Peru, özellikle son yıllarda siyasal bakımdan iyice istikrarsızlaşan bir Latin ülkesi. Ülke başkanlıkla yönetiliyor, ancak Peru’ya başkan dayanmıyor. Pandemi sürecinde, 2020’de, 5 günlük süre içinde 3 devlet başkanına tanık olunmuş; ardından düzenlenen seçimleri taşralı bir öğretmen olan PedroCastillo kazanarak devlet başkanı olmuştu.
7 Aralık’ta ise, yürütmeyle yasama, başkanla parlamento arasında yaşanan gerginlik sonucu, Castillo, “hukukun üstünlüğü ve demokrasiyi yeniden inşa etmek için” kendisini azletme süreci başlatmış olan parlamentoyu feshettiğini, “olağanüstü acil durum hükümeti kurduğunu” ve ülkede olağanüstü hal ilan ettiğini açıkladı. Ancak Castillo kabinesine hakim değildi ve birçok bakanı hemen istifa etti. Yardımcısı fesih kararını kınadı. Ordu ve polis yayınladıkları ortak açıklamayla anayasayı savunduklarını açıkladı. Anayasa Mahkemesi ile el ele veren parlamentonun yanıtı sert oldu:Castillo’yu darbecilikle suçlayarak gerçek bir darbe yaptı ve görevden alarak tutuklattı, yerine yardımcısı Dina Boluarte’yi getirdi.
2021’de patlak veren politik krizin ardından düzenlenen seçimlerde halkın tepki oylarını alarak iktidara gelen Castillo “isyana teşvik” suçuyla yargılanacak.
Sol görüntülü bir düzen savunucusu olan Castillo, ülkeye egemen olabilmek için ABD ile uzlaşma politikası yürütüyordu ve ona ciddi olanaklar tanımış, IMFve DB’nin dayatmalarına da uymuştu.Bunlara ve aldığı fesih kararının yaygın olarak otokratik bir önlem olarak değerlendirilmesine rağmen halk içinde hala önemli bir desteği var. Öte yandan egemen oligarşi tarafından desteklenmediği gibi, parlamentoyu feshederken onun tarafından ordu ve ulusal polisin kendisinin yanında olacağına inandırılmış görünüyor. Bir OAS heyeti birkaç haftadır “istikrara ve bir ‘geçiş hükümeti’nin kurulmasına yardımcı olmak için” Peru’daydı.
Oligarşi istikrarı bozanın Castillo’nun yanı sıra halk ve onun örgütlü güçleri olduğu görüşünde. Gıda krizinden hem sağı hem de düzen solunu sorumlu tutan Komünist ve devrimci güçler 1993 Anayasasının değiştirilmesini ve bu amaçla bir Kurucu Meclis kurulmasını talep ediyor. Gıda ithalatından yüksek kârlar sağlayan, yeni madencilik projeleriyle talanını derinleştirme peşindeki yerli ve emperyalist tekellerin soygununa ve Amerikan destekli oligarşinin gerçekleştirdiği darbeye karşı halkı sokağa çağıran halk güçlerinin bu çağrısı ciddi yanıt buldu. Halkın sokakları doldurduğu ve polisle çatıştığı gösterilerin bastırılması amacıyla 14 Aralık’ta OHAL ilan edildi. Komünist ve devrimci halk güçleri Anayasa değiştirilmeden seçimin yenilenmesini desteklemezken, başkanlık koltuğuna oturduğunda yeni seçimlerin 2026’da olacağını söyleyen eski başkan yardımcısı üç gün sonra bu tarihi 2024’e çekti.