkiye işçi sınıfının, kendisine yönelik bu açık düşmanlığa birleşik ve güçlü bir karşılık verip vermediğiyle belirlenen bir yıl olacak.
İmralı görüşmeleri sonucu açıklanan belgeler, Abdullah Öcalan’ın Türkiye gerici güçleriyle Ortadoğu’da büyük bir plan çerçevesinde “çözüm” aradığını gösterdi. Yerel Seçimlerden başarıyla çıkan CHP ise, bu “büyük plan” içinde ayağını sürüyerek, çeşitli gerici gerekçeler ileri sürerek ağız kenarıyla muhalefet ederek bu plan içinde yer almaya niyetli olduğunu gösterdi. 2025, bu yeni girişimin Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye ve bölge halklarına neler getireceğini ya da belki hiçbir şey getirmeyeceğini gösterecek.
Bütün bir 2024 yılı boyunca ülkenin çeşitli işyerlerinde farklı işkollarında işçi grevlerine, uzun soluklu ve kimi zaman başarılı direnişlere sahne oldu. Bütün imkansızlıklara, sendikal ayak oyunlarına ve sendika şeflerinin ikiyüzlülüklerine rağmen, işçi sınıfı kendi gücünü denedi, özellikle sınıfın birlik ve dayanışması sağlandığında neler başarabileceğini gösterdi.
Ülke bütününde, çöken tarım ve hayvancılık politikalarının kurbanı olan kırsal nüfus, diğer taraftan ormanlarına, akarsularına sahip çıkarak çok önemli çevre direnişlerine imza attı.
Türkiye’nin içine sürüklendiği toplumsal çürümenin bir işareti olan çocuk ve kadın cinayetleri, 2024’e acıların ve korkuların damgası vurdu. Bu çerçevede yine aynı çürümenin devlet boyutunu gösteren adaletsiz kararlar, yargının rüşvet ve yolsuzluk batağına batmış olduğunu gösterdi. Yargıdaki çürümenin bir başka göstergesi ise, Anayasa Mahkemesi’nin fiilen devre dışı bırakılması oldu. Gerek uluslararası mahkemelerin gerekse Türkiye’deki yüksek yargının kararlarının hiçe sayılması, diktatörlüğün pervasız saldırılarını gözler önüne serdi.
Parlamentonun tümüyle işlevsizleştirilmesi, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin etkisizleştirilmesi tek adama diktatörlüğünün duvarlarını pekiştirdi.
Bununla birlikte bir bütün olarak kafa ya da kol emeğiyle geçinmeye çalışanların artan öfkesi ve mücadele etme arzusu yükseliyor ve halk muhalefeti kendisini örgütlemeye ve mücadeleye yöneltecek bir güç arayışına devam ediyor.
Dünya gibi Türkiye de 2025’e çözümü için kapitalizmin ve emperyalizmin yıkılmasının zorunlu olduğu sorunlar yığınıyla giriyor.