Britanya, çağlar boyunca özgürlük için savaşan pek çok direnişçi doğurdu. Bunlar arasında Kraliçe Boudica kadınların cesaret ve mücadele simgesi olarak özel bir yer tutuyor.
Güney Britanya’nın Roma tarafından işgal edildiği dönemde Kraliçe Boudica, kocası Kral Prasutagus ile birlikte Doğu Anglia’nın Iceni kabilesini yönetiyordu. Boudica çarpıcı görünümlü bir kadındı. Romalı tarihçiler onu şöyle tanımlıyorlar: “Çok uzun boyluydu, gözünün bakışları şiddetli, sesi sertti. Kızıl saçları belinin altına kadar uzanıyordu ve görünüşü düşman için gerçekten ürkütücüydü.”
Romalılarla sorunlar, Bodica’nın kocası Prasutagus’un Roma imparatoru Nero’ya yanaşmaya çalışmasıyla başladı. Ülkesini saldırıdan koruma umuduyla zenginliğini onunla paylaşmayı teklif etti!
Ne var ki İngiltere’nin Roma Valisi, toprak ve zenginleri paylaşma dışında fikirleri olan Paulinus’du. Prasutagus’un ölümünden sonra toprakları ve halkı Romalı subaylar ve askerleri tarafından yağmalandı. Tüm mülk ve arazileri almakla yetinmeyen Suetonius, Prasutagus’un dul eşi Boudica’yı alenen kırbaçlattı ve kızlarına Romalı köleler tarafından tecavüz edildi! Bütün Iceni kabilesi köleleştirilmek istendi.
Ellerinden kurtulan Boudica, toplayabildiği Iceni halkıyla birlikte Roma egemenliğine karşı ayaklandı. Kısa zamanda, bölgedeki diğer kabileler de Boudica’nın isyancılarına katıldı. İsyancı halk, ilk başta büyük başarılar elde etti. Roma yerleşimini ele geçirdiler ve oradaki Roma birliklerini bozguna uğrattılar, İmparatorluk valisi Galya’ya kaçtı.
Boudica ilerlemesini durdurmadı ve Londinium (Londra) ve Verulamium (St. Albans) illerine baskın düzenledi. Kasabalar yağmalandı ve yakıldı! İsyan eden Britanyalılar, Roma mezarlıklarına bile saldırdılar, heykelleri parçaladılar ve mezar taşlarını kırdılar. Bu parçalanmış heykellerden bazıları bugün Colchester Müzesi’nde sergilenmektedir.
Bu arada askerleriyle birlikte Roma askeri bölgesinin görece güvenli bölgesine çekilmiş olan Suetonius ana gövdesi 14. Lejyon’dan oluşan 10.000 düzenli asker den oluşan büyük bir ordu kurdu.
Boudica ve kızları, son savaştan önce bir savaş arabası üzerinde tüm kabilelere ulaşıp ve onları cesur olmaya ve savaşmaya çağırdılar. Kırbaçlardan morarmış vücudunu gösterdi ve öfkeli kızları için sıradan bir insan olarak savaştığını söyledi. Saflara katılmakta tereddüt eden erkeklerle alay ederek, onlardan şunu düşünmelerini istedi: “Ya savaşı kazan ya da yok ol! Ben bir kadınım ve savaşacağım, siz erkekler, eğer istediğiniz buysa, köle olarak yaşamaya devam edin!”
Boudica’nın önderliğindeki yaklaşık 100 bin kişilik halk ordusu, Roma savunma hattına karşı hücuma geçti. Düzenli Roma ordusu, basit silahlarla donanmış çoğunun elinde yalnızca balta, orak, tırpan gibi üretim araçları olan halka, birkaç bin ağır Roma mızrağı fırlatan düzeneklerle karşı koydu. Ardından hızla ikinci bir yaylım ateşi geldi. Savaşın daha ilk dakikalarında, henüz Roma hatlarına ulaşamamış olan halk büyük kayıplar verdi. Mızraklarla daha göğüs göğse savaş başlamışken pek çoğun ölmüş ya da ağır yaralanmış olan halk ordusuna Romalılar, mızraklı süvariler ve kısa kılıçlarla donanmış piyadelerle saldırdı. Diğer bir süvari birliği de arkadan saldırıya geçti.
Tacitus, 80.000 Britanyalı, erkek, kadın ve çocuk öldürdü. Roma tarafından ise yalnızca 400 asker öldürülebilmişti. Boudica savaşta öldürülemedi, ancak yenilgi kesinleştiğinde, Romalılar tarafından canlı esir alınmak istemediğinden zehir içerek intihar etti.
Boudica, Britanya halk tarihine Roma’nın kudretine karşı savaşan cesur kabile Kraliçesi olarak geçti. Bugün Westminster köprüsünün başında kızlarıyla birlikte savaş arabasının üzerinde tasvir edilen Boudica, şu sözlerle selamlanmaktadır: “ The ultimate in Girl Power!”